10 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kültür-Sanat

 

İngilizin Mevlevî ayini

Merhum müzisyen Cinuçen Bey anlatıyor: “1988 Nisan’ında bir gün Yıldız Sarayı Silâhhanesi asma katındaki mutad meşkimize hazırlandığımız sırada uzun boylu, uzun saç ve sakallı, yabancı olduğu anlaşılan 45 yaşlarında bir zat bana yaklaşıp adının Alan Prosser olduğunu, ney üflediğini o anda yanındaki küçük kızıyla İngiltere’den geldiğini, üç çocuğunu da müzisyen olarak yetiştirdiğini, ud meraklısı olan kızının benimle tanışmayı çok istediğini, bunun üzerine çalıştığım yeri öğrenip buraya geldiklerini söylemişti.

Merhum Mevlevî postnişini Resuhi Baykara’nın İngiliz müritlerinden olan Alan Prosser’in büyük kızı Tansy’de ney üflüyor, ortanca çocuğu Andrew tanbur çalıyor, küçük kız Mary ise aynı zamanda kudüm vuruyormuş...

1996 Ocak ayında Bağdatlı sanat tarihçisi dostum Nebil Saffet bir sohbet-konser vermemi arzu edince 13 yaşından beri tanıdığım ud öğrencim Marry Prosser ve ailesini de görebilirim diye düşündüm. Prosser’lar İngilizlerde nadir görülen bir heyecanla karşıladı. Tanburi-semazen ağabeyi Andrew 23, neyzen-semazen ablası Tansy 25 yaşında. Anneleri halile (küçük zil) vuruyor. Evleri nefis hat levhaları ile doluydu. Her hafta yaptıkları Mevlevî ayini için Sutton Ortaokulu’nda kendilerine büyükçe bir sınıf tahsis edilmiş. Döşeme sema için şart olan cilâlı ahşap parke. Yere ince bir bantla sema yapılacak dairevî bir alan işaretlenmiş. Kıble tarafındaki duvarda “Ya Hazreti Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, kaddesallahu sırrıhu” yazan evden getirilmiş bir levha. Alan Prosser hem na’t-han hem de semazenbaşı. Kendisiyle birlikte iki çocuğu Andrew ile Tansy başlarında sikkeleri bembeyaz tennureleri, içinde sema edecekler. Mary hem kudümzen hem ayinhan, anne halile vuruyor ve ikisi de önlerindeki notayı takip ediyorlar. Alan, Hz. Mevlânâ’yı temsil eden kırmızı şeyh postunu kıble yönünde yere bıraktıktan sonra iki kişilik mutrıb heyetinin yanına gelerek Mevlânâ’nın Farsça olarak yazdığı Peygamber övgüsü natı, Itri’nin rast makamındaki ünlü bestesiyle okudu. Sonra semazenbaşı olarak postun sol tarafındaki yerini aldı. Bu üç semazen iki kişilik mutrıbın eşliğinde büyük mutasavvıf A. Hamdi Konuk’un Ruy-ı Irak makamındaki ayin-i şerifinin tamamını büyük bir vakar ve huşu içinde icra etti. Ayin bitti. Son duâlar yapıldı. Gülbanklar çekildi. Hırkalar, sikkeler, neyler toplandı. Salon yeniden sınıf şekline sokuldu ve okuldan ayrıldık. Şimdi tasavvur ediniz. Londra’nın banliyösündeki bir ortaokulda her hafta Mevlevî âyini. Sema etmeyi babalarından öğrenmiş o çocukların koca bir ayin boyunca düşmeyen kollarındaki ahengi, abdestli ayaklarındaki disiplini, hele yüzlerindeki nuru ve teslimiyeti görünce Şair Nigar Hanım gibi dedim:

“Feryad ki feryadıma imdad edecek yok. Efsus ki gamdan beni azad edecek yok.”

(Cinuçen Tanrıkorur, Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler, s. 278-280)

10.12.2009


 

Yaşlıların “Mıngala” keyfi bir başka

ŞANLIURFA’NIN Harran ve Akçakale ilçelerinde yaşlılar, günün boş zamanlarını değerlendirmek için yöresel olarak bilinen “Mıngala” oynuyor.

Harran’da yere kazınan karşılıklı yedi çukura atılan taşlarla oynanan oyunu genelde 45-65 yaş arasındaki erkekler oynuyor. Mıngala oyunu hakkında bilgi veren Mustafa Aydınalp, “Oynadığımız oyun çok eskilere dayanır. Mıngala’yı yeni nesil oynayamıyor. Bu oyun zekâ oyunu ve sayılarla oynama oyunudur. Bizim yaşımızdaki insanlarla bu oyunu saatlerce oynarız. İki kişi oynar, onlarca kişi seyreder. Boş zamanlarımızı böyle değerlendiriyoruz” diye konuştu.

MINGALA OYUNU NASIL OYNANIR?

MINGALA oyununu en ince ayrıntısına kadar anlatan Aydınalp, “7 çukura 7 taş, 14 çukura toplam 98 taşla karşılıklı 2 kişi arasında oynanıyor. Oyuna başlayan taraf kendi çukurundan aldığı 7 taşı sağdan başlayarak çukurlara birer birer bırakmaya başlıyor. Daha sonra karşı taraf kendi çukurundan 7 taş alarak sağdan başlamak üzere taşları çukurlara bırakıyor. Oyun bu şekil devam ederken, taraflar birbirlerinin taşlarını teke indirip daha sonra ellerinde kalan taşlarla çiftleştirerek, taşlarını kazanmaya çalışıyor. Bu oyunda başarılı olmanız için, karşı tarafın taşlarını önce teke indirmeniz ve çukurunuzdaki taşları kullanarak karşı tarafın taşlarını çiftleştirmeniz gerek. Ayrıca zihninizde sürekli sayı cambazlığı yapmanız gerekir. Zihninizde hızlı bir şekilde taşları ve çukurları sayarak, karşı tarafı tekli sayılara düşürmeniz gerekir” dedi.

10.12.2009


 

Bir fotoğraftan çıkan kitap

GEÇTİĞİMİZ yıllarda ortaya çıktığında edebiyat dünyasında büyük tartışmalara yol açan ve hakkında ‘Bu kadar farklı kesimden insan bir araya gelemez, photoshopla hazırlanmıştır’ bile denilen fotoğrafın hikâyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından yayımlanan “Bir Fotoğrafın Aynasında İstanbul’un Meşhur Edebiyatçıları” kitabı ile aydınlandı.

Cumhuriyet döneminin meşhur fotoğrafçısı Weinberg’in objektifinden dönemin mecmualarına ve fotoğraf albümlerine taşınan bu hatıra-i cemiyet fotoğrafında Türk edebiyatına damgasını vurmuş 42 usta isim yer alıyor. Halid Ziya Uşaklıgil’den Halid Fahri Ozansoy’a, Orhan Seyfi Orhon’dan Suad Derviş’e, Ziya Osman Saba’dan Vâlâ Nurettin’e, Necip Fazıl Kısakürek’ten Faik Ali Ozansoy’a, Peyami Safa’dan Florinalı Nâzım’a kadar pek çok meşhur simayı aynı fotoğraf karesinde buluşturan sebep ise Güzel Sanatlar Birliği Edebiyat Şubesi’ni oluşturmak. 1928 yılı Temmuz ayında Topkapı Sarayı’na yakın bir yerde bulunan Alay Köşkü önünde çektirilen fotoğraf, farklı çevrelerden aynı hayret ifadeleriyle karşılandı.

10.12.2009


 

Osmanlı Arşiv Belgeleri Sergisi, Konya’da

SAKARYA Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebubekir Sofuoğlu’nun çalışmasıyla hazırlanan Osmanlı Arşiv Belgeleri sergisi, Konya Ticaret Odası’nda (KTO) açıldı.

KTO binası fuaye salonunda açılan, 69 Osmanlı dönemi belgesinden oluşan sergide konuşan Doç. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, Osmanlı’nın hakim olduğu bütün topraklarda olduğu gibi Balkan halklarına, inançlarına ve hayat şekillerine sahip çıktığını belirtti. Ancak bugün bazı Avrupalılar’ın, Osmanlı’nın sahip olduğu topraklarda halka iyi davranmadığı ya da inançlara saygı göstermediğiyle ilgili haksız eleştirilerde bulunduklarını anlatan Sofuoğlu, ‘’İşte bu Osmanlı arşivleri söz konusu iddiaları net bir şekilde çürütüyor’’ dedi. Sofuoğlu, sergilenen Osmanlı arşiv belgelerinde dönemin maliye, iskân, sağlık, eğitim gibi konularında bilgiler verdiğini, sergiyi şu ana kadar Kosova ve Sakarya’da açtığını, bunun 3. sergi olduğunu belirtti. KTO Başkanvekili Mehmet Sertçakar ise bir Macar tarihçinin, ‘’500 yıl hakimiyetleri altında yaşadığımız Osmanlılar, bize hayat hakkı tanımasalar ve günde bir gayrimüslim öldürselerdi, bugün Yunan, Sırp, Bulgar ve Romen halkından bahsedilemezdi’’ dediğini hatırlattı.

10.12.2009


 

Adana Arkeoloji Müzesi kabuğuna sığmıyor

CUMHURİYETİN ilk yıllarında, 1924’de kurulan ve Türkiye’nin en eski 10 müzesinden biri olan Adana Arkeoloji Müzesi’ndeki 47 bin civarındaki eserden yer sıkıntısı dolayısıyla sadece 2 binin sergilenebildiği bildirildi.

İlk olarak sütun, sütun başlıkları ve lahitlerin Polis Dairesinde toplanmasıyla kurulan Adana Arkeoloji Müzesi, 1928’de Tarihî Taşköprü’nün başındaki şimdi yıkılmış olan Cafer Paşa Camii Medresesi’nde ziyarete açıldı. 1950 yılında, Kuruköprü’de şimdiki Etnografya Müzesi’ne taşınan Arkeoloji Müzesi, 1972 yılından beri de Taşköprü’nün yakınlarında, Kültür Merkezi karşısındaki 4 bin metrekarelik alanda yer alıyor. Müzede, Tarsus-Gözlükule, Mersin-Yumuktepe, Milis, Karatepe, Soğuksutepe, höyük ve iskan yerlerinde yapılan arkeolojik kazılarda çıkan eserler ile Adana ve çevresinden derlenen diğer eserler bulunuyor. Tarih öncesi, Hitit, Asur, Fenike, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans devirlerine ait heykel, kitabe, lahit, stel, mimarî parçalar gibi taş eserler, pişmiş topraktan yapılmış çanak, çömlek, çeşitli kaplar, silindirik ve magma mühürleri, madeni paralar ve diğer arkeolojik buluntuların yer aldığı müze, yer darlığı sebebiyle adeta kabuğuna sığmıyor.

10.12.2009


 

Kozan’da, tarihî çarşı restore ediliyor

TARİHî, kültürel miras açısından zengin bir yapıya sahip olan Kozan, restorasyon çalışmalarıyla tarihî kimliğine kavuşuyor.

Kozan Belediyesi’nin kültürü koruma, tarihi dokuyu ön plana çıkarma ve projeleri kapsamında yer alan yaklaşık 100 yıllık 200 civarında olan dükkândan oluşan tarihî çarşının restorasyon ve düzenleme çalışmalarına devam ediliyor. İlk olarak 2004 yılında başlayan bir çalışma ile bütün çarşı parke kilit taşı ile döşenmiş ve restore çalışmaları için adımlar atılmıştı. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan alınan onayla Adana Valiliği İl Özel İdaresi’nin finans yardımı ile tarihî çarşı dükkânlarının cephe ve çatıları yenileme çalışmalarına Camii Kebir Caddesi, Aşağı ve Yukarı Çarşı ile devam ediliyor. Kozan Belediye Başkanı Kazım Özgan, tarihî çarşının restorasyon çalışmaları sonrasında kültürel ve tarihî güzelliğinin ortaya çıkacağını ayrıca çarşının Kozan’ın göz bebeği olacağını ifade etti.

10.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl