01 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Çiller direnecekti

Türk demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 28 Şubat’ta, siyasetin aslında askerî baskıya karşı bir plan hazırladığı ancak bunu uygulayamadığı ortaya çıktı. Refahyol’un DYP kanadından Tansu Çiller’in ‘komutanların istifa etmesi’ çağrısı yapacağı ‘jenerik senaryoya’ göre, Çiller, bu gerçekleşene kadar beyaz elbiseleriyle gideceği Meclis’ten ayrılmayacaktı. Ancak bundan son anda vazgeçildiği ortaya çıktı.

Çiller direnecekti

Türk demokrasisine örtülü müdahalenin yapıldığı 28 Şubat’ta siyasetin aslında askerî baskıya karşı bir plan hazırladığı ancak bunu uygulayamadığı ortaya çıktı. Refahyol’un DYP kanadından Tansu Çiller’in “komutanların istifa etmesi” çağrısı yapacağı “jenerik senaryoya” göre Çiller, bu gerçekleşene kadar beyaz elbiseleriyle gideceği Meclis’ten ayrılmayacaktı.

Demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 28 Şubat süreci yıllardır tartışılıyor. O dönemde işbaşında olan Refahyol hükümeti, askerlerin dayatmasına karşı yeterli direnç göstermediği için yoğun eleştiri aldı. 28 Şubat kararları olarak bilinen kararların alındığı tarihî MGK toplantısı öncesinde aslında siyasilerin de bu durumu öngördüğü, yıllar sonra ilk kez açıklandı. Zaman’ın haberine göre, Refahyol’un DYP kanadının, askerin baskısına, bir “karşı senaryo” ile cevap vermeyi planladığı ancak bundan son anda vazgeçildiği ortaya çıktı. Tansu Çiller merkezli ve askerlere karşı hazırlanan “oyun planı” Meclis’te bir sivil direnişi içeriyordu.

“DAYATMALARA BOYUN EĞİLMEYECEKTİ”

28 Şubat MGK’sına kısa bir süre kala Tansu Çiller’in başdanışmanları Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne ve Hüseyin Kocabıyık, demokratik direnişi yöntem olarak benimseyen bir “jenerik senaryo” hazırlığı yaptı. Türköne ve Kocabıyık, hazırladıkları planı Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’e sundu. Askerlerin muhtemel iddiaları, ithamları ve bunlara karşı verilecek cevaplar tek tek yazılmıştı. Adeta bir tiyatro oyunu gibiydi. “İrtica” odaklı hangi suçlamaya, hangi cevaplar verilecek, nasıl bir üslûp kullanılacak, hepsi tek tek belirlenmişti. Türköne ve Kocabıyık, 28 Şubat MGK’sında askerî kanadın ikna olmayacağına inanıyorlardı. Hükümete bazı kararların imzalattırılmaya çalışılacağı da tahmin ediliyordu. Dayatmalara boyun eğilmemesini isteyen danışmanlar bu noktada iplerin kopartılarak, demokrasi mücadelesi verilmesinden yanaydı.

“ORTAĞINA GÜVENEMEDİ”

“Oyun planı”nı dikkatle dinleyen Tansu Çiller, “Kafama yattı” diyerek umut mesajı verdi. Dosyayı alıp çantasına koydu. 28 Şubat’taki tarihî MGK toplantısına girerken yanındaki evraklar arasında o plan da vardı. Ne yazık ki, önceden hazırlanan plan MGK’da hayata geçirilemedi. Bazı gerginlikler, itirazlar yaşansa da koalisyon ortakları kararları imzalamıştı. Tansu Çiller, neden toplantıyı terk edip, mücadeleye girişmediği sorulduğunda, “Ortaklarıma güvenemedim” diyecekti. O süreçte 40’tan fazla istifanın yaşandığı DYP de oldukça karışıktı. Hüseyin Kocabıyık, Çiller’in ‘oyun planına’ uymama gerekçesi olarak, “Belki de her şeyin daha kötü olabileceğini düşündü” yorumunu yaptı.

“ÇİLLER, BEYAZ ELBİSELERİNİ GİYECEKTİ”

KocabayIk’In ilk kez Zaman’a açıkladığı o plan şöyleydi: “Tansu Çiller, tahmin edildiği gibi Çevik Bir ve arkadaşlarının dayatmaları sürdürmesi halinde ayağa kalkarak, “Siz Anayasa suçu işliyorsunuz” diyerek elindeki dosyayı askerin önüne atacaktı. Sonra da toplantıyı terk edecekti. Dışarıda kısa bir açıklama yapacaktı: “Anayasa ihlâl edilerek hükümete müdahale ediliyor. Komutanların emeklilik kararnamesi Cumhurbaşkanı’na gönderilecek.” Çiller, buradan evine geçecekti. Kıyafeti bile tasarlanmıştı. Beyaz elbiselerini giyecekti. Oradan da milletvekilleriyle beraber Meclis’e geçilecek ve muhalefet partileriyle görüşülerek demokratik dayanışma istenecekti. Meclis’te yerli ve yabancı basın mensuplarına da şu açıklama yapılacaktı: “Demokrasiye müdahale ortadan kalkıncaya, Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının emeklilik kararnamesi imzalanıncaya kadar buradan ayrılmayacağız. Bu kadını yıldıramayacaklar.”

01.03.2010


 

ERBAKAN: 28 ŞUBAT BAŞARILI OLAMADI

Eskİ Başbakanlardan, kapatılan Refah Partisinin eski genel başkanı Necmettin Erbakan, 28 Şubat sürecinin, ‘’milleti aslından, özünden uzaklaştırma hareketi olduğunu’’ belirterek, ancak başarılı olamadığını söyledi.

Erbakan, Esnaf ve Sanatkârlar Derneğince (ES-DER) İlci Otel’de düzenlenen ‘’28 Şubat ve Ticari Hayata Etkileri’’ konulu konferansta konuştu. Erbakan, Refah Partisinin, ekonomi ve dış politikadaki başarılarından rahatsız olunduğu için böyle bir yola gidildiğini ifade etti. ‘’Millî Görüş’’ün dünyadaki adaletsizliği ortadan kaldırmak için ortaya çıktığını ve çok önemli hizmetler yaptığını ileri süren Erbakan, ‘’Eğer bugün hanımının başı örtülü olan bir bey Cumhurbaşkanı oluyorsa, o sizin çalışmalarınızın sonucudur, onların çalışmasının sonucu değil’’ dedi. Necmettin Erbakan, ‘’Şimdi tekrar iş başına geldiğiniz zaman tekrar size müsaade etmezlerse ne yapacaksınız? Bunun için askerimizi eğiteceğiz. Bunların hiçbir fayda getirmediğini, askerlerimiz de bu vatanın evlâdı, gözleriyle görüyorlar. Kendilerine millî görüşü anlatacağız, tanıtacağız. Ben vaktiyle kendilerine pek çok konferanslar verdim. Böylece devlet-millet kaynaşmasıyla ecdadımızın yaptığı gibi yeniden büyük Türkiye’yi kuracağız, yeni bir dünya kuracağız’’ diye konuştu. Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erbakan, ‘’28 Şubat dönemindeki Batı Çalışma Grubu’nun başında bulunan Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusu üzerine ‘’Kendilerine sorun, onlar benden daha iyi yorumlarlar’’ dedi. Bir başka soru üzerine Erbakan, ‘’28 Şubat milleti aslından, özünden uzaklaştırma hareketedir. Başarılı olamamıştır’’ diye konuştu.

01.03.2010


 

Ankara’da sürpriz buluşma

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile sürpriz bir şekilde bir araya geldi. Yeni Başbakanlık binasında gerçekleşen ve yaklaşık 1 saat 15 dakika süren görüşmenin, eski YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın Kocatepe Camisindeki cenaze töreninde kararlaştırıldığı öğrenildi.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile sürpriz bir şekilde bir araya geldi. YÖK’ün kurucusu Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın cenazesinde ayaküstü konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, sürpriz bir şekilde Başbakanlık’ta biraraya geldi. Başbuğ’un Erdoğan’la konuşurken ağzını kapatması kameralar tarafından görüntülenmişti. Görüşmenin, Doğramacı’nın Kocatepe Camisi’ndeki cenaze töreninde kararlaştırıldığı öğrenildi. Görüşmeyi değerlendiren Başbakanlık kaynakları, herhangi olağanüstü bir krizin söz konusu olmadığını açıkladılar.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

01.03.2010


 

Prof. Dr. Doğramacı devlet töreniyle uğurlandı

YÖK’ün kurucu başkanı ve Bilkent Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı, devlet töreni ile defnedildi. İhsan Doğramacı için ilk tören YÖK’te düzenlendi.

Törene, Doğramacı’nın çocukları Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Doğramacı, Osman Doğramacı ve kızı Şermin Savaşçı ile Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Millî Eğitim Başkanı Nimet Çubukçu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, YÖK üyeleri, rektörler ve akademisyenler katıldı. Doğramacı’nın Türk bayrağına sarılı naaşı, YÖK bahçesindeki tören alanına getirildi. Konuşmaların ardından Doğramacı’nın naaşı, askerler tarafından omuzlarda taşınarak cenaze aracına konuldu, Kocatepe Camii’ne getirildi. Burada dözenenlenen devlet törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve CHP Lideri Deniz Baykal ile birlikte birçok bakan ve milletvekilinin yanı sıra eski politikacı katıldı. Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Bilkent’teki Doğramacızade Ali Paşa Camisi avlusunda hazırlanan bölümde defnedildi.

01.03.2010


 

Reform İzleme Grubu toplandı

Reform İzleme Grubu’nun (RİG) 19. toplantısı, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın ev sahipliğinde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın katılımıyla gerçekleşti.

Yeni Başbakanlıkta düzenlenen toplantının açılışında kısa bir konuşma yapan Bakan Bağış, RİG toplantılarının başlangıçta yılda iki kez yapılırken 2009 yılının başından itibaren iki ayda bir ve gerekli görüldüğü durumlarda Ankara dışında toplanmaya başladığını kaydetti. Bağış, bu çerçevede Hatay ve Trabzon’da toplantılar yaptıklarını hatırlatarak, dünkü toplantının da aslında İstanbul’da yapılmasının planlandığını, ancak Türkiye’de eğitime ve ülke kalkınmasına büyük katkılar vermiş olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı için düzenlenecek olan devlet töreni sebebiyle Ankara’ya alındığını belirtti. Bakan Bağış, daha önce alınan karar gereği bugünkü toplantının ev sahipliğini kendisinin üstlendiğini söyledi. Toplantıya sabahki çalışmanın ve öğle arasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında devam edildi.

01.03.2010


 

Kaç nesil daha heba edilecek?

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu’nun yaptığı 233. basın açıklamasında, “Başörtüsü konusunda da bu anlayışın kalıcı bir kazanım olmadığını anlamak için daha kaç yıl kaybedeceğiz? Kaç nesil daha heba edilecek? diye soruldu.

Kaç nesil daha heba edilecek?

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 233. basın açıklamasını Kent Meydanı’nda gerçekleştirdi. İlim Ve Hikmet Vakfı Sakarya Şubesi Adına Abdülkadir Dinç’in okuduğu basın açıklamasında, 28 Şubat 1997’de MGK toplantısıyla uygulamaya konan post-modern darbenin üzerinden 13 yıl geçtiği hatırlatılarak, şöyle denildi: “Silahlı-silahsız darbecilerin, halka ve siyasete müdahale ettiği, millet iradesini yok saydığı, iç tehdit paranoyasıyla olmadık ithamlara, senaryolara, cinayetlere imza atıldığı dönemin izlerini hala taşıyoruz. Başörtüsü yasağı ve meslek liselerine yönelik katsayı adaletsizliği bunun en somut göstergeleridir. Bu darbe süreci; siyasi, idari, hukuki birçok sorunu da derinleştirmiş, her kesimde toplumsal büyük yaralar açmıştır. Başörtülü üniversite öğrencileriyle başlayan yasak, acımasızca hayatın her alanına yayılmış, öyle ki, 71 yaşındaki Medine Bircan sağlık karnesindeki başörtülü fotoğrafından ötürü ölüme terk edilmiştir. Yasaklara karşı göz yummanın, idare etmenin sorunu çözmek anlamına gelmediğinin tecrübe edildiğinin belirtildiği açıklamada, “Başörtüsü konusunda da bu anlayışın kalıcı bir kazanım olmadığını anlamak için daha kaç yıl kaybedeceğiz? Kaç nesil daha heba edilecek? Göz yumma, idare etme hukuk devletinin değil hak ve özgürlükleri pazarlık unsuru haline getirmek isteyen rüşvetçi devlet anlayışının bir eseridir. Bu ülke insanına yapılacak en büyük kötülük, inandığı gibi yaşama hakkının, olduğu gibi görünme- göründüğü gibi olma özgürlüğünün gasp edilmesidir” denildi. Sakarya / Yeni Asya

01.03.2010


 

28 Şubat utancı bitsin

KOCAELİ Gönüllü Kültür Teşekkülleri Başörtüsü Platformunun'un 254. hafta basın açıklamasında ise tarihimizin utanç sayfalarında yer alacak olan 28 Şubat ve benzeri darbelerin etkilerinden tamamen kurtulma zamanı geldip de geçtiği vurgulandı.

Açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak temel insan haklarına dayanan; her türlü baskıdan ve kısıtlamalardan arınmış en ileri seviyede vatandaşlık haklarını elde etmek için; meydanlarda sözlerimizi söylemeye ve gereken her yerde özgür irademizi ortaya koymaya devam edeceğiz. Hukuka ve adalete olan inancımızı da eksiltmeden sürdüreceğiz. Adalet er geç tecelli edecektir. Yeri ve zamanı ne olursa olsun hepimiz adaletin yerine geldiğini göreceğiz" denildi.

01.03.2010


 

12 Eylül’e sessiz kalanlar faturasını 28 Şubat’ta ödedi

Türkiye’nin geçmişinden çok dersler çıkarması gerektiğine vurgu yapan Genç Sivillerin sözcüsü Turgay Oğur, “27 Mayıs’ı alkışlayanların çocukları 12 Mart’ta asıldı. 12 Mart’ta 3’e 3 diyenlerin çocukları 12 Eylül’de hapislere atıldı. 12 Eylül darbesini onaylayanların kızları da 28 Şubat’ta üniversite kapılarında kaldı” dedi.

12 Eylül’e sessiz kalanlar faturasını 28 Şubat’ta ödedi

Genç Sivillerin sözcüsü Turgay Oğur, “27 Mayıs’ı alkışlayanların çocukları 12 Mart’ta asıldı. 12 Mart’ta 3’e 3 diyenlerin çocukları 12 Eylül’de hapislere atıldı. 12 Eylül darbesini onaylayanların kızları da 28 Şubat’ta üniversite kapılarında kaldı” dedi.

Genç Siviller Bursa Platformu’nca düzenlenen “Darbeye Bir Gün Kala” isimli panele konuşmacı olarak katılan sinema sanatçısı Lale Mansur, Türkiye’de demokratlar ve demokrat olmayanların mücadelesinin yaşandığını söyledi. Mansur, “Bugün geldiğimiz noktada 13 yıl önce hayal edilemeyecek olaylar yaşanıyor. Derin devlet yargılanıyor. Eskiden solcu-sağcı gibi değişik kesimler vardı. Şimdi bir çizgi çizildi; her türlü dünya görüşünden sağcı-solcu ne olursa olsun demokratlar olanlar, bir de bunun karşısında demokrat olmayanlar şeklinde bir ayrışma halindeyiz. Bunun sonucu çok iyi olacak diye düşünüyorum. 28 Şubat’tan bu yana çok şey değişti” diye konuştu. Genç Sivillerin sözcüsü Oğur da Türkiye’nin geçmişinden çok dersler çıkarması gerektiğine vurgu yaptı, Oğur şunları söyledi: “27 Mayıs’ı alkışlayanların çocukları 12 Mart’ta asıldı. 12 Mart’ta 3’e 3 diyenlerin çocukları 12 Eylül’de hapislere atıldı. 12 Eylül darbesini olumlayanların kızları da 28 Şubat’ta üniversite kapılarında kaldı.”

28 Şubat’ın bin yıl süreceği iddiasının artık geçerliliğinin kalmadığını anlatan Oğur, “Bugün o sürecin sonuna geldiğimizi görüyoruz. Danıştay’ın katsayı kararı, HSYK’nın çabaları bu süreci uzatma çabalarıdır. Ama artık Türkiye’de toplumsal dinamikler bunun böyle olmayacağını lisanı hal ile söylemiş oldular” dedi.

01.03.2010


 

"Diz çökmedik, bu da size dert olsun!"

28 Şubat 1997’de gerçekleşen post-modern darbenin 13. yıldönümünde bir eylem düzenleyen Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) kimliğinden, adalet ve özgürlük talebinden vazgeçmeyeceğini söyledi.

Yer altı Çarşısı’nın üstünde düzenlenen eylemde “Yaşadığımız günler, hesabı sorulmayan her darbe planının yenisine yol açtığını daha net ortaya koyarken, olan bitene sessiz kalmak; haksızlıklara karşı susmak ve adaletten taraf olmamak düşünülemez!” mesajı verildi. “27 Mayıs'tan 12 Eylül'e, 28 Şubat'tan Ergenekon'a darbeciler halkın düşmanıdır” ve “28 Şubat darbe sürecine karşı İslami kimliğimizi savunacağız!”pankartlarının açıldığı eylem boyunca Seyit Rıza’nın idamına giderken söylediği “Sizin yalanlarınızla, hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ben de sizin önünüzde diz çökmedim bu da size dert olsun” sözlerinden ilhamla hazırlanan “Diz çökmedik, bu da size dert olsun!” dövizleri taşındı.

01.03.2010


 

Özgenç: Allah bu millete bir daha 28 Şubat’lar yaşatmasın

KÜÇÜK ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, 28 Şubat sürecinin ülkeyi siyasi ve ekonomik anlamda geriye götürdüğünü belirterek, “Allah bu millete bir daha 28 Şubatlar yaşatmasın” dedi.

Özgenç, 28 Şubat postmodern darbenin yıldönüm sebebiyle yaptığı açıklamada, “İrtica cazgırlığı ile ‘cambaza bak’ misali postmodern darbe yapılmıştır bunun akabinde bankalar hortumlanmış kirli birliktelikler ile yandaşlar zengin edilerek Türkiye ekonomisi çökertilmiştir. Bin yıl süreceği de ifade edilen 28 Şubat’ın sözde hafızalarda yer etmiştir ama özde hiç bir değeri kalmamıştır” dedi. Özgenç, belleklerde yerini koruyan süreçle milli iradenin yok sayıldığını, meşru iktidarın da gayrı meşru yollardan devrildiğini vurguladı. Özgenç, şunları ifade etti: “28 Şubat’ta sahneye konan malum olayların aktörleri silinip gittiler ama ülkeye verdikleri zararların etkileri hala devam ediyor o dönemin yandaşları bankaları hortumlayıp servetlerine servet katarak zevki sefa sürerken devleti 46 milyar zarara uğratanların yaptıkları hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Allah bu millet bir daha 28 Şubat’lar yaşatmasın çünkü her darbeden sonra ekonomi felç oluyor toparlanması uzun yıllar alıyor.”

01.03.2010


 

Eski milletvekili Merve Kavakçı: 28 Şubat çok başlı bir yılan

28 Şubat döneminde bir kesimin hedefi haline gelen eski milletvekili Merve Kavakçı, bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın halen devam ettiğini savunarak, “Şu an biz konuşurken dahi bazı planların yapıldığı düşünülebilir.

Çünkü çok başlı bir yılanla mücadele ediliyor” dedi. Merve Kavakçı, 28 Şubat’ın 13. yıldönümünde değerlendirmelerde bulundu. Halen George Washington Üniversitesi’nde akademisyen olarak görev yapman Kavakçı, 13 yıl sonra geriye baktığında “ülkenin ne kadar zor günlerden geçtiğini” gördüğünü kaydetti. Bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat’ın 13. yıldönümünde o dönemin bazı isimlerinin gözaltına alınması ya da tutuklanması ile ilgili olarak ise, yargının yerini bulması gerektiğini dile getirdi. Kavakçı, şunları söyledi: “Herkes yaptığından planladığından sorumlu olması gerekiyor diye düşünüyorum. O zaman, bin sene süreceği söylenen dönem belki bin sene sürmedi; ama tam da 13 sene sürdü diyemeyiz. Çünkü şu an biz konuşurken dahi bazı planların yapıldığı düşünülebilir. Her geçen gün yeni şeyler ortaya çıkmakta ve bunlar 10 sene önceye, 20 sene önceye ait şeyler değil. Bir hükümeti düşürme gayreti içinde olanlar var, insanları öldürme gayreti içinde olanlar var. Onun için bu bir yerde çok başlı bir organizasyon, çok başlı bir yılanla mücadele ediliyor denebilir. Onun için o sürenin daha uzun süreceğini düşünüyorum. Tamamen Türk halkının egemen olacağı zaman bakalım ne zaman gelecek?”

01.03.2010


 

Anayasa değişmeden darbeler bitmez

SAADET Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ‘’Türkiye’de darbeler dönemini kapatmanın yegâne yolu Anayasa yapmak için milletin önünü açmaktır’’ dedi. Kurtulmuş, partisinin İstanbul İl Gençlik Kolları’nın, Beşiktaş’ta düzenlenen divan toplantısında bir konuşma yaptı.

İktidar ve muhalefet partilerinin kavgadan, çatışmadan başka bir şey ortaya koyamadıklarını öne süren Kurtulmuş, Türkiye’nin darbe planları, HSYK krizi gibi bir takım sorunları tartıştığını dile getirdi. Kurtulmuş, iktidar ve muhalefetin bu sorunları çözmek yerine bunlar üzerinden kamplaşmaya gidip, oy toplamaya çalıştıklarını iddia ederek, Türkiye’de esas meselenin adı demokrasi olsa da ülkenin bürokratik oligarşi sisteminin sorunlarıyla karşı karşıya kalması olduğunu kaydetti. ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ sözünün sadece Meclis’te yazılı olarak durduğunu öne süren Kurtulmuş, ‘’Türkiye’nin siyasal yapılanması içerisinde millet yoktur’’ diye konuştu.Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin acilen yeni demokratik, çağdaş, katılımcı bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu ve yeni Anayasa’nın yapılmasının hiç bir gerekçeyle başka bir ilkbahara ertelenmemesi gerektiğini söyledi. Bu Anayasa’nın, siyasi elitler tarafından değil, millet tarafından yapılması gerektiğine işaret eden Kurtulmuş, Anayasa’nın mevcut 175. maddesinin derhal değiştirilerek, Anayasa yapmak için milletin önünün açılması gerektiğini kaydetti.Kurtulmuş, ‘’Türkiye’de darbeler döneminin kapatmanın yegane yolu Anayasa yapmak için milletin önünü açmaktır’’ diye konuştu.

01.03.2010


 

AB de Türk yargısının tarafsızlığından endişeli

YARGI reformunun tartışıldığı Türkiye’de, yargının bağımsızlığından öte tarafsızlığı da tartışma konusu. Avrupa Birliği’nin (AB) 1998 yılından bu yana Türkiye için hazırladığı raporlarda yargının tarafsızlığından endişe ediliyor.

“İlerleme Raporu” adı altında yayınlanan yargı alanıyla ilgili gelişmelerde, yargının tarafsızlığı ile sivillerin askeri mahkemelerde yargılanması eleştiriliyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nda Adalet Bakanı ve müsteşarının bulunmasından dolayı yapılan eleştiriler hakkında ise raporda yüksek kurul toplantılarına Bakanın nadiren katıldığı vurgulanıyor. Yargının, tarafsızlıktan daha çok bağımsızlığa vurgu yaptığını, istatistiki bilgiler gözler önüne seriyor. 1950-2006 arasında Yargıtay başkanları adli yıl açılış konuşmalarında tam 439 defa yargı bağımsızlığını vurguladı. Tarafsız ve yansız yargı kavramı kullanımı ise 138. Bunun 49 tanesi tek başına Sami Selçuk’a ait. Yargı başkanları 1950-2006 arasında adli yıl açılış konuşmalarında 439 defa “yargı bağımsızlığı” derken; sadece 84 defa “yargının tarafsızlığı” dedi. Yargının, Silahlı Kuvvetler’in ve hâkim ve savcı derneklerinin kıdemli üyelerinin yargının önemli davalardaki tarafsızlığını tehlikeye sokabilecek açıklamalar yaptığı dile getiriliyor.

01.03.2010


 

Çevik Bir Meydanı'nda “28 Şubat” protestosu

İZMİR'İN Buca ilçesindeki Orgeneral Çevik Bir Meydanı’nda ‘’28 Şubat protestosu’’ yapan Özgür-Der İzmir Şubesi üyeleri, meydanın adının değiştirilmesini istedi. 28 Şubat postmodern darbenin mimarlarından Orgeneral Çevik Bir’in isimin verildiği meydanda toplanan Özgür-Der İzmir Şubesi üyesi grup, darbe karşıtı pankart açtı ve slogan attı.

Grup adına açıklama yapan şube yönetim kurulu üyesi Özlem Öz, 28 Şubat sürecinde insanların inanç ve ifade özgürlüğüne darbe vurulduğunu belirtildi. Öz, ‘’AK Parti hükümeti halk iradesini yansıttı ve vesayet rejimini sarstı. Ortaya çıkan eylem planları eski hizaya getirme anlayışını devam ettirme çabalarıdır. Hükümetin daha fazla sorumluluk alarak cuntacıların üzerine gitmesini istiyoruz. İtibar göstergesi olarak cadde, sokak ve meydanlara adı verilen darbecilerin isimleri bir an önce kaldırılmalıdır. Bu bağlamda, 28 Şubatın mimarlarından Orgeneral Çevik Bir’in adının da bu meydandan kaldırılmasını istiyoruz’’ dedi. Erkek ve kadınların ayrı durduğu grup, açıklamanın ardından dağıldı.

01.03.2010


 

Referandum süreci Meclis gündeminde

MECLİS Genel Kurulu, haftaya denetimle başlayacak. Genel Kurulda, yarın, Millî Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bir saat süreyle milletvekillerinin soru önergelerini cevaplayacak.

Daha sonra görüşmeleri yarım kalan Türkiye ile Sırbistan arasında serbest ticaret anlaşmasının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair yasa tasarısına devam edilecek. Tasarının kabul edilmesinin ardından referandum süresinin kısaltılmasını öngören yasa teklifini görüşecek. Türkiye, Avusturya, Bulgaristan, Macaristan ve Romanya arasında Nabucco Projesi hakkında imzalanan uluslararası anlaşmanın onaylanmasını öngören yasa tasarısı da bu hafta Genel Kurulda ele alınacak. Bu hafta görüşülmesi beklenen önemli bir düzenleme de sebze ve meyve ticaretine ilişkin yasa tasarısı olacak .

01.03.2010


 

Kişiliğin temeli çocuklukta atılır

NURDAĞI İlçe Kaymakamlığı tarafından hazırlanan “Bir çocuk değişir dünya değişir” projesi kapsamında 200 öğrencinin ihtiyaçları karşılandı.

Nurdağı Kaymakamlığı tarafından başlatılan 94 bin TL’lik bütçe ile Nurdağı’nda 200 fakir ailenin çocuğu okul öncesi eğitimle tanıştı. Nurdağı Gıda A.Ş. Anaokulu Müdürü Nilgün Bolayır, araştırmaların, beyin gelişiminin en önemli kısmının ilk altı yıl içerisinde gerçekleştiğini gösterdiğini belirterek “Çocukluk dönemi çocuğun gelişiminde, kişiliğin oturmasında sağlıklı bir birey olarak yetişmesinde temel yapı taşlarının atıldığı kritik bir dönemdir. Çocuklar okul öncesi eğitim ile sosyal, duygusal fiziksel ve zihinsel birçok beceri kazanır ve geliştirilirler. Bu yüzden bu dönemde çocuğun zihinsel ve bedensel olarak yeterli beslenmesi ve etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması gerekmektedir. Çocuk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır. Okul öncesi eğitim, çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken daha üretici sorun çözmede daha yetkin olmasını sağlar.” Bolayır, çocukların kendini ve başkalarını kabul etmeyi, haklarını korumayı ve başkalarının da haklarına saygı duymayı grup oyunları yoluyla öğrendiğini söyledi. Okul öncesi eğitim kurumlarının çocukları eğitsel ve sağlıklı bir ortamda bir araya getirdiğini anlatan Bolayır, şunları söyledi: “Uyarıcı zengin çevre yoluyla zihinsel gelişimi desteklenir. Duyuları ve algılama gücü gelişen çocuğun akıl yürütme becerisi ve üreticiliği gelişir.”

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM, HAYATÎ ÖNEM TAŞIYOR

SİİRT Gökkuşağı Derneği’nin düzenlediği ‘iyi bir anne olmak’ konulu konferansa katılan eğitimci-yazar Lale Suphandağı, 0-6 yaş döneminin eğitimde büyük önem taşıdığını, bu sürenin asla boş geçirilmemesi gerektiğini vurguladı. Suphandağı, “Okul öncesi eğitime giden çocuklar fiziksel, ruhsal, bedensel olarak akranlarına karşı son derece becerikli oluyor. Anaokuluna devam eden çocukların öz güvenleri son derece yüksek, ne yaptıklarını, ne istediklerini biliyorlar. Olayları ifade etme, kendilerini anlatma, ezber çalışmaları, tiyatro gibi konularda çok önde olabiliyorlar” dedi. Annenin önemine de değinen Suphandağı, yeryüzünde anne gibi karşılıksız bir şefkat kahramanı olmadığını söyledi. Anneyi, ‘hiçbir karşılık beklemeden tüm sevgisini veren varlık’ olarak tanımlayan Suphandağı, “Bu kahraman çocukların hayatlarında da etkilidir. Vücudun en önemli organı kalptir. Kalp beyne kan pompalıyor. Birkaç dakika bu işlevini yapmazsa vücutta beyin ölümü gerçekleşiyor. Beyin ise babadır. Babanın yani beynin iyi çalışması için kalbin kırılmadan, dökülmeden çalışarak kan pompalanması gerekir” şeklinde konuştu.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

01.03.2010


 

Din görevlileri ‘kürsü dokunulmazlığı’ istiyor

Özerk Diyanet Vakıf Çalışanları Birliği Sendikası (DİN-BİR-SEN), din görevlilerine ‘’kürsü dokunulmazlığı’’ istedi. Sendika, taslağa ilişkin görüşlerini bir rapor halinde Diyanet İşleri Başkanlığına iletti.

Din görevlileri ve vaizlere kürsü dokunulmazlığı sağlanması istenen Raporda, bu talebin gerekçesi şöyle açıklandı: ‘’Eğitimlerini Kur’ân ve sünneti anlatmak için alan ve bu konuda birçok sınavdan geçen bu görevliler, dinî konularda bildikleri doğruları cemaatine ve halka anlatamadıklarında hem kendilerini vebalde hissediyorlar, hem de cemaat tarafından küçümseniyorlar.’’ DİN-BİR-SEN Genel Başkanı Lütfi Şenocak da yaptığı açıklamada, ‘’kürsü dokunul- mazlığının’’ milletvekillerine Meclis’te özgürce konuşabilme hakkı sağladığını belirtti. Din görevlilerine de görevleri gereği cemaatle karşı karşıya kaldıklarında geçerli olmak üzere ‘’kürsü dokunulmazlığı’’ tanınması gerektiğini savunan Şenocak, şunları kaydetti: ‘’Din görevlileri kürsüden siyaset yapmadan İslâm dininin ana temellerini anlatmalı. Şu anda merkezi hutbeler var. Biz istiyoruz ki din görevlilerimiz Perşembeden hazırlığa başlayarak heyecanla hazırlayacağı hutbeyi cemaatle paylaşsın. Bunu yaparken kendini geliştirsin, görüşlerini özgürce paylaşsın. Bu olmayınca bazen cemaat din görevlisinin ne d

01.03.2010


 

Sanayici kaybederse ülke kaybeder

TEKNİK Eğitim Vakfı (TEKEV) Bursa İl Başkanı Fahri Yıldız, meslek liselerinden mezun olan binlerce kalifiye gencin sanayici tarafından yararlı olarak kullanılamadığı için teknik eleman ihtiyacı olduğunu söyledi.

Teknik Eğitim Fakültesi’nden mezun olan gençlerin Teknik Öğretmen vasfı aldığını belirten TEKEV İl Başkanı Yıldız, ancak teknik öğretmenlerin özel sektörde unvanları ile iş bulmakta sorunlar yaşadığına dikkat çekti. Her yıl meslekî ve teknik eğitim adı altında milyonlarca lirayı harcayan devletin bu gençleri mezun ettikten sonra işsizliğe sürüklediğinin altını çizen Yıldız, “Meslek liselerine ve Teknik Eğitim Fakülteleri’ne yapılan onca yatırımın ardından meslek sahibi edilmeyen gençler, işsizler ordusunun yeni neferleri olarak aramızda dolaşmaktadır. Ülkenin en çok para harcanan eğitim sistemlerinden biri olan meslekî eğitimin geliştirilmesi ve başarılı öğrencilerin bu alana yönlendirilmesi için sınav sisteminin de değiştirilmesi gerekmektedir” dedi. Sanayicinin yıllardır kalifiye eleman bulamamaktan yana şikâyetçi olduğunu hatırlatan Yıldız, ortaöğretimin ardından, eğitim sistemindeki çarpıklıktan dolayı en düşük öğrencilerin tercihi konumuna getirilen meslek liselerinden kalifiye elemanların çıkamayacağının da kaçınılmaz bir gerçek olduğunu aktardı. Yıldız, bu sebeple sanayicinin, gençlerin dolayısıyla ekonominin ve ülkenin kaybettiğini vurguladı.

01.03.2010


 

Alınteri ile kazanılan daha lezzetli

ORDU'NUN Perşembe ilçesinde bir bankada çaycılık yaparken sayısal lotodan büyük ikramiyeyi tek başına alan Hayri Kaya (39) 7 sene önceki çaycılık mesleğine geri dönerken, alınteri ile kazanılan paranın daha lezzetli olduğunu söyledi.

Sayısal lotodan 2003 yılında kazandığı 844 bin TL ile milyarder olan ve çaycılık mesleğinden vazgeçip, sefa süren Kaya’nın mutluluğu sadece bir yıl sürerken, farklı işlerde çalışıp evini geçindirmeye çalışması da yeterli olmadı. Borçlanan ve bir süre cezaevinde yatan Kaya, 7 yıl önceki çaycılık mesleğine binbir tövbe ile yeniden döndüğünü söyledi. Paranın mutluluk getirmediğini, eşiyle ayrılma noktasına geldiğini ifade eden Kaya, “Çaycılık yaparken hayatımın tamamen değişmesi anlamına geliyordu. Artık milyarderdim. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Para mutluluk getirmedi. Alınteri ile kazanılan paranın değeri bir başka oluyor. Daha değerli. Havadan gelen havaya gitti. Bir senede para bitti. Düzenim bozuldu, huzurum gitti. Para mutluluk getirmedi. Şimdi çok mutluyum” dedi. Alın teri ile kazanılan para ile havadan gelen para arasında fark olduğunu aktaran Kaya, “Alın teri ile kazanılan para daha lezzetli. Şimdi ben günde 20 lira kazansam, bakıyorum yarına 10 Lira kalıyor ama havadan gelen para bir şekilde gidiyor. Zaten onu harcamanın bir tadı da olmuyor” diye konuştu.

01.03.2010


 

Peygamberimiz (asm) yaşayan Kur’ân’dı

DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Hz. Muhammed’in (asm) sadece Kur’ân-ı Kerim’i insanlara getirmediğini, onu açıkladığını, örneklendirdiğini ve hayatını buna adadığını söyledi.

Türk Kadınları Kültür Derneği, Cenan Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı ile Altay Kültür ve Sanat Eğitim Vakfınca, Hz. Muhammed’in (asm) doğumunun 1439. yılı dolayısıyla ‘’Kâbe’nin Hakikati’’ başlığı altında bir gece düzenlendi. Gecede konuşan Bardakoğlu, Hz. Muhammed’in (asm) dünyayı şereflendirmesinin üzerinden 1439 milâdî yıl, 1484 hicrî yıl geçtiğini söyledi. Hz. Muhammed’in (asm) peygamber olarak gönderilmesinin insanoğluna en büyük rahmet olduğunu dile getiren Bardakoğlu, ‘’Çünkü anlattıkları, getirdikleri, söyledikleri, uygulanabilir, yaşanabilir bir ilim. O, Allah’ın gönderdiği kitabı bir harfine dokunmadan bize getirdi. O, sadece Kur’ân-ı Kerim’i bize getirmedi, açıkladı, örneklendirdi. Hayatını buna adadı. Efendimiz, Kur’ân-ı Kerim’i değişik vesilelerle bize anlatmaya çalıştı’’ dedi.

RAHMETE, HİDAYETE İHTİYACIMIZ VAR

Bardakoğlu, Hz. Muhammed’in (asm) insanlığı Allah yoluna çağırdığını, kendi saltanatı ve dünyevî menfaati için bir şey yapmadığını, hiçbir yanlışına, yalanına, eğri işine şahit olunmadığını vurguladı. Hz. Muhammed’in, insanların yüreklerindeki iman cevherinin üzerindeki külleri dağıtmaya çalıştığını anlatan Bardakoğlu, şöyle devam etti: ‘’İnsanlığı o gün, bulaştığı şirkten Peygamber Efendimiz (asm) kurtardı. İnsan yine bugün kendi eliyle ürettiklerinin altında boğulup kalıyor. İnsanlar bugün kendi eliyle birbirine hayatlarını zindan ediyorlar. Allah’ın bize cennet gibi sunduğu dünyayı, kendi elleriyle, kendi hırsları, ihtirasları, cahillikleri uğruna adeta yaşanmaz hale getiriyorlar. Böyle bir dünyanın Peygamber Efendimizin (asm) hidayet çağrısına ihtiyacı olmaz mı? Böyle bir dünyada Peygamber Efendimizin (asm) bir sözü rahmet değil mi? Elbette rahmet, elbette hidayet. Bizim rahmete, hidayete ihtiyacımız var.’’




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

01.03.2010


 

Müslüman toplum gayet uyumlu

Almanya’da Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti Uyum ve Aile Bakanı Armin Laschet, Diyanet İşleri Türk İslâm Birliği (DİTİB) Leverkusen Mimar Sinan Camisinde düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, “Türkler ve diğer Müslümanların topluma uyumlu olmadığı düşüncesi çok saçma” dedi.

Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Bakan Laschet, ABD’de dini inançlarından dolayı insanların uyum sorunu yaşayıp yaşamadığı sorgulanmazken bu anlayışın Almanya’da sorgulanmak istendiğini belirterek, “Almanya’da bir kesimin dinî inancından dolayı uyum sağlayamadığı anlayışını hep birlikte yıkmalıyız” şeklinde konuştu. Almanya’daki başarılı Türklerden Werder Bremen’de forma giyen Mesut Özil ile Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu WDR’nin sunucusu Aslı Sevindim’i uyumun güzel örnekleri olarak gösteren Laschet, göçmenlerin Almanya’da daha fazla fırsat eşitliğine sahip olması gerektiğini kaydetti. Bütün Alman partilerinin göçmen kökenlilere kapılarını daha çok açmasını isteyen Laschet, Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir gibi politikacıların sayısının artması gerektiğini söyledi. Almanya’da daha fazla göçmen kökenli öğretmene de ihtiyaç olduğunu ifade eden Laschet, çok dilli öğretmenlerin göçmen kökenli öğrenciler üzerindeki olumlu etkilerine işaret etti.


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

01.03.2010


 

Kadirov, Mevlit Kandil’inde doğan 67 bebeği ödüllendirdi

RUSYA'YA bağlı Çeçenistan Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov, Hz. Muhammed'in (asm) doğum günü Mevlid Kandili gecesi doğan bebeklere biner dolar ödül verdi.

Ülkede bu yıl halk Mevlid Kandili’ni bayram olarak kutladı. Başşehir Grozni’de bayram şenliklerini izlemek için çok sayıda yerli ve yabancı konuk dâvet edildi. Çeçenistan’da Mevlid Kandili gecesinde doğan bebeklere aileleri genelde; Muhammed, Ayşe, Hatice, Fatma, Ümmü Gülsüm ve Rukiye isimlerini veriyor. Çeçenistan Sağlık Bakanlığı’na göre, Mevlid Kandili gecesi bölgede 67 bebek dünyaya geldi. Bu yıl kandil çerçevesinde; dar gelirli ailelere un, şeker, pirinç ve para yardımı yapıldı.

01.03.2010


 

RTÜK’ten TRT’ye sigara cezası

RADYO ve Televizyon Üst Kurulu, ‘’Aman Adanalı’’ adlı belgeseldeki ‘’sigaralı sahneler’’ sebebiyle TRT’ye 50 bin TL para cezası verdi. Üst Kurul, 2002 yılındaki yasa değişikliğiyle RTÜK denetiminden çıkarılan TRT’ye verdiği cezayı 4207 Sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’a dayandırdı.

Alınan bilgiye göre, RTÜK, 6 Ekim 2009 tarihinde ‘’Aman Adanalı’’ adlı belgeselde sigaralı sahneleri herhangi bir kapatma uygulamadan yayınlayan TRT 2’ye, 4207 sayılı yasanın 3. maddesinde yer alan, ‘’Televizyonlarda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde reklâm ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez’’ hükmünü ihlâl ettiği gerekçesiyle idari para cezası uygulanmasını kararlaştırdı. 4207 Sayılı Yasanın 5. maddesi, Üst Kurul’a, yasa hükümlerini ihlâl eden ulusal yayın kuruluşlarına, 50-100 bin TL’ye kadar idarî para cezası uygulama yetkisi veriyor. Öte yandan RTÜK, çocukların yarışmacı olarak yer aldığı ‘’Bir Şarkısın Sen’’ adlı programda, çocuk istismarı yapıldığı gerekçesiyle ATV ile ATV Avrupa’ya uyarı cezası verdi.

01.03.2010


 

Kardelen: Torosların yeni gelir kaynağı

KARAMAN'IN Toroslar’ın üzerinde yer alan Sarıveliler ilçesine bağlı Dumlugöze Köyü, kardelen üretimiyle adını duyurmaya başladı.

Dumlugöze Muhtarı Mehmet Akkor, köylerinin Sarıveliler’e 40, Alanya’ya ise 80 kilometre uzaklıkta olduğunu söyledi. Akkor, çam, sedir ve köknar ormanlarının ortasında yer alan köylerinin, göz alıcı tabiî güzelliğine rağmen burada yaşayan insanların gelir durumların son derece düşük olduğunu belirtti. Toroslar’da 1990’lı yıllara kadar doğal olarak yetişen endemik bir bitki türü olan kardelen soğanlarının, son yıllarda köy halkının en önemli geçim kaynağı haline geldiğini ifade eden Akkor, ‘’Dünyanın en güzel çiçekleri arasında yer alan kardelenin soğanları da kozmetik ve ilâç sanayisinde kullanılmaktadır. Yöre halkı bilinçsiz bir şekilde senelerce dağlardan kardelen soğanlarını sökerek tüccarlara sattı. Bu bilinçsiz söküm sonucu kardelen çiçeğinin nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. 1993 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve merkezi İngiltere’de bulunan Fauna & Flora International (FFI) bir kırsal kalkınma projesi ve tabiatı koruma projesi olan ‘Soğanlı Bitkiler Yerli Üretim Projesi’ ile Dumlugöze Köyünü pilot bölge olarak seçti. Bu proje ile ilk defa kardelen bir tarım ürünü gibi köyümüzde yetiştirildi. İlk hasat 1996 yılında yapıldı, hasatla birlikte Kardelen Festivali yapmaya başladı. Böylece köyümüzün adı da duyulmaya başlandı’’ diye konuştu.

01.03.2010


 

Çantaya giren baston revaçta

BİTLİS'İN Ahlat ilçesinde el emeği göz nuru ile işlenen dünyaca ünlü bastonlar çantaya girince yerli ve yabancı turistlerin ilgisini kazandı.

Van Gölü kıyısındaki Ahlat ilçesinde el emeği göz nuruyla üretilen dünyaca ünlü Ahlat bastonları hediyelik eşya kategorisine girince, baston ustaları da kolları sıvadı ve 30 santimetrelik baston üretimine hız verdi. Tamamı ceviz ile gürgen ağacından yapılan minik Ahlat bastonları tamamen el işçiliğine dayanıyor. El emeği göz nuru ile işlenen bastonlara her türlü figür işlenebiliyor. Klâsik olarak da üretilen Ahlat bastonlarının yaklaşık 100 çeşidi olduğu belirtilirken, hediyelik eşya olarak üretilen minik bastonlar ise son yıllarda en çok talep edilen baston türleri arasında olduğu belirtildi.

01.03.2010


 

Haiti için internette ‘dua grubu’ oluşturuldu

HAİTİ'DE geçtiğimiz Ocak ayında depremde zarar görenler için internette dua grubu oluşturuldu.

‘Yetimler Ağlamasın’ adıyla açılan dua grubu, bölge insanı için ekonomik destek veremeyen insanları duaya teşvik ediyor. Kuruluşu bir ayı geçmeyen dua grubu, internet ortamında çığ gibi büyüyor. Bursalı bir esnafın 29 Ocak tarihinde paylaşım sitesi Facebook’ta başlattığı dua kampanyası, çok büyük bir organizasyona dönüştü. Davut Öner (24) isimli esnaf, depremin ardından bölgedeki yetim çocukların kaçırılarak organlarının alındığı yönünde televizyonlarda çıkan haberler üzerine böyle bir çalışma başlattığını belirtiyor. Haiti’de binlerce mağdur insan ve yetim çocuğun yardım beklediğine dikkat çeken Davut Öner, para yardımı yapamayanları en azından dua etmeye teşvik ettiklerini söyledi.

01.03.2010


 

Coni’lere facebook izni

ABD Savunma Bakanlığı, Amerikan askerlerinin Twitter, Facebook gibi sosyalleşme ağlarını kullanmalarına izin verdi.

Bakan Yardımcısı William Lynn tarafından yapılan yazılı açıklamada, askerlere orduya ait bilgisayar ağlarını kullanarak, kendi bloglarına sahip olma hakkı tanındığı da kaydedildi. Bu özgürlüğe, en üst düzey askerî yetkililerin 7 ay kadar düşündükten sonra karar verildiği belirtildi. Askerî yetkililerin, 7 aylık sürenin sonunda, genç askerlerle güvenlik alanında çalışan sivillerin internet kullanmalarının riskten çok avantaj sağlayacağına karar verdiği ifade edildi. Şimdiye kadar ABD Savunma Bakanlığı, internet kullanımının bazı askerî sırları ortaya çıkarabileceğinden endişe ediyordu.

01.03.2010


 

Rusya bu ay 3G’li iPhone ile tanışacak

RUSYA'NIN önde gelen GSM operatörleri VimpelCom(Beeline) ve MTS 3G’li iPhonelerin Mart ayının sonuna kadar ülkede satılmaya başlayacağını açıkladı.

İphonelerin bütün operatörlerde çalışabileceğini belirten VimpelCom ve MTS, telefonların Apple tarafından belirlenen perakende fiyatıyla satılacağının altını çizdi. VimpelCom web sitesinde iPhonnun yeni model telefonlarından 16 GB bellekli modeli 29,990 ruble (1000 dolar) ve 32GB bellekli modeli 34,900 rubleden (1167 dolar) satılacağını ilân etti.

01.03.2010


 

Köylü nüfusu azalıyor

TÜRKİYE'DE 1927 yılında nüfusun yüzde 75,8’i köy ve beldelerde yaşarken, 2009 yılına gelindiğinde bu oran, yüzde 24,5’e geriledi.

İl ve ilçe merkezinde ikamet edenlerin oranı da 82 yılda yüzde 24,2’den yüzde 75,5’e çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan değerlendirmeye göre, 1927 yılında nüfusun 3 milyon 306 bini il, ilçe merkezinde, 10 milyon 342 bini ise köy ve beldelerde yaşıyordu. 2009 yılı nüfus sayım sonuçlarına göre ise il, ilçe merkezlerinde yaşayanların sayısı 54 milyon 807 bin kişiye çıkarken, köy ve beldelerdeki nüfus ise 17 milyon 754 bin kişi oldu.

01.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl