06 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

İlker Başbuğ’un sözleri popülist

GENELKURMAY Başkanı İlker Başbuğ’un Hürriyet gazetesine vermiş olduğu beyanatları gazetemiz için değerlendiren Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Genelkurmay Başkanı’nın sözlerini popülist sözler olarak değerlendirdi.

Tanrıverdi şu ifadeleri kullandı: “Sayın Genelkurmay Başkanı yapmış olduğu açıklamada bunu özel ve istisnai bir durum olarak nitelemiştir. Yani Emine Erdoğan’ın Başbakan’ın eşi olması hasebiyle GATA’ya alınabileceği yönünde bir açıklamadır bu. Dolayısıyla özel bir durum olarak görüyor ve istisnai bir uygulamayı işaret ediyor. Yani bu açıklamadan, bundan sonra başörtülüler askerî kurum ve kuruluşlara özgürce girebilecek şeklinde bir anlam çıkarmak mümkün değil ne yazık ki. Dolayısıyla subay ve astsubayların başörtülü eşlerine de artık farklı gözle bakılacağı anlamı kesinlikle taşımıyor. Sayın İlker Başbuğ’un sözleri bu mânâda tamamen popüler açıklamalardır ve popülist bir yaklaşımdır. Kangren olmuş bu meseleyi halletmeye yönelik bir tutum değildir. Böyle olmasını ümit ederdim ama ne yazık ki ben olumlu bakmıyorum. Zira kendisi de bunun özel bir durum ve istisna olduğunu ısrarla vurgulamıştır. Peki ya istisna dışında kalanlar ne olacaktır?”

EMASYA’YI KALDIRMAK

YETMEZ ESAS SORUN MGSB'DE

Toplumun değerleriyle savaşmanın, toplumla savaşmak olduğunu hatırlatan Tanrıverdi, artık bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini ifade etti. Tanrıverdi sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumun büyük bir bölümünü oluşturan başörtülü kadınlar bu istisna dışında kalmaktadır ve mağduriyetleri devam etmektedir. İnşallah artık bu yanlıştan dönülür. Zira başörtüsü ne siyasî bir simgedir, ne de irticanın sembolüdür. O ancak Allah rızasını kazanmak için örtülen bir giysidir. Bunu farklı yönlere çekerek, tehdit olarak algılamak esas sorundur. Dolayısıyla Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nden irticanın bir tehdit olarak tanımlanmasına son vermek gerekir. Zira bu belgede inancın nereye kadar temel bir hak olduğu nereye kadar ise irtica tehdidi içerdiği belirli değil. Dolayısıyla inancı ve dini tehdit olarak görmek ve fertleri bir potansiyel tehlike olarak algılamak problemin esas kaynağını teşkil etmektedir. Bizce kaldırılan EMASYA protokolü hiçbir şeyi değiştirmeyecektir. Esas olan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde yer alan bu gibi yanlış tehdit algılarının bertaraf edilmesidir.”

06.02.2010


 

TÜRKİYE BU UTANÇTAN KURTULMALI

12 Eylül darbesinin “armağanı” olan ve yıllardır milyonlarca insanı mağdur eden kanunsuz başörtüsü yasağı, yasağın en katı uygulayıcısı bir kurumun başı tarafından da savunulamaz hale geldi. Katı laiklik anlayışının ürünü olarak dayatılan, evrensel ve insanî değerlerle bağdaşmayan yasak utancı Türkiye'ye yakışmıyor.

ORG. BAŞBUĞ: KEŞKE YAŞANMASAYDI

Hürriyet gazetesine beyanat veren Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın başı örtülü olduğu gerekçesiyle GATA'ya alınmamış olması konusunda, “Keşke olmasaydı. Keşke bu olay yaşanmasaydı. İnsanî boyuttan bakarsak bu olayı bugün savunmamız mümkün değil” diyerek insanlık ayıbı olan yasağı savunamadı.

Yasağı savunamadı

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın başı örtülü olduğu gerekçesiyle GATA’ya alınmamış olması konusunda, ‘’Keşke olmasaydı. Keşke bu olay yaşanmasaydı. İnsanî boyuttan bakarsak bu olayı bugün savunmamız mümkün değil’’ dedi. Orgeneral Başbuğ, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Yazı İşleri Müdürü Tufan Türenç ve yazar Metehan Demir ile Genelkurmay Karargâhı’nda yaptığı söyleşide, gündeme ilişkin soruları cevapladı. Söyleşide, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Arslan Güner de hazır bulundu.

“SÜREKLİ MEDYA GÜNDEMİNDE

OLMAKTAN RAHATSIZIZ’’

Orgeneral Başbuğ, ‘’TSK bir şekilde sürekli gündemde, Dağlıca baskınından bu yana hatta... Kurumun hedefte olmasından rahatsızlığınızı ifade ettiniz ama bu rahatsızlık neden kaynaklanıyor? Sorun nerede?’’ sorusu üzerine, şöyle konuştu: ‘’Evet, sürekli Türkiye’nin gündemindeyiz ama şu nedenle ama bu nedenle ama haklı ama haksız. Ben hiçbir zaman ‘TSK’nın sürekli gündemde olması, hep haksız nedenlere dayanıyor’ diyecek de değilim. Tabiî ki biz gerçekten Silâhlı Kuvvetlerin sürekli Türkiye’nin gündeminde olmasından, gündemin hep tepe noktasında olmasından rahatsızız. Çünkü bunun TSK üzerine etkisi oluyor. Bu etkiyi yadsıyamam. O zaman olaya nasıl bakacağız? Bir kere önce şunu soracağım: Silahlı Kuvvetler olarak benim hatam var mı? O halde bize düşen TSK’da hata yapılmasını asgariye indirmek.’’

“Sorun, içinizde hata yapanların temizlenmesi değil mi sadece?’’ sorusu üzerine Orgeneral Başbuğ, ‘’Buradaki önemli nokta şu: Silâhlı Kuvvetlerde kişilerin yaptığı hatalar kişiler sınırında kalmıyor maalesef. Kişilerin yaptığı hatalar kuruma mal ediliyor. Bu algı oluşuyor, bunu engelleyemiyorsunuz. Bizim halkımız TSK’dan hata yapan insanların çıkmasını kabul edemiyor” cevabını verdi. ‘’Sizi gerçekten rahatsız eden nokta ne?’’ sorusu üzerine Orgeneral Başbuğ, ‘’Biz gereksiz olarak medyanın gündeminde yer almaktan rahatsızız. Burada biraz daha herkesin dikkatli olmasının uygun olacağını düşünüyorum.” diye konuştu.

“TSK’NIN SİYASETİN İÇİNDE

OLMASI DOĞRU DEĞİL”

Orgeneral Başbuğ, ‘’Sivil-asker ilişkileri konusunda TSK’nın görüşü nedir? Bu konuda, siyasetin içindeler diye eleştirenler var’’ sorusuna, ‘’Ben özellikle sivil-asker ilişkileriyle ilgili Silahlı Kuvvetlerin görüşünü Harp Akademileri’nde geçen sene yaptığım konuşmamda örneklerle biraz açmaya çalıştım. Onun için o kapsamda orada söylediklerimin arkasında durarak şunu da açıkça söylemek istiyorum, bu çok önemli: TSK’nın siyaset içinde olması ne kadar doğru değilse, TSK üzerinden siyaset yapılması da o kadar doğru değil’’ cevabını verdi.

“ASKERÎ SAVCILAR

TAMAMEN BAĞIMSIZDIR’’

‘’Balyoz darbe planı günlerdir Türkiye’nin gündeminde. Orgeneral Çetin Doğan’ın yönettiği bir seminerde korkunç senaryoların konuşulduğu iddiaları ortada dolaşıyor. Bu iş nereye gidecek?’’ şeklindeki soru üzerine Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti: ‘’Bahsi geçen plan semineri konusunda basında çok şey yazıldı, çizildi. 1. Ordu Askerî Savcılığı tarafından da konuyla ilgili soruşturma başlatıldı. 25 Ocakta soruşturma sürecine başlandı. Altını çizmekte yarar görüyorum. Silâhlı Kuvvetleri ilgilendiren boyutuyla ilgili, askerî savcılar tamamen bağımsızdır.’’ ‘’Soruşturma sonucu ne zaman belli olur?’’ sorusuna da Orgeneral Başbuğ, ‘’Savcılığın dokümanı incelemesi doğal olarak biraz bizim tahminlerimizden fazla zaman alacak gibi gözüküyor. Çünkü binlerce sayfa. Sabırlı olmak gerekiyor. Bekleyeceğiz, soruşturma bitsin. O zaman her şey anlaşılır’’ cevabını verdi.

35. MADDE SORULARINA CEVAP VERMEDİ

Orgeneral Başbuğ, ‘’TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nda darbelere dayanak teşkil etmesi iddiasıyla TSK’ya koruma kollama görevi veren 35. Madde’nin değişmesi tartışılıyor. Bu konuda görüşünüz nedir? sorusuna, ‘’Bu konuda siyasi tartışmaların içine girmem’’ cevabını verdi. ‘’Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde irticanın, iç tehdit kavramı olmaktan çıkarılması tartışmalarına ne diyorsunuz?’’ sorusu üzerine de Orgeneral Başbuğ, ‘’Bunun üzerinde de açıklama yapmak istemiyorum’’ dedi.

BAŞBUĞ: KEŞKE OLMASAYDI

“Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan’ın, 2007 Kasım’da GATA’da yatan Nejat Uygur ve eşini ziyaret etmesine türbanı nedeni ile izin verilmemesi ile ilgili çok kırgın. Hatta, bu konudaki hassasiyetini zamanında askerî makamlara da iletmiş. Bu konu gündemde çok yoğun tartışılıyor. Herkes TSK’nın başındaki isim olarak bu konuda ne söyleyeceğinizi merak ediyor’’ sözleri üzerine Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti: ‘’Evet bu konu çok gündemde. Sayın Başbakan’ın eşinin GATA’yı ziyareti konusunda bir şeyler söylenmesi kanaatindeyim. Tabiî bu olayda aslında ben baktığım zaman Sayın Başbakan’ın eşi var olayda. Çok sevdiğimiz saydığımız bir sanatkar Nejat Uygur var -ki o da bir asker çocuğuymuş- bir de tabiî ki Sayın Nejat Uygur’un eşi var. Şimdi üçü olayın odağında. Açıkça söyleyeyim, bu özel bir durum. Altını çizmemiz lâzım. Bu nedenle de bu özel durumlarda olaylara insani boyuttan bakmak doğru olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu olay, tabiî bu kapsamda özel de olduğu için gerçekten insani boyut içeriyor.’’ ‘’Peki, insanı boyuttan bakınca bunu savunmak kolay mı?’’ şeklindeki soru üzerine Orgeneral Başbuğ, ‘’Değil? Bunu da açıkça ifade etmek istiyorum. Keşke o şekilde bu olay yaşanmasaydı. Keşke o olay yaşanmasaydı. Bu çok özel bir olay, genellenecek bir olay değil. Kimseyi de suçlamak istemiyorum. Bazen olaylara karar verirken o andaki şekli de bilmek lâzım. Olayda Sayın Başbakan’ın eşi de üzülmüştür. Belki de en çok üzülen Uygur’un eşidir’’ cevabını verdi. Orgeneral Başbuğ, ‘’Yani ‘keşke girebilse miydi’ diyorsunuz?’’ sorusu üzerine de ‘’Keşke olmasaydı. Keşke bu olay yaşanmasaydı. İnsanî boyuttan bakarsak bu olayı bugün savunmamız mümkün değil’’ dedi.

06.02.2010


 

AKP, Başbuğ’un açıklamasını 'olumlu’ buldu

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmamasıyla ilgili ‘Keşke olmasaydı’ yönündeki açıklamalarının memnuniyet verici olduğunu kaydederek, “Netice itibariyle olmuş, bitmiş bir şeyi geri getirmek mümkün değil, ama bundan nedamet duyulması hem demokrasimiz açısından, hem de insan hakları açısından iyi bir gelişmedir. Doğrusunu isterseniz bunu çok olumlu buluyorum” diye konuştu.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmamasıyla ilgili ‘Keşke olmasaydı’ yönündeki açıklamalarını “Memnuniyet verici ve olumlu bir gelişme” olarak değerlendirdi. Çelik, AKP MKYK toplantısına gelişinde basın mensuplarının sorularını cevapladı. Çelik, “Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” yönündeki bir soru üzerine, “Elbette memnuniyet verici. Netice itibariyle olmuş, bitmiş bir şeyi geri getirmek mümkün değil ama bundan nedamet duyulması, bunun olmaması temenni etmek iyi bir gelişmedir. Hem demokrasimiz açısından hem insan hakları açısından iyi bir gelişmedir. Doğrusunu isterseniz bunu çok olumlu buluyorum.” dedi.

06.02.2010


 

Amirallere suikast iddianamesi kabul edildi

AMİRALLERE suikast iddianamesi İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kabul edildi. Sanıkların 40’ar yıla kadar hapsi isteniyor.

“Amirallere suikast girişimi” iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında 9’u tutuklu 19 kişi hakkında düzenlenen iddianame, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan tarafından hazırlanan iddianamenin incelemesini tamamladı. Mahkeme heyeti, inceleme sonucu 16 ek klasörden oluşan iddianameyi kabul etti. “Amirallere suikast” ile ilgili operasyon kapsamında ele geçirilen TNT kalıpları ve uyuşturucu maddeleri bulundurma yönündeki iddialar konusunda yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen iddianamede, 9’u tutuklu 19 kişinin, “silâhlı terör örgütüne üye olmak”, “patlayıcı madde ve mermi bulundurmak”, “Kişiye özel verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydetmek” suçlarından cezalandırılmaları istenmişti.

06.02.2010


 

Yarbay Dönmez’e hapis ve ihraç

Ankara Zir Vadisi’nde bulunan mühimmatla ilgili olarak yargılanan Yarbay Mustafa Dönmez, Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesinde görülen dâvâsında, ‘’Bir kısmı cephane niteliğinde olan askerî eşyayı gizlemek’’ suçundan dört yıl hapis cezasına çarptırıldı ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına karar verildi.

Yarbay Dönmez’e 4 yıl hapis ve meslekten ihraç

ANKARA Zir Vadisi’nde bulunan mühimmatla ilgili olarak yargılanan Yarbay Mustafa Dönmez ‘’Bir kısmı cephane niteliğinde olan askeri eşyayı gizlemek’’ suçundan dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Karar duruşması, Genelkurmay Başkanlığı Askerî Mahkemesinde görüldü. Mahkeme Başkanı Hakim Binbaşı Cemil Çelik, Dönmez’in ‘’Bir kısmı cephane niteliğinde olan askerî eşyayı gizlemek’’ suçundan dört yıl hapis cezasına çarptırıldığını ve Türk Silâhlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına karar verildiğini açıkladı.

06.02.2010


 

Karitatüre dâvâ açmak utanç verici

KARİKATÜRİSTİMİZ İbrahim Özdabak’a Sincan Hakimi Osman Kaçmaz tarafından açılan hakaret dâvâsı tepkilere yol açtı.

Ünlü karikatürist Sabah çizeri Salih Memecan Özdabak’a geçmiş olsun dileklerinde bulunarak, her türlü destek vermeye hazır olduğunu söyledi. Memecan, ABD’de hiçbir karikatüriste dâvâ açılmadığını da belirterek bunun utanç verici bir durum olduğunu söyledi.

06.02.2010


 

Eylem başarılıydı

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Sami Evren, İstanbul’da yapılan eylemi değerlendirdi. Evren, “Burada yapılan eylemi başarılı görüyoruz. Ancak bizim esas amacımız, iktidarın bu mesajımızı almasıdır” dedi.

Eylem başarılı oldu

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Sami Evren, İstanbul’da yapılan eylemi değerlendirdi. Evren, “Burada yapılan eylemi başarılı görüyoruz Ancak bizim esas amacımız, iktidarın bu mesajımızı almasıdır” dedi. Eyleme katılımın az olduğu iddialarını değerlendiren Sami Evren, eylemin başarılı geçtiğini ifade ederek, “Şimdi eyleme katılım az oldu denemez. Çünkü yapılan eylemler 81 ilde gerçekleştirildi. Üretimi durdurma noktasında tabi ki beklentimizin tam anlamda gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Burada yapılan eylemi başarılı görüyoruz Ancak bizim esas amacımız iktidarın bu mesajımızı almasıdır. İstanbul’da binlerce emekçi sokaklardaydı. İzmir ve Ankara’da aynı şekilde katılım oldu. Bu nedenle başlangıç olarak anlamlı bir eylemdi” diye konuştu.

06.02.2010


 

Laiklik devletin teminatı

CumhurbaşkanI Abdullah Gül, ‘’Laiklik, modern bir devlet olmanın ve siyaset ilişkilerini sağlıklı bir şekilde düzenlemenin en önemli teminatlarından biridir’’ dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, ‘’Laiklik İlkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na Girişinin 73. Yıl Dönümü’’ dolayısıyla mesaj yayımladı. Gül, şunları kaydetti: ‘’Laiklik, modern bir devlet olmanın ve siyaset ilişkilerini sağlıklı bir şekilde düzenlemenin en önemli teminatlarından biridir. Toplumun inançlarında özgür, ilişkilerinde saygılı ve kaderde ortak olabilmesi bakımından da laiklik ilkesi büyük önem taşımaktadır.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yayınladığı mesajında, ‘’Bugün Laiklik ilkesinin, farklı inanç ve yaşam biçimleri için özgürleştirici bir güvence olarak ne kadar hayatî bir öneme sahip olduğunu çok daha iyi görüyor ve anlıyoruz. Bundan sonra da laikliği, ayrıştırıcı değil birleştirici bir ilke olarak yaşatıp gelecek nesillere taşımak, bizi millet olarak bekleyen çok önemli bir sorumluğumuzdur.’

06.02.2010


 

Kaybolan çocuklar bulunamıyor

Bahçeşehİr Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, son iki yıldır Türkiye’de kaybolan yaklaşık bin çocuğa hiçbir şekilde ulaşılamadığını söyledi.

Prof. Dr. Narlı, 2007’den bugüne rakamlara bakıldığında, her yıl Türkiye’de yaklaşık 6 bin civarında çocuğun kaybolduğunu hatırlattı. 2008 yılından bu yana kaybolan çocuklardan, 500’ünün hiçbir şekilde bulunamadığını vurgulayan Narlı, bu rakamın 2009 yılında ilk defe ikiye katlanarak bini bulduğuna dikkat çekti. Birçok kişinin ‘’Bu çocuklara ne oluyor? Çocuklar neden hiçbir şekilde bulunamıyor ve bu çocukların izlerine rastlanmıyor?’’ diye sorular sormaya başladığını ifade eden Narlı, Türkiye’de kaybolan çocuklarla ilgili yeni bir takım mekanizmaların kurulması ve ailelere psikolojik destek sağlanması gerektiğini belirtti.

06.02.2010


 

“MERKEZ BANKASI VE BANKALAR BİRLİĞİ OLAYA SEYİRCİ KALMAMALI”

ATO Başkanı Sinan Aygün, bankaların ücret, komisyon ve hizmet bedellerini yıllardır “tatlı kâr kapısı” olarak kullandığını ancak artık bu kapının kapatılmasının zamanı geldiğini bildirdi.

Aygün, bankaların, “kamudan aldıkları bankacılık işlemleri yapma yetkisini” ücret ve komisyon uygulamalarında keyfi kullandıklarını ve bu alanda tam bir karmaşa yaşandığını belirtti. Aygün, “Komisyon, bankaların misyonu oldu” dedi. Aygün, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince’ye birer mektup yazarak, Merkez Bankası ve Bankalar Birliği’nin olaya seyirci kalmayıp bu konudaki yasal yetkilerini kullanmaya çağırdı.

06.02.2010


 

Bankalar vatandaşı soyuyor

BankalarIn, bankacılık işlemlerinde müşterilerinden 100’e yakın isim altında aldıkları ücret, komisyon ve bankacılık hizmet gelirlerinin alındığı bildirildi.

Yasal zorunluluklar sebebiyle birçok işlemi artık bankalar aracılığıyla yapmak zorunda bulunan vatandaşlar, ücret ve komisyon uygulamalarına artık bir çeki düzen verilmesini istiyor. Ankara Ticaret Odası’nın BDDK’nın verilerinden yaptığı belirlemelere göre bankaların kredi kullandırdıkları müşterilerinden peşin olarak aldıkları ücret ve komisyonlar 2009 yılının Ocak-Kasım döneminde 2 milyar 955 milyon liraya kadar yükseldi. Yılın tümünde ise bu rakamın 3,3 milyar liraya ulaştığı tahmin ediliyor. Kredileri kısmalarına rağmen bankaların geçen yıl kullandırdıkları kredilerden aldıkları ücret ve komisyonlarda 2008 yılına göre yüzde 31,6 oranında artış kaydedildi. Sektör bu kalemden 2006 yılında 1 milyar 725 milyon lira, 2007 yılında 2 milyar 50 milyon lira, 2008 yılının tümünde de 2 milyar 518 milyon lira kazanmıştı. Bankalar, işletme giderlerinin 2007 yılında yüzde 64,8’ini, 2008 yılında yüzde 63,3’ünü, 2009 yılının ilk 11 aylık döneminde ise yüzde 66,4’ünü sadece ücret ve komisyon giderleriyle karşıladığı belirtilirken, Türkiye’de de kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve başka sebeplerle birçok işlem bankalar üzerinden yapılmak zorunda bulunduğu, bu zorunluluğun bankaların çeşitli işlem ve hizmetlerden ücret, komisyon ve masraf adı altında aldıkları paraları, sektörün önemli bir gelir kalemi haline getirdiği bildirildi. Türkiye ekonomisinin yüzde 8,4 civarında küçüldüğü 2009 yılının ilk dokuz aylık döneminde bankacılık sektöründe reel olarak yüzde 8,7 oranında büyüme yaşandığı belirtilen açıklamada, BDDK’nın verilerine göre de Ocak-Kasım döneminde sektörün toplam aktifleri yüzde 11,5 oranında büyürken brüt kârı ise yüzde 44,1 oranında artarak 23,3 milyar liraya kadar yükseldi. Bankaların, müşterilerini şaşkına çeviren ücret uygulamalarının başında hesap işletim ücretleri geliyor. Maaş hesapları da dâhil hemen hemen açılan bütün vadesiz mevduat hesaplarından, aylık, üç aylık ve altı aylık periyotlarla hesap işletim ücreti tahsil ediyor. 70 milyona yakın çeşitli türlerde açılmış mevduat hesabı bulunan bankacılık sektörü vadesiz vatandaşların açtığı Türk Lirası tasarruf mevduatı hesaplarından yılda 44 TL ile 68 TL arasında hesap işletim ücreti tahsil ediyor.

ÜCRETLİLERİN GELİRİNE VERGİ SINIRLAMASI

Anayasa Mahkemesi’nin 8 Ocak 2010’da aldığı karar çalışanların yüzde 27’den fazla vergi ödememesinin yanı sıra ödediği vergiyi geri alma şansı doğurdu. Mahkeme boşluk doğmaması için Maliye’ye (Meclis’e) 6 ay süre verdi. Mahkeme, çalışanların yüzde 15’ten başlayıp yüzde 35’e kadar varan oranlarda vergi ödemesini sağlayan ve 2006’da çıkarılan yasanın “40 bin TL’nin üstü için yüzde 35” olan düzenlemesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Böylece çalışanlar bundan sonra en fazla yüzde 27 gelir vergisi ödeyecek. İptal kararı ile 2006’dan sonra çalışanların ödediği yüzde 35’lik gelir vergisi için dâvâ açıp yüzde 8’ini (35-27) geri alma hakkı da doğdu. Gelir vergisi aylık gelir üzerinden hasaplanıp gelir arttıkça vergi dilimi yükseldiği için genellikle yılın ikinci yarısından sonra özellikle de yıl sonuna doğru vergi dilimi yüzde 35 olabili-yordu. Uzmanlar özellikle 2009’un son ayları için çalışanların dava açıp ödedikleri fazla vergiyi geri alabileceğini belirtiyor.

AHMET TERZİ

06.02.2010


 

Demokrasi aileden başlamalı

AİLE ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü Doç. Dr. Ayşen Gürcan, ‘’Toplumlarda demokrasi varsa bu aileye yansımıyor, ama aile içerisinde oluşan demokratik ortamlar toplumlara yansıyor’’ dedi.

Doç. Dr. Gürcan, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ile Kastamonu Valiliğince Şehit Şerife Bacı Öğretmenevi’nde düzenlenen 5. Aile Çalıştayı’na katıldı. Gürcan, burada yaptığı konuşmada, Türk aile yapısının batı ülkelerine göre daha sağlam olduğunu belirterek, bireysel yaşam tercihlerinin Avrupa’da arttığını, bunun toplumsal sorunları beraberinde getirdiğini söyledi. Yerel bölgede sorunların neler olduğunun, nasıl yaşandığının belirlenmesi ve çözüm yollarının bulunması için çalıştay düzenlediklerini ifade eden Gürcan, şöyle konuştu: "Batı Karadeniz Bölgesi’nde eşlerin birbirine karşı sorumluluğu konusunda ciddî anlamda sorun yaşanıyor. Gençlerle ilgili sorunlarda da Batı Karadeniz kendine özgü bir yapı gösteriyor. Ebeveyn ile çocuk arasında sorunlar var. Boşanma oranlarına bakıldığında, Batı Karadeniz Bölgesi, Türkiye ortalamasının altında bir görüntü sergiliyor.’’

Ailenin toplumun en küçük yapı taşı olduğunu, toplumun aileyi etkilemesinden çok ailenin toplumu etkilediğini kaydeden Gürcan, ‘’Toplumsal gelişmede 4 ana unsur var. Bunlar da ekonomik, sosyal yapının sağlanması, kültürel zenginlik ve son olarak uyum içerisinde eşitlikleri sağlayacak bir demokrasi. Toplumda demokrasi varsa bu aileye yansımıyor, ama aile içerisinde oluşan demokratik ortamlar topluma yansıyor. Aile içerisinde kültür varsa bu da toplumlara yansıyor’’ dedi. SHÇEK Genel Müdürü İsmail Barış ise Türkiye İstatistik Kurumunca açıklanan nüfus oranlarına göre eğitim, evlenme ve boşanma gibi aile yapısını etkileyen unsurlara dikkati çekti. Batı Karadeniz Bölgesi’nde kadın nüfusunun erkek nüfusuna oranla fazla olduğunu belirten Barış, boşanmaların çoğunun şiddetli geçimsizlik, terk edilme, zina gibi sebeplerden kaynaklandığını, eğitimin aile yapısı içinde önemli bir yer tuttuğunu, insanın ruhunu olgunlaştıran bir eylem olduğunu söyledi. Çalıştaya Kastamonu Valisi Mustafa Kara, Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın, Çankırı Belediye Başkanı İrfan Dinç, Samsun, Sinop, Karabük ve Bartın vali yardımcıları da katıldı.

06.02.2010


 

Ne çekiyorsak bu sevgisizlikten

DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, “Önce gönlümüzdeki sevgi yoksulluğunu bizim gidermemiz lâzım. Ne çekiyorsak bu sevgisizlikten” dedi.

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, incelemelerde bulunmak üzere geldiği Diyarbakır’da, Vali Hüseyin Avni Mutlu’yu makamında ziyaret etti. Diyarbakır’ın en çok sahabe ve peygamberi bağrında barındıran kadim bir şehir olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, ‘’Peygamberimizin vefatından 7 yıl sonra, burada İslâm nidası olan ilk ezan duyulmuş. Anadolu’nun Müslümanlaşması Diyarbakır üzerinden olmuş. Diyarbakır çok sayıda tarihî, kültürel ve ilmi mirası içinde barındırıyor. İslâmın o şanlı tarihindeki birçok ulema, evliya bu toprakların insanları. Biz Diyarbakır’ı hep bu güzelliklerle biliyoruz’’ dedi.

Vali Mutlu da Bardakoğlu’nu Diyarbakır’da ağırlamaktan büyük sevinç duyduklarını dile getirdi. Prof. Dr. Bardakoğlu, Vali Mutlu’ya çeşitli dinî kitaplar hediye ederken, Vali Mutlu da kendisine ebru tablo verdi. Ali Bardakoğlu, daha sonra Vali Hüseyin Avni Mutlu ile birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i ziyaret etti. Prof. Dr. Bardakoğlu, ziyaret sırasında, Hazreti Peygamberin, ‘’Hepiniz Ademdensiniz ve hepiniz toprağa aitsiniz’’ hadisini hatırlattı. Belediye ziyaretinde yoksunluklara dikkat çeken Bardakoğlu, şöyle konuştu: ’’Ama önce gönlümüzdeki sevgi yoksulluğunu bizim gidermemiz lâzım. Ne çekiyorsak bu sevgisizlikten. İnsanı sevmek, tabiatı, Rabbimizi sevmek, o sevgileri yitirdik. Gönlünüzde barışı sağlayamıyorsak, Rabbimizle barışı sağlayamıyorsak, dünyada barış olmuyor. Dünya ne çekiyorsa, gönül dünyasında, gönlünde kavgası olan insanlardan çekiyor. Dinimiz insana, insan olarak değer vermiş, Allah katında en değerlimiz Allah’tan en çok çekinenimizdir.’’

Osman Baydemir ise herkesin mutlaka günü geldiğinde Allah’ın verdiği can emanetini iade edeceğini söyledi. Baydemir, yeryüzünde kâinatın var oluşundan beri bütün insanların arasında adaleti, barışı, kardeşliği, hoşgörüyü, uzlaşıyı tesis etmenin Kur’ân-ı Kerim’in hükmü olduğunu anlattı. Yoksulluğun en büyük fitne ve fesatlardan biri olduğunu belirten Baydemir, ‘’Çatışmalar, ölümler, yoksulluğun da zeminini oluşturur. Bunu durdurmak, bir başka açıdan da ekonomik ve sosyal kalkınmayı sağlamaktır. Bu da ilmi ve sosyal kalkınmayı beraberinde getirir. İnşallah bütün bu süreçlerde toplum olarak Türküyle, Kürdüyle, diğer farklı mezhep ve inançlara mensup insanlar olarak bu sınavı başarı ile veririz’’ dedi. Konuşmaların ardından Prof. Dr. Bardakoğlu ve Baydemir birbirlerine çeşitli hediyeler takdim etti.

06.02.2010


 

Yağmur fazla yağdı, mahsul dalda kaldı

BALIKESİR'İN Havran ilçesinde yoğun yağış sebebiyle zeytinlerin dallarından toplanamadığı ve mağduriyet olduğu bildirildi.

Demokrat Parti Havran İlçe Teşkilâtı Basın Sözcüsü Afif Kökden, geçtiğimiz gün ilçedeki köylerde bulunan zeytin bahçelerinde incelemelerde bulundu. Kökden, “Günlerdir yağan aşırı yağmurlar üreticiyi ve zeytinciyi zor durumda bıraktı. Mahsulünü ağaçtan alamayan zeytinci için yağmurların yağması kötü oldu. Körfezin en büyük geçim kaynağı zeytin. Ancak zeytin yağı ne yazık ki, hak ettiği değeri alamıyor. Bir litre su ile zeytin neredeyse aynı fiyatta. Bölge milletvekillerimiz zeytinyağı fiyatının artması için mecliste çalışma yapmalılar. 4 kutsal kitapta da kutsal kabul edilen zeytin maalesef hak ettiği noktada değil. Bu konuda komisyonlar kurulabilir. Körfezde 5 ilçe, 15 belde bulunmakta. Körfez Belediyeler Birliği zeytin konusunda daha aktif olabilirler. Herkesin üzerine önemli görevler düşüyor” dedi.

06.02.2010


 

Pazartesi ders zili çalıyor

İLKÖĞRETİM ve ortaöğretim okullarında 2009-2010 eğitim-öğretim yılının ikinci yarısı 8 Şubat Pazartesi günü başlayacak.

İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 15 milyon öğrenci ile 650 bine yakın öğretmen, 2 haftalık yarıyıl tatilinin ardından ders başı yapacak. Eğitim-öğretim yılı 18 Haziran Cuma günü tamamlanacak. İkinci dönem, ilköğretim ikinci kademe öğrencileri ile lise son sınıf öğrencileri için sınav heyecanıyla geçecek. İlköğretim ikinci kademe öğrencileri, Seviye Belirleme Sınavlarına (SBS) katılacak. Milli Eğitim Bakanlığının sınav takvimine göre, SBS, ilköğretim 6. sınıf öğrencileri için 12 Haziranda yapılacak. İlköğretim 7. sınıf öğrencileri SBS’ye 6 Haziranda, 8. sınıf öğrencileri ise 5 Haziranda girecek. İlköğretim 5. sınıf ile liselerin 9, 10 ve 11. sınıflarında okuyan öğrencilerin katıldığı Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı (PYBS) 2 Mayısta gerçekleştirilecek. Lise son sınıf öğrencilerinin katılacağı üniversiteye giriş sınavlarının ilk aşaması Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) için 18 Ocak Pazartesi günü başlayan başvurular 12 Şubatta sona erecek. YGS 11 Nisanda yapılacak. Üniversiteye girişte ikinci aşama olan Lisans Yerleştirme Sınavları’nın (LYS) başvuru tarihi 3-14 Mayıs, LYS tarihleri de 19-20 Haziran ile 26-27 Haziran olarak belirlendi.

06.02.2010


 

Mahallede sabaha kadar “baz” nöbeti

İZMİR'İN Çiğli ilçesinde bir mahalleye baz istasyonu yapılmak istenmesi vatandaşların tepkisine sebep oldu.

Mahallelerine baz istasyonu yapılmasını istemeyen mahalle sakinleri, baz istasyonunun kurulmasını önlemek için sabaha kadar nöbet tutmaya başladı. Baz istasyonunu isteyen İstasyonaltı Mahallesi 8250/1 sokaktaki mahalle sakinleri, yaktıkları ateşin etrafında toplanarak durumu protesto etti. Vatandaşlar, mahallelerinde bulunan bir apartmanın çatı katına bir GSM operatörünün baz istasyonu kurmak istemesi sebebiyle 3 gündür sabaha kadar nöbet tuttuklarını belirtti. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen tüm mahalleninin sokak ortasında toplandığı İstasyonaltı Mahallesi’nin eski muhtarı Adem Sertçelik, ‘’Baz istasyonunun özellikle gece yarısında kurulacağını duyduktan sonra sabaha kadar bekliyoruz. Baz istasyonu kurmaya gelecek olanlara engel olmak için buradayız. Sağlığımıza zarar vermelerini istemiyoruz’’ dedi.

06.02.2010


 

Muhabir kılığında sivil polise tepki

SİNOP Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Başkanı Erol Derici, oda olarak üyesi bulundukları Sinop Valiliği İl İnsan Hakları Kurulu’ndan ayrıldıklarını açıkladı.

Derici yaptığı açıklamada, kuruldan çekilme sebebini şöyle anlattı. "28 Ocak günü yapılan termik santral ile ilgili toplantıya gazete muhabiri kılığında sivil polis gönderilmesi ve fotoğraf, ses kaydı alınması, yine aynı saatte giriş katında sivil polis memurları bulundurulması gibi insan hakları ihlâllerine seyirci kalınması, kurul üyesi bir kurumun böyle bir ihlâle uğraması bizim bu kurulda bulunup bulunmamamızı yeniden değerlendirmemize neden olmuştur. Nitekim 03 Şubat 2010 günü yapılan yönetim kurulu toplantısında konu görüşülmüş, oy birliği ile alınan kararla odamızca insan hakları ihlâli yapanların bulunup cezalandırılması sonuçlanıncaya kadar İl İnsan Hakları Kurulu’ndan çekilme ve toplantılara temsilci gönderilmeme kararı alınmıştır” diye konuştu.

06.02.2010


 

Yaya köprüsü anketlerle belirlendi

YALOVA Belediyesi, Safran Deresi üzerine yapılacak yaya köprüsünü internet anketiyle belirledi. ‘’Gazi Paşa Caddesi ve Sahil Düzenleme Projesi’’ içinde yer alan, Badgodesberg Parkı ile Panjin Parkı’nı birbirine bağlayacak yaya köprüsüyle ilgili düzenlenen anket sona erdi.

Belediyenin internet sitesi ve haber siteleri aracılığıyla yaptığı, yaklaşık üç hafta süren ankete 8 bin 752 kişi katıldı. Üç seçeneğin sunulduğu ankette, kırmızı renkle temsil edilen köprü 4 bin 638 oy alarak ilk sırada yer aldı. Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal, halkı şehir yönetiminde söz sahibi durumuna getirmeyi ve yatırımları halka danışarak yapmayı hedeflediklerini söyledi. Köprü için 25 aday projeyi ilk etapta 6’ya, daha sonra da 3’e düşürdüklerini belirten Koçal, ‘’Önümüzdeki günlerde ihale şartnamesini hazırlayarak, köprü için ihale yapacağız. Amacımız, yaza kadar köprüyü tamamlayıp sahil bandımızla birlikte hizmete açmaktır’’ dedi.

06.02.2010


 

Kardan adam değil, cami

BOLU’DA kar yağışı dolayısıyla kendilerine eğlence arayan iki genç, kardan cami yaptı. Yoğun kar yağışının tadını çıkartan iki kardeş, yaşıtları gibi kardan adam yapmak yerine değişiklik olsun diye cami yapmaya karar verdi.

Gölyüzü Mahallesi’nde ikamet eden Abdülcelil ve Abdurrahim isimli iki kardeş, maharetlerini konuşturarak kardan cami yaptı. Yakınlarında bulunan Gölyüzü Camii’ni örnek alan iki kardeş, ellerindeki küçük aletlerle topladıkları karın içini oyarak desenler yaptı. Gölyüzü Camii’nin kardan minyatürünü yapan kardeşler eserlerine “Gölyüzü Reyhen Camii” ismini verdiler. Herkesin dikkatini çekmesi için böyle bir eser hazırladıklarını söyleyen iki kardeş, “Biz camiyi yapmaya başladığımızda çevreden gelenler de bize yardım ettiler. Camiyi yaklaşık iki saatte tamamlayabildik. Eğer kar yağışı devam etmeseydi bunun büyüğünü yapmayı düşünüyorduk ama başaramadık” dediler.

06.02.2010


 

Safranbolu evleri beyaz gelinlikle daha güzel

KARABÜK’ÜN tarihî ve turistik ilçesi Safranbolu’da dün sabahtan itibaren başlayan kar yağışı etkili olurken, Eski Çarşı bölgesindeki tarihî konaklar karla birlikte ayrı bir güzellik oluşturdu. 18. ve 19. yüzyıllardan kalma Osmanlı ahşap mimarisinin en güzel örneklerinin sergilendiği Safranbolu konakları beyaza büründü.

Devam eden kar yağışı Safranbolu’daki tarihî konaklara ayrı bir güzellik verirken, ilçeye gezmeye gelen Japon turistler bu ânı kameralarla kaydetti. Çatılarda oluşan 20 santimetrelik kar konak sahipleri tarafından temizleniyor.

06.02.2010


 

Bu da kardan gelin

KARS’IN Sarıkamış ilçesinde vatandaşların yaptığı kardan gelin, büyük ilgi gördü.

Kar yağışının belli aralıklarla etkisini sürdürdüğü Sarıkamış’ta, Bayraktepe Kayak Merkezi adeta tatilcilerle dolup taştı. Kayak merkezinde tatilciler kayak yaparak eğlenirken, ilçe merkezinde ise bir grup vatandaş tarafından yaptırılan kardan gelin büyük ilgi gördü. Kardan adam yerine yapılan kardan gelin vatandaşların dikkatinden kaçmazken, kar yağışının aralıklarla süreceği bildirildi.

06.02.2010


 

TÜBİTAK’a rekor proje başvurusu

TÜRKİYE Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş, son yıllarda TÜBİTAK’a proje başvurusunun rekor seviyeye ulaştığını belirterek, “2003 yılında sadece bin olan başvuru, 2009 yılında 8 bin civarındadır” dedi.

Yetiş, TÜBİTAK’ın Türkiye’nin gelişmesi ve kritik teknoloji üretiminde çok önemli bir paya sahip olduğunu belirterek, “Son 6 yılda TÜBİTAK’a proje başvuruları rekor seviyede arttı” diye konuştu. 2003 yılında TÜBİTAK’a gelen proje sayısının sadece bin olduğunu, ancak son yıllarda proje sayısının yılda 8 bine çıktığını anlatarak, “Proje sayısı rekor seviyede arttı. 2009 yılında 7-7 bin 500 arasında proje başvurusu oldu. TÜBİTAK olarak yılda ortalama artık 8 bin proje başvurusunu kabul etmeye başlayacağız. Yetiş, son yıllarda genç araştırmacılara, yardımcı doçentlere, profesörlere önemli destekler verildiğini vurgulayarak, “Hepsine olumlu cevap veremesek de sağlıklı bir gidişin olduğunu görüyoruz. Yapılan başvuruların 2 bini kabul edildi geçen yıl. Çok sayıda üniversiteli araştırmacıya da hibe verildi” diye konuştu. TÜBİTAK’ın özellikle 2003 yılından bu yana büyük bir hamle yaptığına dikkat çeken Yetiş, “Memnuniyetle ifade edeyim ki, bilim ve teknolojiye 2003’ten beri her türlü desteği alıyoruz. Meselâ 2009 yılında araştırma için elimizdeki finans gücü yetmedi, 200 milyon lira ek ödenek aldık. Ekonomik sıkıntıya rağmen bilim ve teknoloji alanındaki çalışmalar konusunda şartlarımızı zorlamak gibi bir durumu gerçekleştirdik. Ümit ediyorum aynı şey bu yıl da geçerli olacak” dedi.

06.02.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl