Sözler - page 307

hâflâ—sahtekâr, Allah’tan korkmaz ve bilmez ve haysiye-
tini tan›maz, insaniyetin adî derecesinde farz etmekle
yüz derece muhali birden irtikâp etmek lâz›m gelir. Çün-
kü, flu meselenin ortas› yoktur. Zira, farz-› muhal olarak,
Kur’ân kelâmullah olmazsa, Arfltan düflse, ortada kala-
maz; belki, yerde yalanc› birinin mal› oldu¤unu kabul et-
mek lâz›m gelir. Bu ise, ey fleytan, yüz derece, sen, kat-
merli bir fleytan olsan, bozulmam›fl hiçbir akl› kand›ra-
mazs›n ve çürümemifl hiçbir kalbi ikna edemezsin.
fieytan döndü, dedi: “Nas›l kand›ramam? Ekser insan-
lara ve insan›n meflhur âk›llerine Kur’ân’› ve Muham-
med’i inkâr ettirdim.”
E l cevap
:
Evvelâ
: Gayet uzak mesafeden bak›lsa, en büyük fley,
en küçük fley gibi görünebilir; bir y›ld›z, bir mum kadar
denilebilir.
Saniyen
: Hem, tebeî, sathî bir nazarla bak›lsa, gayet
muhal bir fley, mümkün görünebilir. Bir zaman, bir ihti-
yar adam, Ramazan hilâlini görmek için semaya bakm›fl.
Gözüne bir beyaz k›l inmifl; o k›l› ay zannetmifl, “Ay› gör-
düm” demifl. ‹flte, muhaldir ki, hilâl, o beyaz k›l olsun.
Fakat, kasten ve bizzat aya bakt›¤› ve o saç› tebeî ve do-
lay›s›yla ve ikinci derecede göründü¤ü için, o muhali
mümkün telâkki etmifl.
Salisen
: Hem, kabul etmemek baflkad›r, inkâr etmek
baflkad›r. Adem-i kabul bir lâkaytl›kt›r, bir göz kapamak-
t›r ve cahilâne bir hükümsüzlüktür. Bu surette, çok mu-
hal fleyler onun içinde gizlenebilir; onun akl› onlarla
SÖZLER | 307
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
lâz›m:
gerekli, gerek.
mesafe:
ara.
mesele:
sorun.
meflhur:
tan›nm›fl, flöhretli.
muhal:
olmas› düflünülemeyen,
imkâns›z.
mümkün:
olabilir, kabil.
nazar:
bak›fl.
sahtekâr:
düzenbaz.
salisen:
üçüncüsü.
saniyen:
ikincisi.
sathî:
yüzeysel, d›fltan.
sema:
gökyüzü.
suret:
biçim, flekil.
fleytan:
iblis, sapk›n.
tebeî:
ikinci plânda.
telâkki:
anlama.
zan:
sanma.
zira:
çünkü.
adem-i kabul:
kabul etme-
me.
adî:
de¤ersiz.
âk›l:
(âk›ller) kendilerini ak›ll›
sananlar.
arfl:
gö¤ün en yüksek kat›.
bizzat:
kendisi.
cahilâne:
cahilce, bilgisizce.
elcevap:
yan›t, cevap.
evvelâ:
birincisi.
farz etmek:
kabul etme, var-
saymak.
farz-› muhal:
olmas› düflü-
nülmeyen, imkâns›z varsa-
y›m.
gayet:
çok, fazla, sonsuz.
hâflâ:
asla.
haysiyet:
fleref.
hilâl:
yeni ay.
hüküm:
karar.
ikna:
inanmas›n› sa¤lama.
inkâr:
inanmama, reddetme,
Allah’› tan›mama.
insaniyet:
insanl›k.
irtikâp etmek:
kötülük iflle-
mek.
kasten:
isteyerek.
katmer:
kat, misil.
kelâmullah:
Allah’›n sözleri.
lâkayt:
ilgisiz, alâkas›z.
1...,297,298,299,300,301,302,303,304,305,306 308,309,310,311,312,313,314,315,316,317,...1482
Powered by FlippingBook