Sözler - page 304

gibi bir dâhîyi ilimde taklit etmek istese ve bir çoban bir
padiflah›n vaziyetini tak›nsa, elbette hiç kimseyi aldata-
mayacak; belki kendi maskara olacak. Her bir hâli ba¤›-
racak ki, “Bu sahtekârd›r!”
‹flte—hâflâ, yüz bin defa hâflâ—Kur’ân befler kelâm›
farz edildi¤i vakit, nas›l bir y›ld›z böce¤i bin sene tekellüf-
süz hakikî bir y›ld›z olarak rasat ehline görünsün? Hem,
bir sinek, bir sene tamamen tavus suretini tasannusuz,
temafla ehline göstersin? Hem, sahtekâr, âmî bir nefer,
namdar, âlî bir müflirin tavr›n› tak›ns›n, makam›nda otur-
sun, çok zaman öyle kals›n, hilesini ihsas etmesin? Hem,
müfteri, yalanc›, itikats›z bir adam, müddet-i ömründe
daima en sad›k, en emin, en mutekit bir zat›n keyfiyeti-
ni ve vaziyetini en müdakkik nazarlara karfl› telâfls›z gös-
tersin, dâhîlerin nazar›nda tasannuu saklans›n? Bu ise,
yüz derece muhaldir; ona hiçbir zîak›l mümkün diyemez.
Öyle de; farz etmek dahi, bedihî bir muhali vaki farz et-
mek gibi bir hezeyand›r.
Aynen öyle de, Kur’ân’› kelâm-› befler farz etmek, lâ-
z›m gelir ki: Âlem-i ‹slâm›n semas›nda bilmüflahede pek
parlak ve daima envar-› hakaik› neflreden bir y›ld›z-› ha-
kikat, belki bir flems-i kemalât telâkki edilen Kitab-› Mü-
bin’in mahiyeti, hâflâ, bir y›ld›z böce¤i hükmünde tasan-
nucu bir beflerin hurafatl› bir düzmesi olsun; ve en yak›-
n›nda olanlar ve dikkatle ona bakanlar, fark›nda bulun-
mas›n; ve onu daima âlî ve menba-› hakaik bir y›ld›z bil-
sin. Bu ise, yüz derece muhal olmakla beraber, sen ey
fieytan, yüz derece fleytaniyette ileri gitsen, buna imkân
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi.
âlî:
yüksek.
âmî:
cahil.
bedihî:
aç›k olan.
befler:
insan.
bilmüflahede:
görerek.
dâhî:
yüksek anlay›fl sahibi, zeki.
daima:
sürekli.
emin:
güvenilir.
envar-› hakaik:
gerçek nurlar.
farz etmek:
kabul etmek, var-
saymak.
hakikî:
gerçek.
hâli:
vaziyeti.
hâflâ:
asla.
hezeyan:
saçmalama.
hile:
aldatma.
hurafat:
hurafeler, bofl, bat›l fley-
ler.
ihsas:
hissettirme.
ilim:
bilme, bilgi.
imkân:
olabilirlik.
itikat:
inanma, iman, inanç.
kelâm:
söz.
kelâm-› befler:
insan sözü.
keyfiyet:
özellik.
Kitab-› Mübin:
kudret kitab›.
lâz›m:
gerek.
mahiyet:
as›l, esas.
makam:
memuriyet derecesi,
rütbe.
maskara:
gülünç.
muhal:
imkâns›z.
mutekit:
itikat eden, inanm›fl.
müdakkik:
inceleyen.
müddet-i ömür:
yaflam süresi.
müfteri:
iftira eden.
mümkün:
olabilir, kabil.
müflir:
emir veren, mareflal.
namdar:
meflhur.
nazar:
bak›fl, görüfl.
nefer:
rütbesiz asker.
neflir:
da¤›tma, yayma.
rasat:
gözlem, inceleme.
sad›k:
do¤ru.
sahtekâr:
düzenbaz.
sema:
gökyüzü, ufuk.
flems-i kemalât:
mükemmel-
liklerin günefli.
fleytan:
sapk›n, iblis.
fleytaniyet:
aldat›c›l›k.
taklit:
benzetme.
tasannu:
yapmac›k, sun’î ol-
ma, yapayl›k.
tav›r:
durum.
tekellüf:
sahte tav›r.
telâkki:
anlay›fl.
telâfl:
endifle.
temafla:
bakma, seyir.
vaki:
vuku bulan.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.
y›ld›z-› hakikat:
hakikat y›l-
d›z›.
zat:
kifli, flah›s.
zîak›l:
ak›l sahibi.
304 | SÖZLER
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,294,295,296,297,298,299,300,301,302,303 305,306,307,308,309,310,311,312,313,314,...1482
Powered by FlippingBook