Sözler - page 311

?eytan›n ‹kinci Küçük ‹tiraz›
Sure-i
1
p
ó«``/
`n
Ûr
G p
¿
'
G r
ôo
? r
dGn
h =¥
’i okurken,
p
är
ƒn
Ÿr
G o
In
ôr
µ°n
S r
än
ABÉ n
Ln
h @ l
ó«/
àn
Y l
Ö«/
bn
Q p
¬r
jn
ó n
d s
’p
G m
?r
ƒn
b r
øp
e o
ßp
Ø r
?n
j Én
e
o
?r
ƒn
j n
?p
d '
P p
Qƒ t
°üdG ?p
a n
ï p
Øo
fn
h @ l
ó«/
ën
J o
¬r
æ p
e n
âr
æ`o
c Én
e n
?p
d '
P u
?`n
ë r
dÉp
H
n
âr
æ`o
c r
ón
? n
d @ l
ó«``/
¡n
°Tn
h l
?p
FBÉ°n
S Én
¡n
©n
e ¢m
ùr
Øn
f t
?o
c
r
än
ABÉ n
Ln
h @ p
ó«/
Yn
ƒ r
dG
@ l
ój/
ón
M n
?r
ƒn
« r
dG n
?o
ô°n
ün
Ñn
a n
? n
A B É n
£p
Z n
?r
æn
Y Én
ær
Øn
°ûn
µn
a Gn
ò'
g r
øp
e m
án
?r
Øn
Z ?
p
a
2
@ m
ó«/
æn
Ym
QÉs
Øn
c s
?o
c n
ºs
æ`n
¡n
L ?/
a Én
«p
? r
dn
G @ l
ó«/
àn
Y s
…n
ón
d Én
e Gn
ò'
g o
¬o
æj/
ôn
b n
?Én
bn
h
fiu ayetleri okurken, fleytan dedi ki: “Kur’ân’›n en mü-
him fesahatini, siz onun selâsetinde ve vuzuhunda bulu-
yorsunuz. Hâlbuki, flu ayette nereden nereye atl›yor. Se-
kerattan tâ k›yamete atl›yor, nefh-i Sur’dan muhasebe-
nin hitam›na intikal ediyor ve ondan Cehenneme idhali
zikrediyor. Bu acip atlamaklar içinde hangi selâset kal›r?
Kur’ân’›n ekser yerlerinde, böyle birbirinden uzak mese-
leleri birlefltiriyor. Böyle münasebetsiz vaziyetiyle selâset
ve fesahat nerede kal›r?”
E l cevap
: Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’›n esas-› i’caz›, en
mühimlerinden belâgatinden sonra icazd›r. ‹caz, i’caz-›
Kur’ân’›n en metin ve en mühim bir esas›d›r. Kur’ân-›
Hakîm’de flu mu’cizâne icaz, o kadar çoktur ve o kadar
güzeldir ki, ehl-i tetkik, karfl›s›nda hayrettedirler.
SÖZLER | 311
O
N
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
acip:
hayret veren.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
belâgat:
düzgün, kusursuz söz
söyleme.
Cehennem:
ceza evi.
cin:
gözle görünmez bir yarat›k.
ehl-i tetkik:
titizlikle inceleyen-
ler.
ekser:
en çok, ço¤unlukla.
elcevap:
karfl›l›k.
esas:
as›l, temel.
esas-› i’caz:
mu’cizenin esas›, te-
meli, hakikati.
fesahat:
aç›k, düzgün ve güzel bir
flekilde ifade, net söz.
gafil:
ihmal eden, dikkat.
hâlbuki:
öyle iken.
hitam:
sona erme, bitme.
i’caz:
sözün güzelli¤i ile flafl›rtarak
âciz b›rakma.
icaz:
az sözle çok mana ifade et-
me.
intikal:
yer de¤ifltirme.
ithal:
dahil etme.
itiraz:
kabul etmeme.
kâfir:
imans›z, dinsiz.
k›yamet:
kâinat›n sonu.
Kur’ân-› Hakîm:
say›s›z hikmet
ve faydalar› bulunan Kur’ân.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
ola¤a-
nüstü güzel ifadeye sahip olan
Kur’ân.
melek:
temiz, masum, nurdan
yarat›lan varl›klar.
mesele:
cevap isteyen önemli so-
run.
metin:
sa¤lam.
mu’cizâne:
ola¤anüstü bir flekil-
de, mu’cizeli.
muhasebe:
hesaplaflma.
mühim:
önemli.
münasebet:
ilgi, alâka.
nefh-i Sur:
Surun üflenmesi; ‹sra-
fil’in k›yamet gününde Sur ad› ve-
rilen boruyu üflemesiyle k›yame-
tin kopmas›.
salât:
Hz. Peygambere dua.
sekerat:
ölüm an›.
selâm:
maddî ve manevî huzur
ve selâmet (duas›).
selâset:
sözün ak›c›l›¤›, düzgünlü-
¤ü.
sevk:
gönderme, yollama, bir so-
nuca ba¤lama.
Sur:
‹srafil’in üfleyece¤i mahiyeti
bizce bilinmeyen boru.
flahit:
flahitlik yapan, tan›k.
fleref:
manevî büyüklük.
fleytan:
iblis, sapk›n.
vaat:
söz verme.
vaziyet:
durum.
vuzuh:
ifade aç›kl›¤›.
yemin:
kasem, and.
zikir:
anma.
1.
Kaf. fierefi pek yüce olan Kur’ân’a yemin olsun. (Kaf Suresi: 1.)
2.
‹nsan›n a¤z›ndan hiçbir söz ç›kmaz ki, yan›nda onu yazmaya haz›r, gözetleyici bir melek
olmas›n. • Derken ölüm sarhofllu¤u gerçekten geliverir. ‹flte senin kaç›p durdu¤un fley budur.
• Ve Sur’a üfürülür. Vaat olunan gün iflte budur. • Herkes yan›nda bir sevk eden, bir de fla-
hitlik eden melekle beraber gelir. • And olsun ki sen bundan gafildin. fiimdi gözünden per-
deyi kald›rd›k. Bugün bak›fl›n pek keskindir. • Yan›ndaki melek “‹flte onun defteri bende ha-
z›rd›r” der. • At›n Cehenneme, her bir inatç› kâfiri! (Kaf Suresi: 18-24.)
1...,301,302,303,304,305,306,307,308,309,310 312,313,314,315,316,317,318,319,320,321,...1482
Powered by FlippingBook