24 Eylül 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

Demokrasi koalisyonu güçlendirilmeli

TÜRKİYE tarihinde geleneksel statükonun hem taşıyıcısı hem meşrulaştırıcısı olan yargı sisteminde ilk defa değişiklik amaçlandı ve başarıldı. Ancak reformu ilgilendiren iki maddeye direnç gösterenler, bireysel, kolektif, sendikal haklar ile hukuksal koruma yönünde atılmış adımların sonuçsuz kalmasını dahi göze alabildi. Sistemde yapısal dönüşümü öngören iki madde Anayasa Mahkemesi tarafından Cumhuriyetin temel ilkelerine uygun görüldükten sonra, esasen tartışmanın bitmiş olması gerekiyordu. Ancak tartışma bitmedi. Sonucu referandum belirledi ve halk yüzde 58’lik açık bir tercihle bu yapısal değişikliklerin demokratikleşme yönünde atılmış bir adım olduğunu benimsedi.

Kabul edelim ki, anayasa yapımı ile anayasa değiştirilmesi birbirinden farklı iki kavramdır.

Yeni anayasa yapılırken, mevcut anayasa bütünüyle yürürlükten kaldırılmakta, bunun yerine yepyeni bir anayasa yapılmaktadır. Yepyeni anayasa yapılırken eski anayasanın hiçbir kuralıyla bağlı olmaksızın toplumun üzerinde uzlaşacağı temel ilkeler en üst kural olarak kabul edilir. Buna karşın anayasa değişikliği ise, mevcut ve yürürlükte olan bir anayasada, bu anayasanın öngördüğü yöntemlerle ve esaslar çerçevesinde bazı maddelerde değişiklik yapılması anlamına gelir. Yani anayasa değişikliği, hangi maddelere ilişkinse yalnızca o maddelerde bir farklılaşma meydana getirir ve yalnızca hâlihazırda ortaya çıkmış bir anayasal sorunun çözümüyle sınırlıdır. Toplumun ve dönemin siyasal dinamiklerinin değişmesini öncelikli olarak gördüğü noktalarla sınırlıdır. Bu nedenle toplumun yeni anayasa talebine yanıt vermez, ancak yanıt vermenin önünü açıyorsa tarihi bir “an”a işaret eder.

Tek istisna 1921 Anayasası

Türkiye’de, 1921 Anayasası istisnası dışında, hiçbir anayasa yapımı ulusal iradenin yansıması niteliğinde değildir. Hiçbiri Batı’da sayılan anayasal işlevler, amaçlar ve kurumsal yapılar içermezler. Toplumsal sözleşme değildir. Hiçbiri demokratik bir parlamentonun hazırladığı, hatta içindeki herhangi bir çoğunluğun veya bir siyasi partinin tek başına biçimlendirdiği anayasa değildir. Yani hiç olmazsa bir siyasi partinin demokratik seçimler vasıtasıyla ulaştığı meclis çoğunluğunun özgür iradesiyle yapılmış değildir. Hiçbir anayasamız Batılı demokrasiler için tanımlanabilecek “olumlu” bir özelliğe sahip değildir. Hiçbiri özgürlükleri esas almaz, hiçbiri devlet iktidarını yurttaşlar lehine kısıtlamaz, hiçbiri bu işlevi gerçekleştirmek üzere erkler ayrılığı ilkesini içermez. Genel ilkelerde bu ifadelere yer verirler, ancak devlet yapılanmasını ikili iktidar ilişkisine göre ayarlarlar. 100 yıllık vesayet anlayışını taşıyacak kurumsal yapılarla parlamento ayrımını esas alırlar. “Devlet” ile “hükümet” farklı kavramlardır. Batı’da geçerli kavramlar, bu ilişkiyi besledikleri ölçüde geçerlidir. Diğer durumlarda “Türkiye’nin kendine özgü koşulları” devreye girer.

Özgürlüklerin 1961 Anayasası’nda tanınma biçiminin aynen 1924 Anayasası’nda olduğu gibi, kâğıt üzerinde yazılı kaldığı, 1982 Anayasası’nda ise zaten “sınırlandırma” amaçlı olarak yer aldığı bilinmektedir. Artık son kullanım tarihini kararlaştıracağımız 1982 Anayasası’nın özgürlükler konusunda Avrupa Konseyi kapsamındaki en geri anayasa olduğundan şüphe yok.

Demokratik anayasa nasıl yapılır?

Halkımız henüz kendi anayasasını yapamamıştır. Bu değişikliklerin ardından dahi, yukarıda belirttiğimiz çerçevede “mevcut” anayasada değişiklik yapıldığından dolayı, henüz kendi anayasamızı yapmadığımız gerçeği değişmemektedir. Militarizmi ve 100 yıllık geleneksel ideolojik örgüyü ortadan kaldırmayan bir anayasaya “yeni anayasa” deme imkânı yoktur.

Dolayısıyla bu Anayasa ile ilgili tartışmalarda, değişikliğin yöntemi vs. konularında fikir yürütürken, örneğin değişiklik girişiminin “demokratikliği” tartışılırken, 1982 Anayasası’nın ne olduğu, kimin iradesinin ürünü olduğu ve minimum “demokratik” kaygı taşıyıp taşımadığı, yapılışının “demokratik yöntem” ile ilgili olup olmadığı da göz önünde bulundurulmalıydı. Anayasanın değiştirilmesi girişimlerine yöneltilecek haklı eleştirilerin “mutlak anlamda haksız” bir sonucun devamına imkân sağlayabileceği, bu şekilde doğru bir siyaset yapıp yapılmadığı da dikkate alınmalıydı. Unutmayalım, hiçbir totaliter sistemden geçiş, bu sistemin zorunlu kıldığı koşullara uyarak gerçekleşmemiştir. Hiçbirinde demokrasi, önceki sistemin onayını alarak gerçekleşmemiştir. Ve militarist sistemlerde değişim taleplerine karşı idealize edilmiş demokratik teamüllere uyulsun koşulunun getirilmesi yöntemi, mevcut militarist düzenin devamının çok rafine bir imkânından başka bir şey değildir. Aynen “yargı bağımsızlığı” kavramının militarizmin koruyucusu bir yargı sistemine dokundurtmamanın, erkler ayrılığı ilkesinin vesayeti kurumsallaştırmanın, laikliğin “lahasümüt” bir hegemonyanın aracı kılınmasında, “ırkçılık yasağı”nın ise, ben farklıyım, kürdüm vs diyenlere karşı bir silah olarak kullanılmasında olduğu gibi...

Militarizmin toplumsal tabanı

Militarist düzen, kendi toplumsal tabanını da ürettiğinden ve onu meşrulaştıracak bu toplumsal tabanın önceliklerini daima gözeteceğinden dolayı, militarist anayasal düzeni, tam bir uzlaşı ile değiştirmek mümkün değildir. “Siyasal kurumlar orduya karışmasın, gerektiğinde darbe olsun” ya da “yargı devlet ve ideolojisi söz konusu olduğunda tarafsız olamaz” diyebilen bir siyasal pratikle uzlaşı mümkün değildir, çünkü demokratik bir anayasanın hedefi, zaten bu siyasal pratikleri ortadan kaldırma amacını güder. Militarizmi yok etme amacını taşır, en azından kontrol edilebilir düzeye çekmeye çalışır. Bu nedenle bu Anayasa’da militarizm ve bunun güvencesi olan kurumları değiştirme iradesinin, tam bir uzlaşıya dayanması mümkün değildir. Anayasanın öngördüğü çoğunluğa ulaşıldığı anda bu adımı atabilmek tarihsel bir sorumluluk gereğidir. 12 Eylül Referandumunda kabul edilen değişiklik, işte bu nitelikteki bir adımdı ve militarist yapıda bir kırılma yarattı. Gericiliğin ideolojik hegemonyası kırıldı.

Sıra demokratik geleceğin yol haritası olan yeni anayasanın hazırlanmasına geldi. Demokratik bir gelecek, demokratik güçlerin uzlaşısını esas alır. Ancak demokratik siyaset, atacağı adımlarla demokratik koalisyonu güçlendirmek zorundadır. Geçiş döneminin kaçınılmaz semptomu olan bazı toplumsal kaygıları gidermek ve sorunların çözümüne ilişkin bir perspektif sunmak suretiyle, militarizmin toplumsal tabanını zayıflatmak demokratik siyasetin tarihsel sorumluluğundadır. Yeni bir anayasa için yüzde 58 riskli bir rakamdır. Demokratik koalisyonun acilen güçlendirilmesi gerekir.

Osman Can / Star, 23.9.2010

24.09.2010


Yeni Asya bizim herşeyimiz, onu çok seviyor ve okuyoruz

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1940 doğumluyum. 1965 yılında Geyve’ye geldik. 1971 yılında ise Risâle-i Nurları tanıdık. O tarihten beri Yeni Asya Gazetesinin Geyve’de temsilciliğini yapıyoruz. En az 30 sene kendim dağıttım gazeteyi. Bunun yanında kendim hâlâ 5-6 gazete almaktayım. İşte böyle devam ettirip gidiyoruz.

Risâle-i Nurlarla ve Yeni Asya ile nerede, nasıl tanıştınız?

Ali Aktürk isminde bir müftü gelmişti. Şimdi Kdz. Ereğli’de, emekli oldu. Onun vasıtasıyla tanıdım. O tarihten beri Risâleleri severek okuyoruz. Her tarafa da gidiyoruz, götürüyoruz.

Yeni Asya sizin için neyi ifade ediyor?

Yeni Asya bizim için her şey demek. Yeni Asya olmasaydı biz ne şekil olurduk, bilmiyorum. Yeni Asya bizim her şeyimiz, varlığımız. Yeni Asya’yı çok seviyoruz, okuyoruz her gün. Yeni Asya’ya öyle çabalıyoruz ki... Geyve’de çok okuyucumuz yok. Yeni Asya’yı böyle sevmesek, hizmetin malı olduğunu bilmesek böyle yapar mıyız? Mümkün değil.

Esnaf olduğumuz için biz bunları böyle devam ettiriyoruz. Allah rızası için ve severek devam ettiriyoruz. Burada çok talebeler yetişti. Şimdi kendi aldığımız binanın en üstünü hizmet yeri yaptık. Misafirhane tarzında döşedik.

Yeni Asya’yla, hizmetle ilgili yaşadığınız hatıralarınız var mı?

Hatıralarımız çok tabiî, ama şu an aklıma gelmiyor. Yeni Asya’yı bizim kendi malımız gibi kabullenip okuyoruz.

Yeni Asya’nın hizmetlerini nasıl buluyorsunuz?

Çok iyi, dediğim gibi senelerdir içinde olduğumuz için istikrarımızı hiç bozmadan devam ettiriyoruz. Yanlış yüzde 1 nispetindedir. Bence yüzde 99 müsbet hareket ediliyor.

Risâlelerle, Yeni Asya’yla yeni tanışanlara, sizden sonrakilere, gençlere tavsiyeniz var mı?

Gençleri seviyoruz. Her tarafta gençleri destekliyoruz. Risâleleri okumalarını istiyoruz. Onlara her şeyimizi feda ediyoruz, ama yapabildiğimiz kadar tabi. Sabırla devam etmelerini tavsiye edebilirim. Mühim olan sabır.

Çok teşekkürler...

HAVVA KÜÇÜK KONUR,

ADAPAZARI

(Yeni Asya, 2.5.2010)

24.09.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.