‡
        
        
          41
        
        
          ·
        
        
          telifinden otuz dört sene sonra,
        
        
          Münazarat
        
        
          namında-
        
        
          ki esere baktım. gördüm ki, eski said’in o zamandaki
        
        
          inkılâptan ve o muhitten ve tesirat-ı hariciyeden neş’et
        
        
          eden bir hâlet-i ruhiye ile yazdığı bu gibi eserlerinde hatiat
        
        
          var. o kusurat ve hatiatımdan nedamet ediyorum. Ce-
        
        
          nab-ı Hakkın rahmetinden niyazım odur ki, ehl-i imanın
        
        
          me’yusiyetlerini izale niyetiyle ettiği hatiat hüsnüniyetine
        
        
          bağışlansın, affedilsin.
        
        
          eski said’in bu gibi eserlerinde iki esas-ı mühim hük-
        
        
          mediyor. o iki esasın hakikatleri vardır. Fakat, ehl-i ve-
        
        
          lâyetin keşfiyatı tevilâta ve rüya-i sadıkanın tevile muhtaç
        
        
          oldukları gibi, o hiss-i kablelvukuun dahi, daha ince tabir-
        
        
          lere lüzumu varken, eski said’in o hiss-i kablelvuku ile
        
        
          hissettiği ve o iki hakikatin tevilsiz, tabirsiz bir surette be-
        
        
          yanı, kısmen kusurlu ve kısmen hilâf görünüyor.
        
        
          Birinci Esas:
        
        
          ehl-i imanın me’yusiyetine karşı “İstikbal-
        
        
          de bir nur var” diye müjde verdiğidir. Bir hiss-i kablelvu-
        
        
          ku ile
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’un istikbalde, dehşetli bir zamanda
        
        
          çok ehl-i imanın imanlarını takviye edip kurtarmasını his-
        
        
          sedip, o adese ile hürriyet inkılâbındaki siyaset daireleri-
        
        
          ne bakmış, tabirsiz, tevilsiz tatbike çalışmış. siyaset ve
        
        
          kuvvet ve kemiyet noktasında zannetmiş. doğru hisset-
        
        
          miş, fakat tam doğru diyememiş.
        
        
          İkinci Esas:
        
        
          eski said, bazı dâhî siyasî insanlar ve ha-
        
        
          rika ediblerin hissettikleri gibi, çok dehşetli bir istibdadı
        
        
          hissedip, ona karşı cephe almışlardı. o hiss-i kablelvuku
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 93 |
          
        
        
          
            keşfiyat:
          
        
        
          keşifler, Allah’ın ilham
        
        
          etmesiyle gösterilen gaybla ilgili
        
        
          sırlar.
        
        
          
            kısmen:
          
        
        
          kısmî olarak, bazı yön-
        
        
          den.
        
        
          
            kusûrat:
          
        
        
          kusurlar, noksanlıklar,
        
        
          eksiklikler, özürler.
        
        
          
            me’yusiyet:
          
        
        
          ümitsizlik.
        
        
          
            muhit:
          
        
        
          yöre, çevre.
        
        
          
            nam:
          
        
        
          ad.
        
        
          
            nedamet:
          
        
        
          pişmanlık.
        
        
          
            neşet:
          
        
        
          meydana gelme, oluşma,
        
        
          çıkma.
        
        
          
            niyaz:
          
        
        
          Allah’a yalvarma ve yakar-
        
        
          ma.
        
        
          
            nur:
          
        
        
          aydınlık, parıltı, ışık.
        
        
          
            rahmet:
          
        
        
          şefkat etmek, merha-
        
        
          met etmek, esirgemek.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            rüya-yı sadıka:
          
        
        
          doğru rüya, mak-
        
        
          bul ve muteber kimselerin gör-
        
        
          dükleri şekilde, dünyada hakikat-
        
        
          ları çıkan sadık rüya.
        
        
          
            siyasî:
          
        
        
          siyasetle uğraşan, siyaset
        
        
          adamı.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            tabir:
          
        
        
          yorum, yorumlama.
        
        
          
            takviye:
          
        
        
          kuvvetlendirme, sağ-
        
        
          lamlaştırma.
        
        
          
            tatbik:
          
        
        
          uydurma, uygulama.
        
        
          
            telif:
          
        
        
          eser yazma.
        
        
          
            tesirat-ı hariciye:
          
        
        
          dıştan gelen
        
        
          etkiler, dış tesirler.
        
        
          
            tevil:
          
        
        
          yorumlama, yorum.
        
        
          
            tevilât:
          
        
        
          teviller, yorumlamalar.
        
        
          
            adese:
          
        
        
          bakış açısı.
        
        
          
            beyan:
          
        
        
          açıklama, bildirme,
        
        
          izah.
        
        
          
            dâhî:
          
        
        
          son derece zeki, anla-
        
        
          yışlı, deha sahibi.
        
        
          
            dehşetli:
          
        
        
          ürkütücü, korkunç.
        
        
          
            edip:
          
        
        
          edebiyatçı, edebiyatla
        
        
          meşgul olan.
        
        
          
            ehl-i iman:
          
        
        
          inananlar, iman
        
        
          sahipleri.
        
        
          
            ehl-i velâyet:
          
        
        
          velî olanlar;
        
        
          erenler, Allah’ın dostluğunu
        
        
          kazananlar, velîlik sıfatını ta-
        
        
          şıyanlar.
        
        
          
            esas-ı mühim:
          
        
        
          önemli olan
        
        
          esas.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, esas.
        
        
          
            hâlet-i ruhiye:
          
        
        
          insanın ruh
        
        
          hâli, psikolojik durum, insanın
        
        
          manevî hâli, iç durumu.
        
        
          
            hârika:
          
        
        
          olağanüstü.
        
        
          
            hatiat:
          
        
        
          hatalar, yanlışlıklar.
        
        
          
            hilâf:
          
        
        
          ters, karşı, zıt, aykırı.
        
        
          
            hiss-i kablelvuku:
          
        
        
          Bir şeyi
        
        
          vukuundan önce hissetme,
        
        
          bir hadisenin gerçekleşme-
        
        
          sinden önce kalbe doğması.
        
        
          
            hükmetme:
          
        
        
          hakim olma, iş-
        
        
          leme.
        
        
          
            hüsn-i niyet:
          
        
        
          iyi niyet, temiz
        
        
          kalplilik.
        
        
          
            iman:
          
        
        
          inanç, itikat.
        
        
          
            inkılâp:
          
        
        
          değişme, dönüşüm,
        
        
          köklü değişme.
        
        
          
            istibdat:
          
        
        
          idarede görülen her
        
        
          türlü kanun dışı tazyik, baskı.
        
        
          
            istikbal:
          
        
        
          gelecek zaman.
        
        
          
            izale:
          
        
        
          giderme, ortadan kal-
        
        
          dırma.
        
        
          
            kemiyet:
          
        
        
          bir şeyin adet, mik-
        
        
          tar ve sayı olarak ifade edile-
        
        
          bilen durumu, nicelik.