Sözler - page 151

Hem, sak›n zannetme ki, haflri iktiza eden esma-i ‹lâ-
hiye, bahsetti¤imiz gibi yaln›z Hakîm, Kerîm, Rahîm,
Âdil, Hafîz isimlerine münhas›rd›r. Hay›r, belki kâinat›n
tedbirinde tecelli eden bütün esma-i ‹lâhiye ahireti iktiza
eder, belki istilzam eder.
Hem, zannetme ki, haflre delâlet eden kâinat›n ayat-›
tekviniyesi flu geçen bahsetti¤imize münhas›rd›r. Hay›r,
belki ekser mevcudatta, sa¤a sola aç›l›r perdeler gibi, ve-
cih ve keyfiyetleri vard›r ki, bir veçhi Sânia flahadet etti-
¤i gibi, di¤er veçhi de haflre iflaret eder.
Meselâ, insan›n ahsen-i takvimdeki hüsnümasnuiyeti
Sânii gösterdi¤i gibi, o ahsen-i takvimdeki kabiliyet-i ca-
mias›yla k›sa bir zamanda zeval bulmas› haflri gösterir.
Baz› kere, bir vecihle, iki nazarla bak›lsa, hem Sânii,
hem haflri gösterir.
Meselâ, ekser eflyada görünen hikmetin tanzimi, ina-
yetin tezyini, adaletin tevzini ve rahmetin taltifi, nas›l ki,
mahiyetlerine bak›lsa, bir Sâni-i Hakîm, Kerîm, Âdil, Ra-
hîm’in dest-i kudretinden ç›kt›¤›n› gösterirler; onun gibi,
bunlar›n kuvveti ve hadsizlikleriyle beraber, flunlar›n maz-
harlar› olan flu fânî mevcudat›n ehemmiyetsiz ve az ya-
flamas›na bak›lsa, ahiret görünür.
Demek ki, her fley li-
san-› hâl ile,
1
p
ôp
N'
’r
G p
?r
ƒn
« r
dÉp
Hn
h $Ép
H o
âr
æn
e'
G
okuyor ve okutturu-
yor.
* * *
SÖZLER | 151
O
NUNCU
S
ÖZ
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
fânî:
muvakkat, geçici.
hadsiz:
s›n›rs›z, say›s›z.
Hafîz:
koruyan, saklayan.
Hakîm:
her fleyi bir maksatla uy-
gun ve hikmetle yaratan, Allah.
haflir:
Allah’›n, ölüleri diriltip
mahflerde toplamas›.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye
hüsnümasnuiyet:
yarat›l›fltaki
güzellik.
iktiza:
gereklilik, gerekli olma; lâ-
z›m gelme.
inayet:
yard›m, ihsan.
istilzam:
gerekli görme, lüzumlu.
kabiliyet-i camia:
çok kabiliyetli,
yetenekli.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar,
evren.
Kerîm:
yaratt›klar›na karfl›l›k
beklemeden ba¤›flta bulunan
kullar›na nimetler ihsan eden, Al-
lah.
keyfiyet:
hâl, durum, vaziyet.
lisan-› hâl:
hâl dili, vücut dili.
mahiyet:
bir fleyin asl›, esas›.
mazhar:
bir fleyin ç›kt›¤› yer, gö-
ründü¤ü yer.
meselâ:
misal olarak, söz gelifli.
mevcudat:
varl›klar.
münhas›r:
s›n›rlanm›fl, s›n›rl›.
nazar:
bak›fl, niyet.
Rahîm:
flefkati, merhameti her
fleyi kapsayan Allah.
rahmet:
ac›ma, merhamet etme,
ba¤›fllama, flefkat gösterme.
Sâni:
her fleyi sanatl› olarak yara-
tan Allah.
Sâni-i Hakîm:
hikmet sahibi olan,
her fleyi sanatla ve hikmetle ya-
ratan Allah.
flahadet:
flahitlik, tan›kl›k.
taltif:
iltifat etme, gönül okflama.
tanzim:
s›ralama , düzenleme.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tedbir:
idare etme.
tevzin:
tartma, denklefltirme.
tezyin:
süsleme, donatma.
vecih:
yön, taraf.
zeval:
sona erme, ölüm.
adalet:
eflitçe, do¤ru payla-
fl›m.
Âdil:
adaletli olan, do¤ruluk
gösteren.
ahiret:
öbür dünya, ikinci ha-
yat.
ahsen-i takvim:
insana Allah
taraf›ndan verilen en güzel ve
en mükemmel biçim.
ayat-› tekviniye:
yarat›l›fl
mu’cizeleri, varl›¤a ait deliller.
delâlet:
iflaret, iz, delil olma.
dest-i kudret:
Allah’›n ezelî
gücünün eli.
ekser:
en çok, daha ziyade.
1.
Allah’a ve ahiret gününe iman ettim.
1...,141,142,143,144,145,146,147,148,149,150 152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,...1482
Powered by FlippingBook