03 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

EMASYA’nın AB’de yeri yok

Yunanistan'daki Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELİAMEP) Genel Müdürü Thanos Dokos, darbe planlarına dayanak gösterilen Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü ve benzeri bir uygulamanın Avrupa Birliği ülkelerinde bulunmadığını söyledi. Dokos, "Silâhlı kuvvetlerin, kendi alanı dışında tatbikatlar v.s. gibi herhangi bir hareket, girişim ve sorumluluk için hükümetin onayını alması gerekir” diye konuştu.

EMASYA’nın AB’de yeri yok

YUNANİSTAN Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELİAMEP) Genel Müdürü Thanos Dokos, darbe planlarına dayanak gösterilen Emniyet-Asayiş-Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü ve benzeri bir uygulamanın Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde bulunmadığını söyledi. Dokos, Başbakan Erdoğan’ın EMASYA’nın kaldırılacağına ilişkin açıklamasını ise “tam demokrasi yolunda atılmış bir ileri adım daha” şeklinde değerlendirdi.

Türk-Yunan ilişkileri, savunma ve güvenlik uzmanı Dokos, AB üyesi herhangi bir ülkede benzeri bir protokolün bulunmadığını söyledi. Cihan muhabirinin sorularını cevaplayan Dokos, “Silâhlı kuvvetlerin, kendi alanı dışında (tatbikatlar vs) herhangi bir hareket, girişim ve sorumluluk karşısında hükümetin onayını alması gerekir. İlgili bakanlık ve kurumların silâhlı kuvvetlerin doğal afetlerle mücadeleye katılım talebinin bile, başbakan, içişleri ve savunma bakanları tarafından onaylanması gerekir. Herhangi başka bir teori, anayasaya aykırıdır ve kabul edilemez.” dedi.

EMASYA protokolünün, halk tarafından seçilmeyen silâhlı kuvvetlere, ülke içindeki herhangi bir olayla mücadelede müdahale etme yetkisi verdiğini hatırlatan Dokos, EMASYA’nın sakıncaları konusunda şunlara dikkat çekti: “EMASYA’da iç olaylara tepki ve müdahalenin yöntemi ile kriterleri silâhlı kuvvetler tarafından belirleniyor. Bu müdahale, polis, içişleri bakanlığı, yerel yönetimler gibi siyasî hükümet tarafından kontrol edilen aktör ve organların politikalarıyla çatışmaya neden olabilir.”

Son olarak Başbakan Erdoğan’ın darbeye zemin hazırladığı gerekçesiyle EMASYA’nın kaldırılacağına ilişkin açıklamasını yorumlayan Dokos, bunun Türkiye’nin tam demokratikleşmesi yolunda atılan önemli bir adım olacağı dile getirdi. AB kurumlarında uzun yıllar görev yapan Thanos Dokos, şöyle devam etti: “Açıkçası özellikle Balyoz Darbe Planı’ndan sonra hükümet, kendini, silahlı kuvvetlerin ülkenin iç işlerine karışmasını reddetme ve ülkeyi tam demokratikleştirme yolunda bir adım daha ileriye götürme anlamında yeterince güçlü hissediyor.”

03.02.2010


 

EMASYA protokolünün kaldırılması hükümetin işi

CUMHURBAŞKANI Gül, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yapılabilecek olası bir değişiklikle ilgili konuştu.

Gül, EMASYA protokolünün kaldırılması noktasının doğru olduğunu belirtirken protokolün nasıl kalkacağını da izah etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin geldiği hukuk standartları ve hukuk anlayışı çerçevesinde kendisinin de EMASYA Protokolü’ne gerek olmadığı kanaatinde olduğunu söyledi.

Gül, Kosova Cumhurbaşkanı Fatmir Sejdiu ile Çankaya Köşkü’nde düzenlediği ortak basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

Gül, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yapılabilecek muhtemel bir değişiklikle ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, Millî Güvenlik Siyaset belgelerinin belli periyodlarda zaman zaman ele alındığını anımsatarak, bu belgelerin o günün şartları, anlayışı ve beklentileri çerçevesinde yazıldığını ifade etti. Yeni bir siyaset belgesinin hükümetin iradesi çerçevesinde yazılabileceğini belirten Gül, belgenin nasıl yazılacağının da belli olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül, Millî Siyaset Güvenlik Belgesi’nin yol gösterici olduğunun altını çizerek, ‘’Bunlar Anayasa maddesi, kanun değildir. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’nin de stratejik güvenlik belgesi olması doğrudur ve bu da bugünün şartlarına göre yeniden hazırlanabilir. Bunda herhangi bir anormallik söz konusu değildir’’ diye konuştu.

Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın EMASYA Protokolü’nün kaldırılacağını açıklamasıyla ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:

‘’EMASYA, İçişleri Bakanlığı ile Türk Silâhlı Kuvvetleri arasında imzalanmış, kendi mantığı ve hukuku olan bir protokoldür. Ben de bugünkü hukuk anlayışımız ve geldiğimiz hukuk standartları çerçevesinde buna gerek olmadığı kanaatindeyim. İçişleri Bakanlığı ve TSK nasıl ortak imzaladılarsa ortak imzalarıyla buna son vermelerinin doğru olduğu kanaatindeyim. Bütün bunlar hükümetin vereceği karardır. Türkiye’yi yöneten ve TBMM’ye karşı sorumlu olan hükümettir.’’

03.02.2010


 

MGK internet sitesinde sorulara cevap verdi

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın değişeceğini açıkladığı Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde Türkiye’ye yönelik dış ve iç tehditler tanımlanıyor.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin internet sitesinde, Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili sorulara cevap verildi. Başbakan Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programında değişeceğini açıkladığı, kamuoyunda kırmızı kitap olarak da bilinen Millî Güvenlik Siyaset Belgesi, tehdit değiştikçe yeniden güncelleniyor. Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı değişikliğin iç tehditler bölümünde değişiklik yapılması planlanıyor. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi, Millî Güvenlik Kurumu tarafından bakanların görüşü alınarak hazırlanıyor. Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde neyin amaçlandığı Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği internet sitesinde yer aldı. Belgenin resmî adının Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi olduğuna işaret edilerek, belge ile ilgili şu bilgilere yer veriliyor: “Belge, Türkiye Cumhuriyeti’nin millî menfaati ve milli hedeflerini, millî hedeflere ulaşılması için takip edilecek iç ve dış güvenlik ile savunma siyasetlerine ilişkin esasları kapsar. Belge, Bakanlar Kurulu’nun anayasal görevi çerçevesinde hazırlanan bir bakanlar kurulu dokümanıdır.” Millî Güvenlik Kurulu Belgesi, Millî Güvenlik Kurulu’nun tavsiyesi Bakanlar Kurulu’nun kararıyla belge güncellenebiliyor. Sitede, belgenin anayasadan üstün olduğu iddialarına da yer verildi. Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve mevcut yasalara uygun olarak hazırlandığı, devletin ikinci bir anayasası olması veya mevcut anayasaya ve yasalara aykırı olmasının düşünülemeyeceğine işaret edildi.

03.02.2010


 

Yaşlanan AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var

ESKİ İsveç Başkonsolosu Türkiye uzmanı İngmar Karlsson, Stockholm’de İsveçlilere Türkiye’yi anlattı. Konferansa büyük ilgi gösteren izleyiciler salonu tamamem doldurdururken, onlarca kişi de konferansı ayakta takip etti.

Ayrıca Dışişleri Bakanlığı Türkiye masası uzmanı Lars Wahlund “AB yolunda Türkiye” konulu seminerde objektif gözle Türkiye’yi anlattı. Seminerde ilk sözü alan Wahlund Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin kriterlerini yerine getirdiği takdirde Avrupa Birliği üyesi olacağına inandıgını ancak epey zorlu bir yolu olduğunu söyledi. Wahlund, “Bugünkü Türkiye ile bundan 10 sene önceki Türkiye arasında büyük fark var. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihtiyacı olduğu kadar, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye ihtiyacı var. Yaşlanan Avrupa’nın, nufusunun yarısından çogu genç olan Türkiye’ ye ihtiyacı var. Bir diğer özellik ileride Türkiye tam demokrasiye geçttiği takdirde bütün Avrupa ve Türk ülkelere model olabilir” diye konuştu.

03.02.2010


 

“Ekonomide bozulma 367 kriziyle başladı”

İSTANBUL Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, Türkiye’nin küresel finansal krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer aldığını söyledi.

Yalçıntaş, Türkiye’nin yaşadığının kriz olarak değil ancak ciddi anlamda ekonomik küçülme olarak nitelendirilebileceğini belirtti. Ekonomik verilerde yaşanan düşüşte 2007 yılında yaşanan siyasi krizlerin büyük rol oynadığını dile getiren İTO Başkanı Yalçıntaş, 367 krizini ima ederek, siyasi belirsizlik ve istikrarsızlık ortamında gereken tedbirlerin alınamadığını aktardı.

03.02.2010


 

Oğuz Çelikkol, İsrail’den ayrılıyor

TÜRKİYE'NİN Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un, ‘alçak koltuk’ krizinin ardından İsrail’den ayrılmak istediği öne sürüldü.

Yedioth Ahronoth gazetesinin, İsrail Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı habere göre Çelikkol, Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon’un yakışıksız davranışı üzerine, ülkeden ayrılacak. Çelikkol’ın Avrupa ülkelerinden birine büyükelçi olarak atanacağını tahmin edildiği belirtildi. Ayalon, büyükelçinin ayrılmasını ‘Türkiye’nin iç meselesi’ olarak değerlendirdi.

03.02.2010


 

Kuzu: EMASYA’nın hukukî değeri yok

BALYOZ darbe planında dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın yapağı eylemlere dayanak teşkil eden 28 Şubat’ın ürünü EMASYA Protokolü ile ilgili tartışmalar devam ediyor.

Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, EMASYA Protokolü’nün yasaya aykırı olduğunu söyledi. Kuzu, protokolün dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e zorla imzalattırıldığını ileri sürdü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın EMASYA’nın kaldırılacağını kesin bir dille açıklamasının ardından bir destek de anayasa konusunda Türkiye’nin sayılı otoritelerinden Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’dan geldi. Kuzu, protokolün anayasaya aykırı olduğunu, çünkü yasa hükmünün bir protokolle değiştirilemeyeceğini vurguladı. Hiçbir hukukun darbelere zemin oluşturamayacağına dikkat çeken Kuzu, zorlama yorumlarla darbenin zeminini yasalarda aramanın anlamsız olduğunu söyledi. Kuzu, bunun hukukî bir dayanağının olmadığını ifade ederken, “Çünkü devletin resmi kayıtlarında yok. Dönemin Başbakanı rahmetli Bülent Ecevit’e elden imzalatılan bir protokoldür bu. Onun için bu belge üzerinden darbeye yeltenenler alenen anayasa suçu işlemiş olur” diye konuştu. Burhan Kuzu, EMASYA’nın aslında dikkate alınmayacak bir protokol olduğunu, ancak kötüye kullanılırsa hükümetlerin buna seyirci kalamayacağına işaret etti. Kuzu, “Gerekirse değiştirilir veya kaldırılır. Ya protokol kaldırılır ya da eğer varsa yasada değişiklik gerekiyorsa ona da müdahale edilmelidir. Dolayısıyla darbelere karşı hukukî zemin hazırlayamaz. EMASYA da kımızı kitap da buna dahildir” değerlendirmesinde bulundu. Kuzu, anayasa değişikliği konusunda ise şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerini reddetme gibi bir yetkisi yoktur. Öte yandan referanduma gitmiş bir metni yargı organlarının baktığı bir başka ülke de yoktur. Biz siyaset yapıyoruz. Vatandaş hukuki sorunlarını haklı olarak bize getiriyor. Ama tablo budur. Muhalefet, rahatsızlık duyuyorsa duysun.”

03.02.2010


 

EMASYA protokolü ile millî irade geri alındı

MEMUR-SEN Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, millî iradenin Amasya protokolü ile tanındığını, EMASYA ile geri alındığını savundu.

Memur-Sen Afyonkarahisar İl Temsilciliği’nde basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Gündoğdu, Türkiye’nin yeni ve sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Amasya Genelgesi ile tanınan millet iradesinin, EMASYA protokolü ile geri alındığını belirten Gündoğdu, “Çelişkilerden kurtulmuş bir anayasaya ihtiyaç var. Bu anayasa, 72 milyonu kucaklayan ve sivil bir Anayasa olmalı. Piyano ile ney birlikte müzik yapabilir. Yeter ki beste güzel olsun. Grevli, toplu sözleşmeli, sivil bir Anayasa yapılmalı.” dedi. Dokunulmazlıklar konusunun da gündeme gelmesi gerektiğini belirten Gündoğdu, “Dokunulmazlık kavramı yanlış anlaşılıyor. Dokunulmaz olan sadece milletvekilleri değil. Şeffaf devlet istiyorsak devletin esas yüzü hukuk olmalı. Devletin esas yüzü hukuk olduğunda bütün vatandaşlarına eşit yaklaşan bir devlet olur. Milletvekili anlamında kürsü dokunulmazlığının olması gerekiyor. Ama milletvekilliği ile birlikte işadamlığıyla girilen ve yüz kızartıcı suçlar varsa hangi makam olursa olsun, sonuna kadar dokunulsun” diye konuştu.

03.02.2010


 

Demirtaş ve Kışanak BDP’ye eş başkan seçildi

BARIŞ ve Demokrasi Partisi (BDP) 1. Olağanüstü Kongresi’nde yapılan seçimlerde Eş Başkanlığa Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak seçildi.

Seçimlerde 457 delegeden 289’u oy kullandı. 288 oy geçerli, 1 oy geçersiz sayıldı. Olağanüstü kongrede 11 merkez disiplin üyesi ve 80 parti meclisi üyesi seçildi. Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, Parti Meclisi üyesi olurken, Irak’taki Mahmur Kampı’ndan gelen Nizar Buldan da Parti Meclisi yedek üyeleri arasında 1. sıraya girdi. Seçim sonuçları salonda kimse kalmadığı için sadece basın mensuplarına açıklandı, teşekkür konuşması yapılmadı.

03.02.2010


 

Sağlıkçı eğitim hakkı istiyor

KAMUDA önlisans ve lisans tamamlama hakkı bekleyen memurlar arasında sağlık çalışanları başı çekiyor. 2009 yılında ebe, hemşire ve sağlık memurları lisans tamamlama eğitimlerine başladı.

Sağlık hizmetleri sınıfındaki diğer branşlardan binlerce sağlık çalışanı da YÖK’ten gelecek haberi bekliyor. Hükümetle memur sendikaları arasında 2009 yılında gerçekleştirilen toplu görüşmelerde mutabakata varılan konular arasında lisans tamamlama hakkı da yer alıyor. Sağlık çalışanları adına toplu görüşmelere katılan Sağlık-Sen, lisans tamamlama hakkı bekleyen on binlerce sağlık çalışanı adına Sağlık Bakanlığı ve YÖK’te temaslarda bulunuyor. Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Kaçar, toplu görüşmelerde bu konuda varılan mutabakat çerçevesinde, Sağlık Bakanlığı ile İnönü, 19 Mayıs ve Atatürk Üniversitelerinin ortak çalışma yürüttüklerini söyledi. Sağlık Bakanlığında çalışan ebe, hemşire ve sağlık memurlarının lisans tamamlama programlarını düzenleyen bu üç üniversite, 18 Ocak’ta Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile bir araya gelerek, diğer branşlardaki lisans tamamlama taleplerini karşılayabilmenin yollarını tartıştı. Kaçar, yapılan çalışmadan çıkan sonucun Yüksek Öğretim Kurulu’na sunulacağını kaydetti. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ı ziyaret eden Kaçar, yapılan çalışmalar hakkında bilgi verirken, lisans tamamlama hakkı konusunda sağlık çalışanları arasında ciddi oranda talep oluştuğunu da dile getirdi.

03.02.2010


 

O belgeyi siviller hazırlamalı

Bilgi Üniversitesinden Hale Akay Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde değişiklik yapacaklarını açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın belgeyi Meclisin ve halkın denetimine açması gerektiğini söyledi. Bu belgenin olmaması halinde TSK’nin daha kontrolsüz bir durumda olacağını ifade eden Akay, belgenin siviller tarafından hazırlanması, vatandaş istihbaratlarını kıstas almaması ve en önemlisi de halka açık olması gerektiğinin altını çizdi.

O belgeyi siviller hazırlamalı

Bilgi Üniversitesi’nden ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) “Almanak Türkiye 2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” raporunun hazırlayanlardan biri olan Hale Akay, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin kendisinden daha çok milli güvenlik tanımıyla ilgili bir sorun var.

Hale Akay’a göre, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) politikalarını ‘güvenlik’ kaygısıyla iktidara ve meclise dayatma aracı işlevi görüyor.” Hale Akay, değişiklik yapacaklarını açıklayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Belgenin meclisin ve halkın denetimine açması gerektiğini” söyledi.

TRT’de gazetecilerin sorularını cevaplayan Başbakan Erdoğan, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’yle ilgili “Göreve geldiğimizdeki siyaset belgesiyle şimdiki siyaset belgesi çok farklı. Şimdi bu yıl siyaset belgesi yeniden ele alınacak. Tekrar ele alınışta bu dediğiniz endişeleri de tamamıyla ortadan kaldırmaya yönelik adımları atmakta hükümetimiz kararlıdır” demişti.

“Devlet kendi vatandaşını tehdit olarak görecek mi?” sorusunu da “Asla. Böyle bir şeyi asla düşünemeyiz ve bu tür yapılanmalara müsaade edecek, bu tür zemini oluşturmaya müsaade edecek imkanlara fırsat vermeyecek şekilde bir düzenleme yapılacak” diye cevaplamıştı.

Bağımsız İnternet Ağı bianet’tenBawer Çakır’a konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Akay, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin herhangi bir kamu kuruluşunun belirli periyotlarda hazırladığı hedef raporlarından farksız olduğunu, ancak yapılışıyla ilgili sorunlar olduğunu belirtti.

Akay, “Her ülkede böyle belgeler, Milli Güvenlik Kurulu gibi teşkilatlar var. Sorun bu belgenin nasıl hazırlandığıyla ilgili. Ağırlıkla asker tarafından hazırlanan bu belge hiçbir şekilde açıklanmıyor ve meclis tarafından onaylanmıyor. Belgeyi doğrudan MGK kabul ediyor” diye konuştu. Bu belgenin olmaması halinde TSK’nın daha kontrolsüz bir durumda olacağını ifade eden Akay, belgenin siviller tarafından hazırlanması, vatandaş istihbaratlarını kıstas almaması ve en önemlisi de halka açık olması gerektiğinin altını çiziyor. “Çünkü” diyor, “hazırlanırken hiçbir denetim mekanizması yok. İçeriğini dahi bilmediğimiz, ancak sızdırılırsa öğrendiğimiz, öğrendiğimizde de bir tür tehdit olduğumuzu fark ettiğimiz bir belgeden bahsediyoruz. Bu belgenin bazı uzantıları dışarı yansıyor. Ve orada gördüğümüz dışarıya dair bir bilgi yok. Bunların büyük bölümü iç tehdit üzerinden giden, inanılmaz derecede detaylı, siyaset alanını her şekilde içeren bir metin.” Milli güvenlik tanımının vatandaş üzerinden ve daha sivil bir şekilde tanımlanmasını söyleyen Akay, hükümetin bunu yapmasının çok zor olmadığını belirtiyor.

Akay, “Aslında bunlar çok basit ve yönetmeliklerde düzenlenmiş şeyler. Anayasa değişikliği gerektiren düzenlemelerden bahsetmiyoruz. Mesela ‘TSK vatanı koruma ve kollama görevi’ gibi bir şeyden bahsetmiyoruz. Bir iç hizmet söz konusu ve bunun için birkaç madde değiştirilerek halledilebilir.”

03.02.2010


 

EMASYA, iç güvenlik sistemini askerîleştirmiştir

Türkİye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), ‘Balyoz Harekatı Darbe Planı’ iddialarıyla gündeme gelen EMASYA protokolünde demokratik standartların yeterince gözetilmediğini vurguladı.

TESEV’in 2009 yılında yayınladığı “Almanak Türkiye 2006_2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” adlı kitapta Ahmet Faruk Güneş tarafından kaleme alınan makalede, EMASYA protokolünün Türkiye’nin iç güvenlik sistemini askerileştirdiği belirtildi.

TESEV tarafından yapılan yazılı açıklamada, geçtiğimiz haftalarda Balyoz Eylem Planı’nın ortaya çıkması ile üzerine en çok tartışılan konularından birisi Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) Protokolü olduğu belirtildi. Açıklamada, Temmuz 2009 yılında Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu ve Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel editörlüğünde hazırlanan “Almanak Türkiye 2006-2008: Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” adlı kitapta Ahmet Faruk Güneş’in kaleme aldığı “Askerin Kolluk Gücü olarak Kullanılması ve EMASYA” yazılı makale yer aldığı hatırlatıldı.

Silahlı Kuvvetler’in iç güvenlikte kullanılmasına dair geniş bir incelemenin yer aldığı makale 2006-2008 yılları arasında protokolün uygulanış şekline odaklanıyor. Modern Demokrasilerde askerin kolluk gücü olarak kullanılması, demokratik yapıya ilişkin barındırdığı riskler göz önünde bulundurularak kesin kurallara bağlanması gerektiği aktarılan makalede, “7 Temmuz 1997 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı adına Korgeneral Çetin Doğan ve İçişleri Bakanlığı adına Müsteşar Teoman Ünüsan tarafından imzalanan EMASYA (emniyet, asayiş ve yardımlaşma) Protokolü’nde ise demokratik standartlar gerektiği ölçüde gözetilmemiştir. Yardıma çağırılan askerin yardımda kalış süresinin sivil makamlara bırakılmamış olması, yardıma çağırılan askeri birliğin yardıma çağırıldığı işin yönetimine geçmesi, askeri birlik mensuplarının suç işlemeleri halinde yargılamanın çoğunlukla askeri mahkemelerde yapılması protokoldeki sorunlu alanlar arasındadır. Dolayısıyla protokol mevcut kuralları yok sayarak Türkiye iç güvenlik sisteminin bazı bölümlerini askerileştirmiştir, kalanları da askerleştirilme baskısı altında bırakmıştır.” ifadeleri yer aldı.

03.02.2010


 

Tuncel, mülakat sınavına girdi

Tekİrdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevinde bulunan Hrant Dink davasının tutuklu sanıklarından Erhan Tuncel, Adalet Bakanlığınca açılan infaz koruma memurluğu için mülakat sınavına girdi.

Alınan bilgiye göre, 18 Ocaktaki başvuruda boyu ve kilosu ölçülen Tuncel’in gerekli şartları taşıdığının belirlenmesi üzerine dün mülakata çağrıldı.Tekirdağ Adliyesindeki mülakat sınavına tutuklu sevk aracıyla gelen Tuncel, geniş güvenlik önlemleri altında adliyenin arka tarafından içeri alındı. 461 aday numarasıyla 17. sırada mülakata giren Tuncel’e, Sınav Komisyonunca Atatürk’ün ilke ve inkılapları, genel kültür, bir konuyu kavrama ve ifade yeteneği, atanacağı kadroyla ilgili mesleki bilgilerin sorulduğu öğrenildi. Tuncel’in, sınav komisyonunun yapacağı değerlendirmenin ardından 3 gün sonra sınavı kazanıp kazanmadığının açıklanacağı kaydedildi. Tuncel, Tekirdağ Adliyesindeki mülakat sınavının ardından tekrar tutuklu sevk aracıyla Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Cezaevine götürüldü.

03.02.2010


 

Türk-Filistin iş konseyi toplandı

Fılıstın-Türk İş Konseyi Başkanı Kemal Hassouneh, Türk hükümetiyle teknolojik sanayi bölgesi kurulması konusunda anlaşmaya varıldığını ve El Halil’de 170 dönümlük arazinin tahsis edildiğini belirterek, ‘’Bu projeyi hayata geçirmek için ilgi bekliyoruz’’ dedi.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)/Türk-Filistin İş Konseyi toplantısının açılışında konuşan Hassouneh, Türkiye’den ithal edilen ürünlerle ilgili resmi istatistik bulunmadığına dikkati çekerek, bunun nedeni menşei belgesi istenmesi olarak açıkladı. Hassouneh, bu durumda ürün gerçekte Filistin’e gönderilirken, İsrail’in Aşdot Limanı’na gittiğini, bazı İsrailli tüccarların bunları satın alıp Filistin’e gönderdiğini anlattı.Hassouneh, Filistin’deki KDV oranlarına göre yapılan hesaplamayla, Filistin’in Türkiye’den yaptığı yıllık ithalatın 100 milyon dolar civarında bulunduğunu söyledi. İki ülke arasındaki ekonomik işbirliğinin başarılı olması için bazı önerileri bulunduğunu dile getiren Hassouneh, bunları ‘’tarım, sanayi gibi alanlarda ortak projeler yapılması’’, ‘’ortak sanayi bölgesi kurulması’’, ‘’Türk özel sektörünün, Filistin özel sektörüne bayilik vermesi’’, ‘’Filistin özel sektör çalışanlarına yönelik eğitim’’, ‘’Filistin özel sektörüne ihracat işlemleri ve ödemede kolaylık sağlanması’’ şeklinde sıraladı. Hassouneh, ‘’İşadamları, iş yapmak açısından bizde risk bulabilirler. Ama ümit ediyoruz ki, Türk Hükümeti Filistin’de yapılacak ortak projelerin sermayesini karşılasın. Biliyoruz ki, 60 yıldan beri bu risk var, ancak olumsuz bir şey yaşanmadı’’ diye konuştu. Türk Hükümetiyle teknolojik sanayi bölgesi kurulması konusunda anlaşmaya varıldığını, El Halil’de 170 dönümlük arazinin tahsis edildiğini ve bölgenin El-Halil’deki teknik üniversitenin yakınında bulunduğunu kaydeden Hassouneh, ‘’Bu projeyi hayata geçirmek için ilgi bekliyoruz. Bu projeyle çok iş olanağı sağlanacak. Böylece, Filistin’den yaşanan göçü azaltmak ve durdurmak mümkün olacak’’ diye konuştu. Projelerdeki yol, su, elektrik ihtiyacı gibi durumlarda İsrail’in onayının gerektiğini kaydeden Hassouneh, ‘’El Halil’deki arazide sorun, engel yok. İlgi bekliyoruz’’ dedi.

03.02.2010


 

Darbe planları iddia dahi olsa araştırılmalı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Mersin Milletvekili Prof. Dr. Zafer Üskül, darbe planlarının iddia dahi olsa araştırılması gerektiğini söyledi.

Üskül, “Medyada darbe planları okuyoruz. Bunlar olmuşsa, bu iddialar gerçekse, ya da bu iddiaların gerçek olup olmadığının araştırılması gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor. Bunu, Türk Silahlı Kuvvetleri’yle hükümet arasında bir çatışma varmış gibi göstermenin doğru bir tarafı yok. Olmayan bir şeyi var gibi göstermeye çalışırsanız bunun olmasını mı istiyorsunuz diye sorarlar” dedi. Silifke’de AKP ilçe teşkilatı ve vatandaşlar ile bir araya gelen Prof. Dr. Zafer Üskül, gündemdeki konular ile ilgili açıklamalarda bulundu. Muhalefetin, sürekli kurumlar arası çatışmalardan söz ederek vatandaşların kafasını karıştırdığını söyleyen Üskül, şöyle konuştu: “Bir yerde bir polis memuru kurallara aykırı bir iş yaparsa, bunu bütün emniyete mal etmek mümkün müdür? Doğru mudur? Şimdi siz birkaç polis hata yaptı diye, onlar hakkında soruşturma açıldı diye, ceza verildi diye emniyet teşkilatının kötülendiğini, emniyetin karşıya alındığını söylerseniz bu ülkeye iyilik etmiş olmazsınız, kötülük etmiş olursunuz. Böyle bir şey de yok. Aynı şey asker için de geçerli.” Bütün bu darbe iddialarının ortaya çıkmasının çıkmamasından daha iyi olduğunu kaydeden Üskül, “Gerçek ortaya çıktığı zaman yargı organları gerçeği halkımıza aktaracaklardır. Dolayısıyla kurumlar arası çatışmanın olduğunu söylemek sanki böyle bir şeyi özlüyormuş gibi bir şey ifade ediyor benim için. Olmayan bir şeyi var gibi göstermeye çalışırsanız bunun olmasını mı istiyorsunuz diye sorarlar” şeklinde konuştu.

03.02.2010


 

Kutlu: Balyoz oyunsa, 12 Eylül de oyundur

TBMM Meclis İdare Amiri ve AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, ‘’Balyoz oyunsa, 12 Eylül de oyundur’’dedi.

Kutlu, Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyareti sırasında gazetecilerin, ‘’Balyoz harekat planı iddiaları’’ konusundaki soruları üzerine, şöyle konuştu:’’Türkiye’nin habercilik ve siyasi tarihinde ortaya çıkartılmış en önemli haberlerden bir tanesidir. Bu kadar ciddi bir konu oyun olmaz. Eğer bu oyunsa 12 Eylül ve diğer darbeler de bir oyundu. Ama, Taraf gazetesi tarafından ortaya atılan 100 maddelik iddiadan bir tanesi dahi gerçekse, çok vahim bir durumdur. Artık herkes bilmeli. Türkiye’de demokrasi oturdu, kirli emeller amaçlarına ulaşamayacaktır.’ CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı da eleştiren Kutlu, ‘’Baykal, kendi görev ve yetkilerini bilmiyor. Baykal söyledikleri ile kendisini bitiriyor. Kapasitesi yetersiz olduğu için kelimeleri bilmiyor. Bir hükümeti millet yükseltir, millet düşürür. Başka kimsenin gücü yetmez. Meclis plan bütçe görüşmelerinde, ne söylediğini bilmeyen bir bağımsız milletvekilinin söylediklerine göre Baykal, gündemini belirliyor. Böyle genel başkanlık yapılmaz. Baykal, sırf muhalefet olmak için muhalefet yapıyor.’’

03.02.2010


 

Erdoğan, Bölükbaşı'dan tazminat kazandı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir konferansta yaptığı konuşmada, ‘’kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ gerekçesiyle açtığı davada, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı’dan 10 bin TL manevi tazminat kazandı.

Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesindeki duruşmaya, Erdoğan’ın avukatı Muammer Cemaloğlu ile Bölükbaşı’nın avukatı Halil Öztürk katıldı. Avukat Cemaloğlu, son beyanlarında, Bölükbaşı’nın ifadelerinin hakaret içerdiğini kaydederek, tazminata hükmedilmesini talep etti. Avukat Öztürk ise müvekkilinin sözünün Erdoğan’ın şahsına yöneltilmediğini ifade etti ve tarafların siyasetçi olmaları da dikkate alınarak, davanın reddini istedi. Yargıç Mahmut Ülgey, davanın kısmen kabul edilerek, Bölükbaşı’nın, Erdoğan’a 10 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi. Dava dilekçesinde, Bölükbaşı’nın, 10 Ekim 2009’da MHP Adana İl Başkanlığınca düzenlenen, ‘’Çözülen Ülke Türkiye’’ konulu konferanstaki konuşmasında, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını ağır biçimde aştığı, Erdoğan’ın kişilik haklarına ağır saldırıda bulunduğu belirtilerek, 100 bin TL manevi tazminat talebinde bulunulmuştu.

03.02.2010


 

Köse: İftiraları lânetliyoruz

Denİzlİ İl Müftüsü Mehmet Köse, Denizli Tabip Odası’nın “Ilımlı İslâm ve Bilim” adlı konferansında, İslâm dini ve Hz. Muhammed (asm) ile ilgili yakışıksız değerlendirmelerde bulunanları lânetlediklerini söyledi.

“Ilımlı İslâm” tabirinin, 40 yıldır müftülük yapan bir kişi olarak, söylemlerine ters düştüğünü belirten Köse, “İslâm İslâm’dır, ılımlısı ılımsızı olmaz” dedi. İl Müftüsü Köse, “Bizler tıpla ilgili bir konuda fikir beyan edecek olsak, üzerimize hücum ederler. ‘Sen din adamısın, dinle meşgul ol. Başka şeylere karışma. Seni ne ilgilendirir?’ şeklinde birtakım ifadelerde bulunurlar. Görüyorum ki bu konferansta birçok fikirler beyan edilmiş. Bir tek kişi de çıkıp, ‘Bu diyanetle ilgili bir mesele veya ilahiyatçıların meselesidir’ şeklinde karşı fikir beyan etmiyor” şeklinde konuştu. Konferansa katılan İstanbul Tabip Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Nazmi Algan’ın, Hz. Muhammed'in (asm) Kureyş kabilesinde ekonomik erki elinde tutmak ve halkı uyutmak için kanaatkârlığı argüman olarak ortaya çıkardığı iddiasına da sert tepki gösteren Köse: “Kureyşliler, ‘Zengin biri olmak istiyorsan, en zenginimiz yapalım. Güzel bir kızla evlenmek istiyorsan, en güzeliyle evlendirelim. Başımıza reis olmak istiyorsan, gel başımıza emir kılalım.’ diye talepte bulunmuş olmasına rağmen Peygamber (asm), ‘Sağ elime güneşi, sol elime ayı koysanız, benim dâvâmdan vazgeçmem mümkün değil’ demek suretiyle İslâm dâvâsını yürüteceğini söylemiş ve onların tekliflerini kabul etmemiştir. Bu itibarla hiçbir dönemde Kureyş’in ekonomik gücünü elinde tutma babında bir çabası asla olmamıştır” diye konuştu. Müftü Mehmet Köse, İTO Başkanı Prof. Dr. A. Özdemir Aktan’ın domuz etinin haramlığını tartışmaya açma isteğine karşılık ise Allah’ın haram kıldığı bir konuyu, insanların felsefe gibi değiştiremeyeceğini kaydetti. Köse, “Haram kılınan bir şeyi değiştirmek felsefe değildir ki onun felsefesini yapalım. O bir emirdir. İnsanların Allah’ın emirlerinde değişiklik yapabilmesi mümkün müdür?” ifadelerini kullandı.

KONFERANS HAKKINDA İNCELEME BAŞLATILDI

Denİzlİ Valiliği, İslâm dini ve Hz. Muhammed (asm) hakkında yakışıksız sözler sarf edilen konferans hakkında inceleme başlattı. Denizli Tabip Odası’nın düzenlediği “Ilımlı İslâm ve Bilim” adlı konferansta, kutsal değerlere hakarete varan konuşmalar yapılmıştı. Denizli İl Sağlık Müdürü Dr. Erdoğan Taş, olayı üzüntüyle karşıladığını söyledi. Dr. Taş, “Gerçekten de yüce dinimiz ve Peygamberimiz hakkında bu tür açıklamalar, hem meslektaşlarımız hem sağlık çalışanlarımızı üzmüştür. Maalesef talihsiz bir olay. Tüm meslektaşlarımız ve sağlık çalışanları olayı tepkiyle karşılamıştır. Bu konu, valiliğimiz tarafından incelenmektedir” dedi.

03.02.2010


 

“İHL’LİLER BARIŞA DOĞRU KOŞMAYA DEVAM EDECEK”

ÖNDER İmam-Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ndeki İmam-Hatip Liseleri’nde okuyan başarılı öğrencilere yönelik düzenlediği “Kültürde birlik” gezisi programı yapılan geceyle sona erdi.

İstanbul İmam-Hatip Lisesi konferans salonunda yapılan programda Uluslar arası Bab-ı Alem Öğrenci Derneği’nin Ortadoğu, Afrika, Kafkaslar ve Asya bölge temsilcileri de birer konuşma yapıp ümmet bilincinin önemini vurguladılar. Gecede konuşan Kültürde Birlik Programı koordinatörü ve ÖNDER Genel Sekreteri Mansur Özdemir, “Bu, tarihsel misyonumuza uygun bir çalışmadır. 25 yıllık süreç içinde Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde acı olaylar yaşandı. Bu çalışma söz konusu konuya alternatif bir bakış” dedi. Bölgenin dinamiklerinin göz önünde bulunarak 5 günlük bir çalışma yapıldığını aktaran Özdemir, alanında uzman eğitimcilerin verdikleri dinî ve kültürel seminerlerin oldukça faydalı olduğunu söyledi. ÖNDER Genel Başkanı Hüseyin Korkut da, yapılan programın kardeşliğin pekişmesine, yaşanan sıkıntıların bitmesine vesile olmasını’ dileyerek, “İHL’liler kadrosuyla iyiye, güzele, hakka, adalete, barışa doğru yürümeye devam edecek” dedi.

03.02.2010


 

Eğitim-öğretim sistemi gözden geçirilmeli

Türkİye Özel Okullar Birliği Derneği yayınladığı bildirgede, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yürütülen eğitim-öğretim çalışmalarının yenilmesi gerektiği bildirildi.

Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği tarafından 28-30 Ocak tarihlerinde düzenlenen geleneksel ‘Antalya Sempozyumu’ sona erdi. Bu yıl 9’uncusu düzenlenen ve 3 gün süren sempozyuma 650 civarında okul kurucusu, yöneticisi ve öğretmen katıldı. Sempozyum sonunda Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Cem Gülan tarafından yayınlanan sonuç bildirgesinde, MEB’in müfredatı eleştirildi. Bildirgede, “Öğretmenlerin sığ, tatsız ve zevksiz kitaplar güdümünde ezbere dayalı bir öğretim yapılması kaçınılmazdır. Küreselleşme sürecinin giderek artan kapsamı ve hızı nedeniyle sosyal bilimler eğitiminin daha fazla sorumluluk yüklenmesi gerekmektedir. Eğitim adına yapılan her şeyin baştan gözden geçirilmelidir. Sadece öğrencinin değil, öğretmenin, okul ortamının, yöneticilerin, anne ve babaların da değerlendirilme sürecine tabi tutulmalıdır” denildi. Gülan, okulların yeniden yapılandırılma sürecinde değişen dünya dinamiklerinin, eğitimin her aşamasında kullanılması gerektiğini ifade etti. Matematik derslerindeki ayrıntılar nedeniyle öğrencilerin sıkıldığını belirten Gülan, bunun yerine temel kavramlara dayalı ve öğrencinin keşif yapacağı bir ortam oluşturulması gerektiğini savundu. Gülay şöyle devam etti: “Gençlerin, Türkçe’yi doğru ve etkin kullanabilmelerine yönelik yapılacak çalışmalar eğitimin her kademesinde çeşitlendirilmeli ve önemsenmelidir. Yabancı dil eğitimlerine katkı verecek şekilde bir dil bilincine sahip olmaları sağlanmalıdır. Değişim yönetimi okul yaşantısının bir parçası olarak görülmelidir. Yenilenmiş bir okul, öğrencilerinin, velilerinin, öğretmenlerinin ve tüm toplumun iş yaşam ihtiyaçlarını doğru tesbit edebilmelidir.”

03.02.2010


 

Üniversite sınavında ilk 10’a giren öğrenciye otomobil

Bursa Büyükşehir Belediyesi, üniversite sınavında ilk 10’a girecek şehirde öğrenim gören öğrencileri otomobille, ilk bine girenleri ise dizüstü bilgisayarla ödüllendirecek. Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, yaptığı yazılı açıklamada, öğrencilerin motivasyonuna katkı sağlamak için bir kampanya düzenlediklerini belirtti.

03.02.2010


 

Üst Lâleli yayalaştırılıyor

Fatİh’te Aksaray’dan Beyazıt’a çıkan Ordu Caddesi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinden Vezneciler’e uzanan Şehzadebaşı Caddesi arasında kalan ve ‘’Üst Laleli’’ olarak adlandırılan bölge araç trafiğine kapatılacak.

Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, yayalaştırma projesinin İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansının desteğiyle yürütüldüğünü söyledi. Demir, yayalaştırmanın uygulanacağı alanda ‘’pnömatik babalar’’la caddelerin 10.00-19.00 saatleri arasında araç trafiğine kapatılacağını anlatarak, ‘’Trafik akışı Fatih Belediyesinin kontrolünde olacak. Her sokak başında bir görevli olacak. Bunlar, acil çıkışlarda araçlara yol verecek.’’ şeklinde konuştu. Özellikle Eminönü bölgesinin tamamına yakınını bu şekilde yayalaştırmayı istediklerini dile getiren Demir, ‘’Amacımız, Eminönü bölgesini yakın zamanda yürüyerek gezilebilir hale getirmek’’ dedi. Demir, önümüzdeki süreçte Ordu Caddesi ile sahile giden Türkeli Caddesi arasında ‘’Alt Lâleli’’ olarak adlandırılan bölge ile Mercan Yokuşu ile İstanbul Valiliğine çıkan Ankara Caddesi arasında kalan alanın da araç trafiğine kapatılacağını sözlerine ekledi.

03.02.2010


 

Bursa’da ev ve işyerlerini su bastı

Bursa’da, etkili olan sağanak sebebiyle Alacahırka Deresi taştı. Alınan bilgiye göre, merkez Osmangazi ilçesine bağlı Alacahırka Mahallesi Kireç Ocakları mevkisindeki Alacahırka Deresi, önceki geceden itibaren etkili olan sağanak yüzünden taştı.

Çöp ve molozlarla dolduğu gözlenen derenin taşmasıyla yollar, su altında kaldı. Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ) ile itfaiye ekipleri, iş makineleriyle dere yatağını açmaya çalıştı. Yapılan müdahaleyle su taşkınları büyümeden önlendi. Şehir merkezinde de ev ve iş yerlerinin alt katlarını su bastı, su birikintileri yüzünden trafikte aksamalar yaşandı, çok sayıda maddî hasarlı trafik kazası meydana geldi.

03.02.2010


 

Soğuklarda hayvanlara yiyecek takviyesi yapın

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Hayvan Yetiştirme ve Islahı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Birol Dağ, soğuk kış günlerinde hayvanlara yiyecek takviyesi yapılması gerektiğini bildirdi.

Soğuk hava ve kar yağışının sokak kedisi ve köpeği, kuşlar, yabanî hayvanlar başta olmak üzere bütün hayvanlara olumsuz etkileri olduğunu belirten Dağ, soğuk günlerde hayvanların beslenmesinin daha önemli olduğunu söyledi. Hayvanların aldıkları besin sayesinde vücut dirençlerini arttırdığını kaydeden Dağ, ‘’Hayvanın zorlu kış şartlarıyla mücadele etmesi için daha fazla güce ihtiyacı oluyor. Bu nedenle soğuk günlerde hayvanların yiyeceklerinin arttırılması gerekir. Bu dönemde hayvanların yem miktarlarının yüzde 10 civarında arttırılmasıyla soğuğa karşı daha dirençli hale gelmeleri sağlanabilir’’ dedi.

03.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl