11 Aralık 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Kim din kardeşini tevbe ettiği bir günahtan dolayı ayıplarsa, aynısını işlemedikçe ölmez.

Câmiü's-Sağîr, No: 3701

11.12.2009


Dünya savaşlarının sebebi, günahkâr medeniyet

Biliniz ki: Bizim murâdımız, medeniyetin mehâsini ve beşere menfaati bulunan iyilikleridir. Yoksa medeniyetin günahları, seyyiâtları değil ki, ahmaklar o seyyiâtları, o sefâhetleri mehâsin zannedip, taklid edip malımızı harap ettiler. Ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip seyyiâtı hasenâtına râcih gelmekle, beşer iki harb-i umumî ile iki dehşetli tokat yiyip o günahkâr medeniyeti zîr ü zeber edip öyle bir kustu ki, yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyetin kuvvetiyle medeniyetin mehâsini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.

Evet, Avrupa’nın medeniyeti fazilet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden; belki heves ve hevâ, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiâtı hasenatına galebe edip ihtilâlci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle; Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir. Ve az vakitte galebe edecektir.

Acaba istikbale karşı ehl-i iman ve İslâm için böyle maddî ve mânevî terakkiyata vesile ve kuvvetli, sarsılmaz esbab varken ve demiryolu gibi istikbal saadetine yol açıldığı halde, nasıl meyus olup ye’se düşüyorsunuz ve âlem-i İslâmın kuvve-i mâneviyesini de kırıyorsunuz? Ve yeis ve ümitsizlikle zannediyorsunuz ki, “Dünya herkese ve ecnebilere terakki dünyasıdır. Fakat, yalnız biçare ehl-i İslâm için tedennî dünyası oldu” diye pek yanlış bir hatâya düşüyorsunuz.

Mâdem meylülistikmal (tekâmül meyli) kâinatta fıtrat-ı beşeriyede fıtraten derc edilmiş. Elbette, beşerin zulüm ve hatasıyla başına çabuk bir kıyamet kopmazsa, istikbalde hak ve hakikat, âlem-i İslâmda nev-i beşerin eski hatîatına kefaret olacak bir saadet-i dünyeviyeyi de gösterecek inşaallah.

Evet, bakınız, zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehâsı birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazan terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir. Bazan tedennî içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslâmiyenin güneşiyle, sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebilirsiniz.

Hutbe-i Şâmiye, s. 41-43

***

Siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-u esasîsi olan, “Selâmet-i millet için fertler feda edilir. Cemaatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için herşey feda edilir” diye, bütün nev-i beşerdeki şimdiye kadar dehşetli cinayetler bu kanunun su-i istimalinden neş’et ettiğini kat’iyen bildim. Bu kanun-u esasî-yi beşeriye, bir hadd-i muayyenesi olmadığı için çok su-i istimale yol açmış. İki Harb-i Umumî, bu gaddar kanun-u esasînin su-i istimalinden çıkıp bin sene beşerin terakkiyatını zîr ü zeber ettiği gibi, on câni yüzünden doksan mâsumun mahvına fetva verdi.

Emirdağ Lahikası, s. 333

LÜGATÇE:

i’lâ-yı kelimetullah: Allah’ın adını yüceltme.

mehâsin: güzelikler, iyilikler.

seyyiât: fenalıklar, kötülükler.

râcih: üstün.

eşhas: şahıslar.

kanun-u esasî-yi beşeriye: İnsanların temel kanunu, anayasa.

11.12.2009


Mâlikiyet dâvâsını işmam eden sözler

Bizi dünyaya çağıran o kadar çok sebepler var ki, bunlardan kurtulup dünyaya gönderiliş gayemizi düşünmeye fırsat bulmakta zorlanıyoruz. Ahirzamanın Deccal, Süfyan ve zındıka komiteleri, ehl-i imanı dininden soğutmak veya dinini unutturmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Buna karşı taklidî imana sahip ehl-i iman, kendini onların telkinlerine kaptırarak—imanı olduğu halde—cazip gösterilen lehviyâta severek ve isteyerek atılmakta. Bunun sonucunda ise inandığı halde, inandığı gibi yaşamamakta. Bu hâl, alışkanlık olunca da yaşadığı gibi inanmaya başlamaktadır.

Kişi, nefsinin arzusu istikametinde haram ve helâller hakkında iç dünyasında bir karara varıp ondan sonra verdiği karar doğrultusunda fetva aramaya çıkmakta; arzusuna uygun bir fetvayı ulemâü’s-su’dan bulduğu zaman ‘’Hah, işte aradığım doğru buydu’’ diyerek vicdanının ve kalbinin itirazını bastırmaktadır.

Hâlbuki o kişi tahkikî imana sahip olsaydı; kim ne söylerse söylesin mihenge vurmadan yani Kur’ân ve Sünnet’in terazisiyle tartmadan o sözlerin kalbine girmesine izin vermezdi. Çünkü tahkik ehli bilir ki; “Şeriatın nokta-i nazarı, evvelâ bizzat saadet-i uhreviyeye bakar, ikinci derecede—ahirete vesile olmak dolaysıyla—dünyanın saadetine nazar eder.’’ (Sözler, s. 444) Bu anlayışla da, nefsî, hevesî ve arzî fetvaların peşinde koşmaz.

Tahkikî imana sahip olunmadığı zaman, küfrü işmam eden pek çok söz ortalıkta dolaşmakta. Günlük hayatımızda bunları farkına varmadan kullanarak ahiretimizi sıkıntıya sokmaktayız. Bunların misâlleri çoktur. Gittikçe yaygınlaşma istidadı gösteren birini misâl olarak zikredeceğim:

“İkinci bozuk Avrupa”nın çürük bir esası olan ‘’Her şey kendi nefsine maliktir” (Lem’alar, s. 121) şeklindeki prensibin telkin edilmesiyle, ehl-i iman arasında “Allah’a ısmarladık”, “Allah’a emanet ol” ya da “Selâmun aleyküm” gibi imanımızın aynası olan hem duâ, hem de vedalaşırken kullandığımız ifadeler yerine “Kendine iyi bak” cümlesi gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Halbuki bu cümle tahlil edilirse görülecek ki; “Ey arkadaşım, senin mâlikin yoktur. Onun için başkası sana bakamaz. Ancak sen kendi kendine bakabilirsin, başkasından istimdat bekleme” mânâlarını ihtivâ etmektedir.

Üstad Hazretleri ise: ‘’Esbab içinde en eşrefi ve ihtiyar noktasında en geniş iradelisi insandır. Hâlbuki bu insanın düşünmek, söylemek ve yemek gibi en zahir ef’âl-i ihtiyaresinden yüz cüz’ünden onun dest-i ihtiyarına verilen ve daire-i iktidarına giren yalnız meşkûk bir cüzdür. Böyle en zahir bir fiilin yüz cüz’ünden bir cüz’üne malik olmayan nasıl kendine malik denilir?” (Mesnevî-i Nuriye, s. 246) diyerek insanın sahibinin kendisi olmadığını beyan ettikten sonra ‘’Cenâb-ı Hakkın sana ihsan ettiği vücut ile o vücuda lâzım olan şeyler temlik sûretiyle değildir. Yani senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir’’ (Mesnevî-i Nuriye–173) diyerek de bize yaratılış gayemizi hatırlatmaktadır.

“Kendine iyi bak” cümlesini söyleyerek, kendi kültürümüzden sıyrılıp, farkına varmadan Hıristiyan-Pagan kültürünün etkisine girmiş oluruz.

“Kendine iyi bak” cümlesiyle bizi yoktan var eden, bize hayat veren, hayat için lâzım olan her şeyi bize ihzar eden Hâlık ve Rezzâk-ı Hakîki’yi unutmak yerine “Allah’a emanet olunuz” ve benzeri ifadeler ile vücudumuzun, vücudumuzdaki maddî ve manevî duygularımızın ve hayat için lâzım olan her şeyin, Rabbimiz, Hâlık’ımız, Rezzak’ımız tarafından bize ibahe edildiğini, yani O’nun rızası dairesinde kullanma hakkına sahip olduğumuzu hatırlatan, kul ile Mabud arasındaki rabıtayı sağlayan, inancımızın aynası olan cümleleri kullanalım.

İmanımızdan beslenmiş ve ondan bir ruh taşıyan cümleleri, Batının bâtıl, çürük, esassız esaslarına fedâ etmeyelim ki, uhrevî saadetimize halel gelmesin.

Cenâb-ı Hak, dilimizi, hâlimizi, kavlimizi, imanımıza uygun hâle getirsin. Söylediğimiz her söz ve her hâlimiz, imanımızın aynası olsun. ‘’Malik-i hakikiden gaflet nefsin firavunlaşmasına sebep olur’’ gerçeğinden Rabbim muhafaza etsin.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin şu duâsıyla yazımızı sonlandıralım:

‘’Ya İlâhî, Ya Rabbi, Ya Hâlikî, Ya Musavvirî, Ya Maliki, ve Ya men lehü’l-mülkü ve’l-hamd!

“Senin mülkün ve emanetin ve vedîan olan şu kulübecikte misafirim. Mâlik değilim. Çünkü o temellük, insanı pek elim elemlere maruz bırakır.’’

(Mesnevî-i Nuriye, s. 110)

MEHMET KOVANCI

[email protected]

11.12.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl