"Gerçekten" haber verir 10 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik; hepsi de onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular. İnsan ise onu yüklendi. Gerçekten insan çok zâlim, çok câhildir.

Ahzâb Sûresi: 72

10.12.2008


Bayramda zikir ve şükür

Nev-î beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal ve âkıbetbînlik adesesiyle, gayet şâşaalı bir gece bayramında, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ı hayâlime inkişaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum.

Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbalde mezaristan ehli olanların müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakikatten sordum: “Bu hayâl nedir?” Hakikat dedi ki:

Elli sene sonra, bu kemâl-i neşe ile gülen ve eğlenen zavallılardan elliden beşi, beli bükülmüş, yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırk beşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel simalar, o neşeli gülmeler, zıtlarına inkılâp etmiş olacaklar. “Gelmesi muhakkak olan herşey, yakındır” (Hadis-i Şerif) kaidesiyle, madem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakikattir; elbette gördüğün hayâl değildir.

Madem dünyanın gafletkârâne gülmeleri, böyle ağlanacak acı hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevâle mâruzdur. Elbette bîçâre insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekâya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşrû dairesinde ve müteşekkirâne, huzurkârâne, gafletsiz, mâsumâne eğlencelerdir ve sevap cihetiyle bâkî kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşrû daireye sapmamak için, rivâyetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergîbât vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idâme ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.

Lem’alar, 28. Lem’a, 10. Nükte

***

İ’lem eyyühe’l-aziz!

Tefekkür gafleti izale eder. Dikkat, teemmül, evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvâlinde tefekkür ettiğin zaman, derinden derine tafsilâtla tetkikat yap. Fakat âfakî, haricî, umumî ahvâlâta teemmül ettiğin vakit, sathî, icmâlî düşün, tafsilâta geçme. Çünkü icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik tafsilâtında yoktur. Hem de âfakî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun.

Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilâtlı, âfâkî tefekkürde ise icmâlî yaparsan, vahdete takarrüb edersin. Aksini yaptığın takdirde, kesret fikrini dağıtır. Evham ise havalandırır, enâniyetin kalınlaşır. Gafletin kuvvet bulur, tabiata kalb eder. İşte dalâlete isâl eden kesret yolu budur.

Mesnevî-i Nûriye, s. 124

Lügatçe:

nev-î beşer: İnsanoğlu, insanlık âlemi.

endişe-i istikbal: Gelecek endişesi.

âkıbetbîn: İleri görüşlü. Sonunu önceden gören.

adese: 1. Mercek. 2. (Mec.) Bakış açısı.

inkişaf: Açılma, keşfolma.

müteharrik: Hareket eden, hareketli.

tevahhuş: Yalnızlaşma, vahşileşme, yabancılaşma.

kemâl-i neşe: Tam bir neş’e.

gafletkârâne: Gafletli bir biçimde.

muvakkat: Geçici.

zevâl: Son bulma.

ebedperest: Sonsuzluğa bağlı olan.

aşk-ı bekâ: Sonsuzluk aşkı.

müteşekkirâne: Müteşekkir olarak, teşekkürle, iyilik bilirlikle.

huzurkârâne: Gönül rahatlığıyla.

zikrullah: Allah’ı zikretme, anma, hatırlama.

sürur: Sevinç.

idâme: Devam ettirme.

tergîbât: Teşvikler, isteklendirmeler, rağbet vermeler.

10.12.2008


BİSMİLLAH

Kâinat simasında teâvün ve tesanüt

Teanuk ve tecavüp, tezahür eder elbet

Bütün bu haller ise sikke-i ulûhiyet.

Kâinatta her bir şey elbette der Bismillah

Dünyanın simasında nebatat ve hayvanat,

Tedbir ve terbiyesi, mükemmeldir et dikkat

Teşabüh ve tenasüp, intizam ve insicam

Bütün bu haller ise Sikke-i Rahmaniyet

Küre-i arzda her şey daima der Bismillah

Çok cami bir simadır insanın mahiyeti.

Dikkat etsen görürsün letâif-i re’feti,

Dekaik-i şefkati, İlâhî merhameti.

Bütün bu haller ise sikke-i Rahimiyet

İnsanın mahiyeti daima der Bismillah.

Rahmet şenlendiriyor şu hadsiz kâinatı

Elbette nurlandırır karanlık mevcudâtı

Terbiye eder rahmet gördüğün mahlûkatı

Bütün kâinat ve mevcudat, mahlûkat der: Bismillah

İnsan gayet acizdir, hem fakir hem de muhtaç

Kâinat bilmez onu, giderilir ihtiyaç

Kendini bildirmektir bu yardımlardan amaç.

Şükrün tercümanıdır söylenen her Bismillah

Fani olan insanı ebede namzet eder.

Cenâb-ı Hakka bizi ebedî bir dost eder.

Rüyet-i Cemalüllah mü’mini sermest eder.

Bu harika halleri; kazandırır Bismillah

Hazine-i rahmete bir anahtar Bismillah

Bütün sûrelerin başında var Bismillah

Bütün mübarek işlerin başında yar Bismillah

Her hayrın kapısını elbet açar Bismillah

Fatiha Sûresine fihristedir Bismillah

Rahmetin esrarına reçetedir Bismillah

Makbul bir şefaate vesiledir Bismillah

Rahmetin mi'racına risâledir Bismillah

MEHMET KOVANCI

10.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır