"Gerçekten" haber verir 05 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Aile

Yemek alışkanlığının bozulması kalbi tehdit ediyor

Prof. Dr. Ömer Kozan, Türk toplumunda kalp hastalığının yaygın olduğunu ve genç yaşta görüldüğünü ifade ederek, her yıl 200 bine yakın yeni kalp ve damar hastası katıldığını söyledi.

Diğer toplumların aynı yaş grubu ile karşılaştırıldığında kalp ve damar hastalıklarının Türkiye’deki gençler arasında daha fazla görüldüğünü vurgulayan Kozan, bunun en önemli sebebinin de erken yaşta sigara içimi olduğunu dile getirdi. Kozan, Türkiye’deki ölümlerin yarıya yakınının kalp ve damar hastalıklarından kaynaklı olduğuna dikkati çekerek, bu şekilde devam etmesi halinde 5-10 yıl sonra yıllık yeni kalp ve damar hasta sayısının 400 bini bulmasının beklendiğini ve bunun çok korkunç bir rakam olduğunu söyledi. Yıllar önce yapılan araştırmalara dayanılarak Türk toplumunun kolesterol düzeyinin yüksek olduğunun ileri sürüldüğünü hatırlatan Ömer Kozan, şu bilgileri verdi:

‘’Yaptığımız geniş çaplı araştırmalar sonucu gördük ki bizim toplumumuzun ne kolesterolü Batı toplumundan yüksek, ne de iyi huylu kolesterolü düşük. Hiçbir fark yok. Türk toplumunun bu hastalığa genetik bir yatkınlığı yok. Fark, hayat biçiminden ve yaygın sigara içiminden kaynaklanıyor. Programlı egzersiz yapan, yürüyen bir toplum değiliz. Çok tembel bir toplumuz. Bu iki sebep Türk toplumu için çok ciddî sorundur.

Bunlara bir de son yıllarda yaygınlaşan fastfood alışkanlığı eklendi. Gelişmiş toplumlar bu alışkanlıktan vazgeçerken, gelişmekte olan toplumlar özenti şeklinde bu beslenme alışkanlığına geçiş gösteriyorlar. Sağlıksız beslenme, toplumda kalp ve damar hastalıklarının artışını hızlandırıyor. Fastfood alışkanlığı toplumun dengesini bozan en önemli sebeplerden. Annelerimizden, büyük annelerimizden kalma yemek alışkanlığını Türk toplumu keşke bozmasaydı, öyle devam etseydi. O yemek alışkanlığı çok sağlıklı bir yemek alışkanlığıydı. Bunları terk ettik. Klâsik Akdeniz diyeti dediğimiz diyet, bugün ve yıllar sonra Türk toplumunun ideal diyeti olacak.’’ Prof. Dr. Kozan, son yıllarda gelişmiş toplumların, gelişmenin verdiği rahatlıkla yakalandıkları kalp ve damar hastalıklarının farkında oldukları için koruyucu hekimlik hizmetlerine değer verdiklerini ve bunun sonucunda hastalığın bu toplumlarda yavaş yavaş azaldığını ifade ederek, ancak Türkiye’nin aralarında bulunduğu gelişmekte olan toplumlarda artmaya başladığını bildirdi.

KORUYUCU TEDAVİ

HİZMETLERİ ÇOK ÖNEMLİ

Koruyucu hekimliğe öncelik ve önem verilmesinin kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde etkili olacağını kaydeden Prof. Dr. Ömer Kozan, sözlerine şöyle devam etti: ‘’Koruyucu tedavi hizmetleri çok önemli. Düşünün sadece sigarayı bıraksanız, ideal kilonuza gelseniz, programlı egzersiz yapsanız, yıllık felç geçirme ihtimalinizi yüzde 40, koroner arter hastalığına yakalanma ihtimalinizi yüzde 25 azaltıyorsunuz. Bundan daha etkili bir ilâç yoktur.’’

18-19 YAŞINDA KALP

KRİZİ GEÇİRENLER VAR

Damar sertliğinin, sadece erişkin hastalığı olmadığını, 10 yaşından itibaren damar sertliği başlayabildiğini dile getiren Kozan, şunları söyledi: ‘’Eğer böyle tedbirsiz bir şekilde giderse tüm dünyada olduğu gibi bizde de kalp ve damar hastalıklarının salgını olacak; çok yaygın bir şekilde görülmeye başlayacak. O sebeple bugünden tedbir almakta fayda var. Meselâ kapalı yerlerde sigara içilmemesi yasası çok işe yaradı. Ailelerin çocuklarının beslenmesine çok dikkat etmesi, özellikle fastfood tarzı şeyleri yedirmemesinde büyük fayda var. Bugün bakıyorsunuz 18-19 yaşında kalp krizi ile hastanelerin acil servislerine gelen hastalar hiç az değil. Dikkat etmek ve mutlaka kontrollerini yaptırmak lâzım. Görüyorsunuz futbol sahalarında düşüp ölüyor. Bunlar yeterli kontrolün ve gerekli muayenelerin yapılmamasından kaynaklanıyor.’’ Kozan, stresli, masa başında çalışan hareketsiz insanların kalp ve damar hastalıkları konusunda daha çok risk altında olduklarına dikkati çekti.

05.10.2008


Spor yapan insan neden sakatlanır?

Türkİye’de hastanelere yapılan yaralanma başvurularının yüzde 10’unun sportif kökenli olduğu, yaralanmaların en çok görüldüğü spor dalları arasında ise futbolun ilk sırada yer aldığı bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaman Sarpel, yaptığı açıklamada, ‘’kişinin kendini iyi hissetme sanatı’’ olarak tanımlanan sporun bilinçli yapılması gerektiğini söyledi.

Sporun her geçen gün geniş kitlelerce benimsenip yaygınlaştığına dikkati çeken Sarpel, bunun da sakatlık oranlarını arttırdığını hatırlattı. Spor sakatlıklarının genellikle kişisel ve çevresel nedenlerden oluştuğunu ifade eden Sarpel, şöyle konuştu: ‘’Hastanelere yapılan yaralanma başvurularının yüzde 10’unu sportif nedenler oluşturuyor. Bu yaralanmaların yüzde 58’i ise dizde meydana gelen yaralanmalar. Yaralanmaların en çok görüldüğü spor dalları arasında futbol ilk sırada geliyor. Özellikle halı sahalarda yaşanan yaralanmalar oldukça fazla.’’ Sarpel, yaşanan yaralanma olaylarının, kişinin hayat kalitesini düşürmesinin yanında, iş yerleri ve spor kulüpleri için de verimliliği düşüren en büyük etkenler arasında yer aldığını vurguladı.

‘’SPOR BİLİNÇLİ YAPILMALI’’

Prof. Dr. Yaman Sarpel, düzenli egzersiz ve antrenmanların, özellikle spor öncesi ısınma ve esnetme hareketlerinin yaralanmalara yönelik riski azalttığını hatırlattı. Özellikle diz yaralanmalarının toplum sağlığını yakından ilgilendirdiğini ifade eden Sarpel, diz yaralanmalarından korunmak, ağrısız bir dizle yaşamak, sağlıklı, düzenli ve yaşa göre spor için uygun alanların tercih edilmesini istedi. Sarpel, sağlıksız beslenme ve aşırı kilonun, diz, özellikle de kıkırdak sorunlarının en önemli sebebi olduğunu belirterek, ‘’Sağlıklı hayat için spor derken sağlığımızdan olmamak için dikkatli olmalıyız. Sağlıklı yaşayıp, beslenip, sporu da mutlaka bilinçli yapmalıyız’’ dedi.

05.10.2008


Kışın mutlaka bu meyveyi tüketin!

Üvez meyvesinin kış hastalıklarına karşı vücut direncini arttırıcı özelliği olduğu, bu gibi meyveleri kışın bol miktarda tüketmek gerektiği bildirildi.

Kalp krizini önlüyor ve karaciğeri güçlendiriyor. Üvez meyvesinin kış hastalıklarına karşı vücut direncini arttırıcı özelliği olduğu, bu gibi meyveleri kışın bol miktarda tüketmek gerektiği bildirildi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Resul Gerçekçioğlu ‘’Taze meyvesi de bol tüketilirse müshil etkisi gösterebilir. Diğer yandan meyve ve özellikle yapraklarının şeker hastalığına iyi geldiği, kan şekerini düşürücü etkiye sahip olduğu laboratuvar testleriyle ispatlanmıştır’’ diye konuştu. Üvezin yapraklarının göğüs yumuşatıcı etkiye sahip olduğunu anlatan Prof. Dr. Gerçekçioğlu, “Üvez meyvesinin kanamayı durduran ve güçlendirici ilâç olarak kullanımı Hipokrat’a kadar uzanır’’ dedi.

ÜVEZ, TAM BİR ŞİFA DEPOSU

Üvezin şu ana kadar herhangi bir yan etkisinin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Gerçekçioğlu “Üvezin kış hastalıklarına karşı vücut direncinin arttırıcı özelliği var. Hiçbir yan etkisi yok, tamamen doğal” dedi. Prof. Dr. Gerçekçioğlu, bu meyve üzerinde yapılan son araştırmalarda, muhtevasında kalp krizini önleyici ve vücut direncini arttıran, karaciğeri güçlendiren maddeler bulunduğunu belirtti. Elma asidi, limon asidi, kehribar asidi, tartarik asit, sorbin asidi, C vitamini (antioksidant), amygdalin (bazı türlerinde az olarak rastlanır), uçucu yağlar ve bağırsak temizleyici, iltihap giderici, müshil, idrar söktürücü, kanamayı durduran ve lenf uyarıcı özelliklere sahip maddeler tesbit edildiğini de vurguladı.

05.10.2008


Kreşlerde enfeksiyon tehlikesi

Çocuklar, yuvaya gitseler de gitmeseler de enfeksiyon hastalıklarına yakalanırlar. Fakat kreşe giden çocuklar bu hastalıkları kapmaya daha meyillidirler; aynı şekilde küçük çocuklar da daha kolay hastalık kaparlar. Bunun sebebi henüz gerekli bağışıklığı geliştirmemiş olmalarıdır.

Saglikplatformu.net sitesinde “Neden kreşe giden çocuklar daha sık enfeksiyon hastalıklarına yakalanırlar?” başlıklı açıklamada şu bilgilere yer verildi: “Kreşe giden çocukların evde bakılan çocuklara oranla enfeksiyon hastalıklarına (özellikle soğuk algınlığı ve ishal) daha sık yakalanmalarının çeşitli sebepleri vardır. Öncelikle, kreşe giden çocuklar bir sürü çocukla temas halinde olur, böylece başka bir çocuktan enfeksiyon kapma ihtimalleri artar. Ayrıca, çocuklar oynarken oyuncaklarını paylaşır ve birbirlerine dokunurlar ve bu şekilde mikroplar yayılır. Bunların da haricinde, çoğu çocuk tuvaleti gerektiği gibi kullanmayı ya da el yıkamanın önemini henüz tam olarak öğrenmemiştir. Son olarak da, küçük çocukların bakımı yakın temas gerektirir. Çocuğunuz hasta olduğunda ne yapacağınızı önceden planlayın. Er ya da geç çocuğunuzun hasta olup evde kalması gerekecektir; bu gibi durumlarda çocuğunuza bakabilecek birini önceden ayarlayın.

Faruk Saim Akhan

05.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır