‡
        
        
          39
        
        
          ·
        
        
          
            (2)
          
        
        
          /
        
        
          ?p
        
        
          ór
        
        
          ªn
        
        
          ëp
        
        
          H o
        
        
          íu
        
        
          Ñn
        
        
          °ùo
        
        
          j s
        
        
          ’p
        
        
          G m
        
        
          Ar
        
        
          Àn
        
        
          T r
        
        
          øp
        
        
          e r
        
        
          ¿p
        
        
          Gn
        
        
          h @
        
        
          
            (1)
          
        
        
          o
        
        
          ¬n
        
        
          fÉn
        
        
          ër
        
        
          Ño
        
        
          °S /
        
        
          ¬p
        
        
          ªr
        
        
          °SÉp
        
        
          H
        
        
          
            (3)
          
        
        
          o
        
        
          ¬o
        
        
          JÉn
        
        
          c
        
        
          n
        
        
          ôn
        
        
          Hn
        
        
          h $G o
        
        
          án
        
        
          ªr
        
        
          Mn
        
        
          Qn
        
        
          h r
        
        
          ºo
        
        
          µ
        
        
          r
        
        
          «n
        
        
          ?n
        
        
          Y o
        
        
          ?n
        
        
          Ós
        
        
          °ùdn
        
        
          G
        
        
          Sevgili ve Kıymetli Üstadım, Faziletmeap Efen-
        
        
          dimHazretleri!
        
        
          ebedî minnettarı ve hadimi bulunduğum
        
        
          Risale-i Nur
        
        
          ’-
        
        
          un feyzinden lâyık olmadığım pek çok eltâf-ı rabbaniye-
        
        
          ye mazhariyetimi, gözlerimden sevinç yaşları akıtarak
        
        
          görmekte ve ne suretle şükranlarımla mukabele edece-
        
        
          ğimden âciz bulunmaktayım. dünün menfur-i umumîsi
        
        
          nazif, bugünün parlak bir vatanperveri veya hakikatçisi
        
        
          bulunmaktadır.
        
        
          Elhamdülillâhi hâzâ min fadlı Rabbî
        
        
          …
        
        
          senelerden beri müştakı bulunduğum nur ve gül Fab-
        
        
          rikaları Mübarekler Heyetinin ve o mukaddes fabrikanın
        
        
          makine ve çarklarının nurlu sedalarını kulaklarımla işit-
        
        
          mek ve şu âciz ve kasır ve cahil vaziyetimle o yüksek ve
        
        
          Aşere-i Mübeşşere-i kur’âniyeden olan, Ashab-ı güzin
        
        
          rıdvanullahi Aleyhim ecmain efendilerimizin bugün şah-
        
        
          siyet-i maneviyelerini küçük bir mikyasta temsil eden
        
        
          sıddıklar, mücahitler, fedakâr kahramanlar cemaatinin iki
        
        
          mühim uzvu bulunan aziz kardeşlerimizden mübarek sab-
        
        
          ri ve Büyük Hafız Ali’nin hakkımda gösterdikleri âlicena-
        
        
          bâne muhabbet ve merbutiyet-i kalbiye ve hâdiselerin ay-
        
        
          nen tevafuku, bu yüksek ve muktedir nur deryasının nur-
        
        
          lu rüzgârlarından hasıl olan dalgaların hışırtılarından
        
        
          
            K
          
        
        
          
            astamonu
          
        
        
          
            L
          
        
        
          
            âhiKası
          
        
        
          
            | 89 |
          
        
        
          da eden.
        
        
          
            feyiz:
          
        
        
          bolluk, bereket, ihsan, ba-
        
        
          ğış.
        
        
          
            hâdim:
          
        
        
          hademe, hizmetçi.
        
        
          
            hâdise:
          
        
        
          olay.
        
        
          
            hakikat:
          
        
        
          gerçek, doğru.
        
        
          
            hâsıl:
          
        
        
          meydana gelme, ortaya
        
        
          çıkma.
        
        
          
            heyet:
          
        
        
          bir topluluğu meydana
        
        
          getiren kişilerin bütünü, komite.
        
        
          
            kasır:
          
        
        
          kısa.
        
        
          
            keramet-i gaybiye:
          
        
        
          gaybla ilgili
        
        
          keramet, istikbal ile alâkalı kera-
        
        
          met.
        
        
          
            mazhariyet:
          
        
        
          görünme ve tezahür
        
        
          yeri olma; nail olma, şereflenme.
        
        
          
            menfur-i umumî:
          
        
        
          herkesin nef-
        
        
          reti.
        
        
          
            merbutiyet-i kalbiye:
          
        
        
          kalbî bağ-
        
        
          lılık.
        
        
          
            mikyas:
          
        
        
          ölçü aleti, ölçek.
        
        
          
            minnettar:
          
        
        
          bir iyiliğe karşı teşek-
        
        
          kür duygusu içinde olan.
        
        
          
            muhabbet:
          
        
        
          sevgi, sevme.
        
        
          
            mukabele:
          
        
        
          karşılık verme, karşı-
        
        
          lama.
        
        
          
            mukaddes:
          
        
        
          takdis edilmiş, kutsal,
        
        
          aziz, temiz.
        
        
          
            muktedir:
          
        
        
          iktidarlı, gücü yeten.
        
        
          
            mübarek:
          
        
        
          feyizli, bereketli, kutlu.
        
        
          
            mücahit:
          
        
        
          din uğrunda ve Allah rı-
        
        
          zası için savaşan.
        
        
          
            mühim:
          
        
        
          önemli, ehemmiyetli.
        
        
          
            müştak:
          
        
        
          arzulu, fazla istekli, işti-
        
        
          yak gösteren.
        
        
          
            nurlu:
          
        
        
          ışıklı, parıltılı.
        
        
          
            rıdvânullahi aleyhim ecmain:
          
        
        
          Allah onların hepsinden razı ol-
        
        
          sun.
        
        
          
            Risale-i nur:
          
        
        
          Nur Risalesi, Bediüz-
        
        
          zaman Said Nursî’nin eserlerinin
        
        
          adı.
        
        
          
            sada:
          
        
        
          ses, seda.
        
        
          
            sıddık:
          
        
        
          çok doğru, dürüst, hakkı
        
        
          ve hakikati tereddütsüz kabulle-
        
        
          nen.
        
        
          
            suret:
          
        
        
          biçim, şekil, tarz.
        
        
          
            şahsiyet-i maneviye:
          
        
        
          manevî
        
        
          şahsiyet, manevî kişilik.
        
        
          
            şükran:
          
        
        
          iyiliğe karşı gösterilen iyi
        
        
          tavır, gönül borcu, minnettarlık.
        
        
          
            temsil:
          
        
        
          birinin, bir topluluğun adı-
        
        
          na hareket etme.
        
        
          
            tevafuk:
          
        
        
          uyma, uygunluk, birbiri-
        
        
          ne denk gelme.
        
        
          
            uzuv:
          
        
        
          bir topluluğu, bir bütünü
        
        
          meydana getiren üyelerden her
        
        
          biri.
        
        
          
            üstad:
          
        
        
          öğretici, öğretmen.
        
        
          
            vatanperver:
          
        
        
          yurtsever, vatanına
        
        
          düşkün, vatanını seven kimse.
        
        
          
            vaziyet:
          
        
        
          durum.
        
        
          
            âciz:
          
        
        
          zayıf, güçsüz.
        
        
          
            âlicenabâne:
          
        
        
          cömertçesine,
        
        
          iyilik sahibine yakışırcasına.
        
        
          
            ashab-ı Güzin:
          
        
        
          seçkin Saha-
        
        
          beler, en meşhur Sahabeler.
        
        
          
            aşere-i mübeşşere-i Kur’â-
          
        
        
          
            niye:
          
        
        
          Kur’ân’ın Cennetle müj-
        
        
          delediği 10 Sahabî.
        
        
          
            aziz:
          
        
        
          izzetli, muhterem, say-
        
        
          gın.
        
        
          
            cemaat:
          
        
        
          topluluk, aralarında
        
        
          çeşitli bağlar bulunan insanlar
        
        
          topluluğu.
        
        
          
            derya:
          
        
        
          deniz.
        
        
          
            ebedî:
          
        
        
          sonu olmayan, daimî,
        
        
          sürekli.
        
        
          
            elhamdülillâhi haza min
          
        
        
          
            fadli
          
        
        
          Rabbî: Allah’a çok şükür,
        
        
          bu Rabb’imin fazlındandır.
        
        
          
            eltaf-ı Rabbaniye:
          
        
        
          her şeyi
        
        
          besleyen, terbiye ve idare
        
        
          eden Cenab-ı Hakkın lütufları,
        
        
          nimetleri ve güzellikleri.
        
        
          
            faziletmeab:
          
        
        
          fazilet sahibi,
        
        
          çok faziletli.
        
        
          
            fedakâr:
          
        
        
          kendini veya şahsî
        
        
          menfaatlerini hiçe sayan, fe-
        
        
          
            1.
          
        
        
          Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
        
        
          
            2.
          
        
        
          Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp, Onu tesbih etmesin.
        
        
          
            3.
          
        
        
          Allah’ın selâmı, rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.