Mektubat - page 71

İkinci sualiniz:
“Şeytanların halkı ve icadı ne içindir?
Cenab-ı Hak şeytanı ve şerleri halk etmiş; hikmeti nedir?
Şerrin halkı şerdir, kabihin halkı kabihtir.”
Elcevap:
Hâşâ, halk-ı şer şer değil, belki kesb-i şer
şerdir. Çünkü, halk ve icat bütün netaice bakar. kesb,
hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netaice bakar.
Meselâ, yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var; bü-
tünü de güzeldir. sû-i ihtiyârıyla bazıları yağmurdan za-
rar görse, “Yağmurun icadı rahmet değildir” diyemez,
“Yağmurun halkı şerdir” diye hükmedemez. Belki sû-i
ihtiyârıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ate-
şin halkında çok faydalar var; bütünü de hayırdır. Fakat
bazılar, sû-i kesbiyle, sû-i istimaliyle ateşten zarar görse,
“Ateşin halkı şerdir” diyemez. Çünkü, ateş yalnız onu
yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi sû-i ihtiyârıyla,
yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını ken-
dine düşman etti.
El hâs ı l : Hayr-ıkesîriçinşerr-ikalilkabuledilir
. eğer
şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intaç eden bir şer
terk edilse, o vakit şerr-i kesîr irtikâp edilmiş olur. Mese-
lâ, cihada asker sevk etmekte, elbette bazı cüz’î ve mad-
dî ve bedenî zarar ve şer olur. Fakat o cihadda hayr-ı
kesîr var ki, İslâm, küffarın istilâsından kurtulur. eğer o
şerr-i kalil için cihad terk edilse, o vakit hayr-ı kesîr git-
tikten sonra, şerr-i kesîr gelir. o, ayn-ı zulümdür. Hem
meselâ, gangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir par-
mağın kesilmesi hayırdır, iyidir. Hâlbuki, zahiren bir şer-
dir. parmak kesilmezse, el kesilir; şerr-i kesîr olur.
Mektubat | 71 |
o
n
i
kinci
m
ekTup
denin kötüye kullanılması.
sû-i istimal:
bir şeyi kötüye kul-
lanma.
sû-i kesb:
fiilin kötüye kullanıl-
ması, kötülük işlemek.
şer:
kötülük.
şerr-i kalil:
zararı az miktarda
olan.
şerr-i kesîr:
çok olan kötülük.
zahiren:
görünüşe göre.
ayn-ı zulüm:
zulmün ta ken-
disi.
bedenî:
bedene ait.
Cenab-ı Hak:
Hz. Allah.
cihad:
düşmanla savaşma.
cüz’î:
küçük.
elbette:
şüphesiz, her hâlde.
elhâsıl:
netice itibarıyla, so-
nuç olarak.
faide:
fayda.
gangren:
vücudun sınırlı bir
kısmında dokuların hayati-
yetlerini kaybetmesi.
hâlbuki:
oysa ki.
halk:
yaratma.
halk-ı şer:
şerrin yaratılışı.
hâşâ:
asla, kat’iyen.
hayır:
faydalı iş.
hayr-ı kesîr:
faydası daha
çok olan.
hikmet:
gizli sebep, İlâhî ga-
ye.
hizmetkâr:
hizmetçi.
hususî:
özel.
hükmetmek:
karar vermek.
icat:
yoktan var etme.
intaç:
netice verme.
irtikâp:
kötü iş işleme.
istilâ:
kaplama, ele geçirme.
kabih:
kötü, çirkin.
kesb:
işlemek, yapmak.
kesb-i şer:
şerli bir işi işleme.
küffar:
kâfirler.
lâzım:
gerekli.
maddî:
madde ile alâkalı, cis-
manî.
meselâ:
misal olarak.
mübaşeret:
girişme, temas.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
netice:
sonuç.
rahmet:
merhamet etme,
esirgeme, şefkat gösterme.
sevk:
gönderme, yollama.
sual:
soru.
sû-i ihtiyâr:
kötü seçim, ira-
1...,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70 72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,...1086
Powered by FlippingBook