Spor

Spora yakışır biçimde yarışalım

Futbol, dünyada ve Türkiye'de en çok sevilen, ilgi gören spor dalı. Dünya nüfusunun yarısının yani 3 milyardan fazla insanın bu işle ilgilendiği biliniyor. Uluslararası çaptaki dev ticari ve sınai kuruluşlar zaman zaman bu müthiş potansiyele kıskançlıkla baktıklarını şu şekilde anlatırlar: Dünyada başka hangi malın 3 milyardan fazla alıcısı olabilir... Hazırlık maçları, Avrupa Kupalarındaki ön elemeler, Süper Kupa derken futboldan pek uzak kalmadık ama Turkcell Süper Ligi'nin tadı bir başka... İşte 34 haftalık maratonun 52'ncisi bu hafta yapılacak maçlarla başlayacak. Bu durum, biz spor gazetecileri için ayrı bir önem taşıyor. Her sezon değil her gün içimizde taşıdığımız daha iyi bir haber bulabilmek, ortalığı sarsacak yazıya imza koyabilmek, günlerce konuşulacak fotoğrafı çekebilmek ve en güzel sayfayı hazırlayabilmek gibi hedeflerle işimize bir kez daha sarılacağız.

Ne yazık ki keyifli bir sezon geçirme konusunda pek umutlu değiliz. Çünkü hazırlık döneminde yaşananlar, bazı hastalıklarımızı tedavi edebilme konusunda fazla bir şansımızın olmadığını ortaya koydu. Hemen her maçta olay çıkması adeta yazılı olmayan bir futbol kuralı gibi... İlgililer ve yetkililer içinde mutlaka iyiniyetle çırpınanlar var ama yeterli olmuyor... Yöneticilerden fair playa yakışır ve futbolun güzel yüzünü ön plana çıkaracak sözler duyabilmek neredeyse imkansız gibi... Hala hakem kararlarıyla ilgili tartışmalar, yöneticiliğin en kaçınılmaz görevleri arasında sayılıyor. Buna benzer yanlışlarla büsbütün alevlenen tribünler, olay çıkarmak için başka bahane bile bulmaya gerek duymaz bir hale gelebiliyorlar.

Transferde yaşanan saçmalıklar, artık kabul edilebilir çizginin çok ötesine taşmış durumda., Bunlar da mesleğimize ciddi zararlar veriyor, saygınlığımız zedeleniyor. Kulüplerin teşvik ve hatta organize ettikleri havaalanı karşılamaları her geçen gün biraz daha utandırıcı boyutlar kazanıyor. Son olarak Elano'nun gelişi sırasında orada görev yapan fotomuhabiri arkadaşlarımızın saldırıya uğraması çirkinliğini şiddetle kınıyoruz. Zaten son derece zor koşullarda görev yapan arkadaşlarımızın buna benzer çirkinlikler ortamında görevlerini en iyi biçimde yerine getirme çabasından geri durmayacaklarını da biliyoruz. Bunu da herkesin bilmesini istiyoruz.

Mesleğimizle ilgili en rahatsız edici noktalardan biri, bazı arkadaşlarımızın çalıştıkları yayın kuruluşunun değil de izledikleri kulübün bir mensubu gibi davranmalarıdır. Herkes bir kulübü tutabilir, bazı renklere gönül verebilir; bunun itiraz edilecek yanı yok. Zaten sporu ve futbolu sevmenin en bilinen yollarından biri de budur. Gelgelelim, hiçbir spor gazetecisi, spor yazarı, futbol yorumcusu ve hangi sıfatla olursa olsun bu işi yapmaya çalışan kişi, öncelikle mesleğinin kurallarına uymak ve saygınlığını korumak zorundadır.

Bütün arkadaşlarımızın 2009-2010 sezonunda da görevlerini yaparken bu ilkelere uygun olarak hareket edeceklerine inanıyorum. 2009-2010 sezonunun başta spor gazetecisi arkadaşlarımız olmak üzere taraftarlar, yöneticler, teknik adamlar, futbolculardan oluşan futbol ailesine hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz. Hepimiz spora yakışır biçimde yarışalım ve hakeden kazansın.

ESAT YILMAER / Türkiye Spor Ya

08.08.2009