"Gerçekten" haber verir 10 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Eğitim

Çocuklara çevre bilinci nasıl kazandırılır?

Toplumun bütün kesimlerini çevre konusunda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, olumlu ve kalıcı davranış değişiklikleri kazandırmak ve sorunların çözümünde fertlerin aktif katılımlarını sağlamak çevre eğitiminin temel hedefidir.

Çevre ile ilgili konularda aktif katılım sağlayacak, olumsuzluklara karşı tepki oluşturacak, bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan ayrı düşünülemeyeceği gerçeğini kavratacak bir eğitim yöntemi uygulanmalıdır.

Çevre eğitimi yalnız bilgi vermek ve sorumluluk hissi oluşturmakla kalmamalı, insan davranışını da etkilemelidir. Bunun için eğitim çalışmalarında işitsel ve görsel materyaller ile uygulamaya ağırlık verilmelidir. Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konularında gösterilen çabaların amacı, insanların daha sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşamalarının sağlanmasıdır. Bunu sağlayacak olan da insanın kendisidir. Çünkü çevreye zarar veren de, çevreyi koruyan ve geliştiren de insandır. Günümüzde çevre bilinci sağlıklı bir çevrede yaşamayı, temel insan haklarından biri olarak kabul etmektedir. Bu ise ancak kaliteli bir eğitimle mümkündür. İnsan ve çevre arasındaki etkileşimin vazgeçilmez nitelikte oluşu, çevre kavramının günümüzde kazandığı boyutlar, çevrenin ulusal düzeyde olduğu kadar, uluslar arası düzeyde de yeni yaklaşımlarla ele alınması gereğini ortaya çıkarmıştır.

Anayasamızın 56. Maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşın ödevidir” denilmektedir. Bu doğrultuda çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda devlete ve vatandaşlara çeşitli görevler düşmektedir. Ülkemizde bugün ortaya çıkan sorunların ana sebeplerinden birisi, bilgi edinme ve bilinçlenmede karşılaşılan eksikliklerdir. Çevre bilincine sahip olmayan bir insan, yaşadığı dünyayı kendisinden sonra başkalarının da kullanacağını idrak edemez. Hâlbuki çevre, bize geçmişten kalan bir miras değil; korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere en güzel şekilde devredilmesi gereken bir emanettir.

Toplumumuzun büyük bir kısmında çevre bilincinin yeterince oluşmaması sebebiyledir ki çevre, ilgilenmeye değmeyen bir konu olarak algılanmaktadır. Çevre eğitiminin ana hedefi ise, yeni bir insan tipini, ahlâk anlayışını ve tüketim bilincini topluma kazandırmak, ihtiyacı kadar tüketen, gelecek nesillere karşı sorumluluk hisseden, çevre sorunlarına karşı duyarlı ve bilinçli bir insan modeli yetiştirmektir (cevreorman.gov.tr)

Çocukların çevre bilinci kazanabilmesi için bu konudaki eğitimlerin okulöncesi dönemden itibaren verilmesi gerekmektedir. Okulöncesi dönem, çocukların çok hızlı öğrendiği yıllardır. Bu dönemde çocuklar çok hareketlidirler, her şeyi merak ederler ve karşılaştıkları durumlar arasında neden sonuç ilişkisi kurmaya çalışırlar. Bununla birlikte çocuğun model olarak gördüğü ebeveynlerin eğitimi ve çocuğu bilinçlendirmelerinin önemi çok büyüktür. Ailede annenin çevre bilincine sahip olması ve bu bilinci davranışlarıyla, sözleriyle de pekiştirmesi çocuğun öğrenme sürecini kolaylaştırmaktadır.

Çocuğun tabiatı tanıması teşvik edilmeli, onun çevresini (ağacı, çiçeği, toprağı) dokunarak ve tecrübe ederek öğrenmesine imkân verilmelidir. Bu dönemdeki bilinçlendirme öykü, oyun, müzik, san'at gibi faaliyetlerle desteklenmeli, anlayacağı seviyede bilgiler verilmelidir. Çocuğun çevresini tabiî materyallerle bizzat tecrübe etmesi, onun öğrenme sürecine son derece önemli katkılar sağlamaktadır. Ebeveynler çocuğun farkındalığını sağlamak için onunla birlikte çevreyle ilgili kitaplar okuyabilir, çocuğun yaşına uygun eğitici programlar izlettirilerek, konuya merak ve ilgi uyandırılabilir. Bu süreçte çocukların okuduklarını somutlaştırmak amacıyla, konular oyunlaştırılmalı, çocukların yaşayarak ve yaparak öğrenmeleri teşvik edilmelidir. Çocukların tabiatı tanıması, güzelliklere karşı duyarlılığın oluşması ve gözlem yeteneğinin gelişmesi için san'at eğitimi önemsenmelidir. Okul öncesi dönemde çevrenin çocuk için çok büyük, yepyeni ve heyecan verici olduğunu unutmamalıyız.

Okulda çocuğun çevre bilincinin oluşması için proje çalışmalarına önem verilmelidir. Günümüzde pek çok konuda okullarda öğrencilerce projeler hazırlanmakta, bu sürece sivil toplum kuruluşları, devlet ve uluslar arası kurumlar da dâhil olmaktadır. Çevredeki problemler, geliştirilmek ya da aynen korunmak istenenler, projelerin konusunu oluşturabilmektedir. Böylece; “Sorun nedir? Ne yapılabilir? Çözüme ulaşırken hangi adımlar izlenebilir? Bu çalışma sonrakilere ne gibi bir katkı sağlar? Neler biliyoruz? Süreçte yeni neler öğrendik? Hangi katkıları yapmayı düşünüyoruz? Katkılarımızdan kimler etkilenecek, kimlere katkı sağlayacak, ne kadar sürecek?” gibi pek çok soruya cevap bulunabilecektir. Proje çalışmaları ve süreci konusuna önümüzdeki günlerde dosya konusu olarak değineceğiz.

Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor, sevgilerimi sunuyorum.

MUSTAFA OĞUZ

10.12.2008


Şükür defteri

İnsanların en zayıf yönlerinden biridir unutmak.

Yaşadıkça, sayılamayacak kadar çok insanla muhatap olur, bir o kadar da olayla karşılaşırız.

Yaşadıklarımız, adeta her yeni olaya ve yeni insanlara yer açmak üzere hafıza arşivimize kaldırılır.

Çoğu kez de kendi ellerimizle inşa ettiğimiz hayat apartmanının yıkılışını izler, bazen de altında inleriz.

Sonra da hiç yaşamamışçasına bütün yaşadıklarımızı “nisyan”a terk edip, “isyan”la uğraşırız.

Ne tuhaf değil mi?

Bir defter tutuyorum uzun zamandır. Defterimin adı “Şükür Defteri...”

Olumlu ya da olumsuz her dakikanın şükrünü bilincime kazımak için yazıyorum bu deftere.

“Farkında olduğumun bilincini” hissedip şükretmek için yazıyorum O’na.

Karamsarlıktan, umutsuzluktan, bedbinlikten kurtulmak için şükürlerimi yazıyorum O’na.

Haddimi aşmamayı kendime hatırlatmak için en olumsuz olaylarla ilgili bile şükredilecek yönleri buluyor ve defterime yazıyorum: “Bugün de evime sağ salim geldim, çok şükür….”, “Bugün de nefes alıp verdim, çok şükür…”, “Bugün de rızkım verildi, çok şükür…” gibi.

Yazmayı ihmal etmeseydim şükür defterim şimdiye dek ciltler dolusu olurdu. Ah şu tembellik! Çoğu zaman “kayıtsız” yaşıyorum.

Neler yazıyorum neler: Sahip olduklarımdan dolayı yazdığım şükürlerden tutun da sahip olmadığım ya da olamadıklarım için de bölümler var defterimde. Hatta bazı zamanlar “sahip olduklarım” için ayrı defter, “sahip olamadıklarım” için de ayrı defterler tutuyorum.

Söz gelimi;

Yaşıyorum: Çok şükür

Ellerim-ayaklarım var: Çok şükür

Sağlıklıyım: Çok şükür

Dilim var, konuşabiliyorum: Çok şükür

Düşünüyorum, aklım var: Çok şükür

Hissediyorum, kalbim var: Çok şükür

Sevenlerim var: Çok şükür

Sevdiklerim var: Çok şükür

Dostlarım var: Çok şükür

Kendi çapımda özgürüm: Çok şükür

Zengin değilim: Çok şükür

Bazen de bu topraklar için şükrettiklerim var:

Yarı demokrasimiz var çok şükür

Yarı özgürüz çok şükür

Enflasyon biraz düşük çok şükür

Dolar ve Euro inse çıksa da buna da şükür

Uzun zamandır askerî bir darbe olmadı: Çok şükür

İhtilâl filan da olmuyor çok şükür.

Yanlışlara taraf olmayan Yeni Asya gibi gazeteler de var çok şükür

Ve…

Bu bayrama da kavuşturduğu için yazıyorum:

Sonsuz şükürler sana ey Rabbim.

Size de tavsiye ederim.

B. SAİT ÇİFTÇİ

10.12.2008


Okul, geleceğin en önemli stratejik kurumudur

Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreçtir.

Eğitimin amacı, bu süreç içerisinde bireye çeşitli nitelikler, tutum ve davranışlar kazandırmaktır. İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen süreçte edinilecek nitelikler informel yollarla kazanıldığı gibi formel yollardan da kazandırılır. İnformel eğitim, planlı ve programlı eğitimin dışında insanın günlük hayatını devam ettirdiği süreç içerisinde almış olduğu eğitimdir. Bu eğitim aynı zamanda hayat boyu öğrenmeyi kapsar. Niteliklerin planlı ve programlı olarak kazandırıldığı eğitim süreci ise formel eğitim dediğimiz okulda geçi-rilen süreçtir. Bu sebeple okul, eğitim için önemli bir yerdir.

Okul, eğitim yuvası olma ve bireyin yetişme sürecinde aileden sonra ikinci hayat alanıdır. Bu özelliği ile toplumun vazgeçilmez kurumudur. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da toplumda önemli görevleri olacaktır. Okulun sosyal, politik ve ekonomik görevleri vardır (1). Okulun sosyal görevi, çocuğun içinde yaşadığı toplumun kültürünü kazandırmak ve çevresindeki bireylerle ilişkilerini geliştirmektir, yani çocuğu sosyalleştirmektedir. Politik görevi, yetiştirdiği bireyleri yönetim erkinde yer alacak şekilde ve devlet yönetiminde söz sahibi yapmak, toplumsal sorunlara ve çözümlerine ilgi duyacak şekilde yetiştirmektir. Ekonomik görevi ise, ekonomi uygulamalarından ha-berdar, ülkenin ekonomik kaynaklarını yönetecek nitelikli bireyler yetiştirmektir. Okulun ayrıca teknolojik gelişmelerden haberdar etme ve teknoloji araçlarını kullanma becerilerini kazandırma gibi işlevleri de bulunmaktadır.

Okul; öğrenme sürecini yönettiği gibi, içinde bulunduğu çevrenin değerlerini yeni nesillere aktarır. Aynı zamanda içinde bulunduğu çevrenin değişim ve gelişmesine öncülük ettiği mekândır. Bu haliyle okulun girdisi ve çıktısı insandır. Öyle ise, okul daha fazla değişime uğrar ve değişimin getirmiş olduğu yeniliklerden payını alır. Bu değişime uyum sağlamazsa, toplumun gerisinde kalarak işlevini yitirir. Bu sebeple okuldaki değişimi iyi yönetmek gerekir. Bunun için günümüz toplumunun özelliklerini iyi tanımak önem arz etmektedir. Günümüz toplumu, bilgi toplumu özelliğini taşır. Bilgi toplumu ise, teknoloji ve bilgi kullanma becerilerine sahip nitelikli insanlara ihtiyaç duymaktadır.

Teknolojiyi kullanabilen, bilgiye ulaşabilen, ulaştığı bu bilgiyi uygun yerlerde kullanabilen, bilgiyi araştırabilen, sorgulayabilen, moral değerlere sahip bireyler üstün nitelikli insanlardır. Bu niteliklere sahip insanların yetiştirildiği yer de okuldur. Bilgi toplumu okulundaki öğretmen yönlendiren, yol gösteren; öğrenci aktif, katılımcı, takım başarısına sahip; yönetici, öğretim lideri; öğretim şekli, takım çalışmasına uygun; program, değişken ve esnek muhtevaya sahip; başarı ölçütü, konu ve kavramları çok boyutlu tanımlama (2) olmalıdır. Bu önemli işlevlerin yerine getirilebilmesi için okulların iyi kurgulanması, çağın şartlarına uygun donatılması ve yeniden kurulması gerekir. Çünkü bilgi edinme kaynakları değişmektedir. Bireyler artık okulların haricinde birçok yerden bilgi edinebilmektedir. Kitle iletişim araçları ve internet bunun en güzel örnekleridir. Bunun için okul toplumun değişim öncüsü olmalıdır. Bireyin bilgi edinme ihtiyaçlarını karşılayacak öncü kurum haline gelmelidir. Bunu yaptığı takdirde, bu işlevleriyle günümüz toplumunun en stratejik kurumu haline gelir.

Okul; öğrenci, öğretmen, yönetici, derslik ve diğer birimlerden meydana gelmektedir. Donanımlı öğretmene sahip, öğretmen ihtiyacı olmayan, altyapısı eğitim ortamları bakımından eksiksiz, yöneticileri de öğretim lideri özelliklerine sahip olmalıdır. Altyapı eksikliği olmamalıdır. Derslik, araç gereçler, oyun alanları, kütüphane ve spor alanları bakımından yeterli hale getirilmeli; bilgi teknolojileri açısından geliştirilmeli, teknolojik gelişmeler hızlı bir şekilde okula yansıtılmalıdır. Okul toplumunun bireyleri mutlu olmalıdır. Okul, hayatın kendisi olmalı ve özel bir çevre olarak düzenlenmiş bir öğrenme merkezi haline getirilmelidir. Okul, bütün toplum üyelerinin öğrenme yeri olup bir devlet dairesi olarak algılanmak yerine, herkese açık ve yaşama yeri olarak görülmelidir. Okullar, anne-babalar için eğitim merkezi haline getirilirken, bürokratik bir yapı olmaktan kurtarılmalıdır. Böyle yapıldığında, bilgi toplumunun ihtiyacı olan bireyler yetiştirilecek, gelecek için en önemli stratejik kurum olacaktır. Çünkü toplumlar nitelikli insanlar sayesinde birbirleriyle rekabet edebiliyor, hatta bu sayede ayakta durabiliyorlar.

Eğitim sorununu çözmüş toplumlar, lider toplumlardır. Bireylerine yaşanabilir bir hayat sağlamış toplumlardır. Bu durumda eğitim sorunumuzu çözmenin yolu, okullarımızı çağın şartlarına uygun hale getirmekten geçiyor.

Kaynaklar;

1- BURSALIOĞLU Ziya, Okul Yönetiminde Yeni yapı ve Davranış, Pegem,1991

2- ŞİŞMAN Mehmet-Eğitim Sisteminde Yapı ve İşle-yiş-Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları–2007

HALİL ETYEMEZ

10.12.2008


Gençlerin ancak yüzde 5’i gönüllü

TÜRKİYE Eğitim Gönüllüleri Vakfı tarafından gönüllülükle ilgili bir kamuoyu araştırması yapıldı. Bu araştırma, gençlerin gönüllü faaliyetlere katılmadıklarını gösterdi.

Türkiye kentsel bölgelerinde yaşayan 18-35 yaş arası gençler arasında son bir yıl içerisinde herhangi bir gönüllü faaliyete katılanların oranı sadece yüzde 5 olarak belirlendi. Türk gençlerinin gönüllülük faaliyetlerine bu kadar düşük oranda katılmalarının önde gelen sebebi olarak algısal engeller öne çıkmakta. Son bir yıl içerisinde herhangi bir gönüllülük faaliyetine katılmadığını söyleyen gençlerin öne sürdükleri en önemli sebep maddî imkân ve zaman yokluğu. Düşük eğitimli, düşük gelirli gençler ve ev kadınları daha çok maddî imkân eksikliğini öne sürerken; yüksek eğitimli ve yüksek gelirli gençler ise zaman yokluğu sebebiyle gönüllü faaliyetlere katılmadıklarını söylüyorlar. Öte yandan araştırma sonuçlarına göre gönüllülük faaliyetlerinde bulunan gençlerin büyük çoğunluğu haftada 4 saatten daha az vakit ayırıyorlar. Yine araştırma sonuçları gençlerin sadece yüzde 7’sinin herhangi bir kuruma bağış yaptığını; gönüllülük faaliyetinde bulunan gençlerde bile bu oranın yüzde 30’un üzerine geçmediğini gösteriyor.

Gençlerin gönüllülük faaliyetinde bulunmamalarının başka önemli sebeplerinden biriyse yakınlarında bu tür faaliyet gösteren kurumların varlığından haberdar olmamaları. Bu açıdan yerel yönetimlere, okul idarelerine ve hem mahallî hem de millî basın kuruluşlarına büyük rol düştüğü açık olarak görülüyor. Öte yandan, gönüllülük faaliyetine katılan gençlerin gönüllülükle ilgili algıları da diğer gençlerden daha farklı. Gönüllülük faaliyetine katılmayan bir genç bu tür faaliyetlerin yaşadığı çevrenin sorunlarına katkıda bulunma ya da herhangi bir kuruma yardım etmenin verdiği tatmin gibi getirileri olduğu kanısında. Buna karşılık, gönüllülük yapmış gençler yeni insanlarla tanışma ya da kendisine ihtiyaç duyulduğunu görmek gibi bireysel getirilerinin de önemli olduğunu düşünüyorlar. Görüşülen gençlerin gözünde gönüllü faaliyetlere katılabilmek için gereken önemli kaynak zaman. Öte yandan maddiyatın gönüllülük yapmış gençler gözünden sahip olunması gereken en önemli kaynak olmadığı da araştırma sonuçlarının arasında.

Araştırma gönüllülük faaliyetinin bireyler üzerindeki etkileri konusunda da ilginç sonuçlar sunuyor. Gönüllülük yapmış gençler diğerlerine kıyasla kendilerini daha olumlu cümlelerle değerlendiriyorlar. TEGV Gönüllüleri arasında yapılan araştırma da gönüllülerin kendileri hakkında daha olumlu yargılara sahip olduklarını gösteri-yor. Gönüllülük faaliyetinin bireylerin tanımadıkları kimselere de güvenebilmeleri anlamına gelen “genelleştirilmiş güvene” de olumlu bir katkısı olduğu görülüyor (yenibiris.com,İK)

10.12.2008


Herkes kendi mutluluğunun demircisidir

MUTLULUK başarıya, başarı ise zamanı değerlendirmeye bağlıdır (Senaca). Mutlu ya da mutsuz olmanız küçük bir şeye bağlıdır. Düşünce biçiminize (Marcus A. Antonius). Ne kadar mutlu olmaya karar vermişseniz o kadar mutlu olursunuz (Lincoln). Her şeyden önce iyi olalım, ondan sonra mutlu oluruz (J.J. Rousseau). Gerçek mutluluğun çekingen bir tabiatı vardır, debdebeyle, gürültüye düşmandır (Joseph Addison). Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır (Nietzsche). Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdırlar. Zamanımızı, neşemizi ve mutluluğumuzu çalarlar (Goethe). Yerine getirilmiş bir vazifenin mutluluğu, diğer bir vazifeyi yapabilme gücünü meydana getirir (George Eliot). Bir saatliğine mutlu olacaksanız, şekerleme yapın. Bir günlüğüne mutlu olacaksanız, balık avlamaya gidin. Bir aylığına mutlu olacaksanız, evlenin. Bir yıllığına mutlu olacaksanız, bir servete konun. Bütün hayat boyunca mutlu olacaksanız, işinizi sevin (Çin atasözü). İnsanlar hatalarını mutluyken değil ancak mutsuzken anlar (Daniel Defoe). Akılsız adam mutluluğu uzaklarda, akıllı ise onu ayaklarının altında arar (Albert Camus).

10.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır