Sözler - page 748

‹K‹NC‹ HAfi‹YE
Denizli hapsinden tahliyemizden sonra meflhur fiehir
Otelinin yüksek kat›nda oturmufltum. Karfl›mda güzel
bahçelerde kesretli kavak a¤açlar› birer halka-i zikir tar-
z›nda gayet lâtif, tatl› bir surette hem kendileri, hem dal-
lar›, hem yapraklar›, havan›n dokunmas›yla, cezbekârâ-
ne ve cazibedarâne hareketle rakslar›, kardefllerimin mü-
farakatlar›ndan ve yaln›z kald›¤›mdan, hüzünlü ve gaml›
kalbime iliflti. Birden güz ve k›fl mevsimi hat›ra geldi ve
bana bir gaflet bast›. Ben, o kemal-i nefle ile cilvelenen
o nazenin kavaklara ve zîhayatlara o kadar ac›d›m ki,
gözlerim yafl ile doldu. Kâinat›n süslü perdesi alt›ndaki
ademleri, firaklar› ihtar ve ihsas›yla, kâinat dolusu firak-
lar›n, zevallerin hüzünleri bafl›ma topland›. Birden haki-
kat-i Muhammediyenin (a.s.m.) getirdi¤i nur, imdada ye-
tiflti. O hadsiz hüzünleri ve gamlar› sürurlara çevirdi.
Hatta o nurun herkes ve her ehl-i iman gibi, benim hak-
k›mda milyon feyzinden yaln›z o vakitte o vaziyete temas
eden imdat ve tesellisi için zat-› Muhammediyeye (a.s.m.)
karfl› ebediyen minnettar oldum. fiöyle ki:
Ol nazar-› gaflet, o mübarek nazeninleri, vazifesiz, ne-
ticesiz, bir mevsimde görünüp hareketleri, nefleden de-
¤il, belki güya ademden ve firaktan titreyerek hiçli¤e
düfltüklerini göstermekle, herkes gibi bendeki aflk-› beka
ve hubb-u mehasin ve muhabbet-i vücut ve flefkat-i cin-
siye ve alâka-i hayatiyeye medar olan damarlar›ma o de-
rece dokundu ki, böyle, dünyay› bir manevî Cehenneme
ve akl› bir tazip aletine çevirdi¤i s›rada, Muhammed
adem:
yokluk.
aflk-› beka:
sonsuzluk aflk›.
cazibedarâne:
çekici ve cazibeli
tarzda.
cezbedarâne:
kendinden geçer
bir hale gelerek.
cilve:
güzel ve hofl bir biçimde
görünme.
derece:
miktar, ölçü.
ebedî:
sonu olmayan.
ehl-i iman:
inananlar.
feyiz:
bolluk, bereket.
firak:
ayr›l›k.
gaflet:
gafillik, endiflesizlik.
gam:
hüzün, keder.
güya:
sanki.
güz:
sonbahar.
hadsiz:
s›n›rs›z.
hakikat-i Muhammediye:
Pey-
gamber efendimizin yüce manevî
makam›.
halka-i zikir:
zikir halkas›.
hafliye:
aç›klay›c› yaz›.
hubb-u mehasin:
güzelliklere
olan sevgi.
hüzün:
keder, tasa.
ihsas:
hissettirme.
ihtar:
hat›rlatma.
imdat:
yard›ma yetiflme, yard›m
isteme.
kâinat:
bütün âlemler, varl›klar.
kemal-i nefl’e:
tam bir nefle.
kesret:
çokluk.
lâtif:
yumuflak, hofl.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
medar:
dayanak, sebep.
meflhur:
tan›nm›fl.
minnettar:
minnet duyarak.
muhabbet-i vücut:
var olma sev-
gisi.
mübarek:
bereketli, kutlu.
müfarakat:
ayr›lma.
nazar-› gaflet:
mana ve ma-
hiyetten yoksun bak›fl.
nazenin:
cilveli, nazl›.
netice:
sonuç.
nur:
ayd›nl›k, ›fl›k.
raks:
oynama.
suret:
biçim, tarz.
sürur:
sevinç.
flefkat-i cinsiye:
ayn› cinse
duyulan flefkat ve ac›ma his-
si.
tahliye:
serbest b›rak›lma.
tarz:
biçim, flekil.
tazip:
azap verme.
teselli:
avutma.
vakit:
zaman.
vazife:
görev.
vaziyet:
durum, hâl.
zat-› Muhammediye:
Pey-
gamber efendimizin zat›, ken-
disi.
zeval:
yok olma.
zîhayat:
hayat sahibi.
748 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,738,739,740,741,742,743,744,745,746,747 749,750,751,752,753,754,755,756,757,758,...1482
Powered by FlippingBook