Dünya

PAPALIKTAN DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Papalık Dinlerarası Diyalog Kurulu her yıl Ramazan ayının sonlarına doğru Müslümanlara hitaben yayınladığı mesajını bu kez, şiddetle mücadele konusuna ayırdı. Kardinal Jean-Louis Tauran imzalı mesaj “Farklı dinlerin inananları arasındaki şiddete karşı mücadele”yi ele aldı.

ALLAH ORUCUNUZU KABUL ETSİN Papalık Dinlerarası Diyalog Kurulu mesajında Müslümanlara “Bu ay boyunca sizler duâ etmek, oruç tutmak, ihtiyaç sahiplerine yardım, akrabalık ve dostluk bağlarını güçlendirme gayretinde oldunuz. Allah bu çabalarınızı karşılıksız bırakmayacaktır” diye seslenildi. Papalıktan şiddete karşı birlik çağrısı PAPALIK Dinlerarası Diyalog Kurulu (PDDK) Başkanı Kardinal Jean-Louis Tauran’ın imzasıyla “Hristiyanlar ve Müslümanlar: Farklı dinlerin inananları arasındaki şiddetin üstesinden gelmek için beraberce mücadele” başlığıyla yayımlanan 6 paragraflık mesajda, söz konusu şiddetin “en azından dünyanın belirli bölgelerinde maalesef son derece aktüel” olduğu ifade edildi. Müslümanlara “Bu ay boyunca sizler dua etmek, oruç tutmak, ihtiyaç sahiplerine yardım, akrabalık ve dostluk bağlarını güçlendirme gayretinde oldunuz. Allah bu çabalarınızı karşılıksız bırakmayacaktır” diye seslenilen mesajda, farklı dinlerin müntesipleri arasındaki şiddetin, PDDK ve Mısır’daki Ezher Üniversitesi’nin birlikte oluşturdukları Karma Diyalog Komitesi tarafından 23-24 Şubat 2010’da Kahire’de yapılan toplantıyla da ele alındığı hatırlatıldı. Kahire’deki toplantının sonuç bildirgesine yansıyan kimi hususların Müslümanlarla paylaşmak istendiğine değinilen mesajda, şu ifadelere yer verildi: “Farklı dinlerin bağlıları arasındaki şiddetin sebepleri arasında, siyasî ya da başka amaçlar uğruna dinin manipülasyonunu, etnik ya da dinsel kimliğe dayalı ayrımcılığı; toplumsal bölünmüşlük ve gerilimleri sayabiliriz. Cehalet, yoksulluk ve az gelişmişlik, sadece dinî topluluklar arasında değil, cemaatlerin kendi içinde de doğrudan ya da dolaylı biçimde şiddeti besleyen unsurlar arasındadır. Bu tür durumlara bütün toplum yararına çare bulunması için sivil ve dini otoritelerin katkılarını sunmalarını diliyoruz. Sivil otoriteler, şiddetin faillerine ve teşvikçilerine karşı, hukukun üstünlüğünü sağlayarak gerçek adaleti temin etmelidirler.”

DİYALOG VE UZLAŞININ ÖNEMİ

Kahire’deki toplantıda farklı dinlerin bağlıları arasındaki şiddet olaylarını önleme amacıyla sıralanan “önemli tavsiyeler” ise PDDK mesajında şu cümlelerle özetlendi: “Barış içinde ve verimli biçimde bir arada yaşayabilmek için yüreklerimizi karşılıklı affa ve uzlaşıya açmak; diyalog kültürünün temeli olarak, hem aramızda ortak olan hem de bizleri farklı kılan noktaları kabullenmek; etnik ve dinsel kimliğe dayalı hiçbir ayrımcılık yapmaksızın her insanın hak ve onuruna saygı göstermek; herkes arasında temel eşitliği sağlayacak adil yasalar çıkmasını temin etmek; ev, okul, kilise ve camilerde eğitimin çeşitli alanlarında saygı, diyalog ve kardeşlik formasyonunu kazandırmak. Farklı dinlerin inananları arasındaki şiddeti göğüslememiz, çeşitli dinî topluluklar arasında barış ve uyumu özendirmemiz, ancak bu sayede mümkün olacaktır.”

Mesajda, “Dinî liderlerin öğretileri ve okul kitaplarındaki metinler, gençlerin eğitim ve terbiyesinde belirleyici bir role sahip olması dolayısıyla dinleri tarafsız biçimde anlatmaya özen göstermelidir” ibaresi de yer aldı. Kardinal Tauran’nın, PDDK adına yayımladığı mesajı, “Bu değerlendirmeler ve de bunların Hristiyan dostlarınızla konuşmalarınız sırasında oluşacak yankılarının, giderek daha saygılı ve sakin bir diyaloğa katkı sağlamasını umuyorum” biçiminde bir dilekle noktalaması da dikkati çekti.

MESAJLARIN TARİHÇESİ

Vatikan nezdindeki kurumlardan biri olan PDDK, her yıl Ramazan ayının sonuna doğru Müslümanlara hitaben bir mesaj yayımlamayı 40 yılı aşkın süredir gelenekselleştirmiş bulunuyor. Bu mesajlar, bir bayram kutlamasından ziyade, her yıl belirli konularda Roma Katolik Kilisesinin görüşlerini Müslümanlara aktarmaya yönelik araç olarak kullanılıyor. Ramazanın sonuna doğru her yıl Müslümanlara hitaben uzun bir mesaj kaleme alan PDDK’nın, Kurban Bayramı’nda asla mesaj yayımlamaması da söz konusu geleneğin “farklı bir dinin bağlılarına bayram münasebetiyle kutlama” dışında anlamlar içerdiğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Vatikan’ın Ramazan ayı sonuna doğru Müslümanlara seslenme adı altında PDDK aracılığıyla yayımladığı mesajların özellikle son yıllarda, terörizm ve dinî şiddet gibi temalara odaklanmış olması dikkati çekiyor.

04.09.2010

Avusturya başbakanı Faymann iftar verdi

Avusturya Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) lideri Werner Faymann, aralarında Türklerin de bulunduğu ülkedeki Müslüman toplumun ileri gelenlerine başbakanlık binasında iftar verdi.

Müslüman toplumu ileri gelenlerine verilen iftar yemeğine ülkedeki Katolik, Protestan, Rum Ortodoks, Süryani ve Ermeni kiliselerinin temsilcileri de hazır bulundu. Başbakan Faymann konuklarına hitaben yaptığı konuşmada, başbakan olarak Müslüman toplumuna ikinci kez iftar yemeği vermekten büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, “görevi süresince bu geleneği sürdüreceğini” söyledi. Avusturya’da yasal olarak tanınan Müslüman, Katolik, Protestan ve Ortodoks dinî cemaatlerin birbirleriyle diyalog ve barış içinde yaşadıklarını ifade eden Faymann, yurtdışı gezilerinde AB üyesi ülkelerin “bu örnek birlikteliği imrenerek izlediğini belirlediğini” belirtti. İsim vermeden, ülkedeki aşırı sağcı Özgürlükçüler Partisi’ni ( FPÖ) ima ederek, “bazı aşırı grupların bu güzel birlikteliği bozmaya çalıştıklarını” ifade eden Faymann, “aramızdaki diyaloğu ve barışçı birlikteliği bozmaya çalışanlara karşı tüm gücümüzle direneceğiz” dedi. Konuşmasında, Orta Doğu başta olmak üzere dünyanın değişik bölgelerindeki çatışmalara dikkat çeken başbakan Faymann, “Avusturya’da değişik dinî cemaatlerin birbirleriyle çatışmadan barış içinde yaşadıklarına, bu akşamki iftar buluşmasının da güzel bir delil olduğunu” kaydetti. Başbakanlık binasında verilen bu yılki iftar yemeğinde, basın mensuplarının görüntü almasına izin verilmedi.

04.09.2010

Her geçen gün rekor kırıyorlar

ŞİLİ'DE 29 gün önceki maden kazasının ardından hayatta kalmayı başaran 33 madenci aynı zamanda toprak altında en uzun yaşama rekoru kırdı.

Madencilere ulaşma çabası sürerken, yetkililer, yakınlarıyla bağlantı kuran ailelerden toprağın 700 metre altında kalan madencileri sıkıntıya sokabilecek türden mesaj göndermemelerini istedi. Daha önce bu tür kazaların ardından toprak altında en uzun kalanların listesi ise şöyle:

25 gün: 3 Çinli madenci, su basan bir madende 25 gün toprak altında kalmış, 13 Temmuz 2009’da kurtarılmıştı. Kaza sonrası 13 arkadaşını kaybeden 3 madenci, bir sığınak bulmuş, kayadan sızan suyu içmiş ve kömür parçaları yiyerek hayatta kalmıştı.

14 gün: Avustralya’daki Beaconsfield’de bulunan bir altın madeninde, yerin 1 kilometre kadar altında 14 gün geçiren 2 madenci 9 Mayıs 2006’da sağ salim kurtulmuştu. Kaza sırasında madenciler, kendilerini düşen ka- yalardan koruyan metalden bir sığınakta bulunuyordu. 5 gün madenin kaya duvarından akan sudan içen madencilere bir boru yardımıyla su ve yiyecek gönderilmişti.

8 gün: Çin’in kuzeydoğusundaki Wanjialing’de bir madeni su basmış, 115 madenci 8 gün sonra, 5 Nisan 2010’da sağ salim kurtarılmıştı.

5 gün: Polonyalı bir madenci Halemba’daki madendeki göçük dolayısıyla 5 gün toprak altında kalmış, 22 Şubat 2006’da kurtarılmıştı.

5 gün: Çin’de bir madende mahsur kalan 8 Çinli, idrarlarını içip kömür tozu yiyerek hayatta kalmış, 5 Ağustos 2008’de de kurtarılmıştı.

04.09.2010

Dubai’de her yıl bin kişi Müslüman oluyor

BİRLEŞİK Arap Emirlikleri’nin ticarî merkezi Dubai’de, 1996-2010 yılları arasında çoğunluğu Ramazan aylarında olmak üzere 14 bine yakın kişi Müslüman oldu.

İslâmî işler departmanı başı Hüda El Kaabi, son 14 yılda 72 milletten 13 bin 946 kişinin İslâmiyet’i seçtiğini ve bu rakama 2005-2009 arasında Müslüman olan 10 bin 405 kişinin dahil olduğunu söyledi. İstatistiklere göre, bu yılın ilk yarısında çoğunluğu Çin, Hindistan, Rusya ve Filipinler’den olmak üzere 1373 kişi Müslüman oldu. Bu rakamın 1098’inin bayan, 275’inin ise erkek olduğu belirtildi. 2009’da İslâmiyeti seçenlerin sayısının 3 bin 43’e ulaştığı ve çoğunluğunun da bayanlardan oluştuğu kaydedildi.

04.09.2010

Danimarka’da cami projesine yeşil ışık

DANİMARKA uzun süreden beri yapılması planlanan ve en son yaşanan karikatür kriziyle rafa kaldırılan minareli cami projesini sonunda onayladı.

Başkent Kopenhag’ın Amager semtinde yapılacak olan cami için yapılan belediye yönetimi toplantısında cami projesi büyük farkla onaylandı. Yapılan oylamada camii inşaat 3 belediye yetkilisinin ‘hayır’ oyuna karşılık 45 ‘evet’ oyuyla kabul edildi. Caminin Avrupa’nın en modern ibadet mekanlarından biri olacağı belirtiliyor.

04.09.2010

UAEK: İsrail, nükleer tesislerini denetime açsın

ULUSLARARASI Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Yukiya Amano, İsrail’e, Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) taraf olması çağrısında bulundu.

Amano, yönetim kurulu üyesi ülkelerin heyet başkanlarına gönderdiği raporunda, İsrail’e iki hafta önce resmî bir ziyarette bulunarak İsrail yönetimiyle görüştüğünü, UAEK üyesi ülkelerin, İsrail’in nükleer kapasitesinden endişe duyduklarını anlattığını ve nükleer tesislerini UAEK’nın denetimine açmasını istediğini bildirdi.

04.09.2010

Sarrazin ihraç ediliyor

MÜSLÜMAN göçmenleri eleştiren kitabıyla gündeme gelen Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyesi Thilo Sarrazin için, Sosyal Demokrat Parti (SPD) Charlottenburg-Wilmersdorf ilçe teşkilâtı da partiden ihraç sürecini başlatma kararı aldı.

SPD Charlotenburg-Wilmersdorf ilçe teşkilâtı sözcüsü Daniela Augenstein, yapılan toplantıda Sarrazin’in partiden ihraç edilmesi sürecinin başlatılması kararının alındığını ancak Sarrazin’in parti içinde görevi olmadığı için daha önce konuşulan hızlandırılmış bir ihraç süreci için bir sebep bulunmadığını belirtti. Charlottenburg-Wilmersdorf ilçe teşkilâtı ve Berlin eyalet teşkilatının, Sarrazin’in partiden ihracını isteyen SPD Genel Merkezi ile birlikte normal bir ihraç sürecini işletecekleri, bunun da bir kaç ay sürebileceği ifade ediliyor.

04.09.2010

Göçmenler giderse Almanya biter

ALMANYA'NIN Kuzey Ren Vestfalya eyaleti (KRV) eski içişleri Bakanı ve hukukçu Burkhard Hirsch (80), göçmenler Almanya’yı terk etse, bunun eksikliğinin ülkede derinden hissedileceğini söyledi.

Hirsch, Hamburger Morgenpost gazetesine açıklamasında, “Eğer yarın göçmenler Almanya’yı terk etse, Frankfurt havaalanından hiç uçak kalkmaz. Alman ligi kapısına kilit vurur. Soruyorum bu ülkede asıl Alman kim?” dedi. Burkhard Hirsch, bir firmada şef olsaydı, Müslümanlar’a karşı eleştirel sözleriyle gündeme gelen Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin de yanında çalışsaydı, Sarrazin’in görevine hemen son vereceğini söyledi. Hirsch, “Tabii ki Sarrazin, düşünce özgürlüğü ilkesi kapsamında düşüncelerini ifade edebilir. Ancak bazı şeyleri genetik yapı ile açıklamasının düşünce özgürlüğüyle bir alakası yok. Her firmanın, kuruluşun kamuoyunda bir güven sorumluluğu var. Bu karakterdeki bir insanın Merkez Bankası Yönetim Kurulu’nda yer alması beni çok şaşırtıyor” dedi.

04.09.2010

Yağmacı askerler mahkemede

Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusunun düzenlediği saldırının ardından gemide yağmalama yaptıkları gerekçesiyle biri subay 3 İsrailli asker mahkemeye sevk edildi

GAZZE'YE yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail ordusunun düzenlediği saldırının ardından gemide yağmalama yaptıkları gerekçesiyle biri subay 3 İsrailli asker mahkemeye sevk ediliyor. İsrail medyasında yer alan haberlerde, İsrail Askeri Savcılığının, gemideki yardım gönüllülerine ait bir dizüstü bilgisayar, 2 kamera ve bir pusulayı çaldığını itiraf eden bir asker hakkında dava açtığı, biri subay 2 asker hakkında da önümüzdeki günlerde dâvâ açmaya hazırlandığı belirtildi. Haberlerde, olaya karışan askerler hakkında, ‘’yağmalama’’, ‘’hırsızlık’’, ‘’çalıntı malların ticaretini yapmak’’ ve ‘’askere yakışmayan davranış içinde olmak’’ suçlamalarından dâvâ açılmasının beklendiği kaydedildi. İsrail ordu yetkililerinin yaptıkları soruşturma, Gazze’ye yardım filosundaki gemilerden çalınan bilgisayarların ordu içinde ticaretinin yapıldığını da gösterdi. Olaya, İsrail’in Aşdod limanında demirli Mavi Marmara’ya yetkisiz kişilerin çıkmasını önlemekle görevli subayların da karıştığını belirleyen askeri yetkililere göre, şüpheli olarak yakalanan askerler çalıntı malları bu subaylardan aldı. İsrail medyasında yer alan haberlerde, bir İsrail ordu yetkilisinin ‘’Olaya karışan askerlerin davranışı utanç verici ve adalete teslim edilmeleri gerekir’’ şeklindeki açıklamasına yer verilirken, başka bir İsrailli askeri yetkili de olay hakkında, ‘’İsrail ordusunun son zamanlarda gördüğü en utanç verici olaylardan biri’’ yorumunda bulundu.

04.09.2010

Filistinli gruplar silâhlı mücadele için birleşti

Aralarında Hamas’ın silâhlı kanadının da yer aldığı 13 silâhlı Filistinli grup, İsrail’e yönelik operasyonlar için bir koordinasyon mekanizması kurduklarını açıkladı.

Silâhlı grupların amacı ne? ARALARINDA Hamas’ın silâhlı kanadının da yer aldığı 13 silahlı Filistinli grup, İsrail’e yönelik operasyonlar için bir koordinasyon mekanizması kurduğunu açıkladı. 13 grup adına Gazze’de açıklamalarda bulunan İzzeddin El Kassam Tugayları sözcüsü Ebu Obeyda, ‘’Düşman İsrail’e yönelik operasyonlarımız için bir koordinasyon merkezi kurmaya karar verdik’’ dedi. Gazze’den Tel Aviv’e roket fırlatma ihtimaline ilişkin bir soru üzerine de sözcü, ‘’Siyonist düşmanı her yerde ve her an vurmaya yemin ederim’’ cevabını verdi ve Filistin Yönetimi’ni de Batı Şeria’da Hamas sempatizanlarını gözaltına almaya son vermeye çağırdı. Sözcü, Batı Şeria’nın kuzeyinde bir İsrail aracına yönelik saldırı düzenlediklerini de ileri sürdü, ancak bu bilgi İsrail ordusu tarafından yalanlandı. İsrail ile Filistin arasında 20 aydır kesik olan doğrudan görüşmelerin yeniden başlamasının arifesinde 4 İsrailli kurşunlanarak öldürülmüş, 2’si de yaralanmıştı. Saldırılar, İsrail karşıtı saldırılarını sürdürme yemini eden Hamas tarafından üstlenilmişti.

04.09.2010