evet,
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’dan kesretli mecmualar çıkar ki,
        
        
          her biri küçük, fakat kuvvetli
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          olur. Her muh-
        
        
          tacın eline geçebilir. Bu münasebetle, Yirmi Beşinci sö-
        
        
          zün zeyillerini düşündüm. Şimdi benim yanımda dört beş
        
        
          nüsha var; zeyilsizdirler. Mübareklerin bu defa gönder-
        
        
          dikleri nüshanın zeylinde
        
        
          Rumuzat-ı Semaniye
        
        
          fihriste-
        
        
          sinden noksan alınmış sure-i
        
        
          $Go
        
        
          ô°r
        
        
          ün
        
        
          f n
        
        
          ABÉ n
        
        
          LGn
        
        
          P p
        
        
          G
        
        
          ve
        
        
          Én
        
        
          ær
        
        
          «n
        
        
          £r
        
        
          Yn
        
        
          G BÉs
        
        
          f p
        
        
          G
        
        
          ’daki on üç
        
        
          elif
        
        
          , parmak ile ve Fatiha’da on üç el ile işa-
        
        
          retleri ve
        
        
          
            (1)
          
        
        
          Én
        
        
          æ`r
        
        
          dn
        
        
          õr
        
        
          fn
        
        
          G BÉs
        
        
          f p
        
        
          G
        
        
          işareti gibi ehemmiyetli parçalar
        
        
          yoktur. dünkü gün
        
        
          
            (2)
          
        
        
          p
        
        
          äG n
        
        
          ƒ'
        
        
          ª°s
        
        
          ùdG o
        
        
          Qƒo
        
        
          f *n
        
        
          G
        
        
          ayetine dair Yirmi
        
        
          dokuzuncu Mektubun ahirinde, seyahat-i hayaliye ve
        
        
          seyr-i kalbî risaleciğini okudum ve Birinci Şuada bu ayet
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’a işaretini tahattur ettim. dedim: “Bu iki
        
        
          nükte-i nuriye ve
        
        
          
            (3)
          
        
        
          m
        
        
          án
        
        
          Äp
        
        
          ªn
        
        
          M m
        
        
          ør
        
        
          «n
        
        
          Y?/
        
        
          a ¢o
        
        
          ùr
        
        
          ªn
        
        
          °ûdG o
        
        
          Üo
        
        
          ôr
        
        
          ¨n
        
        
          J
        
        
          hüccet,
        
        
          nükte ve haşiyesiyle beraber
        
        
          Mu’cize-i Kur’âniye
        
        
          zeyille-
        
        
          ri içine girse münasip olur.” siz dahi münasip görseniz,
        
        
          yazılsın.
        
        
          İ’caz-ı Kur’ân
        
        
          nüktelerine ait mühim parça bul-
        
        
          sanız, ilâve edebilirsiniz.
        
        
          Altıncısı:
        
        
          seksen küsur sene manevî ve bâkî bir ömrü
        
        
          kazandırmak sırrını taşıyan Şuhur-i selâsenizi ve leyle-i
        
        
          regaibinizi bütün ruhumla tebrik ediyorum. İki üç gün
        
        
          evvel, Yirmi İkinci söz tashih edilirken dinledim. gördüm
        
        
          ki, içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli
        
        
          tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem
        
        
          kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye
        
        
          
            ahir:
          
        
        
          son.
        
        
          
            ayet:
          
        
        
          Kur’an’ın her bir cümlesi.
        
        
          
            bâkî:
          
        
        
          ebedî, daimî, sürekli ve ka-
        
        
          lıcı olan.
        
        
          
            dair:
          
        
        
          alakalı, ilgili.
        
        
          
            ehemmiyetli:
          
        
        
          önemli.
        
        
          
            evvel:
          
        
        
          önce.
        
        
          
            Fatiha:
          
        
        
          Kur’ân-ı Kerim’in birinci
        
        
          suresi.
        
        
          
            fihriste:
          
        
        
          bir kitapta bulunan şey-
        
        
          leri sırayla gösteren liste, katalog.
        
        
          
            gaflet:
          
        
        
          dikkatsizlik, endişesizlik,
        
        
          Allah’tan uzaklaşıp nefsin arzula-
        
        
          rına dalmak.
        
        
          
            haşiye:
          
        
        
          dipnot.
        
        
          
            hikmet:
          
        
        
          İlahî gaye, yüksek bilgi,
        
        
          fayda.
        
        
          
            hüccet:
          
        
        
          delil.
        
        
          
            ibadet-i tefekküriye:
          
        
        
          tefekkür
        
        
          ibadeti.
        
        
          
            i’caz-ı Kur’an:
          
        
        
          Kur’an’ın mucizeli-
        
        
          ği, yüksek ve erişilmez ifadesi.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            kesretli:
          
        
        
          çokluğu olan, çok fazla.
        
        
          
            kudsî:
          
        
        
          mukaddes, yüce.
        
        
          
            küllî:
          
        
        
          umumî, genel, bütün olan.
        
        
          
            Leyle-i Regaip:
          
        
        
          Regaip Gecesi,
        
        
          Recep ayının ilk Cuma gecesi.
        
        
          
            manevî:
          
        
        
          manaya ait, maddî ol-
        
        
          mayan.
        
        
          
            mu’cize-i Kur’âniye:
          
        
        
          Kur’ân’a ait
        
        
          mu’cize.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyetli.
        
        
          
            münasebet:
          
        
        
          vesile, -dan dolayı.
        
        
          
            münasip:
          
        
        
          uygun.
        
        
          
            nükte:
          
        
        
          ince manalı, ancak dikkat-
        
        
          le anlaşılabilen mana veya söz.
        
        
          
            nükte-i nuriye:
          
        
        
          .
        
        
          
            nüsha:
          
        
        
          birbirinin aynı olan suret-
        
        
          lerin her biri.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            ruh:
          
        
        
          can.
        
        
          
            Rumuzat-ı semaniye:
          
        
        
          sekiz
        
        
          işaret anlamında Bediüzza-
        
        
          man Said Nursî’ye ait bir ese-
        
        
          rin ismi.
        
        
          
            seyahat-i hayaliye:
          
        
        
          hayalî
        
        
          seyahat, hayalen yapılan ge-
        
        
          zinti.
        
        
          
            seyr-i kalbî:
          
        
        
          kalbin seyri, do-
        
        
          laşması.
        
        
          
            sır:
          
        
        
          gizli hakikat, bir şeyin dik-
        
        
          kat ve tecrübe ile anlaşılan
        
        
          en ince yanı.
        
        
          
            şuhur-i selâse:
          
        
        
          Üç Aylar; Re-
        
        
          cep, Şaban ve Ramazan.
        
        
          
            tahattur:
          
        
        
          hatıra gelmek, ha-
        
        
          tırlamak.
        
        
          
            tashih:
          
        
        
          basılacak bir eserin
        
        
          dizgilerini kontrol ederek
        
        
          yanlışları düzeltme.
        
        
          
            tehlil:
          
        
        
          Allah’dan başka ilâh ol-
        
        
          madığını ifade etme; lâ ilâhe
        
        
          illâllah sözünü tekrarlama, lâ
        
        
          ilâhe illâllah deme.
        
        
          
            zeyil:
          
        
        
          ek, bir eserin devamı
        
        
          olarak yazılan kısım.
        
        
          
            zikir:
          
        
        
          Allah’ın adlarını anarak
        
        
          dua etme, Allah’ı anma.
        
        
          
            1.
          
        
        
          Muhakkak biz indirdik… (Kadir Suresi: 1.)
        
        
          
            2.
          
        
        
          Allah göklerin nurudur. (Nur Suresi: 35.)
        
        
          
            3.
          
        
        
          Güneşin hararetli ve çamurlu çeşme suyunda gurup ettiğini gördü. (Kehf Suresi: 86.)
        
        
          
            | 362 | K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası