gibi tevhidi ve ahireti ifade eden fezlekelerde ve hatime-
        
        
          lerde ne kadar yüksek bir belâgat ve meziyetler ve ceza-
        
        
          letler ve nükteler bulunduğunu, Yirmi Beşinci sözün
        
        
          İkinci Şulesinin İkinci nurunda, o fezleke ve hatimelerin
        
        
          pek çok nüktelerinden ve meziyetlerinden on tanesini
        
        
          beyan ederek, o hülâsalarda bir mu'cize-i kübra bulundu-
        
        
          ğunu muannitlere de ispat etmiş.
        
        
          evet, kur'ân o teferruat-ı şer'iye ve kavanin-i içtima-
        
        
          iyenin beyanı içinde, birden muhatabın nazarını yüksek
        
        
          ve küllî noktalara kaldırıp, sade üslûbu bir ulvî üslûba ve
        
        
          şeriat dersinden tevhid dersine çevirerek, kur'ân’ı hem
        
        
          bir kitab-ı şeriat ve ahkâm ve hikmet, hem bir kitab-ı aki-
        
        
          de ve iman ve zikir ve fikir ve dua ve davet olduğunu gös-
        
        
          terip, her makamda çok makasıd-ı irşadiye-i kur'âniyeyi
        
        
          ders vermesiyle, Mekkiye ayetlerin tarz-ı belâgatlerinden
        
        
          ayrı ve parlak mu'cizâne bir cezalet izhar eder. Bazen iki
        
        
          kelimede, meselâ
        
        
          
            (1)
          
        
        
          n
        
        
          Ú/
        
        
          ªn
        
        
          dÉn
        
        
          © r
        
        
          dG t
        
        
          Ün
        
        
          Q
        
        
          ve
        
        
          
            (2)
          
        
        
          n
        
        
          ? t
        
        
          `Hn
        
        
          Q
        
        
          ’de
        
        
          n
        
        
          ? t
        
        
          `Hn
        
        
          Q
        
        
          ta-
        
        
          biriyle ehadiyeti ve
        
        
          n
        
        
          Ú/
        
        
          ªn
        
        
          dÉn
        
        
          © r
        
        
          dG t
        
        
          Ün
        
        
          Q
        
        
          ile vahidiyeti bildirir; eha-
        
        
          diyet içinde vahidiyeti ifade eder. Hatta bir cümlede, bir
        
        
          zerreyi bir göz bebeğinde gördüğü ve yerleştirdiği gibi,
        
        
          güneşi aynı ayetle, aynı çekiçle göğün göz bebeğinde
        
        
          yerleştirir ve göğe bir göz yapar.
        
        
          Meselâ,
        
        
          
            (3)
          
        
        
          ¢n
        
        
          Vr
        
        
          Qn
        
        
          ’r
        
        
          Gn
        
        
          h p
        
        
          äGn
        
        
          ƒ '
        
        
          ª°s
        
        
          ùdG n
        
        
          ?n
        
        
          ?`n
        
        
          N
        
        
          ayetinden sonra
        
        
          
            (4)
          
        
        
          p
        
        
          ? r
        
        
          «s
        
        
          ?dG p
        
        
          ‘
        
        
          n
        
        
          QÉn
        
        
          ¡s
        
        
          ædG o
        
        
          è p
        
        
          dƒo
        
        
          jn
        
        
          h p
        
        
          QÉn
        
        
          ¡s
        
        
          ædG p
        
        
          ‘
        
        
          n
        
        
          ? r
        
        
          « s
        
        
          ?dG o
        
        
          è p
        
        
          dƒo
        
        
          j
        
        
          ayetinin akabinde
        
        
          
            (5)
          
        
        
          p
        
        
          Qho
        
        
          ó° t
        
        
          üdG p
        
        
          äGn
        
        
          òp
        
        
          H l
        
        
          º«/
        
        
          ?n
        
        
          Y n
        
        
          ƒo
        
        
          gn
        
        
          h
        
        
          der. “zemin ve göklerin
        
        
          
            AsA-yı MûsA
          
        
        
          
            M
          
        
        
          
            eYve
          
        
        
          
            R
          
        
        
          
            isalesi
          
        
        
          
            | 107 |
          
        
        
          onunCu mesele
        
        
          
            kitab-ı akide:
          
        
        
          akait kitabı, inanç
        
        
          esaslarını ele alıp açıklayan kitap.
        
        
          
            kitab-ı şeriat:
          
        
        
          şeriat kitabı, dinî
        
        
          kanunlar kitabı.
        
        
          
            makasıd-ı irşadiye-i Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’ân-ı Kerîm’in doğruluğu gös-
        
        
          terme maksatları, Kur’ân-ı Ke-
        
        
          rîm’in uyarma maksatları.
        
        
          
            meselâ:
          
        
        
          örneğin.
        
        
          
            meziyet:
          
        
        
          bir şeyi başkalarından
        
        
          ayıran vasıf, üstünlük ve değerlilik
        
        
          vasfı.
        
        
          
            muannit:
          
        
        
          inatçı, ayak direyen.
        
        
          
            mu’ciz-âne:
          
        
        
          mu’cizeli bir şekilde.
        
        
          
            mu’cize-i kübra:
          
        
        
          en büyük mu’ci-
        
        
          ze.
        
        
          
            nazar:
          
        
        
          bakış, dikkat.
        
        
          
            nükte:
          
        
        
          ince manalı, düşündürücü
        
        
          söz.
        
        
          
            tabir:
          
        
        
          ifade, söz.
        
        
          
            tarz-ı belâgat:
          
        
        
          belâgat şekli, tarzı.
        
        
          
            teferruat-ı şer’iye:
          
        
        
          şeriat ile ligili
        
        
          ayrıntılar, şeriatın esaslarıyla ilgili
        
        
          olmayan hükümler.
        
        
          
            vahidiyet:
          
        
        
          Cenab-ı Hakk’ın isim ve
        
        
          sıfatlarının birliği ve kainatı kuşat-
        
        
          ması.
        
        
          
            Zemin:
          
        
        
          yeryüzü.
        
        
          
            zerre:
          
        
        
          maddenin en küçük parça-
        
        
          sı, molekül, atom.
        
        
          
            ahir:
          
        
        
          son.
        
        
          
            akabinde:
          
        
        
          arkası sıra, peşin-
        
        
          den, peşi sıra, ardından, ardı sı-
        
        
          ra.
        
        
          
            cezalet:
          
        
        
          ahenkli, akıcı ve güzel
        
        
          ifade.
        
        
          
            davet:
          
        
        
          dua, niyaz, çağrı.
        
        
          
            dua:
          
        
        
          Allah’a yalvarma, niyaz.
        
        
          
            ehadiyet:
          
        
        
          Allah’ın her bir şey-
        
        
          de birliğinin tecelli etmesi, gö-
        
        
          rünmesi.
        
        
          
            hulâsa:
          
        
        
          bir şeyin özü, esası,
        
        
          özeti.
        
        
          
            izhar:
          
        
        
          ortaya koyma, açığa çı-
        
        
          karma, gösterme.
        
        
          
            kavanin-i içtimaiye:
          
        
        
          sosyal
        
        
          prensipler, toplumla ilgili ka-
        
        
          ideler.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Âlemlerin Rabbi. ( Fatiha Suresi: 2; Bakara Suresi: 131; Maide Suresi: 28; En‘am Suresi: 45,
        
        
          v.d.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Senin Rabbin. (Bakara Suresi: 30, 68, 147, 149, v.d.)
        
        
          
            3.
          
        
        
          Gökleri ve yeri yarattı. (Hadid Suresi: 4.)
        
        
          
            4.
          
        
        
          O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. (Hadid Suresi: 6.)
        
        
          
            5.
          
        
        
          Gönüllerde saklı olanı hakkıyla bilen de Odur. (Hadid Suresi: 6.)