"Gerçekten" haber verir 07 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

UMUT YAVUZ

Kosova tam bağımsız olmalı

Çiçeği burnunda ülke Kosova’ya ve de savaşın izlerini sarmış olan Bosna Hersek’e bir dizi ziyaret gerçekleştirdik.

Bu iki güzel ülkeye gidiş amacımız yine buralarda halihazırda ayakta duran Osmanlı bakiyesi eserleri yerinde tesbit etmek ve fotoğraflamaktı. Aynı zamanda yepyeni bir ülke olan Kosova ve de orada bulunduğumuz günlerde Srebrenica katliâmının yıl dönümü faaliyetlerinin gerçekleştirileceği Bosna’dan izlenimlerimizi aktarmak niyetindeydik. Kaderin ilginç bir cilvesidir ki; Bosna Hersek’te olduğumuz günlerde Srebrenica katliâmının elebaşlarından Radovan Karaciç de Sırbistan da yakalandı. Böylece size oradan aktaracağımız hatırata bir de Karaciç’in yakalanması ile ilgili tepkiler de eklenmiş oldu.

Bosna Hersek’e ve Kosova’ya daha evvel 2006 yılının yazında gitmiştik. Tabiî o zamanlar Kosova bağımsızlığını kazanmış bir ülke değildi. KFOR uluslar arası Kosova gücünün kontrolü altında statüsü henüz belli olmayan bir bölgeydi. O günden bugüne Kosova için elbette çok şeyler değişti. 17 Şubat 2008’de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilân etmiş ve ardından peyderpey olarak bir çok ülke Kosova’yı tanımıştı. Aradan geçen 4-5 aylık bir süreçte Kosova’nın birdenbire atılım yapması elbette beklenemezdi. Ancak bizim son olarak gittiğimiz 2006’dan bu yana ülkenin epey bir yol kat ettiğini söyleyebiliriz.

BAĞIMSIZLIĞIN KEYFİNİ YAŞIYORLAR

Kosovalılar şüphesiz bağımsız olmanın keyfini yaşıyorlar. Ülkenin her yerini bayraklarla donatmışlar. Kendi bayraklarının yanında (yani bildiğimiz Arnavutları simgeleyen bayrak ile Kosova’nın yeni mavi renkli bayrağı) bir de bu bağımsızlık mücadelesinde kendilerini desteklediklerine inandıkları ABD, Almanya, Türkiye gibi ülkelerin bayraklarına da sıkça rastlıyorsunuz. Kosovalılar bu ülkelere büyük minnettarlık duyuyorlar şüphesiz. Ama Türkiye’ye “büyük ağabey” olarak baktıklarını da özellikle söylemek gerekir. Şüphesiz Kosova’nın gerçek mânâda bağımsız olması için daha çok yol alması gerekiyor. Hali hazırda tam bağımsız olduğunu söylemek safderunluk olur. Çünkü Kosova gerek ekonomik anlamda, gerekse siyasî anlamda rüşdünü ispat etmiş değil. Zira ekonomisi tamamen dışa bağımlı. Siyasî anlamda da başka ülkelerin garantörlüğüne muhtaç bir pozisyonda haliyle. Şu anda Kosova teşkilâtlanmasını tamamlamaya çalışıyor. Polisi, adliyesi, belediyeleri henüz teşkilâtlanmayı tamamlamış değil. Orada olduğumuz dönemde gümrükte ve şehir içlerinde Türk polis güçlerinden bir çok mensup ile karşılaştık ve sohbet ettik. Bunlar Kosova’da çeşitli eğitimler veriyor ve teşkilâtlanmaya yardımcı oluyorlar. Şüphesiz yeni kurulan bir devlette bu türden gelişmelerin birden olması beklenemez. Dikkatimizi çeken diğer önemli nokta ise ekonomik olarak yerli üretimin oldukça zayıf olmasıydı. Ülkede gezmediğimiz şehir kalmadı. Başşehir Priştina’dan tutun da, Prizren, Mitrovica, İpek gibi bir çok önemli şehrinde neredeyse bütün fabrikalar terk edilmiş ve atıl durumdaydı ne yazık ki. Bu sebeple ticarî olarak tamamen dışa bağımlı bir görünüm arz ediyor Kosova. Şüphesiz çok uluslu güçlerin bu türden fabrikaların atıl durmasına göz yumdukları bir gerçek. Çünkü bu şekilde Kosova hem bu ülkeler için hazır ve geniş bir pazar olacak hem de kendilerine bağımlılığı bu şekilde süreklilik arz edecektir. Bunda bir başka etken de gerek Kosova’nın, gerekse Bosna Hersek’in vatandaşlarının ekseriyetinin gurbetçi olmaları. Dolayısıyla ülkeye para girişi sürekli Avrupa ülkelerinden ve Türkiye’den oluyor. Eğer 2 milyon Kosovalı, Kosova’da yaşıyorsa bir o kadarı da Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deler ve buralarda çalışarak ailelerinin geçimini sağlıyorlar. Bunu yaz aylarında yabancı plâkalı araçların çokluğundan da çok rahat anlayabilirsiniz zaten. Tam da bu sebeple ülkede Almanca bilenlerin oranı oldukça fazla. Çünkü hemen herkesin ailesinden bir ya da birden fazla kişi Almanya gibi ülkelere gidip çalışmak durumunda.

'Büyük Ağabey Türkiye', güçlü olmalı

Kosova’da sohbet ettiğimiz hemen herkes Türkiye’nin çok güçlü bir ülke olması gerektiğinden dem vurdu neredeyse.

Zira hepsi Türkiye’yi “büyük ağabey” olarak görüyorlar. Zaten bu türden tepkilere eski Osmanlı bakiyesi bütün ülkelerde rastlayabilirsiniz. “Türkiye’nin büyümesi ve ileri gitmesi, bizlerin ileri gitmesi demektir” diyorlar. Bu sözlerinde de oldukça haklılar tabiî ki. Her ne kadar Osmanlı Devleti’nin mimarî eserleri büyük ölçüde tahribata uğramış olsa da bu anlamda Osmanlı ruhunun halihazırda büyük bir canlılıkla bu ülkelerde yaşadığını söyleyebiliriz. Burada bizlere de büyük sorumluluklar düşüyor. İmkânı olanların gidip burada bize ve Osmanlı ruhuna özlem duyan bu insanları görmesi, tanışması, Türkiye’deki kardeşlik ve himaye ruhunu yansıtması oldukça önemli. Diasporadaki bu insanlarımız bizim için her şeyden çok daha önemli ve öncelikli olmalıdır diye düşünüyorum. Zira Türkiye olarak gücümüzün altında yatan en önemli faktör Osmanlı’nın bize miras olarak bıraktığı bu ağabeylik rolüdür. 80 küsûr yıldır unutulan, savsaklanan, kasıtlı olarak yahut bilmeden ihmal edilen dış politikamızdaki bu yaralar daha fazla kanamadan pansuman edilmeli ve bilinçli diplomatlar ve duyarlı vatandaşlar vasıtasıyla bu kardeşlerimizle bağlarımız kuvvetlendirilmelidir.

Kosova’ya bugünlerde daha fazla destek olunması gerekmektedir. Bu hem orada yaşayan dindaş ve soydaşlarımızın hayrına hem de bu ülkenin yepyeni bir pazar ve gelişim alanı olması dolayısıyla Türkiye’nin hayrına olacaktır. Yıllar yılı komünist rejimler altında hem maddî, hem de manevî anlamda ezilen, bir de batıcılık ve modernizm hastalığıyla iyiden iyiye kendi öz değerlerine karşı soğuyan bu insanlarımızı yeniden kazanmak ve onları mensubu oldukları köklere yeniden bağlamak bizim boynumuzun borcu olmalıdır. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un da bir Kosovalı olduğunu hatırlatmak isterim. Evet kahraman vatan şairi Mehmet Akif Ersoy Kosova’nın İpek şehrindendir. Biz de İpek’e, Osmanlı izlerinin aslında en çok yaşandığı yerlerden birine gittik. Orada cami çıkışında Müslümanlarla sohbetler ettik. İpek’te yer alan İslâm merkezini de ziyaret ettik. Burada bulunan gerek Türk gerek Arnavut Müslüman vatandaşlarımız sürekli İpek’e olan ilgisizlikten yakındılar. Dediklerine göre Türkiye’den gelen kardeşler ancak Priştina ve Prizren’e uğruyorlar İpek’i ise ihmal ediyorlardı. Kendileri de Mehmet Akif’i hatırlattılar. Bu toprakların, ne denli Osmanlı’ya ait olduğunu bu örnekle vurgulamak istediler adeta. Evet benzeri yakınmaları daha sonra Kosova’nın en yaslı bölgelerinden biri olan Mitrovica’dan da duyacaktık. Aslında bu sesler Balkanların her köşesinden rahatlıkla duyulabilecek şiddetteydi. Bu bölgeleri ihmal etmenin ne kadar yanlış olduğu, Türkiye gibi bir ülkenin derhal büyüklüğünün ve vazifelerinin farkına vararak bu bölgelerle ilişkilerini resmî ve gayriresmî alanda arttırması ve kuvvetlendirmesi gerektiği aşikârdır. —DEVAM EDECEK—

07.10.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (19.09.2008) - dizi

 
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır