28 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

İran, İsrail ve PKK’yı konuştular

Erdoğan ile Obama, Kanada’nın Toronto şehrindeki G-20 Zirvesi sebebiyle düzenlenen yemekten önce bir araya geldi. Görüşmede İran, İsrail'in Gazze gemisine saldırısı, Afganistan ve PKK konuşuldu.

İran, İsrail ve PKK’yı konuştular

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında gerçekleşen görüşmede, terör örgütü PKK ve terörizm, Afganistan, İsrail’in Gazze’ye giden gemilere saldırması, Orta Doğu barışı ve İran’ın nükleer programının ele alındığı bildirildi. Edinilen bilgiye göre, G20 Zirvesi için Toronto’da bulunan Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasında geçen ve 1 saat 15 dakika süren görüşmede iki müttefik ülke arasında son dönemde gündemde olan bütün konuların gayet açık ve net bir şekilde masaya yatırıldığı öğrenildi. Toplantıda, İran, İran’ın nükleer programı, Gazze yardım filosuna İsrail’in yaptığı saldırı ve ardından gelişen olaylar ele alındı. Başbakan Erdoğan, ABD’nin İsrail’in yardım gemilerine saldırısı sonrasında alıkonulan Türk vatandaşlarının Türkiye’ye getirilmesi konusundaki katkılarından dolayı teşekkür etti. Görüşmede, ABD’nin, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerine verdiği önemi vurguladığı kaydedildi. ABD iki müttefik ülke arasındaki sorunun çözümüne katkıda bulunma konusuna da önem verdiği ve katkıda bulunmaya devam edeceğini ifade edildi. İsrail-Türkiye ilişkilerinde son dönemdeki havanın, ABD’yi iki müttefiki arasındaki böyle bir durumdan dolayı rahatsız ettiği, bunun düzelmesi için elinden geleni yaptığı ve yapmaya devam edeceği vurgulandı. Uluslar arası soruşturma konusunda Türkiye’nin, İsrail’in özür dilemesi, tazminat ödemesi ve Gazze’deki ablukanın kaldırılması yönündeki taleplerini bu görüşmede de yinelediği öğrenildi.Türkiye’nin İsrail saldırısıyla ilgili herhangi bir dosya sunmadığı belirtildi.

28.06.2010


 

SİYASET, TOPLUMUN TALEPLERİNE DUYARSIZ KALAMAZ

“Türkiye'nin iç dinamikleri ve toplumsal talebi silâhların bıraktırılmasını ve barış şartlarının oluşturulmasını zorunlu kılıyor. Ve toplum yarının Türkiye'sinde mutlu olmak istiyor. Bu talepler karşısında siyaset uzak duramaz. Duraksamalar olabilir. Ama toplumsal talepler bu yöndedir. Bunu Türkiye dinamikleri çözecektir.”

DEMOKRATİK AÇILIM PROJESİ MUTLAKA DEVAM ETMELİ

“Kürt sorununu çözüp PKK'yı dağdan indirecek demokratik açılım mutlaka devam etmeli. Bu konuda herkesin günlük siyasî hesapları bir kenara bırakarak aklıselim ile düşünmesi gerekiyor. Açılım fırsatı kaçmış değil. Bu mesele demokratik standartların derinleştirilmesi ve kurumsallaştırılması ile ortadan kalkacaktır."

BELLİ BİR KİTLE ÜZERİNDEKİ PKK VESAYETİ DE KALKMALI

“Fiilî bir durum olarak karşımızda 4-5 bin silâhlı gücü elinde bulunduran bir örgüt var. Bu örgütün etkileyebildiği bir taban da var. Bu kitle üzerinde siyaset yapan bir parti var. Bunun üzerindeki PKK vesayetini de kaldırmak gerekiyor. Örgütün dağdan inmesi için özel bir projeye ihtiyaç var.”

Toplum, barış ve çözüm istiyor

MıllÎ İstihbarat Teşkilâtı (MİT) eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, terör sorununun Türkiye insanının hayatı ve geleceği ile bağlantı olduğunu belirterek, “Bunu çözmek durumundayız. Bu konuda çok umutluyum. Türkiye’nin iç dinamikleri ve toplumsal talebi silâhların bıraktırılması barış şartlarının oluşturulmasını zorunlu kılıyor” dedi.

41 yıl boyunca MİT’in bütün birimlerinde ve en üst görevlerde çalışan Öneş, PKK’nın eylemlerini arttırmasını geniş bir perspektiften değerlendirmek gerektiğini dile getirdi. Öneş, PKK da dahil demokratik süreçten rahatsız olan içeride ve dışarıda bazı odakların olduğunu kaydetti. Hükümetin bu sürece karşı çıkanları teşhir etmesini isteyen Öneş, PKK’nın geçmişe göre daha zor durumda olduğuna dikkat çekti. Bugün yapılan saldırıların gerçekçi sebeplere dayanmadığını dile getiren Cevat Öneş, son dönemlerde atılan demokratikleşme çabalarının PKK’yı endişelendirdiğini ifade etti. Bununla birlikte onu besleyen iç ve dış dinamiklerin de rahatsız olduğuna işaret eden Öneş, şunları kaydetti:

“PKK’yı bugün objektif olarak değerlendirmek gerekiyor. Ortada fili bir durum var. PKK, 26 senedir dağda. Kendine ait bir dünya oluşturmuş ve bu dünyayı silâhın namlusunda gören bir anlayışa sahip. Bu anlayış, çağ dışı kalmış Türkiye ve dünya şartları ile uyumlu değil. Ama fiilî bir durum olarak karşımızda 4-5 bin silâhlı gücü elinde bulunduruyor. Bunun dışında etkileyebildiği bir taban da var. Bu zihniyetin artık demokratik kanalları açılması gerekir. Bu kitle üzerinde siyaset yapan bir parti var. Bunun üzerindeki vesayeti kaldırmak gerekir. PKK Kürt siyasetini de etkiliyor. PKK’nın etkilediği kitleler üzerinde bir manevî gücü olduğunu söyledi. 30 seneye yaklaşan PKK’nın ülkeler ve ilişki kurduğu ülkeler ve yabancı servislerin etkisi var, bağlantıları var. Onun için bu eylemleri bu çerçevede görmek lâzım. Bunun dağdan inmesi için özel bir projeye ihtiyaç var. Bu da bugün iç siyasette istismar konusu yapılan hatta çözüm adımlarının atılmasında risk görülüğü için duraksamalara sebep oluyor. Böylesine bir sürecin Türkler ve Kürtler açısından getireceği değerleri görmemiz lâzım. Bu günümüzün en acil meselesidir.”

“TÜRKLER İLE KÜRTLER BUGÜN

BİRBİRLERİNE DAHA YAKIN”

Öneş, Kürt sorununda fırsatın kaçtığı yönündeki değerlendirmelere katılmadığını dile getirdi. Öneş, ülkenin iç dinamiklerinin iki halkı birbirine daha da kenetlediğini ifade etti. Bu konuda yapılan kötümser tablolara asla katılmadığını kaydeden Öneş, “Bu bir Türkiye’nin sorunudur. Türkiye insanlarının yaşamsal ve geleceği ile bağlantı bir sorun. Bunu çözmek durumundayız. Bu konuda çok umutluyum. Türkiye’nin iç dinamikleri ve toplumsal talebi silâhların bıraktırılması barış şartlarının oluşturulmasını zorunlu kılıyor. Ve yarının Türkiye’sinde mutu olmak istiyor. Bu talepler karşısında siyaset uzak duramaz. Duraksamalar olabilir. Ama toplumsal talepler bu yöndedir. Bunu zaten Türkiye dinamikleri çözecektir” diye konuştu.

“DEMOKRATİK AÇILIM DURMADI”

MİT eski Müsteşar Yardımcısı Öneş, Kürt sorunu çözüp PKK’yı dağdan indirecek demokratik açılımın ise mutlaka devam etmesi gerektiğini söyledi. Bu konuda herkesin günlük siyasî hesapları bir kenara bırakarak aklı selim ile düşünmesi gerektiğinin altını çizen Öneş, ‘Demokratik açılım durdu mu?’ sorusuna şu cevabı verdi: “Gelişen iç konjonktürel şartlarda durmuş gibi görünüyor, ama durmamıştır. Bunu şahsen çok önemsiyorum. Demokratik açılımın siyasi iktidar tarafından üstelik kendisini riske ederek böyle bir çözüm iradesini ortaya koyması ve bunun ortaya çıkardığı tartışma ortamını hazırlaması çok önemli. Bu fırsat kaçmış değil. Burada olabilirlikler Türkiye’nin demokratik standartları ile ilgilidir. Bu standartların derinleştirilmesi ve kurumsallaştırılması ile bu meselenin ortadan kalkacaktır.”

“OHAL TALEPLERİ GERÇEKÇİ DEĞİL”

Öneş, son saldırının ardından dillendirilen OHAL taleplerini ise yanlış bulduğunu kaydetti. Bunun sorunu çözmek yerine derinleştireceğinin altını çizen Öneş şu görüşleri dile getirdi: “Çünkü Kürt sorunun çözümünde en önemli unsurlardan biri bu bölgenin psikolojik yapısıdır. Bunun çok iyi değerlendirilmesi gerekir. Kürt meselesinin tarihî süreç içinde ortaya çıkan travmatik yapısını ve insanlarımızın algılamalarını, çözüm arayan siyasiler çok iyi değerlendirmelidir.”

28.06.2010


 

Güler Sabancı: Şiddet hiçbir şeyin çözümü değil

Sabanci Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, şiddetin hiçbir şeyin çözümü olmadığını belirterek, ‘’Türkiye’nin geleceği için birlik beraberlik içinde, akılla ve sağduyuyla çözüm üretmeye çok ihtiyaç var’’ dedi.

Sabancı Üniversitesinden 2009-2010 akademik yılında mezun olan 599 lisans, 211 yüksek lisans ve 24 doktora öğrencisi törenle diplomalarını aldı. Üniversitenin Tuzla Yerleşkesindeki amfi tiyatroda düzenlenen törende konuşan Güler Sabancı, son günlerde Türkiye’de yaşanan çok üzücü olayları düşününce, herkesin umuda ne kadar ihtiyacı olduğunu daha iyi anladıklarını söyledi. Sabancı, ‘’Şiddet hiçbir şeyin çözümü değildir. Yaşamını yitirenler bizim gençlerimiz, ağlayanların tümü de bizim analarımız. Türkiye’nin geleceği için birlik beraberlik içinde, akılla ve sağduyuyla çözüm üretmeye çok ihtiyaç var’’ diye konuştu.

28.06.2010


 

DP Ankara İl Başkanlığına Mesut Kobal getirildi

Demokrat Parti (DP) Ankara İl Başkanlığına Mesut Kobal getirildi. DP’den yapılan yazılı açıklamada, 7. Olağanüstü Büyük Kongrede, Bülent Şimşek Özçelik’in Genel İdare Kurulu üyeliğine seçilmesiyle boşalan DP Ankara İl Başkanlığı görevine Mesut Kobal’ın getirildiği bildirildi.

Açıklamada, il yönetim kurulu üyelerinin ittifakıyla il başkanlığına seçilen Kobal’ın, daha önce il yönetiminde teşkilâttan sorumlu başkan yardımcısı olarak görev yaptığı kaydedildi.

28.06.2010


 

Karakolunu koruyamayan demokrasiyi de koruyamaz

Türkiye’de güvenlik güçleri işlerini sivil iradenin gözetim, denetim ve sevk-idaresi altında yapabilseydi, terörü önlemenin ve Kürt sorununu çözmenin çok daha kolay olacağını belirten USAK Genel Koordinatörü Sedat Laçiner, “Kendi karakolunu korumakta zorlanan bir güvenlik gücü demokrasiyi de koruyamaz. Türkiye’de bir yandan sivil-asker ilişkilerini onarmalıyız, diğer taraftan ise güvenlik kurumlarımızı demokrasiyi ve temel değerlerimizi korumada etkili olabilecek bir güce ulaştırmalıyız” dedi.

Karakolunu koruyamayan demokrasisini de

koruyamaz

ULUSLARARASI Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Koordinatörü Sedat Laçiner, kendi karakolunu korumakta zorlanan bir güvenlik gücünün demokrasiyi de koruyamayacağını söyledi. USAK Genel Koordinatörü Laçiner, terörü önlemenin sadece silâhla olmayacağını belirterek, “Terör bataklık, terörist bataklıktaki sivrisinek gibidir. Ne kadar çok sivrisinek öldürürseniz öldürün, o bataklık yenilerini üretecektir” dedi. Kapsamlı ve eş zamanlı yürütülen çok yönlü bir politika ile sorunun çözümünün mümkün olacağını vurgulayan Laçiner, istismar sahaları kapanmadan terörün kaynağının kurutulamayacağını kaydetti. Terörle mücadeleye ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulunan Sedat Laçiner, “Siz, sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda reformlar başlatır, istismar sahalarını kapatırsanız başarılı bir mücadele yürütebilirsiniz. Bu tedbirlerin yüzde 80’i, belki yüzde 90’ı silâhsız tedbirlerdir. Zira, terör bataklık, terörist bataklıktaki sivrisinek gibidir. Ne kadar çok sivrisinek öldürürseniz öldürün, o bataklık yenilerini üretecektir. O nedenle silâhlı mücadele tek başına yeterli değildir. İstismar sahaları kapanmadan terörün kaynağı kurutulamaz. Terörü önlemenin yolu kontrolsüz öldürme değildir. Zaten teröristler orduyu veya polisi öldürerek bitirmenin derdinde de değillerdir. Böyle bir şey mümkün olamaz. Korku üreterek buradan toplumu ve devleti belli politikalara zorlarlar. Bir kişiyi öldürür, onun üzerinden milyonlarca insanı korkuturlar, devleti aciz, toplumu savunmasız durumda gösterirler” diye konuştu.

“TERÖRİST İLE TOPLUMUN BAĞI KIRILMALI”

TERÖR örgütü üyelerinin en fazla olduğu dönemde sayılarının 15 bin kişi civarında, şimdi ise 5 -6 bin civarında silâhlı adam olduklarının söylendiğini aktaran Laçiner, terör yapmak için bu kadar adama dahi ihtiyaç bulunmadığını, 100 ile 500 kişiyle de terör yapılabileceğini kaydetti. Hükümetin politikalarının kitlesel yansıma bulacak türden politikalar olması gerektiğinin altını çizen Laçiner, bunun teröristler ile toplum arasındaki bağı kırmaya dönük olması gerektiğini belirtti. Sürekli olarak Batı’ya şehitler giderken on binlerce anne Doğu’da çocuklarına ağıt yakarken aklın şansının çok az olacağını anlatan Laçiner, derinleşen kin ve nefret üzerinde dünyanın en güzel demokrasisini ve en büyük kalkınmışlığını da getirseniz sonuç alınamayacağını vurguladı. “Geç olmadan silahları yavaşlatmak, azalan kurşunlar arasında aklı selime bir yer açmak gerekir.” diyen Laçiner, şöyle devam etti:

“Terör Kürtleri de, Türkleri de rehin almaktadır. Kendisine muhatap oluşturamayan Kürtler ve Türkler çaresiz bir şekilde çıkış yolu aramaktadırlar. Eğer Türkiye’de güvenlik güçleri işlerini sivil iradenin gözetim, denetim ve sevk-idaresi altında başarıyla yapabiliyor olsaydı bugün terörü önlemek ve Kürt sorununu çözmek çok daha kolay olurdu. Kendi karakolunu korumakta zorlanan bir güvenlik gücü demokrasiyi de koruyamaz. Türkiye’de bir yandan sivil-asker ilişkilerini onarmalıyız, diğer taraftan ise güvenlik kurumlarımızı demokrasiyi ve temel değerlerimizi korumada etkili olabilecek bir güce ulaştırmalıyız.”

28.06.2010


 

Sloganda öncelik değişti

Geçen yıl kamuoyuna duyurduğu ‘Güçlü Ordu Güçlü Türkiye’ sloganında kamuoyundaki tartışmalar sebebiyle bu yıl değişikliğe giden Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığının kuruluş yıldönümünde hazırladığı afişte, ‘Güçlü Türkiye Güçlü Ordu’ sloganına yer verdi. Geçen yıl ‘Güçlü Türkiye mi, güçlü ordu mu önce gelir?’ tartışması yaşanmıştı.

Sloganda öncelik değişti

GENELKURMAY Başkanlığı, geçen yıl kamuoyuna duyurduğu “Güçlü Ordu Güçlü Türkiye” sloganından vazgeçti. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın kuruluş yıl dönümünde hazırladığı afişte, “Güçlü Türkiye Güçlü Ordu” sloganına yer verdi. Genelkurmay Başkanlığı, geçen yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı sebebiyle “Güçlü Ordu-Güçlü Türkiye” afişi hazırlamıştı. Bu slogan, kamuoyunda bazı tartışmaları da beraberinde getirmişti. “Güçlü Türkiye mi, Güçlü Ordu mu önce gelir” polemiği yaşanmıştı. Genelkurmay Başkanlığı, gelen eleştiriler üzerine yeni bir düzenlemeye gitti. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2 bin 219’uncu kuruluş yılında bir afiş hazırlandı. Genelkurmay Başkanlığı’nın resmî internet sitesinde yayınlanan afişte, en dikkat çeken bölüm ise yazılan slogan oldu. Genelkurmay, “Güçlü Ordu-Güçlü Türkiye” sloganı yerine ‘Güçlü Türkiye-Güçlü Ordu’ sloganı yazmayı tercih etti.

28.06.2010


 

Türkiye ile Avrupa, birbirlerini anlamıyor

AVRUPA Parlamentosu (AP) eski Başkanı Pat Cox, Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak isteyen Türkiye ile Avrupa’yı birbirinden ayıran tek şeyin, “birbirlerini anlamayışları” olduğunu söyledi. Cox, Osmanlı’dan miras bir kültürel DNA olduğunu ve bu DNA’nın Avrupa’da da bulunduğunu vurguladı.

AB Genel Sekreterliği tarafından Antalya Dedeman Otel’de düzenlenen “Medya Mensupları İçin AB Semineri” sona erdi. 50’den fazla medya mensubunu bir araya getiren faaliyette konuşan AP’nin İrlanda asıllı eski Başkanı Pat Cox, Avrupa ile Türkiye’yi birbirinden ayıran tek şeyin “birbirlerini anlamayışları” olduğunu söyledi. Cox, “Bu etkinliği Avrupa’da yapıyor olsaydınız bir fark olmazdı. Burada kendimi herhangi bir Avrupa ülkesinde gibi hissediyorum. Görüyorum ki günlük hayatımız hakkında bile birbirimizi tanımıyoruz” diye konuştu. Pat Cox, Osmanlı’nın miras olarak bir kültürel DNA’sı olduğunu belirterek, “Bu DNA, Avrupa’da da var. Osmanlı Avrupa’da hafızalarda var. Türkiye ile ilgili, bazıları olumsuz olsa da hatıralar var. Dilde kalmış izleri var” diye konuştu. AP eski Başkanı, AB’nin Çin’e ya da ABD’ye karşı bir süper güç olmayacağını söyledi. AB’nin ikisi arasında kalıcı bir yere sahip olduğunun altını çizen Cox, bu yüzden AB’ye “BM ve IMF gibi kurumlar ile ABD gibi sistemler arasında kalmış bir sistem” diyebileceklerini ifade etti. AP eski Başkanı, “ABD’ye benzetirseniz abartırsınız, BM’ye benzetiyorsanız hafife alıyorsunuzdur” diye konuştu. İrlandalı siyasetçi, AB’nin şahsına münhasır egemen devletlerin bir araya gelip kendi mekanizmalarının bir kısmını bir karar mekanizmasında bir araya getirdikleri bi sistem ve bir barış projesi” olduğunu kaydetti.

“AB, BİR ERİME POTASI DEĞİLDİR”

SEMİNERDE gündeme gelen AB’ye üye olmanın bir kimlik değişimine sebep olacağı yönündeki korkuları yersiz bulduğunu ifade eden Avrupa Hareketi Başkanı Pat Cox, AB Anayasası’ndaki “çeşitlilikte birleşmek” ifadesine dikkat çekti. Bu açıdan ABD ile AB arasında bir kıyaslama yapan Cox, “ABD’deki sistem bir erime potasıdır. Avrupa ise çeşitlilik içeren kültürel bir mozaiktir. Bir erime potası, herkesin homojenleştiği bir yer değildir” dedi.

“KİMLİĞİNİZDEN VAZGEÇMEK ZORUNDA

DEĞİLSİNİZ”

İRLANDA AB üyesi olunca kendisini daha az İrlandalı hissetmediğini aktaran Pat Cox, şunları kaydetti: “Bu kimliğinizi kaybetmek ile ilgili değil. Ötekine saygı duymanız kendinize az saygı duymak haline gelmez. Kimliğin ne kadar güçlüyse ötekine de o kadar saygı duyarsın. Siz Türklüğünüzden vazgeçmek zorunda değilsiniz. Bu birinin kazanıp birinin kaybedeceği birşey değil. Her iki tarafın da aynı anda kazanacağı uyumlu bir oyun.”

28.06.2010


 

Halkalı saldırısında şehit sayısı 6’ya çıktı

HALKALI'DA askerî personel taşıyan servis otobüsüne yönelik bombalı saldırıda ağır yaralanan Jandarma Astsubay Mehmet Boşnak şehit oldu.

Olayın ardından Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılarak yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alınan 37 yaşındaki Boşnak’ın beyin ölümü gerçekleşmişti. Hayat destek ünitesiyle bağlantısı kesilen Boşnak’ın cenazesi Adlî Tıp Kurumuna gönderildi. Samsun’un Bafra ilçesi nüfusuna kayıtlı olan Mehmet Boşnak, evli ve 2 çocuk babasıydı. Halkalı Askerî Lojmanlardan hareket eden servis otobüsüne yönelik 22 Haziran’da düzenlenen bombalı saldırıda, jandarma astsubaylar Duran Bayram, Bekir Çelik, Uğur Ekiz ve Çağlar Bölük şehit olmuş, 17 yaşındaki askeri personel kızı Buse Sarıyağ da vefat etmişti.

28.06.2010


 

Polis lojmanlarına roket atar ile saldırı

HAKKÂRİ'NİN Yüksekova ilçesinde polis lojmanlarına taciz ateşi açıldı.

Alınan bilgiye göre, İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli personelin aileleriyle yaşadığı Esenyurt Mahallesi’ndeki lojmanlara, kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce roket atar ve uzun namlulu silâhlarla taciz ateşinde bulunuldu. Roket atarın şans eseri isabet etmediği lojmanlarda, nöbetçi personelin anında karşılık vermesi üzerine saldırganlar kaçtı. Can ve mal kaybının olmadığı olayın ardından saldırganların yakalanması için çevrede geniş çaplı operasyon başlatıldığı bildirildi.

28.06.2010


 

TSK uçakları, yiyecek paketleriyle uçacak

TÜRK Silâhlı Kuvvetlerine (TSK) ait hava araçlarında, olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere bir günlük yiyecek bulundurulacak.

‘’Türk Silâhlı Kuvvetlerinin Savaş Şartları ile Olağanüstü Durumlarda Besleme Desteği İhtiyaçlarının Karşılanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik’’ Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğe göre, TSK’ya ait hava araçlarındaki personelin olağanüstü durumlarda kullanması için araçlarda yiyecek paketi bulundurulacak. Yiyecek paketi, hava araçlarında bulunan personelin olağanüstü durumlardaki bir günlük besleme desteğini sağlayacak dayanıklı hazır gıdalardan oluşacak. Hava aracının düşmesi veya zorunlu iniş yapması gibi zaruri hallerde kullanılacak paketin içerisindeki gıda maddelerinin cinsi ve miktarı görev ve hizmet alanlarının özellikleri doğrultusunda belirlenecek.

28.06.2010


 

Kayseri’ye Gül Üniversitesi kurulacak

MECLİS, bu hafta, Diyanete 5 bin açıktan atama yapılması ile Kayseri Abdullah Gül Üniversitesinin de aralarında bulunduğu bazı vakıf üniversitelerinin kurulmasına ilişkin tasarıların yasalaşması için mesai yapacak.

TBMM Genel Kurulunda, öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilât Kanunu Tasarısı görüşülecek. Tasarıya göre, Diyanet İşleri Başkanlığına 2010 yılı içerisinde 5 bin açıktan atama yapılabilecek. Başkanın görev süresi 5 yıl olacak ve en fazla 2 kez atanabilecek.

DIŞİŞLERİ YAPILANDIRILIYOR

Dışişleri Bakanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı da Genel Kurulda görüşülecek tasarılar arasında yer alıyor. Tasarıya göre, ‘’diplomasi akademisi’’ oluşturulacak; akademi, personel eğitimi ve hizmetiçi eğitim faaliyetlerini yürütecek. Tarih, sosyoloji, halkla ilişkiler ve tanıtımla, psikoloji bölümü mezunları da meslek memuru olabilecek. Bakanlıktaki 30 yıllık fiilî hizmet süresi içerisinde bazı üst unvanları alamamış olan meslek memurları, üst unvan alma haklarını yitirecek.

YENİ VAKIF ÜNİVERSİTELERİ

Genel Kurulda, Kayseri Abdullah Gül Üniversitesinin de aralarında bulunduğu bazı vakıf üniversitelerinin kurulmasına ilişkin tasarı ele alınacak. Buna göre, Yıldırım Beyazıt, Bursa Teknik, İstanbul Medeniyet, İzmir Turgut Reis, Konya, Kayseri Abdullah Gül, Erzurum ve Uluslararası Antalya Üniversiteleri isimleriyle yeni vakıf üniversiteleri kurulacak. Bilkent Üniversitesinin adı da İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi olacak. Anonim şirket statüsünde ‘’İller Bankası Anonim Şirketi’’ (İLBANK) unvanıyla kalkınma ve yatırım bankası kurulmasına ilişkin tasarının da görüşülmesi planlanıyor. Genel Kurul, yarın 15.00-24.00, 30 Haziran Çarşamba ve 1 Temmuz Perşembe günleri 13.00-24.00, 2 Temmuz Cuma günü ise 14.00-24.00 saatleri arasında çalışacak.

28.06.2010


 

Kılıçdaroğlu: Gediktepe’ye gitmek istiyorum

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gediktepe’ye gitmek istediğini, konuyla ilgili görüşmelerin devam ettiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, Ayaş’ta düzenlenen Dut Festivali’ne katılmak üzere CHP Genel Merkezinden ayrılmadan önce gazetecilerin, dün bir gazetede yer alan, sınır karakollarını ziyaret edeceğine ilişkin haberle ilgili sorularını cevapladı. Gediktepe’ye gitme niyetinde olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ‘’Daha önce Sayın Genelkurmay Başkanı ile bir cenaze töreninde yaptığımız kısa konuşmada, Sayın Genelkurmay Başkanımız bu konuda yardımcı olacağını ifade etti. Görüşmeler devam ediyor. Gediktepe’ye gitmek istiyorum’’ diye konuştu. ‘’Yalnızca Gediktepe’ye mi gitmeyi düşünüyorsunuz?’’ sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un terör konusunda kendisine brifing de verebileceklerini ifade ettiğini belirterek, şartların uygun olması halinde brifing alıp, daha sonra da Gediktepe’ye gitmek istediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, başka bir soru üzerine de ziyarete ilişkin görüşmelerin devam ettiğini, takvimin ortak belirleneceğini kaydetti.

28.06.2010


 

Pakdil: Varlıklarını terörle besleyenler var

TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, Türkiye’de kendi mevcudiyetlerini terörle besleyen insanların bulunduğunu söyledi.

Pakdil, Aydan Nazlı tarafından Kahramanmaraş’ta Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde hazırlanan Minyatür Resim ve Tezhip Sergisi’nin açılışına katıldı. Sergiyi gezdikten sonra basın mensuplarının sorularını cevaplayan Pakdil, terörün bir kısım gruplar tarafından dünyanın her tarafından başvurdukları bir yöntem olduğunu söyledi. Türkiye’nin son 7 yılda sıçrama noktasına geldiğini anlatan Pakdil, ‘’Ülkemizin dünyada saygınlığı, itibarı gittikçe artıyor. Dünyada büyük prestij kazanmış bir Türkiye var. Türkiye’nin bu duruma gelmiş olmasını kıskananlar var içeride yapılan ve yapılmak istenen reform çalışmalarını istemeyen var. Kendi mevcudiyetlerini terörle besleyen insanlar var.’’ diye konuştu. İnsanları öldürmekle masum insanları katletmekle hiç kimsenin varabileceği bir yer olmadığının altını çizen Pakdil, ‘’Bu insanların kardeşlik hukukunu da zedeler. Bunun hiçbir anlamı yok. Dolayısıyla oturup dertlerimize çare bulmak zorundayız” dedi.

28.06.2010


 

Teröre desteğe sıkı takip

TÜRKİYE, OECD’ye taahhütleri çerçevesinde karapara aklama ve terörün finansmanıyla mücadeleye dönük kanun değişikliğine gidiyor.

Maliye Bakanlığı Malî Suçları Araştırma Kurulu, terörün finansmanıyla mücadeleye ilişkin düzenlemeleri de, OECD’nin karapara aklama ve terörün finansmanıyla mücadele birimi FATF’in direktiflerine uygun hale getiriyor. Kurulun bu amaçla hazırladığı Kanun Taslağı, ilgili kuruluşların görüşüne sunuldu. Gelen görüşlerin ardından tekrar gözden geçirilerek, son şekli verilecek olan Taslakta, terörün finansmanı yeniden tanımlanıyor. Bu tanımlama, sadece Türkiye’ye yönelik değil, diğer ülkelere yönelik terör eylemlerini de terör kapsamına alıyor ve terörün finansmanında lokal tanımlama yerine, uluslararası tanımlama geçerli kılınıyor. Taslakta terörün finansmanıyla mücadele için ‘’malların dondurulması’’ mekanizması da oluşturuluyor. Yeni mekanizmada da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının belirleyici olması öngörülüyor.

YABANCI ÜLKELER DE TALEPTE BULUNABİLECEK

Türkiye ve diğer ülkelerin terörün finansmanıyla ilgili taleplerinin ne şekilde değerlendirileceği de taslakta bir alt başlık şeklinde bulunuyor. Taslak, yabancı bir ülkenin terör finansmanıyla ilgili talebinin olması durumunda, bunun hangi mekanizma ile ve ne şekilde Türkiye’ye iletileceğini, bu talebin nasıl bir süreçte sonuçlandırılacağını da düzenliyor.

28.06.2010


 

Okullar tatile girdi, tadilatlar hız kazandı

Eğitim öğretim döneminin yaz tatiline girmesiyle birlikte okullarda tadilatlar da hız kazandı.

Ankara İl Özel İdaresi, inşaat, mekanik ve elektrik tesisat alanlarında ilk etapta Ankara’da 66 okulda tadilat gerçekleştirecek. Okulların açılma gününe kadar bitirilmesi amaçlanan ihalelerin büyük kısmını orta öğretim kurumları oluşturuyor. Bu yılki yatırım ve hizmetler programları bütçesinde en büyük payın ayrıldığı eğitim alanında Ankara İl Özel İdaresi, kolları sıvadı. Üst yapı için toplam 102 milyon TL’lik bütçe ayıran İl Özel İdare bunun 34 milyon TL’sini eğitime ayırmıştı. Daha çok ihtiyaç görülen yerlerde okul yapımına ağırlık verecek olan Ankara İl Özel İdare, ayıca okul tadilatlarına da önemli bir pay ayırdı. İl Özel İdare yetkilileri, eğitim dönemi öncesi okulların ihtiyaçlarının tesbit edildiğini ve buna göre ihaleye çıkıldığını kaydederek, ilköğretim okullarında da ihtiyacı olan okulların tadilatlarının yapılması için ihaleye çıkılacağını söyledi.

28.06.2010


 

Kur’ân kursu öğreticileri kadro istiyor

MARDİN'DE fahri olarak Kur’ân kursu öğreticiliği yapan 4 yıllık ilahiyat ön lisans mezunu bayan öğreticiler, kadroya alınmak istiyor.

Yıllardır Kur’an kurslarında bayan öğreticilik yapan Sümeyra Tepre ve Zübeyde Bekin, 4 yıllık ilahiyat mezunu olduklarını belirterek, Kur’ân kurslarında yüzlerce talebe yetiştirdiklerini söyledi. Her an kadroya alınmanın ümidi ve işten çıkarılmanın korkusu ile stres yaşadıklarını belirten Sümeyra Tepre, Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan son düzeltmelerde son 5 yıl içerisinde sadece 6 ay vekil imamlık yapanların kadroya alınacağı müjdesi verildiğini, kendileri ile ilgili hiçbir gelişmeden bahsedilmediğini söyledi. Kendileri gibi yüzlerce Kur’ân kursu öğreticisinin devletten kadro beklediğini hatırlatan Tepre, “Fahri imamlara verilen hakların bize de verilmesini istiyoruz. Kur’ân kursu hocalarının da 4B veya 4C statüsüne göre sözleşmeli olarak kadroya alınmasını istiyoruz” dedi.

28.06.2010


 

Fabrika gibi cezaevi

KONYA Açık Ceza İnfaz Kurumundaki marangoz, mobilya, demir doğrama atölyelerinde çalışan mahkûmlar, ceza aldıkları mahkeme salonları ile kendilerine ceza veren hakimlerin odalarını düzenliyor, adliyenin tefrişat çalışmalarını büyük bir ustalıkla yapıyor.

Konya Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürü İsmail Olcar, yaptığı açıklamada, cezaevinde 210 hükümlünün kaldığını, her hükümlünün ilk geldiğinde sağlık kontrolünden geçirildiğini söyledi. Hükümlülerin engellerine ve eğitim durumlarına göre değişik meslek gruplarında kurslara tabi tutulduğunu belirten Olcar, ‘’Cezaevinde marangoz, mobilya, demir doğrama atölyeleri ile temizlik iş kolları bulunuyor. Biz hükümlülerin hangi meslek grubunda becerisi olduğuna bakıyoruz. Daha sonra ilgili yerlere yönlendiriyoruz. Usta öğreticiler, mahkûmlara işi öğretiyor, destek oluyor’’ dedi. Çalışan hükümlülere kısa vadeli İş Kolu Sigortası yapıldığını, hükümlülerin ilk 6 ayda stajyer, daha sonra çırak, kalfa ve usta olduğunu dile getiren Olcar, hükümlünün işi öğrenme durumuna göre ücretlendirildiğini, ayrıca yıl sonunda net karın yüzde 25’i kadarının çalışan personel ve hükümlülere paylaştırıldığını ifade etti.

28.06.2010


 

Cep telefonlarında risk grubu uyarısı

AKDENİZ Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Necati Dedeoğlu, “Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler cep telefonundan daha fazla etkileniyor.

Bu sebeple bu riskli grup, cep telefonlarından mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Cep telefonları ile ne kadar az konuşursak o kadar az etkileniriz.” dedi.

Prof. Dr. Necati Dedeoğlu başkanlığında, üniversite öğrencileri tarafından ilköğretim öğrencilerine yönelik yapılan bir anket çalışmasında, 7 ve 8’inci sınıflarında okuyan çocukların yüzde 34’ünün cep telefonu kullandığı ortay çıktı. Antalya’nın Pınarlı bölgesindeki ilköğretim okullarında yapılan anket çalışmasında, öğrenci ve öğretmenlere, cep telefonu kullanımı, telefonun zararının bilinip bilinmediği ve alınması gereken tedbirlere ilişkin soruların yöneltildi. Anket sonuçlarına göre, 13 ve 14 yaşlarındaki ilköğretim 7 ve 8’inci sınıf öğrencilerinin hepsi kendisine cep telefonu alınmasını istiyor, yüzde 34’ü ise kullanıyor. Cep telefonu olan çocukların yüzde 50’sinin ailesinde bir veya iki, yüzde 40’ının ailesinde ise 3 veya 4 cep telefonu bulunuyor. Çocukların yüzde 70’i cep telefonlarının zararlarını biliyor. Çocukların yüzde 34’ü cep telefonu ile günde 11 dakikadan fazla konuşuyor. Yüzde 85’i telefonlarını pantolon ceplerinde taşırken, yüzde 68’i gece telefonu kapatmıyor, yastık altında açık olarak saklıyor.

Yüzde 90’ı cep telefonu kullanan öğretmenlere, ‘Çocukların cep telefonu ile konuşmasında sakınca var mı?’ diye sorulduğunda ise, yüzde 95’i ‘evet’ cevabını verdi. Öğretmenlere ‘Çocuğunuzda cep telefonu var mı?’ diye sorulduğunda da, yüzde 25’i çocuğunda cep telefonu bulunduğunu bildirdi.

Öğretmenlerin yüzde 61’i ‘Öğrencilere cep telefonu hakkında eğitim veriyor musunuz?’ sorusuna ‘evet’ cevabını verirken, bu eğitimi veren öğretmenlerin büyük bölümü kadın öğretmenlerden oluştu.

CEPTEN KULAKLIKLA KONUŞULMASI DAHA İYİ

İNSANLARIN cep telefonları konusunda fazla bilgi sahibi olmadıklarına işaret eden Dedeoğlu, bu sebeple karaciğer, akciğer, kalp, her türlü kanser hastalıklarını cep telefonları ve baz istasyonlarına bağlayanlar olduğunu söyledi. Dedeoğlu, şirketlerin, kimseden izin alınmadan, bilgi vermeden baz istasyonlarını insanların yoğun yaşadığı yerlere kurduğunu belirterek, şunları söyledi: ‘’Baz istasyonları cep telefonlarına göre daha az elektromanyetik dalga yayarlar ama sürekli yayar. Çocuklar, yaşlılar, hastalar ve hamileler cep telefonundan daha fazla etkileniyor. Bu nedenle bu riskli grup, cep telefonlarından mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Cep telefonları ile ne kadar az konuşursak o kadar az etkileniriz. Cep telefonları ile kulaklıkla konuşulmalı, gece kapatılmalı, belde taşınmamalı, telefon ilk açıldığında kulaktan uzak tutulmalıdır.’’

28.06.2010


 

Sınav sistemi dershanelere yarıyor

YÜKSEKÖĞRETİME Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sisteminin de her yıl milyonlarca gencin ve ailesinin stres kaynağı olmaya devam ettiğini söyleyen Demokrat Eğitimciler Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Mine Kıvrak, “LYS ve YGS formülü de eğitimin temel sorunlarını çözüme ulaştırmada, sistem anarşisini ve çarpıklığını giderme de yetersiz kalmıştır” dedi.

Yeni sınav sisteminin de gençleri bir yarış havasına sokmaktan ve ‘yarış atı’ görünümünden kurtaramadığını kaydeden Kıvrak, “Üniversite sınav sistemiyle birlikte, test tekniğinde de değişikliğe gidilmesi gerekiyordu. YGS ve LYS sınav sisteminde de ‘evet’ ve ‘hayır’a yer var, ‘gri tonlara’ ‘belki’ ve ‘olabilir’ gibi kavramlara yer olmadığı için gerici ve sakıncalı buluyoruz” dedi. Eski üniversite giriş sınav sisteminin, öğrencileri gece, gündüz, hafta sonları dershane kapılarında perişan hale getirdiğini, yeni sınav sisteminin de dershanelere hizmet ettiğini vurgulayan Mine Kıvrak, dershanelerin ezberciliği teşvik eden, bilgi, kültür ve donanım yerine sınavları geçme taktiklerini öğreten, sorun çözme, düşünme, düşündüğünü ifade etme ve hayata geçirme yerine ABC… şıklarından birini işaretleten reaktif bir bakış açısı öğrettiğini söyledi.

AHMET TERZİ

28.06.2010


 

Ateş savaşçılarına yükselme eğitimi

MARMARA Belediyeler Birliği tarafından organize edilen ‘İtfaiye Personeli Görevde Yükselme Eğitimi’ başladı.

Program kapsamında, itfaiye yönetmeliğinde öngörülen eğitimlerin yanı sıra kişisel gelişim seminerleri de veriliyor. Programa, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görevli 583 itfaiye personeli katılıyor. Marmara Belediyeler Birliği tarafından İSKİ İkitelli Sosyal Tesisleri’nde yapılan eğitimlerde, uzman eğitmenler ve akademisyenler tarafından veriliyor. 8 Temmuz 2010 Perşembe günü Marmara Üniversitesi’nde Görevde Yükselme Sınavı yapılacak. Sınavın ardından, itfaiye erleri, itfaiye çavuşluğuna; itfaiye çavuşları ise itfaiye amirliğine yükselecek.

28.06.2010


 

Hırsızlar 35 dairenin elektrik kablolarını çaldı

SAMSUN'DA inşaat halindeki siteye giren hırsızlar, 35 dairenin elektrik tesisatını sökerek çaldı.

Hırsızları kaçarken fark eden inşaat bekçisi ise şüphelilerin kendisine silâh çektiğini iddia etti. Canik ilçesi Hasköy Mahallesi Cengiz Topel Caddesi’nde bulunan inşaat halinde bir siteye giren hırsızların yakalanması için soruşturma başlatıldı.

28.06.2010


 

Hayır sahiplerinden Kur'ân-ı Kerim kampanyası

ERZURUM ve Çorum NT Mağazaları maddî durumu iyi olmayan Kur’ân Kursu öğrencilerine hayırsever müşterilerinin desteği ile ücretsiz Kur’ân-ı Kerim dağıtmaya başladı.

NT Mağazası, Erzurum Müftülüğü’nce düzenlenen Yaz Kur’ân Kursları’na giden ve ekonomik durumu iyli olmadığı için Kur’ân alamayan öğrencilere Diyanet İşleri Başkanlığı onaylı orta boy Kur’ân-ı Kerim dağıtıyor. Geçen hafta içerisinde 500 öğrenciye Kur’ân-ı Kerim dağıttıklarını belirten Mağaza Müdürü İsmail Öksüz, okulların açılacağı güne kadar Kur’an dağıtacaklarını ifade etti. Hedeflerinin yeni eğitim ve öğretim dönemi başına kadar 3 bin tane Kur’ân-ı Kerim dağıtmak olduğunu ifade eden Öksüz, söz konusu kampanyaya hayırsever müşterilerinin sponsor ve destek olduğunu kaydetti. NT Mağazaları Çorum Şube Müdürü Selman Erkoç da çocuklara ve gençlere ilk etapta 150 Kur’ân-ı Kerim hediye edeceklerini belirterek, bu rakamın hayırseverlerin yapacağı bağışlarla yükselebileceğini söyledi. İl Müftülüğü ile iş birliği içinde hareket ettiklerini dile getiren Erkoç, sağlanacak destekler ile il merkezi ve ilçelerinde 5 bin adet Kur’ân-ı Kerim dağıtmayı hedeflediklerini açıkladı. Erkoç, “Kampanyaya destek vermek isteyen hayırseverler, Kur’ân-ı Kerim alarak bağışta bulunabilirler” şeklinde konuştu.

28.06.2010


 

Fıkraları aratmayan tüketici şikâyetleri

BUZDOLABINI mumla aydınlatmayı deneyenler mi, bulaşık makinesinde sebze yıkayanlar mı, elektriksiz ütü yapanlar mı dersiniz? Bunlar tüketicilerden bayilere şikâyetlerden bir kısmı.

Sanal âleme yansıyan tüketici başvuruları fıkraları aratmıyor. www.sikayetvar.com adlı sitede kendine yer edinen şikâyetler hem şaşırtıyor hem de kahkahalara boğuyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki tüketici toplantısına katılan bir kişi, buzdolaplarının sebzeliklerinin daha büyük olmasını öneriyor. Talebin sebebi sorulduğunda “Yaz ayları çok sıcak geçiyor. Ayakkabılarımızı içine koyup soğutuyoruz. Sebzelikler büyük olursa daha çok ayakkabı soğutabiliriz.” cevabını veriyor. Bayiler saçma bir o kadar da müşterileri tarafından ciddî görülen tekliflerle karşı karşıya kalabiliyor. Öyle ki buzdolabının ışığını yetersiz görüp mumla aydınlatmaya çalışan tüketiciler bile var. Bunu yapan müşteri mum, buzdolabının tavanını yakınca üründen şikâyetçi olmayı da ihmal etmiyor. Servis elemanları, ülke genelinden kendilerine gelen şikâyetleri yerinde görmek için gittikleri evlerde müşterilerin ıspanak, lahana gibi yıkanması kolay olmayan sebzeleri bulaşık makinesinde yıkadıklarına şahit oluyor. Hatta salça yapmak için domatesleri makinede yumuşatanlar olduğunu görünce şaşkınlığa uğruyor. Sebzelerdeki kumun su çıkış borularını tıkadığı ya da makinenin içinde kalarak bulaşıkları çizdiği bunun da arızaya yol açtığı ortaya çıkıyor. Komiklikler bunlarla kalmıyor. İstanbullu bir müşteri, su ısıtıcısının (kettle) eridiği şikâyetiyle servise başvuruyor. Servis çalışanlarıyla girdiği diyaloglar sonucu müşterinin ısıtıcının elekttrikle çalıştığından bihaber olduğu anlaşılıyor. Hatta kettleı ocağının üstüne koyarak ısıtmaya çalıştığı ortaya çıkıyor. Bundan daha vahimi müşteri ocaktaki ateşin erittiği ısıtıcının yenisi ile değiştirilmesinde de ısrarcı oluyor.

“AYAK PEDALINA BASIYORUM,

BİLGİSAYARIMDAN SES GELMİYOR”

GEREK bayileri gerekse sanal âleme girip de muhtevaları okuyanları güldüren şikâyetlerin bazıları da şöyle: “Minder keyfi: Erzincan’da aşırı sıcaklardan bunalan bir ev hanımı raflarını çıkardığı buzdolabının içine minder koyarak oturuyor. Kapısı açık kalan buzdolabının kompresörü bozulunca ‘iyi soğutmuyor’ diyerek ürününden şikâyetçi oluyor.

Ayak pedalı: ‘Yeni aldığım bilgisayar çalışmıyor.’ diye Dell firmasını arayan kadın sürekli ‘Ayak pedalına basıyorum basıyorum makineden hiç ses gelmiyor.’ diyor. Çok geçmeden ayak pedalı’nın fare olduğu anlaşılıyor.

Yazıcı: Bir IBM müşterisi dokümanı yazıcıya aktaramamaktan yakınıyor. ‘Bilgisayar yazıcıyı görüyor mu?’ sorusuna ‘Ekranı yazıcıya doğru çevirdim, ama hâlâ görmüyor.’ karşılığını veriyor.

Bilgisayar ve faks: Dell şirketinin bir müşterisi bilgisayarının faks çekememesinden şikâyetçi oluyor. 40 dakikalık telefon görüşmesi sonucunda adamın kâğıdı monitöre dayayıp ‘Gönder’ tuşuna bastığı ortaya çıkıyor. “

Valilikler ve kaymakamlıklar bünyesinde oluşturulan Tüketici Hakem Heyeti’ne de fıkraları aratmayacak başvurular gelebiliyor. Meselâ bir vatandaş PTT’ye gittiğini ancak, fotokopi cihazı arızalı olduğu için dışarıdan fotokopi çekip getirilmesinin istendiğini belirtiyor. Ayrıca 35 kuruşluk fotokopi ücretinin söz konusu kurumdan tahsil edilerek tarafına ödenmesini istiyor.

28.06.2010


 

Halk otobüslerinde ‘tıka basa’ dönemi bitiyor

ÖZELLİKLE belediye ve halk otobüslerinde son dönemde ortaya çıkan tıka basa dolu ulaşım ayıbına kişi başına 60 TL’lik neşter.

Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı bir ulaşım ayıbına da düzenleme getiriyor. Yasalaşan tasarı, yolcu ve yük taşımacılığına yönelik cezaları da yeniden düzenliyor. Buna göre, taşıma sınırı üzerinde yolcu alanlara, taşıdığı fazla yolcu başına 60 lira ceza getiriyor. İstanbul gibi büyükşehirlerde toplu ulaşımdaki belediye ve özellikle de halk otobüslerinde çok fazla görülen utanç manzarasına da böylece yasal bir neşter vurulmuş oluyor. Tıka basa dolu halk otobüsü manzaralarının artık halk otobüsü işletmecilerine maliyeti oldukça tuzlu olacak. Yasal sınırından fazla yolcu alan otobüsler, böylece aldığı her fazla yolcu için 60 TL ödeyecek. Ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokacak tarzda yükleme yapanlara, 125 TL ceza uygulanacak. Tehlikeli ve zararlı maddeleri izin almadan taşıyanlara, 250 TL, yükleri azamî dingil ağırlıkları aşılacak şekilde yükleyenlere, gabari dışı yük yükleyenlere, taşınan yük üzerine veya araç dışına yolcu bindirenlere 500 TL, gabari dışı yük gönderenlere 1000 TL ceza verilecek.

28.06.2010


 

Barış için dünyanın en uzun resmini yaptılar

TRABZON’DA yerli ve yabancı sanatçılardan oluşan bir grup, dünya barışına dikkat çekmek amacıyla 7 bin metrelik dünyanın en uzun resmini yaptılar.

Bin 500 kilo boya kullanılan resim, noter gözetiminde Guinnes yetkililerine gönderilecek. Trabzon Femin-Art Kadın Sanatçılar Derneği’nce düzenlenen 3. Uluslararası Resim Festivali kapsamında gerçekleştirilen rekor denemesine Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, İl Emniyet Müdürü Feridun Boz’un yanı sıra Türkiye, Yunanistan, Gürcistan, Azerbeycan, Almanya, Kazakistan, Özbekistan, Rusya ve İran’dan festivale katılan 45 san'atçının ile Trabzonsporlu futbolcular ile 2 bin civarında vatandaş katıldı. Karadeniz Sahil Yolu’nun Beşerli ve Ayasofya mahalleri arasında trafiğe kapatılan kesiminde yapılan resim çalışmasında, 7 bin metre bez ile bin 500 kilo boya kullanıldı. Yol üzerine serilen 7 bin metrelik bez üzerinde san'atçılar ve vatandaşlar insan, doğa, deniz ve hayvan figürlerinin yer aldığı barış temalı resimler çizdi. Trabzon Femin-Art Kadın Sanatçılar Derneği Başkanı Şükran Üst, yapılacak resmin bir bölümünü İstanbul’da boğaz köprüsüne asarak, dünyaya barışı haykırmayı hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

28.06.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.