AsA-yı MûsA | 447 |
          
        
        
          
            ş
          
        
        
          
            aHıs
          
        
        
          
            B
          
        
        
          
            ilGileRi
          
        
        
          
            – A –
          
        
        
          
            ABDULLAH İBNİ ABBAs:
          
        
        
          Bakınız İBNİ ABBAS.
        
        
          
            ABDURRAHMAN:
          
        
        
          Yirmi altı yaşında vefat eden Abdurrahman, Bediüzzaman Hazretlerinin ağabeyi
        
        
          Molla Abdullah’ın oğludur. Onun bu kadar genç yaşta vefatı Bediüzzaman’ı çok üzmüştür. O kadar ki,
        
        
          Bediüzzaman onu unutamadığını risalelerde ifade etmiştir. Sonraki bazı talebelerini (Zübeyir Gündüzalp,
        
        
          Hulûsî Yahyagil gibi) onun ismi ile de yad ederek anmıştır: ikinci Abdurrahman gibi... Bediüzzaman
        
        
          Hazretleri onu, “manevî evlât” sıfatı ile yad etmiş, cesaret ve zekâvetini övmüştür. Ayrıca Risale-i Nur’da
        
        
          ondan, diğer üstün vasıflarını da sayarak bahsetmiştir. Bu bahisler, özellikle Yirmi Altıncı Lem’a’nın On
        
        
          İkinci Ricasında yer almaktadır. Bediüzzaman Hazretleri ile yeğeni Abdurrahman arasındaki ilişki bu
        
        
          bölümde ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Abdurrahman, Bediüzzaman Hazretlerinin Eski Said
        
        
          dönemindeki en yakın talebesi olmakla birlikte, şahsî hizmetlerini de yapmıştır.
        
        
          
            ABDULKADİR GEyLÂNî:
          
        
        
          Bakınız GAVS-I GEYLÂNÎ.
        
        
          
            ABDÜLKAHİR-İ CÜRCANî (ö.471/1078-79):
          
        
        
          Arap dil bilgini ve edebiyat nazariyatçısı. Ortaçağın
        
        
          önemli kültür merkezlerinden biri olan Cürcan’da doğan Cürcanî, Arap dil bilgisini, meşhur âlim Ebu Ali
        
        
          Farisî’nin yeğeni ve talebesi Ebü’l-Hüseyin Muhammed bin Hasanü’l-Farisî’den okudu. Dilin bütün
        
        
          inceliklerine vakıf olan Cürcanî, dili özellikle nahvî bir “Arap mantığı” niteliğinde ele alması sebebiyle
        
        
          şöhret buldu. Bu özelliğiyle “İmamü’n-nühat” (büyük dil bilgini) diye tanınır ve “Belâgat Şeyhi” ünvanıyla
        
        
          anılır. Cürcanî’nin belâgat konusundaki görüşleri, Kur’ân’ın i’cazı etrafında geliştirilen tartışmalara
        
        
          dayanır. O, kelâm ilminin önemli konularından biri olan nübüvvet bahsini doğrudan ilgilendiren i’caz
        
        
          meselesi ile nazım görüşünü dil açısından ele alıp incelemiştir. Eserleri: Esrarü’l-Belâgat;Delâilü’l-İ’caz;
        
        
          Risaletü’ş-Şafiye;Avamilü’l-Mi’e;Kitabül-MüktesidfiŞerhi’l-İzah;Tetimmefi’n-Nahv;Kitab-ıTasrif.
        
        
          
            ABDÜLMECİD NURsî:
          
        
        
          Abdülmecid Ünlükul (Nursî) 1884-1967. Bediüzzaman’ın kardeşi, İşaratü’l-İ’caz
        
        
          ve Mesnevî-iNuriye’yi Arapçadan Türkçeye çeviren mütercim. Abdülmecid, 1884 yılında Bitlis’in Hizan
        
        
          kazasının İsparit nahiyesine bağlı Nurs köyünde doğdu. İlk eğitimini burada aldı. Nurs köyünden sonra
        
        
          Arvas’ta eğitimine devam etti. Buradan ayrıldıktan sonra (1900) Van’a gitti. Abdülmecid, Birinci Dünya
        
        
          Savaşının başlaması üzerine Bediüzzaman’ın idaresinde savaşa katıldı. Abdülmecid, Rusların
        
        
          hücumundan ve istilâsından kurtulan bazı akrabaları ile birlikte Van’dan ayrılarak Diyarbakır üzerinden
        
        
          Şam’a gitti. Üç yıl burada kaldıktan sonra 1917 yılında Diyarbakır’a geri döndü. Abdülmecid
        
        
          Diyarbakır’da bulunan Askeri Rüştiyede Arapça öğretmenliğini yaptı ve tekrar (1920) Van’a döndü.
        
        
          Bediüzzaman’ın kendisine tevdi ettiği eserlerinden İşaratü’l-İ’caz ile Mesnevî-i Nuriye’yi Arapçadan
        
        
          Türkçeye tercüme etti. Bu eserlerden talebelerine dersler okuttu. Diğer taraftan hayatında çok büyük
        
        
          iz bırakan evlât acısını burada tattı. Üniversitede okuyan ve gelmesini dört gözle beklediği oğlu Fuat’ın
        
        
          vefat haberini burada aldı. Abdülmecid’i en çok sarsan olayların başında kuşkusuz, Bediüzzaman’ın
        
        
          ebedî istirahatgâhında bile rahat bırakılmaması gelir. Vefatından birkaç ay geçtikten sonra, kendisine
        
        
          zorla imzalattırılan bir yazıya dayanılarak Bediüzzaman’ın kabri açıldı ve naaşı bir gece Urfa’daki
        
        
          mezarından alındı. Abdülmecid’in, gözleri bağlı bir şekilde içinde bulunduğu bir uçakla taşınan naaş,
        
        
          bilinmeyen bir yere götürülerek defnedildi. Bediüzzaman’ı hayatta iken rahat bırakmayanlar, vefatından
        
        
          sonra da rahat bırakmamışlardı. Bediüzzaman son buluşmalarında kardeşine, kendisinden yedi yıl
        
        
          sonra öleceğini söylemişti. Nitekim de öyle oldu. 11 Haziran 1967 Cuma günü vefat etti.
        
        
          
            ABDÜLMUHsİN:
          
        
        
          Bakınız MUHSİN.
        
        
          
            ÂDEM (
          
        
        
          AS
        
        
          
            ):
          
        
        
          Cenab-ı Allah’ın yarattığı ilk insan ve insanlığın atasıdır. Allah, Hz. Âdem (
        
        
          AS
        
        
          ) ve eşi Hz.
        
        
          Havva’yı ilk önce Cennete koymuştur. Fakat, daha sonra onun ve neslinin fıtratlarına yerleştirilmiş olan
        
        
          
            AsA-yı MûsA ŞAHıs BİLGİLERİ