Sözler - page 754

katlin için mahkûm edip adalet etmifl; hâkim ise, sen on-
dan masum oldu¤un sirkate binaen mahkûm etti¤i için
zulmetmifltir. ‹flte, fley-i vahitte iki cihetle kader ve icad-›
‹lâhînin adaleti ve insan kisbinin zulmü göründü¤ü gibi;
baflka fleyleri buna k›yas et. Demek, kader ve icad-› ‹lâhî
mebde ve münteha, as›l ve fer’, illet ve neticeler itibar›y-
la flerden ve kubuhtan ve zulümden münezzehtir.
E¤e r den i l s e
: “Madem cüz-i ihtiyarînin icada kabi-
liyeti yok, bir emr-i itibarî hükmünde olan kispten baflka
insan›n elinde bir fley bulunmuyor; nas›l oluyor ki,
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan’da Hâl›k-› Semavat ve Arza kar-
fl›, insana asi ve düflman vaziyeti verilmifl, Hâl›k-› Arz ve
Semavat ondan azîm flikâyetler ediyor, o asi insana kar-
fl› abd-i mü’mine yard›m için Kendini ve melâikesini tah-
flit ediyor, ona azîm bir ehemmiyet veriyor?”
E l c ev ap
: Çünkü küfür ve isyan ve seyyie, tahriptir,
ademdir. Hâlbuki, azîm tahribat ve hadsiz ademler, bir
tek emr-i itibarîye ve ademîye terettüp edebilir. Nas›l ki,
bir azîm sefinenin dümencisi vazifesinin adem-i ifas›yla,
sefine gark olup, bütün hademelerin netice-i sa’yleri ip-
tal olur; bütün o tahribat, bir ademe terettüp ediyor. Öy-
le de, küfür ve masiyet, adem ve tahrip nev’inden oldu-
¤u için, cüz-i ihtiyarî bir emr-i itibarî ile onlar› tahrik
edip, müthifl netaice sebebiyet verebilir. Zira, küfür çen-
dan bir seyyiedir; fakat, bütün kâinat› k›ymetsizlikle ve
abesiyetle tahkir ve delâil-i vahdaniyeti gösteren bütün
mevcudat› tekzip ve bütün tecelliyat-› esmay› tezyif oldu-
¤undan, bütün kâinat ve mevcudat ve esma-i ‹lâhiye
abd-i mü’min:
inanan kul.
abes:
faydas›z, bofl ve manas›z.
adalet:
hakkaniyet, âdillik.
adem:
yokluk, hiçlik.
adem-i ifa:
görevi yapamama.
as›l:
birinci derecede önemli olan.
asi:
isyan eden, karfl› gelen.
azîm:
pek büyük.
binaen:
-den dolay›, bu sebep-
ten.
cihetle:
bak›m›ndan.
cüz-i ihtiyarî:
Cenab-› Hak tara-
f›ndan insana verilen arzu ser-
bestli¤i; diledi¤i gibi hareket ede-
bilme kabiliyeti.
çendan:
gerçekten.
delâil-i vahdaniyet:
Allah’›n her
varl›ktaki birlik delilleri.
ehemmiyet:
k›ymet, de¤er,
önem.
elcevap:
cevap, cevaben.
emr-i ademî:
bir fleyin yok olma-
s›na sebep olacak bir ifl.
emr-i itibarî:
asl›nda olmad›¤›
hâlde var oldu¤u kabul edilen
emir, ifl.
esma-i ‹lâhiye:
Allah’›n isimleri.
fer’:
ikinci derecede önemli olan.
gark:
batma, bat›rma.
hademe:
hizmetçi, görevli.
hadsiz:
s›n›rs›z, sonsuz.
hâkim:
yargݍ, kanun uygulayan
kimse.
Hâl›k-› Arz ve Semavat:
göklerin
ve yerin yarat›c›s›, Allah.
hükmünde:
durumunda, yerinde.
icad-› ‹lâhî:
Cenab-› Hakk›n bir
fleyi yaratmas›.
icat:
vücuda getirme, yoktan var
etme.
illet:
sebep.
iptal:
hükümsüz b›rakma.
isyan:
bafl kald›rma, karfl› gelme.
itibar›yla:
bak›m›ndan, aç›s›ndan.
kabiliyet:
yetenek, yeterlilik.
kader:
Cenab-› Hakk›n her fleyi
olmadan önce takdir etmesi,
plânlamas›, olmufl ve olacak her
fleyi bilmesi.
kâinat:
yarat›lm›fl olan fleylerin
tamam›, bütün âlemler, varl›klar.
k›yas:
karfl›laflt›rma, oranlama.
k›ymet:
de¤er.
kisb:
çal›flma; iflleme, yapma.
kubuh:
çirkinlik, kabahat, kötü-
lük.
Kur’ân-› Mu’cizülbeyan:
aç›kla-
malar›yla ak›llar› benzerini yap-
maktan âciz b›rakan Kur’ân-› Ke-
rîm.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
mahkûm:
hüküm giymifl, hü-
kümlü.
masiyet:
itaatsizlik, isyan, günah.
masum:
suçsuz.
mebde:
evvel, bafllangݍ.
melâike:
melekler.
mevcudat:
var olan her fley.
münezzeh:
tenzih edilmifl,
uzak.
münteha:
nihayet, son.
müthifl:
dehfletli.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
netice:
sonuç.
netice-i sa’y:
çal›flma ve gay-
retlerin neticesi.
nev:
tür, çeflit, cins.
sefine:
gemi.
seyyie:
fenal›k, kötülük, gü-
nah.
sirkat:
h›rs›zl›k, çalma.
fler:
kötülük, fenal›k, günah.
fley-i vahit:
bir tek fley, bir
mesele.
tahkir:
afla¤›lama, hakaret.
tahribat:
tahripler, y›k›p boz-
malar.
tahrik:
harekete geçirme.
tahrip:
harap etme, y›kma,
bozma.
tahflit:
yard›m etme, destek-
leme.
tecelliyat-› esma:
Cenab-›
Hakka ait isimlerin yarat›lm›fl-
lar, varl›klar üzerindeki tecel-
lileri, görüntüleri.
tekzip:
yalanlama, inkâr et-
me.
terettüp:
ait olma, icap etme,
gerekme.
tezyif:
küçük görme, afla¤›la-
ma.
vazife:
görev, ödev.
vaziyet:
durum, durufl.
zira:
çünkü.
zulüm:
haks›zl›k, adaletsizlik.
754 | SÖZLER
Y
‹RM‹
A
LTINCI
S
ÖZ
1...,744,745,746,747,748,749,750,751,752,753 755,756,757,758,759,760,761,762,763,764,...1482
Powered by FlippingBook