ş
          
        
        
          
            aHıs
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            ilGileRi
          
        
        
          
            | 452 | AsA-yı MûsA
          
        
        
          bulunduğu Denizli Hapsine sevk edilen talebeler arasında Hafız Ali de vardır. Bediüzzaman Hazretleri
        
        
          hapiste gizli düşmanları tarafından zehirlendiği sırada Hafız Ali de anîden rahatsızlanıp hastahaneye
        
        
          kaldırılır ve orada vefat eder. Bunun üzerine Bediüzzaman Hazretleri “Hafız Ali benim bedelime berzah
        
        
          âlemine seyahat eyledi” demiştir. Risale-i Nur’da birçok yerde ismi geçen Hafız Ali’nin Emirdağ,
        
        
          Kastamonu ve Barla Lâhikalarında pekçok mektubu bulunmaktadır.
        
        
          
            HAKîM-İ LOKMAN:
          
        
        
          Kur’ân’da adı geçen, peygamber olup olmadığı kesin olmayan, öğütleri, ahlâkî
        
        
          ve tıbbî sözleri ile tanınan büyük bir zattır. Uzun bir ömre sahip olan Hz. Lokman, Hz. Davud’a yetişmiş
        
        
          ve ondan ilim öğrenmiştir. Halk arasında daha çok, bir hekim (doktor) olarak tanındığı için Hekim-i
        
        
          Lokman olarak yad edilmiştir. Hekim olduğu hususunda âlimlerin ittifak ettiği Hz. Lokman’ın Allah’ın
        
        
          izniyle ölüm hariç her türlü hastalığı iyileştirdiği rivayet edilmektedir. Lokman Suresinin 12-19.
        
        
          ayetlerinde Lokman Hekim’in oğluna yaptığı tavsiyeler bulunmaktadır.
        
        
          
            HıZıR:
          
        
        
          Hz. Hızır, Hz. Mûsa  döneminde yaşayan, Kur’ân-ı Kerîm’in Kehf Suresinde bahsi edilen,
        
        
          kendisine İlâhî bilgi ve hikmet öğretilen kişidir. Peygamber olup olmadığı konusunda değişik görüşler
        
        
          bulunmasına rağmen velâyeti konusunda ittifak edilmektedir. Otsuz ve çorak bir mekâna oturduğunda
        
        
          ansızın o otsuz yerin yeşillenmesi sebebiyle, yeşillik manasına gelen Hızır namıyla yad edilmiştir. Hz.
        
        
          Hızır’ın hâlen hayatta olduğunu ve hayatın beş tabakasından ikincisinde yaşadığını Bediüzzaman
        
        
          Hazretleri Mektubat adlı eserinde ifade etmektedir. Bu hayat tabakasının kendine özel şartları, bizim
        
        
          yaşadığımız hayattan çok daha farklıdır. Meselâ, mecbur kalmadan istedikleri zaman yemek içmek,
        
        
          bir vakitte birçok yerlerde bulunabilmek gibi bir derece serbest hayat mertebesidir. Hz. Hızır, başta
        
        
          Buharî ve Müslim olmak üzere pek çok hadis kitaplarında çeşitli bölümlerde geçmektedir.
        
        
          
            HûD (
          
        
        
          AS
        
        
          
            ):
          
        
        
          Kur’ân-ı Kerîm’de Âd Kavmine gönderildiği bildirilen bir peygamberdir. Âd Kavmi Hz. Nuh’un
        
        
          torunlarından Âd’a dayanır. Âd ve çocukları Yemen ve Hadramud civarında Ahkaf denilen yere
        
        
          yerleşmiş ve zamanla çoğalarak dedeleri Âd’a nispetle  Âd Kavmi olarak anılmıştır. Zamanla Âd Kavmi
        
        
          tevhid inancından uzaklaşarak putlara tapmaya başlamışlardır. Hz. Hud ise bu kavmi irşad için
        
        
          peygamber olarak görevlendirilmiş ve ne kadar onları hak dine davet etmişse de bir sonuç alamamıştır.
        
        
          Cenab-ı Allah bu azgın kavmi kuvvetli bir kum fırtınası sonucunda helâk etmiştir. Hz. Hud kavminin
        
        
          helâk edilhmesinden sonra gittiği yer konusunda çeşitli rivayetler bulunmaktadır. 150 sene yaşayan
        
        
          Hz. Hûd’un Yemen’den ayrıldıktan sonra kendine inananlarla beraber Mekke’ye gitiği ve hayatının
        
        
          sonuna kadar orada yaşadığı rivayet edilmektedir.
        
        
          
            HÜLÂGû:
          
        
        
          İran’da hüküm süren İlhanlılar devletinin kurucusu olan Hülâgû Moğol İmparatoru Cengiz
        
        
          Hanın torunudur. 1217 yılında doğdu 1265’de kırk sekiz yaşında öldü. Geniş bir coğrafyada büyük bir
        
        
          tahribat ve katliam yapan Hülâgû tarihe zalim bir insan olarak geçti. Küçük yaşta iken babası ölen
        
        
          Hülâgû’nun eğitimi annesi tarafından Budist rahiplerine bırakıldı. Hülâgû’nun dedesi Cengiz’in yakın
        
        
          arkadaşları olan bu rahipler Hülâgû’yu Budist inançlarına göre yetiştirdiler. Moğollar, hem merkezi
        
        
          otoritelerini güçlendirmek hem de batıdaki sınırlarını genişletmek maksadıyla Hülâgû’yu Yakındoğu’ya
        
        
          komutan olarak gönderdiler. Görevini tamamladıktan sonra merkezleri olan Karakurum’a dönmesi
        
        
          gereken Hülâgû, Moğolların başında bulunan Mengü Hanın ölmesi ve şartların değişmesi sebebiyle geri
        
        
          dönmeyerek nüfuzu altında bulunduğu topraklarda İlhanlı devletini kurdu. Hülâgû, İsmailîleri ortadan
        
        
          kaldırdı; Mısır ile Suriye’yi zaptetti; Urfa, Harran, Halep ve Antakya’yı da ele geçirdi; Bağdat’ı işgal edip
        
        
          Abbasi Halifeliğine son verdi. Bağdat’ın işgal edilmesi ve Abbasi Halifeliğine son verilmesi İslâm tarihi
        
        
          ve medeniyeti açısından bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Burada tarihte eşine az rastlanır bir
        
        
          katliam yapılmış, camiler ve kütüphaneler tahrip edilmiş, kitaplar Dicle Nehrine atılmıştır. Bu hâdise ile
        
        
          İslâm âlemi ağır bir darbe almış, İslâm medeniyeti duraklama dönemine girmiştir.
        
        
          
            HÜsREV ALTıNBAŞAK:
          
        
        
          1899’de Isparta’da doğdu. 1977’de İstanbul’da vefat eti. Bediüzzaman’la
        
        
          birlikte, Eskişehir, Denizli ve Afyon hapislerinde beraber bulundu. Isparta kahramanlarından, Risale-i