Mektubat - page 729

vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderatıyla
keyfî istibdat ile oynayan firavunmeşrep komitenin baş-
larına derim ki:
ey ehl-i bid’a ve ilhad! Altı sualime cevap isterim.
Birincisi:
dünyada hükûmet süren, hükmeden her
kavmin, hatta insan eti yiyen yamyamların, hatta vahşî
canavar bir çete reisinin bir usulü var, bir düstur ile hük-
meder. siz hangi usulle bu acip tecavüzü yapıyorsunuz?
kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların
keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünkü böyle
hususî ibadatta kanun yapılmaz ve kanun olamaz.
İkincisi:
nev-i beşerde hususan bu asr-ı hürriyette ve
bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hü-
kümferma hürriyet-i vicdan düsturunu kırmak ve istihfaf
etmek ve dolayısıyla nev-i beşeri istihkâr etmek ve itira-
zını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete daya-
nıyorsunuz? Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdi-
nî” ismi vermekle, ne dine, ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân
ettiğiniz hâlde, dinsizliği mutaassıbâne kendine bir din it-
tihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, el-
bette saklı kalmayacak, sizden sorulacak. ne cevap ve-
receksiniz? Yirmi hükûmetin en küçüğünün itirazına kar-
şı dayanamadığınız hâlde, nasıl yirmi hükûmetin birden
itirazını hiçe sayar gibi, hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir su-
rette bozmaya çalışıyorsunuz?
Üçüncüsü:
Mezheb-i Hanefînin ulviyetine ve safiyeti-
ne münafi bir surette vicdanını dünyaya satan bir kısım
ittihaz etmek:
edinmek, kabul-
lenmek.
kanun:
kaide, yasa.
kavim:
insan topluluğu.
keyfî:
kanun ve nizama uygun
olmayarak.
kısım:
takım.
komite:
heyet, kurul.
lâdinî:
din dışı.
medeniyet dairesi:
medeniyet
sahası, alanı.
mezheb-i Hanefî:
Hanefî mezhe-
bi.
mukadderat:
Allah tarafından
ezelde takdir olunmuş şeyler.
mutaassıbâne:
aşırı derecede ta-
assup göstererek.
münafi:
zıt, aykırı.
nev-i beşer:
insanlık.
reis:
başkan.
safiyet:
saflık, temizlik.
sual:
soru.
suret:
biçim, tarz, şekil.
tarz:
biçim, suret, şekil.
tecavüz:
saldırma, sataşma.
ulviyet:
yücelik, yükseklik.
umumiyet:
genellik.
usul:
esaslar, kurallar, kanunlar.
vahşî:
yabanî, barbar.
vicdan:
iyiyi kötüden ayırt etme-
ye yardımcı olan ahlâkî duygu.
acip:
hayret uyandıran şey.
asr-ı hürriyet:
hürriyet asrı,
zamanı.
bilhassa:
özellikle.
cebrî:
zorla.
cür’et:
cesaret etme.
düstur:
kaide, prensip; ka-
nun.
ehl-i bid’a:
doğru yoldan sa-
pıp hurafelerin peşinden gi-
denler.
ehl-i din:
dindar.
elbette:
şüphesiz, her hâlde.
firavunmeşrep:
benlik ve
enaniyet yönüyle Firavun yo-
lunda yürüyen.
hususan:
özellikle.
hususî:
özel.
hükmetmek:
kanun emirle-
riyle yönetmek.
hükûmet süren:
yöneten ve
idare eden.
hükûmet:
yönetim, idare.
hükümferma:
hükümran,
hüküm süren.
hürriyet-i vicdan:
vicdan
hürriyeti, kişinin istediğine
inanması ve inançlarının ge-
reklerini serbestçe yerine ge-
tirilmesi.
hürriyet-i vicdaniye:
vicda-
nın hürriyeti, fikir ve inanç öz-
gürlüğü.
ibadat:
ibadetler
ibraz etmek:
meydana çıkar-
mak, göstermek.
ilhad:
inançtan sapıtma, hak
yoldan çıkma.
istibdat:
keyfî idare sistemi,
despotizm.
istihfaf etmek:
küçümse-
mek, hafife almak.
istihkâr etmek:
hakir gör-
mek, küçük düşürmek.
itiraz:
karşı çıkma.
Mektubat | 729 |
Y
irmi
d
okuzuncu
m
ekTup
1...,719,720,721,722,723,724,725,726,727,728 730,731,732,733,734,735,736,737,738,739,...1086
Powered by FlippingBook