Güncel |
Kadınlar şiddet ve töreden şikâyetçi |
Türkiye genelindeki 11 kadın müftü yardımcısından birisi olan Adana İl Müftü Yardımcısı Saliha Bilgiç, yaptığı açıklamada, aile kurumunu oluşturan anne, baba ve çocuklarla ilgili problemlerin yanı sıra yanlış telakkilerden kaynaklanan sorunlara çözüm üretmek amacıyla oluşturulan Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu’na kadınlardan gelen şikâyetlerin, şiddet ve törelerde yoğunlaştığını bildirdi. Bilgiç, ‘’Yaşadığımız yüzyılda bu sorunlardan bahsedilmesini bile üzücü buluyoruz. Bu ve benzer şikâyetlerle bize başvuran kadınlarımıza bu sorunlarla nasıl başa çıkabileceklerini anlatıyoruz. Gerektiğinde de eşi ve tüm aile bireyleriyle görüşmeye dâvet ediyoruz. Büromuzda, bir ev ortamında geçen görüşmenin ardından sorun çözüme kavuşturuluncaya kadar aile ile sürekli irtibat halinde oluyoruz’’ dedi. Saliha Bilgiç, 2004’de Adana, İstanbul, İzmir, Adana, Samsun ve Elazığ’da pilot uygulama olarak, ardından da diğer il müftülükleri bünyesinde oluşturulan ve bugün 67 il merkezi ile ilçelerdeki alt bürolarıyla birlikte sayıları 170’i bulan Aile İrşat ve Rehberlik Bürolarına erkeklerin de başvurusunu kabul etmelerine rağmen yardım talebinde bulunanların yüzde 50’den fazlasını kadınların oluşturduğunu kaydetti. Kadının aile birlikteliğinin devamında belirleyici rol üstlendiğini ifade eden Bilgiç, ‘’Sağlıklı bir toplum da sağlıklı anne ile mümkün oluyor. Bunun için kadın eğitimi önceliğimizi oluşturuyor. 9 kadın din görevlimizin özel eğitim aldıktan sonra görev yaptığı bu büroda binlerce yuvanın yıkılmasını önlediğimizi söylemek abartı olmaz’’ dedi.
“GENÇLER SORUNLARDAN KAÇIYOR”
BİLGİÇ, Türk toplumunun güçlü aile bağlarıyla diğer toplumlardan farklı özellik taşıdığını, bunda da belirleyici rolü kadınların üstlendiğini ifade ederek, şunları söyledi: ‘’Özellikle genç nesil, daha evliliğin ilk yıllarında yaşanan sorunlar karşısında kaçmayı tercih ediyor. Bu nedenle resmî kayıtlara ‘şiddetli geçimsizlik’ olarak geçen oysa, altında ‘incir çekirdeğini bile doldurmayacak’ diye nitelendirebileceğimiz sorunlardan kaynaklı boşanmalar oldukça yoğunlukta. Bu bir kaçış ancak, kaçış bir çözüm olmadığı gibi başta anne ve babası ayrılmış çocuğun mutsuzluğu olmak üzere çeşitli toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor. Biz bu sorunların yaşanmaması, aile birlikteliğinin devamı için yönlendirici görev üstleniyoruz.’’ Cami içi faaliyetlerde, kadın vaizler tarafından verilen vaaz ve hutbelerde aile konusuna ağırlık verdiklerini, cami dışı faaliyetlerde ise konferanslar, çeşitli sivil toplum kuruluşları ile birlikte hazırlanan programlar ve eğitim faaliyetleriyle kadını yönlendirdiklerini anlatan Bilgiç, devletin diğer sosyal hizmet birimleriyle işbirliği içinde olduklarını belirtti. |
20.12.2010 |
Yeni çağın yeni hastalığı |
BİLGİSAYAR cep telefonu, baz istasyonları, mikrodalga fırın gibi cihazlardan yayılan elektromanyetik dalgalar yeni bir çağ hastalığını beraberinde getirdi. Kulakta rahatsız edici ve kalıcı uğultuya sebep olan ve kişinin hayatını alt-üst eden bu hastalık tıp litaretürüne 'Elektromanyetik Dalgalara Karşı Aşırı Duyarlılık (Hiper Sensitivite) olarak geçti. Elektromanyetik dalgalar konusunda ciddi araştırmalarıyla tanınan Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Osman Çerezci, özellikle cep telefonları baz istasyonlarından kaynaklanan bu hastalığın giderek yaygınlaştığını belirterek, yakın bir zamanda toplum sağlığını tehdit eder bir düzeye gelebileceğini söyledi. Çerezci, "Bu dalgalar beyin içerisinde sıcaklık artışına ve genleşmeye sebep oluyor. Bu da kulakta, vızıltı ile uğultu arasında rahatsız edici yeni ve sürekli bir ses dalgası meydana getiriyor. Kişi üst seslerin olmadığı ortamlarda, yani evde dinlenirken ya da uyumaya çalışırken bu ses dalgasını daha belirgin duyuyor. Bu da dinlenmesini ve sağlıklı uyumasını engelliyor, yaşam kalitesini düşürüyor. Ayrıca baş ağrısı, huzursuzluk ve tedirginlik de yan belirtileri olarak görülüyor." diye konuştu. Hastalığın özellikle baz istasyonlarına yakın yerlerde oturanlarda daha sık görüldüğünü ifade eden Çerezci, Türkiye'de bu hastalığın bilinmediğini, ancak Avrupa'da tıp litaretürüne girdiğini vurguladı. Özellikle 3G hizmetinin devreye girmesinden sonra bu tür şikayetlerin Türkiye'de arttığını dile getiren Çerezci, şu bilgileri verdi: "Özellikle baz istasyonlarına yakın yerlerde oturanlarda daha sık görülüyor. Bu insanlar elektromanyetik dalgalara karşı şiddetli duyarlılık gösteriyor. Son bir iki yıldır çok sayıda insan bu rahatsızlıktan şikayetçi. Bu insanlar önce kulak burun boğaz uzmanına gidiyor. Ancak şikayetleri geçmiyor. Bize de bir çok hasta gelip yardım istiyor. Türkiye'de hastalığın teşhisi konusunda sıkıntı yaşanıyor. Bu rahatsızlık ancak elektromanyetik dalga testine tabi tutularak teşhis edilebiliyor. Ülkemizde bununla ilgili bir merkez yok. Avrupa'da teşhis bu konuyla ilgili özel merkezler bulunuyor. Ancak tedavi noktasında henüz bir gelişme yok. Sadece insanlara baz istasyonlarından uzak durmaları öneriliyor." |
20.12.2010 |
Akraba değil, kardeşiz |
AYRILAMAYIZ; ETLE TIRNAK GİBİYİZ Erdoğan, şöyle konuştu: “Biz bu coğrafyada birbiriyle 50-100 yıl önce tanışmış insanlar değiliz. Biz bu coğrafyada bin yıldır varız, bin yıldır biriz ve bin yıldır beraberiz ve etle tırnağız, biz birbirimizin akrabası değil, birbirimizin kardeşiyiz. Bu birlikteliği bozmaya kimsenin gücü yetmez.’’ BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, “Biz bu coğrafyada birbiriyle 50-100 yıl önce tanışmış insanlar değiliz. Biz bu coğrafyada birbiriyle zoraki birliktelik kurmuş halklar değiliz. Biz bu coğrafyada bin yıldır varız, bin yıldır biriz ve bin yıldır beraberiz ve etle tırnağız, biz birbirimizin akrabası değil, birbirimizin kardeşiyiz. Bu birlikteliği bozmaya kimsenin gücü yetmez” dedi. Erdoğan, Bitlis’te belediyeyi ziyaretinde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Burada konuşan Erdoğan, Bitlis'in, ortak tarihin, ortak medeniyetin, aynı zamanda kardeşliğin abide şehirlerinden biri olduğunu belirterek, ''Mevlana Abdürrahim Bitlisi'den, astronomiye yön vermiş ilim adamı Fahrettin Ahlati'ye, Şeyh Tahir-i Kürdi'den, Mevlana İdris-i Bitlisi'ye, Müştak Baba'dan, Bitlis'in Nurs Köyü'nde doğmuş Bediüzzaman Said Nursî'ye kadar nice büyük Bitlisli zatı bu vesileyle bir kez daha rahmetle yad ediyorum'' dedi. Erdoğan, amaçlarının birinci derecede oy toplama olmadığını, gayelerinin bu bölgenin dertlerine bir an önce derman üretmek, bölgeyi kalkındırmak ve bölgeyle birlikte Türkiye’nin kardeşliğini en ileri seviyeye taşımak olduğunu söyledi. Erdoğan, ‘’İnkar, Türkiye’yi hiçbir yere taşımaz; inkâr, kardeşliğimizi pekiştirmez, bölgenin dertlerine derman üretmez, sorunlarını çözmez’’ dedi. Yola çıktıkları andan itibaren kalplerini, gözlerini, kulaklarını açtıklarını ve bölgedeki vatandaşın sesine kulak verdiklerini anlatan Erdoğan, bu sorunu çözmek için kollarını sıvadıklarını belirtti. Bitlis’te devlet adamlığı yapmış Şükri Bitlisi’nin ifadelerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: ‘’1500’lü yıllarda kaleme aldığı bu ifade, çok ilginç. ‘Türk ile Türk, Kürt ile Kürt. Evde koyun, yabanda kurt’... Bu dizeler bundan 500 yıl önce yazılmış. 500 yıl önce Şükri Bitlisi, Kürt ile Türk’ün birbirine kardeş olduğunu, birbirleriyle kaynaştığını, bütünleştiğini, yabana, düşmana karşı Türk ile Kürt’ün bir ve beraber olduğunu anlatıyor. Biz bu coğrafyada birbiriyle 50-100 yıl önce tanışmış insanlar değiliz. Biz bu coğrafyada birbiriyle zoraki birliktelik kurmuş halklar değiliz. Biz bu coğrafyada bin yıldır varız, bin yıldır biriz ve bin yıldır beraberiz ve etle tırnağız, biz birbirimizin akrabası değil, birbirimizin kardeşiyiz. Bu birlikteliği bozmaya kimsenin gücü yetmez. Bu kardeşliğin içine fitne sokmaya hiç kimsenin gücü yetmez. İşte onun için gündelik politikalara da gündelik çözümlere de takılıp kalmayacağız.’’
“HERKES ELİNİ BEDENİNİ, YÜREĞİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAK”
SON derece ibret verici bir süreçten geçildiğini belirten Erdoğan, ‘’Ak ile karanın çok daha belirgin bir hal aldığı bir süreçten geçiyoruz’’ dedi. Erdoğan, terörün sadece devlet eliyle çözülemeyeceğini ve herkesin ortak meselesi olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ‘’Kirli siyaset artık daha fazla kazanmasın, provokatörler, tahrikçiler kazanmasın. Artık benim ülkemde gençlerin ölümünden silâh tüccarları kazanmasın. Benim doğulu, güneydoğulu kardeşimi artık birileri daha fazla istismar etmesin. İşte bu mesele de sadece devletin meselesi değil, bu mesele sadece devlet eliyle çözülecek bir mesele değil. Bu mesele de sizin, hepimizin, bizim ortak meselemizdir. Bunu birlikte çözmek zorundayız. Sadece hükümet değil, herkes elini bedenini, yüreğini taşın altına koyacak ve biz hep birlikte bu günleri geride bırakacağız. Bu milletin kardeşliğine kastedenler yeterince sevindi. Artık fitnecileri, provokatörleri, silâh tüccarlarını değil, kendimizi sevindirme zamanıdır. Son dönemde kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi lanse edenler, şu anda döndüler, Kürt halkı üzerinde baskı kurmanın gayreti içine girdiler. Konuşanlara baskı uygulanıyor, yazanlara baskı uygulanıyor, ‘çözüm’ diyenlere, ‘terör bitsin’ diyenlere baskı uygulanıyor.’’ |
20.12.2010 |
‘Soykırım oyunundan sıkıldık’ |
HATAY'IN Samandağ ilçesinde Türkiye’nin tek Ermeni köyü olan Vakıflı’da yaşayan Ermeniler, Ermeni Soykırım Yasa Tasarısı’nın her yıl yeniden gündeme getirilmesinden rahatsız. Vakıflı Köyü Muhtarı Berç Kartun, “Bu siyasi oyunları her sene duymaktan sıkıldık” dedi. Türkiye ve Ermenistan’ın bir an önce bir araya gelerek diasporaya konuşma hakkı vermemesi gerektiğini kaydeden Kartun, gündeme getirilen yasa tasarısını kınadıklarını söyledi. Amerika’nın her zamanki gibi Türkiye ve Ermenistan’ı karşı karşıya getirmek istediğini aktaran Kartun, “Bu siyasî oyunları artık her sene duymaktan sıkıldık. Amerika her zamanki gibi Türkiye ve Ermenileri karşı karşıya getirmek için elinden geleni yapıyor. Hoş bir şey değil. Kınıyoruz. Her sene siyasî olduğunu düşündüğümüz Ermeni tasarısı sıktı bizi. Türkiye ve Ermenistan’ın diasparodaki Ermenilere konuşma hakkı vermemeleri gerektiğini düşünüyorum. Zaten hep iki devletin uzak kalmasından dolayı meydan Ermeni diyasparosuna kaldı. Seslerini çıkarabilmek için Amerika’daki Ermeni yanlılarını kullanıp siyasî amaçlarını gerçekleştirmek istiyorlar. Bilmiyorum bu amaçlardan ne kazanacaklar, kime faydası olacak ben de anlamıyorum” diye konuştu. Halklar arasında bir sorun olduğuna hiçbir zaman inanmadığını kaydeden Kartun, “Türkiye ve Ermenistan’ın bir an önce işbirliği yapıp elçilikler kurup karşılıklı bir araya gelip sınır kapılarını açıp bu işleri düzeltmeliler. Benim bildiğim halkla çözülecek bir iştir bu artık. Siyasî rantla olacak bir iş değildir. Onlar hep kendi siyasî düşüncelerini ortaya çıkarıyorlar. Ama bu kapıların açılmasıyla bence halklar kendi arasında zaten barışı sağlayacaklar. Ve halklar arasında bir sorun olduğuna inanmıyoruz.” ifadelerini kullandı. |
20.12.2010 |
Bütçe maratonu bitiyor |
TBMM Genel Kurulunda, 2011 yılı bütçesinin görüşmeleri bu hafta tamamlanacak. Görüşmeler, her gün saat 11.00’de başlayacak, Genel Kurul sadece 26 Aralık günü saat 13.00’de toplanacak. 13.00-14.00 saatleri arasında ara verilecek görüşmelere, günlük programın tamamlanmasına kadar devam edilecek. Kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmeler 4 turda tamamlanacak. Turların bitiminden sonra Bütçe Tasarısının maddeleri oylanacak. Görüşmelerde, gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmalar 40’ar dakika; kişisel konuşmalar 5’er dakika olacak. Kişisel konuşmalarda her turda biri lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilecek. Her tur için soru-cevap işlemi 20 dakika ile sınırlandırılacak. Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete birer saat, kişisel konuşmacılara 10’ar dakika süre verilecek. TBMM Genel Kurulunu, görüşmelerin son günü TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin yönetecek. Sporda Şiddet Komisyonu, bu hafta da her gün toplanarak ilgilileri dinleyecek. |
20.12.2010 |
CHP Kurultayına itiraz |
ESKİ CHP Gençlik Genel Kolları Başkanı Umut Tunç, kurultayda PM’nin oluşumunda kadın kotasının hesaplanma yöntemine ilişkin divana itirazda bulunduğunu, itirazını yasal süresi içinde seçim kuruluna taşıyacağını bildirdi. Tunç, yaptığı açıklamada, yüzde 25 olan kadın kotasının, 68 kişilik blok listede ve 12 üyenin seçildiği 18 kişilik Bilim Yönetim ve Kültür Platformu listesinde ayrı ayrı uygulanması gerektiğini savunarak, bu yöndeki itirazını divana ilettiğini söyledi. Kendisinin de kurultay delegesi olduğunu ve 20 delegenin imzasıyla itirazda bulunduğunu kaydeden Tunç, kurultayın ardından 3 gün içinde seçim kurullarına yasal itiraz hakkı bulunduğunu, kendisinin de bu süre içinde itirazını yapacağını ifade etti. Umut Tunç, kısa süre önce Gençlik Kolları Genel Başkanlığı görevinden alınmıştı. Tunç’un bu görevi yürüttüğü sırada Gençlik Kollarınca Genel Merkez binasında düzenlenen ‘’AKP Eziyetleri’’ adlı sergi, parti yönetimince eleştirilmişti. |
20.12.2010 |
Türk dünyası medya temsilcileri buluşuyor |
BAŞBAKANLIK Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) ile Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) tarafından Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu Ankara’da düzenleniyor. 21-22 Aralık 2010 tarihlerinde Rixos Grand Ankara’da gerçekleştirilecek. Forum’a Türkçe konuşan ülkelerin medya temsilcileri katılacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması beklenen forumda Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Bülent Aras, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya birer konuşma yapacaklar. Foruma katılan medya temsilcileri, 23- 24 Aralık tarihlerinde Ankara ve İstanbul’da düzenlenecek gezi ve inceleme programına katıldıktan sonra 25 Aralık’ta ülkelerine dönecek. |
20.12.2010 |
Kuyumcu, soygun girişimini şaka sandı |
Konya’da, bir kuyumcu dükkânı maskeli iki kişi tarafından silahla soyulmak istendi. İş yeri sahibi, olayın kendisine yapılan bir şaka olduğunu düşündüğü için rahat davrandığını bildirdi. Edinilen bilgiye göre, Abdullah Koyuncu, merkez Selçuklu ilçesi Dumlupınar Mahallesi Kalebaşı Sokak’taki kuyumcu dükkânında, altınları vitrine yerleştirdiği sırada maskeli iki kişi ellerindeki silâhla içeri girdi. Kendisine şaka yapıldığını düşünerek rahat davranan Koyuncu, bir şüphelinin elindeki silahı almaya çalıştı. Bu sırada üzerine biber gazı sıkılması üzerine olayın ciddiyetini anlayan Koyuncu, şüphelileri korkutmak için ani bir hareketle tezgâhın altına eğilerek bir şeyler çıkartıyor gibi yaptı. Panikleyen soyguncular, polisin de geldiğini görünce olay yerinden kaçtı. Polis, şüphelileri yakalamak için soruşturma başlattı. |
20.12.2010 |
Maraş olaylarının yıl dönümünde gerginlik |
Kahramanmaraş Olaylarının yıl dönümü dolayısıyla şehirde yapılan basın açıklaması sırasında gerginlik yaşandı. Basın açıklaması yapılan meydana girmek isteyen bir gruba polis müdahale etti, bu kişilerden gözaltına alınanlar oldu. Olayların 32. yıl dönümü dolayısıyla Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından Kahramanmaraş Müftülük Meydanı’nda kitlesel basın açıklaması etkinliği düzenlendi. Basın açıklaması yapıldığı sırada meydana açılan bir sokakta toplanan ve gençlerden oluşan bir grup, Türk bayrağı açarak ve tekbir getirerek etkinliği protesto etti. Polis, meydana girmek isteyen gençlere polis biber gazı sıkarak müdahale etti. Sokak arasına kaçarak dağılan gençler, bir süre sonra yeniden toplanarak bir başka sokaktan meydana girmeye çalıştı. Gruptakileri alana sokmayan, bazı kişileri gözaltına alan polis, basın açıklaması yapan gruptakileri meydandan çıkartarak başka bir yere götürdü. Polis ile gruptakiler arasında yaşanan gerginlik sürerken Vali Mehmet Niyazi Tanılır, Emniyet Müdürü Mustafa Aydın ve MHP’li yöneticiler gençleri yatıştırmaya çalıştı. |
20.12.2010 |
Kültür Bakanlığı küçülmeye çalışıyor |
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, Bakanlığı küçültmeye çalıştıklarını, ilçelerdeki kütüphanelerin ‘’okuma salonu’’ olarak İl Özel İdarelerine devredileceğini bildirdi. İsmet Yılmaz, İstanbul Kültür Sanat Meclisinin Üsküdar’daki Fatih Mahkemesinde yapılan sohbet toplantısında, Bakanlığın çok büyük olduğunu, bu sebeple yönetmekte zorluk yaşadıklarını söyledi. Bir yasa tasarısı olduğunu ve Bakanlığı küçültmek istediklerini vurgulayan Yılmaz, şöyle konuştu: ‘’Bizden önceki dönemde Bakanlığı küçültme projesi vardı. Meclise sunulan bu yasa tasarısına göre, illerdeki Kültür ve Turizm İl Müdürlükleri ile il halk kütüphaneleri kapatılıyordu. Sadece arkeoloji müzeleri ve yazma eser kütüphaneleri kalıyordu. İl halk kütüphaneleri İl Özel İdarelerine devredilecekti. Biz gelince bunu değiştirdik. Şimdi il halk kütüphaneleri bizde kalacak. İlçe kütüphanelerini okuma salonu şekilde İl Özel İdarelerine devrediyoruz. İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerini kapatmıyoruz, illerdeki kütüphaneleri de devretmiyoruz. Oraları örnek olarak göstereceğiz. İlçelerdeki kütüphaneleri de biz denetleyeceğiz. Biraz küçülmeye çalışıyoruz.’’ |
20.12.2010 |
Açıklama hukuk dışı |
MAZLUMDER Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Genelkurmay Başkanlığının dil tartışmaları üzerine yaptığı yazılı açıklamanın halk iradesine yönelik hukuk dışı bir kalkışma olduğunu söyledi. Ünsal, yazılı açıklamasında Genelkurmay Başkanlığının eski alışkanlıklarından vazgeçmeyi düşünmediğini gösteren bu açıklamanın, parlamenter demokrasiye ve halk iradesine inanan vatandaşlar tarafından gerektiği gibi değerlendirileceğini söyledi. İnsanların anadilde eğitim ve hizmet alma taleplerini değerlendirmesi gereken kurumun siyasî irade, tartışması gerekenin ise ülke kamuoyu oludğunu kayden MAZLUMDER Başkanı Ünsal, şunları kaydetti: “Siyasî iradenin kontrolü altındaki bir memurluğun bağlı olduğu iradeyi de hiçe sayarak ve yetki gasp ederek yapmış olduğu bu açıklama hukukun ayaklar altına alınmasıdır. Neticede Başbakanlığın söz konusu basın açıklamasına ilişkin soruşturma başlatması, parlamenter demokrasi ve halk iradesine karşı suç teşkil eden açıklamalarda bulunulmuş olması nedeniyle sorumluları cezalandırması, söz konusu açıklama Genelkurmay Başkanının onayı ile yayınlanmış ise Genelkurmay Başkanı hakkında gereğini yapması zorunludur” dedi.
Şık ve uygun bulmadım
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, dil tartışmasının ardından Genelkurmay Başkanlığının yaptığı yazılı açıklamaya ilişkin ‘’Bu kararı biz kendi içimizde toplanıp değerlendirmedik, ama doğrusu bir kelimeyle ifade etmek gerekirse, çok şık ve uygun bulmadığımı ifade etmek isterim’’ dedi. Sapanca’daki Güral Otel’de yapılan AKP İstanbul İl Başkanlığı 10. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’na katılan Yazıcı, gazetecilerin sorularını cevapladı. Gazetecilerin Genel Kurmay Başkanlığı’nın dil tartışmaları üzerine yaptığı yazılı açıklamayı sorduğu Yazıcı, konuyu henüz toplanıp değerlendirmediklerini söyledi. Yazıcı, bu konudaki sözlerine şu şekilde devam etti: ‘’Bu kararı biz kendi içimizde toplanıp değerlendirmedik, ama doğrusu bir kelimeyle ifade etmek gerekirse, çok şık bulmadığımı ve uygun bulmadığımı ifade etmek isterim. İçeriği bir yana, içerikte bazı cümlelere rezervim var, ama bunun ötesinde Anayasa ve yasalar çerçevesinde, hukukun üstünlüğü ilkesini de gözettiğimizde onların görev alanına girdiği kanısında değilim. Ülke sahipsiz değil, ülkenin sahibi var, ülkenin sahibi de parlamentodur, hükümettir, devletin bütün organlarıdır. Bu şema içerisinde sadece bir grup sahibi, diğerleri sahiplik dışında diye bir algıya yol açacak beyanları kesinlikle doğru bulmuyorum.’’ |
20.12.2010 |
Sorunlar görmezden geliniyor |
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu, artık günümüzde çözülemeyen problemlerin, en iyi ihtimalle görmezden gelindiğini bildirdi. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu’nun Abdi İpektçi Parkı’nda düzenlenen eylemin 255. haftasında yapılan açıklamada, üniversitelerde başörtüsü hususunda düzenleme yapıldığı söylense de gelen başvurular da hâlâ böşürtüsü takan öğrencilerin aşağılandığının görüldüğü belirtildi. Liselerdeki Millî Güvenlik derslerine hiçbir eğitim formasyonu olmayan subayların girdiği hatırlatılan açıklamada, şu ifadelere yere verildi: “Çocuklarımız baskı altında ders işlemeğe devam etmektedir. Artık günümüzde çözülemeyen problemler, en iyi ihtimalle görmezden geliniyor. Bu da yaraların kangrene dönüşmesine yol açıyor. Daha kötüsü ise insanların acıları, güçlülerin menfaatleri uğruna kullanılıyor. Birbirleri ile çatışan güçlüler, bireylerin ekonomiden sağlığa, hukuktan aileye kadar bütün kurumlara olan güven duygusunu sarsarak rant sağlamaya çalışıyorlar. Kaybettiğimiz değerler bu kaosun birer ürünüdür. Şiddet olaylarına sebep olup ülkemizi çıkmaza sürükleyen kimi çıkarcıları, hiçbir fert affetmeyecektir. Barışı istismar edenler kendi vicdan savaşlarında kaybolacaktır.” Açıklamada, “İnsan hakları kavramının sözde kaldığı bu zamanda, özgün, adil, erdemli, insan fıtratına aykırı düşmeyen, tüm tarafların katıldığı ve hiçbir gücün etkisi altında olmayan yeni bir toplumsal sözleşme oluşturmanın vakti gelmiştir” denildi. |
20.12.2010 |
Poyrazköy’de kazı çalışmalarına devam |
Beykoz Poyrazköy’deki bir arazide güvenlik kuvvetlerince yapılan kazı çalışmalarına dün de devam edildi. Poyrazköy Keçilik mevkiinde olay yeri inceleme ekiplerinin jandarma eşliğinde dedektörler yardımıyla gerçekleştirdiği kazı çalışmaları, dün de iş makinelerinin desteğiyle sürdürüldü. Bu arada jandarma ekipleri de, güvenlik amacıyla arama yapılan arazinin girişinde bekletildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen ‘’şantaj ve askerî casusluk’’ iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında, Gölcük’teki Donanma Komutanlığında yapılan aramalarda ele geçirilen belgeler arasındaki krokilerden yola çıkılarak 5 gündür gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında 30 kalıp plastik patlayıcı ve 900 mermi bulunmuştu. |
20.12.2010 |
Bu hafta ılık geçecek |
Hava sıcaklıkları bu hafta mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, sıcaklıklar, kuzey ve iç kesimlerde 6 ila 8, güney bölgelerde de 2 ila 4 derece artacak. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan değerlendirmeye göre, yurdun batı bölgeleri, Orta Akdeniz üzerinden gelen yeni bir ılık ve yağışlı havanın etkisine girdi. Hava sıcaklıklarının batı bölgelerden başlamak üzere ülke genelinde artarak, hafta başından itibaren Marmara, Kuzey Ege, Karadeniz, İç Anadolu ile Doğu Anadolu bölgelerinde mevsim normallerinin 6 ila 8, Güney Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde de 2 ila 4 derece üzerinde seyretmesi bekleniyor. Bugün Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Doğu Karadeniz kıyıları ile sabah saatlerinde Ankara, Eskişehir, Çankırı, Bolu, Düzce ve Karabük çevreleri aralıklı yağışlı geçecek. Yağışlar, genellikle yağmur ve sağanak, sabah ilk saatlerde Isparta, Afyon, Kütahya, Bilecik, Bolu, Çankırı ve Çorum’un yükseklerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Yarından itibaren hafta sonuna kadar, ülke genelinde önemli bir yağış beklenmiyor. Marmara ile yurdun iç ve doğu kesimlerinde sabah saatlerinde sis, doğu bölgelerde buzlanma vedon olayının görüleceği tahmin ediliyor. |
20.12.2010 |
Doğu’da 37 köy yolu kapalı |
Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkili olan kış şartları hayatı olumsuz etkiliyor. Bölgede, Bingöl’de 28, Muş’ta 6 ve Erzurum’da 3 köy yolunda kar sebebiyle ulaşım sağlanamıyor. İl Özel İdare Genel Sekreterliklerine bağlı karla mücadele ekiplerinin, kapalı köy yollarının ulaşıma açılması için başlattığı çalışmalar devam ediyor. Yetkililer, yol açma çalışmaların zaman zaman etkili olan tipi dolayısıyla güçlükle yapıldığını ifade etti. Bu arada, kar yağışının ardından yaşanan soğuk hava etkisini arttırıyor. Gece en düşük hava sıcaklıkları, Ardahan’da eksi 12, Erzurum’da eksi 7, Ağrı’da eksi 4, Iğdır’da eksi 2 ve Erzincan’da da 1 derece olarak ölçüldü. Günün en yüksek hava sıcaklıklar da Ardahan’da 3, Erzurum ve Ağrı’da 4, Kars’ta 7, Erzincan’da 8, Iğdır’da da 13 derece oldu. |
20.12.2010 |
Şimşek: Akaryakıtta vergi nispeten yüksek |
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘’Türkiye’de akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükü nispeten yüksektir’’ dedi. Bakan Şimşek, Kanal 7’de katıldığı programda, akaryakıt fiyatlarına ilişkin bir soruya, akaryakıt ürünlerini konusunun bir kaç boyutlu bir konu olduğu yönünde cevap verdi. Şimşek, uluslar arası petrol fiyatları nereden nereye geldiğine bakılması gerektiğini belirtti. Birinci temel değişkenin akaryakıt fiyatlarının, 1998’den beri piyasa tarafından belirlenmesi olduğuna dikkat çeken Bakan Şimşek, ikinci temel değişkenin ise kur olduğunu vurguladı. Bakan şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Petrol ve doğalgazı ithal ediyorsunuz. Doların, TL kuru da çok önemli. 2008’de petrol fiyatları 147 dolara çıktı nasıl oluyor da fiyatlar o günkü seviyenin üzerinde. Peki kura baktınız mı? Bakılmamış. Doğrudur; akaryakıt ürünleri üzerinde ciddi bir vergi yükü vardır. Ama esas tartışmamız gereken mesele şu; 2002 yılında da bu vergi yükü vardı. 2002’de 100 liralık benzin ya da motorin aldığınızda 70 lirası vergiydi. Şimdi 65 lirası vergi. Yüksek, düşük demiyorum ama AK Parti hükümetleri döneminde akaryakıt fiyatları üzerindeki vergi yükü oransal olarak artmadı. Diyorlar ki ‘mutlak olarak arttı’. TL cinsinden arttığı söyleniyor. TL cinsinden artar. Türkiye’nin vergilerini TL cinsinden sabit tutsak, harcamalar sabit durmuyor ki. Maaşları sabitliyor muyuz? Hayır.” |
20.12.2010 |
Algül: Peygamberi seven örnek alır |
Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Algül, “Peygamberi sevmek sözle olmaz. Seven sevdiğini örnek alır. Onu seven yanlış yapmaz” dedi. Konya’nın Seydişehir ilçesinde Ümit Burcu Derneği’nin belediye salonunda düzenlediği ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hüseyin Algül’ün konuşmacı olarak katıldığı “Peygamber Efendimizin (asm) hayatında tebliğ metodu” konulu konferans yoğun ilgi gördü. Salona gelen vatandaşlar dernek görevlileri tarafından şeker ve gülsuyu ile karşılandı. Prof. Dr. Hüseyin Algül, şunları söyledi: “Peygamberimiz (asm) Kur’an-ı okudu, sevdi ve yaşadı. Onun öğretmeni Allah’tır. Allahu Teâlâ onu ilâhî medresede eğitti. Onun hayatı bize örnek olarak gösterildi. Ahirette mutlu olmak isteyenler için Peygamberimizde en güzel örneklik vardır. Dürüst, sağlam durmak ve çalışmak için en iyi örnek Peygamberimizdir. Peygamberi sevmek sözle olmaz. Seven sevdiğini örnek alır. Onu seven yanlış yapmaz. Her şeyden çok onu sevmezseniz mümin olamazsınız. Allah’ı ve Resulünü birlikte sevmeli. Allah’a ve Resulüne inananlar ibadetlerini sürekli yapar. İbadet eden insan boş söz söylememeli. İbadet huşu içinde yapılmalı.” |
20.12.2010 |
AİHM, Türkiye aleyhine 2 bin 154 karar verdi |
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verileri adalet sistemindeki sıkıntıları gözler önüne seriyor. 2009 yılı itibariyle AİHM, yapılan başvurularda 2 bin 154’ünde Türkiye aleyhine karar verdi. Türkiye, AİHM’de işlem görmekte olan başvurular açısından Rusya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. 2004 yılından bu yana ödenen tazminat miktarı ise 100 milyon TL’yi aştı. Adalet Bakanlığı, insan hakları başvurularına ilişkin olarak insan hakları konusundaki gelişmeleri izliyor. Bu konulardaki çalışmalara katılan bakanlık, gelişmelerin iç hukuka yansıtılması için ilgili kurum ve birimleri bilgilendiriyor. Ayrıca AİHM’e Türkiye aleyhine yapılan başvurulara karşı yapılacak savunmalar için bilgi ve belge sağlıyor. Gerektiğinde oturumlara temsilci gönderiyor. 2009 yılı itibariyle AİHM’e yapılan başvurulara ilişkin bilgiler ise şöyle: AİHM’in Türkiye aleyhine verdiği karar sayısı 2 bin 154. Türkiye lehine verdiği karar sayısı 45. Delegeler Komitesinin Türkiye aleyhine verdiği karar sayısı 13. Dostane Çözümle sonuçlanan başvuru sayısı ise 957. AİHM’nin kabul edilemez bulduğu başvuruların sayısı da bin 37. Diğer sebeplerle kayıttan silinen başvurular 260 iken kabuledilebilirlik karar 25, kısmen kabuledilebilirlik karar da 84 oldu. Halen incelenmesi devam eden derdest başvurular 897. Şu an AİHM’de toplam 5 bin 472 dosya bulunuyor. AİHM kararları sonucu ödenen tazminat miktarları ise şöyle: Türkiye 2004 yılında 22 milyon 227 bin 431 TL, 2005 yılında 16 milyon 218 bin 875 TL, 2006 yılında 13 milyon 847 bin 145 TL, 2007 yılında 26 milyon 221 bin 833 TL, 2008 yılında 10 milyon 391 bin 440 TL ve 2009 yılında da 11 milyon 662 bin 799 TL olmak üzere son 6 yılda toplam 100 milyon 569 bin 525 TL tazminat ödedi. |
20.12.2010 |
Türkiye CERN’e üye oluyor |
Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu’nun genel kurulunda, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu beş ülkenin adaylık başvurusu kabul edildi. Önceki gün yapılan Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu’nun (CERN) 157’inci genel kurul toplantısında Türkiye, Kıbrıs, İsrail, Sırbistan ve Slovenya’nın üyeliğe giden adaylık sürecinin başlamasını benimsendi. Bütün aday ülkelerin, resmî görüşmelerin yapılacağı 3 yıllık bir sürecin ardından CERN’e asil üye olması öngörülüyor. CERN genel direktörü Rolf Heuer, bu yeni üyelik başvurularıyla birlikte, organizasyona yönelik küresel ölçekli desteği görmüş olmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. 1954 yılında 12 Avrupa ülkesi tarafından kurulan CERN, 1990’lı yıllara gelindiğinde 20 üye sayısına ulaştı. Avrupa dışından da büyük destek görmesine karşın, kıt'a harici üyelik kabulüne yönelik tartışmalar bu yılın Haziran ayında olumlu yönde sonuçlanmıştı. Karara göre, Avrupa kıt'ası dışından herhangi bir ülke artık organizasyona başvurabiliyor ve CERN de dış projelere katılabiliyor. Tam üyelik halinde ülkeler CERn yönetim kurulunda görev alarak, verilecek kararlarda tam yetkiye sahip oluyorlar. |
20.12.2010 |
Her 33 kişiden biri göçmen |
İzmir’de bulunan Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der), 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’nde, “Göçmen Olmak” konulu bir basın açıklaması yaptı. Mülteci-Der Başkanı Taner Kılıç ve üyeler, 8 Aralık 2007’de Seferihisar ilçesinde meydana gelen tekne kazasında ölen ve isimleri bilinmeyen 13 kişinin Doğançay semtindeki mezarlarını ziyaret etti. Burada konuşan Dernek Başkanı Kılıç, bütün ülkeleri insan hayatının pazarlık konusu yapılmadığı, göçmen ve yabancı düşmanlığını önlemek için gerekli tedbirlerin alındığı, iltica ve göçün sebepleriyle mücadele için üstlerine düşen yükümlülükleri yerine getirdikleri, insan haklarının ve onurunun korunduğu bir dünya oluşturmaya davet ettiklerin söyledi. Kılıç, “8 Aralık 2007’yi 9 Aralık’a bağlayan gece, Seferihisar Sığacık açıklarında batan 10-15 metrelik bir teknede, ifadelere göre 85 can bulunuyordu. Bunlardan sadece altısı kurtuldu, 46 kişinin cesetlerini Sahil Güvenlik ekipleri ve balıkçılar buldu. Geriye kalanlarsa kayıtlara ‘kayıp’ olarak geçti. Üç yıl sonra yılın aynı günlerinde, bu kez Meriç Nehri kıyılarına çıkarılmış, biri 7 aylık hamile üç kişinin cesetleri hafızalarımızda yerini aldı. Bu fotoğraflara, Haziran 2010’da Meriç’in azgın sularında boğulan, üçü çocuk 16 kişinin insan kaçakçıları tarafından nasıl suya atlamaya zorlandığına dair telefon konuşmaları eşlik etti. Dünya Göçmen Günü’nden üç gün önce ise dünya haber ajanslarında, Avustralya’da içinde çocukların da bulunduğu onlarca mülteci ve göçmene ölüm getiren bir teknenin dev dalgalar tarafından parçalanırken çekilen görüntüleri yer aldı. Hayatlarını riske sokarak denizleri, dağları, nehirleri geçmeye çalışan binlerce insan, ülkelerindeki zulümden kaçarak güvenli bir ülkeye ya da ekonomik sıkıntılardan kaçarak insan onuruna yakışır bir hayata ulaşmayı umuyor. Bugün dünyada hayatta kalmak, işkence ve insanlık dışı muamele görmemek için evlerini, sevdiklerini, ülkelerini terk eden, BMMYK’ya kayıtlı 15,2 milyon mülteci bulunuyor“ dedi. Çok daha fazla sayıda insanınsa yıkılan ekonomilerde iş bulamadığını, etnik ve dinî ayrımcılıktan dolayı eğitim ve iş imkânlarına ulaşamadığını belirterek, dünyadaki kaynakların adil dağıtılmasını ve daha iyi insanî hayat şartları istediklerinden dolayı ülkelerini terk ettiklerini söyledi. Taner Kılıç, ”Son 10 yılda dünya göçmen nüfusunun, 150 milyondan 214 milyon kişiye yükseldiği tahmin ediliyor. Bugün dünyada her 33 kişiden biri göçmen kökenli. Bu artışın arkasında uluslar arası ve yerel çatışmaların, savaşların, insan hakları ihlâllerinin ve ekonomik sömürünün önemli payı var. Hâlâ hem mülteciler hem göçmenler için varış noktası olan sanayileşmiş ülkelerin de özellikle Avrupa’nın çevresinde göçmenleri durdurmak için insan hakları sicili tartışmalı ülkelerle yaptığı pazarlıklar var. Bu pazarlıklarda insan haklarının ihlâl edilmesine, kısa dönemli siyasî çıkarlar uğruna yabancı düşmanlığına (xenophobia) karşı yeterli önlemlerin alınmamasına dikkat çekmek istiyoruz.” şeklinde konuştu. |
20.12.2010 |
Hatim geleneği devam ediyor |
Pir Ali Baba tarafından 500 yıl önce başlatılan Binbir Hatim geleneği bu yıl da sürüyor. Erzurum İl Müftülüğü’ne bağlı il merkezi ve ilçelerdeki camilerde Kur’ân-ı Kerim okutulacak. Vatandaşların ve müftülük personelinin 21 Ocak’a kadar camilerde vakit namazlarından önce okuyacağı ve yaklaşık 5 bin hatimin duâsı 21 Ocak günü Erzurum Ulucamii’nde gerçekleştirilecek. Erzurum İl Müftü Yardımcısı Osman Yazıcı, Binbir Hatim geleneğini 17 Aralık günü başlattıklarını söyledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında kısa süreli olarak Binbir Hatim geleneğine ara verildiğine işaret eden Müftü Yardımcısı Yazıcı, o tarihten bu yana söz konulu hatim ve duâ geleneğinin aksatılmadan sürdürüldüğünü kaydetti. Binbir Hatimlerden murad, şehrin, ve şehir halkının belâ ve musîbetlerden korunması. |
20.12.2010 |