Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 08 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Yargı siyasallaşmamalı

Halkın değerlerine uzak, katı ideoloji mensuplarının, yargıya olan “toplumsal güven”in kaybolmasına sebep olduğunu vurgulayan Av. Hüsnü Tuna, “Hukuk kurumları ve yargının siyasallaşmayı kaldırması mümkün değildir” dedi.

Yeni adlî yılın başlangıcı dolayısıyla bir açıklama yapan Hukukçular Derneği Genel Başkanı Av. Hüsnü Tuna, 2006-2007 dönemi adlî yılının da geçtiğimiz yıllar olduğu gibi dünyada ve ülkemizde bir çok hukuk dışı uygulamaların gölgesinde başladığını vurguladı.

“Özellikle İşgaller ve soykırım niteliğinde devlet terörünün hüküm sürdüğü uygulamalar, işkenceler, uluslar arası ölçekte hak ihlâlleri ve göçler, açlık, sefalet bu yıl da artarak hüküm sürmektedir” diyen Tuna, küresel ölçekte işgal ve terör uygulamalarıyla dünyayı yaşanmaz hale getirenlerin yerel ölçekte karışıklıklar çıkarmayı da ihmal etmediğini söyledi. Yaptığı yazılı açıklamada, “Ne zaman İsrail ve ABD’nin menfaatleri sekteye uğrasa Ülkemizin her hangi bir yanında suni olarak geliştirilen terörist eylemlerle ülke insanı taciz edilmekte, birçok insanın canı yakılmaktadır” ifadelerine yer veren Tuna, gerek bu terör olayları gerekse çetelerle mücadele etmeye çalışan yargı mensuplarının engellendiğine, meslekten ihraç edildiğine dikkat çekti.

YARGI, DÜZENİN TEMEL

DAYANAKLARINDANDIR

Yargının, toplumsal düzenin en temel dayanaklarından biri olduğuna dikkat çeken Tuna açıklamasında, “Böyle bir önemi olan yargının, özellikle de Yüksek Yargının kendisini siyasî bir muhalefet konumunda gördüğü talihsiz bir dönemi yaşamaktayız. Yürütme, Mahkeme kararları ile adeta hareket edemez duruma getirilmektedir. Yargı, kanun, yönetmelik, kararnamelerin iptali ile ilgili kararları ile siyasi ve ideolojik bir tavır sergilemektedir” ifadelerine yer verdi. Yargının, halkın iradesine uygun karar vermemesi durumunda adalete güvenin sağlanamayacağını vurgulayan Tuna, Cumhurbaşkanının, halkı ile kavgalı kişileri önemli mevkilere atayarak kurumları halkla karşı karşıya getirmesinin yanlışlığına da değindi.

Açıklamasında Danıştay’a yapılan saldırıyı hatırlatan Tuna, “Başörtüsü yasağının kalkmasına yönelik taleplerin yükseldiği bir dönemde işlenen bir cinayetin başörtüsü nedeniyle işlendiği yönünde ortaya atılan komplolar ile ülkede olağanüstü hal ortamı oluşturulmak istenmiş, böylelikle halkın iradesi atanmışların iradesinin hakimiyetine alınmak istenmiştir” dedi.

GÜZEL İŞLER DE YAPILIYOR

Hukukçular Derneği Başkanı Tuna, açıklamasını, bütün olumsuz tablolara rağmen güzel işlerin de yapıldığını, geçtiğimiz günlerde kurulan “Uluslar arası Hukukçular Birliği”nin bunlardan biri olduğunu belirterek sürdürdü.

TCK GERİYE GİDİŞ ANLAMINI TAŞIYOR

Tuna, adlî yıl başlangıcı dolayısıyla yaptığı açıklamada TCK hakkında da eleştirilerde bulundu. “Çıkar grupları ve çetelere karşı etkin bir kanuni düzenleme bulunmazken, Terörle Mücadele Kanunu hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bu kanun özellikle hazırlanış biçimi ile bir çok tepkileri üzerine çekmiş, sivil toplum örgütlerinin kanunun şekillenmesindeki etkisi en aza indirgenmiştir” diyen Tuna, kanunun halk ve halkın dini inanç ve değerleri ile mücadeleyi amaçladığını ve eskiden geriye gidiş anlamını taşıdığını ifade etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

08.09.2006


 

Protestan-Katolik üniversiteleri

Rotterdam İslâm Üniversitesinin (IUR) açılışında konuşan Erasmus Üniversitesi emekli öğretim üyesi ve IUR Danışma Kurulu Başkanı Sosyolog Prof. Dr. Anton C. Zijderveld, Batı teoloji eğitiminde sürekli bir tartışma konusu olan “dinlerle ilgili bilimsel-akademik eğitimin seküler bir temelde olması gerektiği” görüşüne katılmadığını belirterek, Protestan ve Katoliklere ait üniversitelerin bulunduğu Hollanda’da dinî esaslarla uyuşan bilimsel eğitimin de pekâlâ olabileceğini ve bunu tartışmanın abesle iştigal olacağını vurguladı.

Rotterdam İslâm Üniversitesi (IUR)’nin, 2006-2007 eğitim yılı açılış töreninde konuşan Sosyolog Prof. Dr. Anton C. Zijderveld, Batı teoloji eğitiminde süren bir tartışma olan dinlerle ilgili bilimsel-akademik eğitimin seküler bir temelde olması gerektiğine dair anlayışa katılmadığını belirterek, “Protestanlara ve Katoliklere ait üniversitelerin bulunduğu Hollanda’da dînî esaslarla uyuşan bilimsel eğitim de pekâlâ olabilir. Bunu tartışmak abesle iştigaldir” dedi.

Çok sayıda diplomat, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisinin de katıldığı törende konuşan Rotterdam Erasmus Üniversitesi emekli öğretim üyesi ve IUR Danışma Kurulu başkanı Sosyolog Prof Dr. Anton C. Zijderveld, Hollanda gibi demokratik Batı toplumunda yer alan İslâm Üniversitesi'nin kültür ve siyaset açısından önemine değindi. Yaklaşık bir milyon Müslümanın yaşadığı Hollanda’da İslâm ile alâkalı tartışmaların seviye ve seyrinden üzüntü duyduğunu ifade eden Zijderveld, “İki husus beni rahatsız ediyor. Birincisi, İslâmı ve Müslümanları tenkit edenlerin İslâm ve Müslümanlar arasındaki mezhep, meşrep farklılıklarını gözetmeksizin, genelleme yaparak tenkitlerini bu genelleme üzerine kurmaları” dedi. Zijderveld, kendisini rahatsız eden ikinci genellemenin de İslâmın, anti-demokratik bir teokrasi olarak takdim edilmesi olduğunu vurguladı.

Prof. Zijderveld, IUR'nin, bu tür genellemelerin anlaşılıp izale edilmesinde ve Batı toplumunda doğup yetişmiş nesillerin İslâmı doğru anlamasında hayatî önemi hâiz bir bilimsel kurum olduğunu ifade etti.

/ ROTTERDAM

08.09.2006


 

Tezkere ‘resmen’ yürürlükte

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Lübnan’a gönderilmesi konusunda hükümete izin veren TBMM Genel Kurulu Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda, Lübnan’da 12 Temmuz 2006 tarihinde başlayan ve çok tehlikeli biçimde tırmanan çatışmaların, bu sorunlu bölgede barışın yeniden tesisi için sürdürülen uluslararası çabalar sonucu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 11 Ağustos 2006 günü oybirliği ile kabul ettiği 1701 (2006) sayılı Kararla durdurulduğu hatırlatıldı.

Bir aydan fazla süren Lübnan krizinin büyük can kaybına yol açtığı, Lübnan’ın nüfusunun dörtte birini oluşturan yaklaşık bir milyon kişinin yerlerinden edildiği ve sivil alt yapının büyük ölçüde tahrip olduğu belirtildi.TBMM kararında, tarafların, 14 Ağustos 2006 tarihi itibariyle uyacaklarını açıkladıkları çatışmaların durdurulmasını, kalıcı bir ateşkesin sağlanmasını ve ihtilafa uzun dönemli bir çözüm bulunmasını amaçlayan 1701 (2006) sayılı BM kararına değinilerek, kararda öne çıkan noktalar şöyle sıralandı:‘’Çatışmaların tam olarak durdurulması, özellikle, Hizbullah’ın bütün saldırılarına ve İsrail’in bütün saldırı amaçlı askeri operasyonlarına derhal son vermesi,

-Lübnan ordusunun onbeşbin askerinin ve halihazırda ikibin kişi olan Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücünün (UNIFIL) onbeşbine kadar çıkartılacak birliklerinin Mavi Hat ile Litani Nehri arasında kalan ve yabancı silahlı unsurlardan arınmış tampon bölgeye konuşlandırılması, bu konuşlandırmanın başlamasıyla birlikte ve buna paralel olarak İsrail ordusunun güney Lübnan’dan çekilmesi,

-UNIFIL’in sayı ve teçhizat bakımından takviye edilmesi, görev yönergesi ve görev bölgesinin genişletilmesi ve görev süresinin 31 Ağustos 2007 tarihine kadar uzatılması.’’

UNIFIL’in görevleri

1701 (2006) sayılı Kararın tüm yönleriyle uygulanmasını sağlayacak olan UNIFIL’e mevcut görev yönergesine ek olarak şu görevlerin verildiği belirtildi:‘’

Çatışmaların durdurulmasını gözlemlemek.

İsrail Kuvvetleri Lübnan’dan çekilirken, Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin Mavi Hat boyunca olan bölgeler dahil, bütün güney Lübnan’a konuşlanmasına nezaret etmek ve destek olmak.

Bu konudaki faaliyetlerini İsrail ve Lübnan hükümetleriyle koordine etmek.-Sivil halka insani yardım ulaştırılmasına ve yerlerinden olmuş kişilerin gönüllü ve güvenlik içinde geri dönüşlerine yardımcı olmak.-Tampon bölgenin oluşturulması için atılacak adımlarda Lübnan ordusuna yardımcı olmak.

Lübnan Hükümetinin talebi üzerine Lübnan’ın sınırlarının ve diğer giriş noktalarının silâh veya bağlantılı maddelerin girişine karşı güvenlikli hale getirilmesine yardımcı olmak.’

TÜRKİYE’NİN TUTUMU

TBMM kararında, Türkiye’nin, geniş bir bölgeye yayılma ve çok ciddi boyutlar kazanma istidadı gösteren Lübnan krizinin başlangıcından itibaren bu tehlikeli gidişatın önlenmesi amacıyla yoğun çaba harcadığı vurgulanarak, bunun yanı sıra Türkiye’nin, Lübnan’daki insani sorunların hafifletilmesi için gerekli katkılarda bulunduğu, Lübnan ve Filistin halkına acil insani yardımları sürdürdüğü ve Lübnan’dan iki bin vatandaşın Türkiye’ye dönüşünün yanı sıra on binden fazla üçüncü ülke vatandaşının Türkiye üzerinden tahliyesinin sağlandığı anlatıldı.Kararda, Lübnan’da çatışmaların durdurulmasından sonra Türkiye’nin bu fırsat penceresinin çok iyi değerlendirilmesini teminen, diplomatik çabalarını yoğun biçimde sürdürdüğü ve bu kapsamda BM Genel Sekreteri ve dost ve müttefik ülkelerin liderleriyle sürekli temas halinde olunduğu, Dışişleri Bakanı’nın Lübnan, İsrail, Filistin ve Suriye’yi ziyaret ederek üst düzey siyasi temaslarda bulunduğu; bunun yanı sıra, birçok ülkenin Dışişleri Bakanlarıyla da çeşitli vesilelerle görüşmeler yaptığı kaydedildi.

/ ANKARA

08.09.2006


 

Demirel: Lübnan konusu kapandı

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Lübnan’a asker gönderilmesiyle ilgili tezkerenin TBMM’de kararara bağlanmasıyla bu konunun kapandığını belirterek, ‘’Bundan sonraki kısmında askerimize selamet dileriz’’ dedi.

Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Beldibi beldesinde düzenlenen 5. Ulusal Geriatri Kongresi’nin açılışına katılan Demirel, gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Lübnan’a asker gönderilmesiyle ilgli tezkereye yönelik tepkilerin sorulması üzerine Demirel, ‘’Bu mesele kapanmıştır. TBMM meseleyi karara bağlamıştır. Bundan sonraki kısmında askerimize selamet dileriz. Selametle gidecekler, selametle döneceklerdir’’ diye konuştu. Türk askerinin verilen her görevi kahramanca yaptığını, bu görevi de kahramanca yerine getireceğini ifade eden Demirel, ‘’Allah kolaylık versin’’ dedi.

Demirel, başka bir soru üzerine, terör olaylarının Türkiye’yi rahatsız etmeye devam ettiğini belirterek, hiç bir şeyin Türk halkını yıldıramayacağını, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu konunun üstesinden geleceğini vurguladı.

/ ANTALYA

08.09.2006


 

Gül: Negatif enerji var

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Türkiye-AB süreci kapanacak, tren kazası olacak” şeklinde olumsuzlukları öne çıkarmanın verdiği bir negatif enerji bulunduğunu belirterek, “Bu yolun inişli-çıkışlı yol olduğunu her zaman söyledim. Bu açıdan problemleri konuşarak çözebileceğimize inanıyorum” dedi. Gül, AB’nin de bu konuda elinden geleni yapacağına inandığını söyledi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, “Türkiye-AB süreci kapanacak, tren kazası olacak” şeklindeki olumsuzlukları öne çıkarmanın verdiği bir negatif enerji bulunduğunu belirterek, “Önemli olan düz asfalt yolda yürümek değildir. Bu yolun inişli-çıkışlı yol olduğunu her zaman söyledim. Bu bir gerçektir. Bu açıdan problemleri konuşarak çözebileceğimize inanıyorum” dedi.

Gül, Çırağan Sarayında, “Kültürler arası Diyalog ve Anlayış için Ernst Reuter Girişimi” sebebiyle İstanbul’a gelen Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ile ortak basın toplantısı düzenledi.

Abdullah Gül, burada yaptığı konuşmada, “Haziran ayında dostu ve meslektaşı Steinmeier Türkiye’yi ziyaret ettiğinde, kültürler arasındaki diyalogla ilgili bir toplantı yapma kararı aldıklarını” söyledi.

Bugün bu vesileyle kendisinin burada bulunduğunu ifade eden Gül, sabah da ikili görüşmelerde bulunduklarını belirtti.

Bakan Gül, bu çerçevede Türkiye-Almanya arasındaki ikili ilişkileri, bölgeyi ilgilendiren sorunları ve birçok uluslar arası konuyu çok geniş şekilde görüşme ve fikir teatisinde bulunma imkânı elde ettiklerini bildirdi.

“Dünyada Haziran ayından bu yana çok olumlu gelişmeler olmadığını” anlatan Abdullah Gül, bu süre içinde birçok önemli, ama herkesi, bölgeyi ve dünyayı üzen gelişme meydana geldiğini kaydetti.

Abdullah Gül, bu konuları gayet detaylı konuştuklarını, bu arada Türkiye-AB meselelerini de konuşma imkânı bulduklarını ve görüşmenin faydalı geçtiğini söyledi.

IRAK VE ORTA DOĞU

Toplantıda soruları da cevaplayan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, “Türkiye ve Almanya, Irak ve Orta Doğu konusunda hangi alanda işbirliği yapabilir” ve “Dünyanın ve bölgenin hali buyken, AB’nin Kıbrıs nedeniyle Türkiye ile ilişkilerini dondurması gerçekçi mi, mümkün mü, akılcı mı” soruları üzerine, gerek Orta Doğu, gerek Irak, gerek nükleer meseleler konusunda “değerli dostum” diye hitap ettiği Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier ile sık sık görüştüklerini belirtti.

Gül, bugün de geniş şekilde bu konuları ele aldıklarını kaydederek, “Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, Türkiye ve Almanya’nın bu konudaki görüşleri birbirine çok yakın şekilde devam etmektedir. Bu konuların çözümüne ortak tutumlarımızla yardımcı olabileceğimize inanıyorum ve sık sık da istişare ediyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ

Abdullah Gül, Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili bir soru üzerine de, olumsuzlukların üzerine yoğunlaşmamak gerektiğini belirterek şunları kaydetti:

“Yani olumsuz dediğim, ‘Türkiye-AB süreci kapanacak, tren kazası olacak, şu olacak, bu olacak...’ Daima bunları öne çıkarmanın verdiği negatif enerji var. Bunun yerine, muhakkak ki bazı çözümler, problemler vardır, bu problemlerin çözümü için nasıl gayretler sarf ediliyor, buna hepimizin bakması gerekir. Biraz önce Sayın Steinmeier’in söylediği gibi, bu konuda birçok çalışma yapılmaktadır.”

Bakan Gül, her konuyu kendi mecrası içinde ele alıp olumlu ve yapıcı bir şekilde problemleri çözmek için uğraşmak gerektiğini belirterek, Türkiye olarak buna gayret sarf ettiklerini söyledi.

/ İSTANBUL

08.09.2006


 

Babacan: Avrupa eksikliklerimizi hatırlatıyor

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Avrupa Parlamentosu’nun ve AB Komisyonu’nun hazırladığı raporların eleştirel olmasının yadırganmaması gerektiğini belirterek, “Bu raporlar bizim yaptıklarımızı uzun uzun anlatmak için, övmek için hazırlanmıyor’’ dedi.

Türkiye’nin Brüksel Büyükelçisi Fuat Tanlay tarafından onuruna verilen resepsiyonda konuşan Babacan, son 4 yıldır Türkiye’nin ekonomik ve siyasî reform sürecine girdiğini kaydederek, bu sürecin tüm dünyada yakından izlendiğini ve takdir edildiğini vurguladı.

“Ziyaretlerimin amacı Türkiye’nin ekonomik ve siyasî reform süreci hakkında muhataplarımı bilgilendirmek’’ diyen Babacan, Hollanda ve Belçika’nın ardından diğer AB üyelerini de ziyaret edeceğini ifade etti.

34 yıldır çift ve 3 haneli enflasyonla yaşayan Türkiye’nin artık tek haneli enflasyonla istikrar yakaladığını ve yıllık tarihsel ortalaması 1 milyar dolar seviyesinde olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının 2005 yılında 9,7 milyar doları bulduğunu ve bu yılın ilk 6 ayında 9 milyar dolara yaklaştığını anlatan Babacan, AB üyelik sürecinin de Türkiye’nin istikrarına katkı sağladığını dile getirdi.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Babacan, Türkiye’nin katılımıyla sadece AB’nin 28’inci ya da 29’uncu üyesi olmayacağını, ‘’AB’nin geleceğini tanımlayan çok önemli bir süreç’’ şeklinde değerlendirileceğini belirterek, “Bu süreç tarih kitaplarında kaydedilecektir’’ dedi.

Avrupa Parlamentosu ve AB Komisyonu’nun Türkiye hakkındaki raporlarının eleştirel olmasının tabiî karşılanmasını isteyen Babacan, “Bu raporlar bizim yaptıklarımızı uzun uzun anlatmak için, övmek için hazırlanmıyor. AB sürecinde eksiklerimiz anlatılıyor. Siyasî çevrelerden etki olabilir. Eksik bilgilendirmeden kaynaklanabilir’’ diye konuştu. Babacan, büyük devlet olmanın bilinciyle bunlara takılıp kalınmayarak, AB sürecinin Türkiye’nin faydasına olacak şekilde sürdürülmesinin önemine dikkat çekti.

/ BRÜKSEL

08.09.2006


 

Coşkun: Heyecanımız kesilmedi

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, ‘’hükümetin AB sürecinin başlangıcındaki heyecanı sonuna kadar devam ettirmeye ve Türkiye’nin AB’ye tam üye olması için gereken tüm çalışmaları azimle gerçekleştirmeye kararlı olduğunu’’ bildirdi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi tarafından düzenlenen ‘’Türkiye ve AB Üyeliği Süreci’’ sempozyumunda konuşan Coşkun, AB konusundaki nihaî hedefin tam üyelik olduğunu vurgulayarak, şu anda 25 fasılda tarama toplantılarının sona erdiğini, 35 fasıldaki tarama toplantılarının 13 Ekim 2006’da tamamlanmasının programlandığını kaydetti.

Türkiye’nin Gümrük Birliğine girmesinin faturasının ağır olduğunu ifade eden Coşkun, ‘’Türkiye sadece veren durumda oldu, karşılığını alamadı. CE belgesi taşımayla ilgili sorunun çözümü için 3 aydır bekliyoruz’’ dedi.

Ali Coşkun, ‘’Hükümetimiz bu sürecin başlangıcındaki heyecanı sonuna kadar devam ettirmeye ve Türkiye’nin AB’ye tam üye olması için gereken tüm çalışmaları azimle gerçekleştirmeye kararlıdır’’ diye konuştu.

Türkiye ekonomisinde son yıllarda kaydedilen olumlu gelişmelere de değinen Coşkun, ‘’Dünyada yaşanan ekonomik sıkıntıların ülkemize yansıması ile 2006 yılı enflasyon hedefinde çok az bir sapma olsa bile 2007 yılı hedeflerinin tutturulmasında bir sıkıntıya girilmeyeceği görülmektedir’’ dedi.

/ İSTANBUL

08.09.2006


 

Tarama sırası “Yargı ve temel haklar’da

Türkiye’nin AB katılım müzakerelerinde 23’üncü fasıl olan yargı ve temel haklarla ilgili tanıtıcı tarama toplantısı, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın da katılımıyla başladı.

AB Komisyonu’nda 3 gün sürecek toplantıda, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargılamanın kalitesi ve hızı, yargı sürecindeki yasal haklar, yolsuzlukla mücadele politikası, temel haklar ve AB vatandaşlarının hakları gibi konularda topluluk müktesebatı ele alınacak.

İlgili fasılda AB Türkiye’den özellikle hakim ve savcı alımlarında Adalet Bakanlığı’nın etkisinin azaltılmasını, mahkemelerde savcılar ve savunma (avukatlar) arasındaki eşitlik ilkesinin gözetilmesini, son yıllarda önemli mesafeler alınsa da yolsuzlukla mücadelenin sürdürülmesini, temel hak ve özgürlüklerle ilgili reformlara devam edilerek, uygulamanın AB’ye uyumlu hale getirilmesini talep ediyor. Yargı ve temel haklar faslında Türkiye’deki yasal düzenlemelerin ele alınacağı ayrıntılı tarama toplantısı ise 11-13 Ekim’de yapılacak.

Türkiye bugüne kadar tarama süreci öngörülen 33 fasıldan 30’unda tanıtıcı ve 25’inde ayrıntılı tarama sürecini geride bıraktı. Türkiye-AB tarama sürecine, 11-12 Eylül’de bölgesel politika ve yapısal araçların kontrolü faslında tanıtıcı tarama toplantısıyla devam edilecek. Bu arada, Brüksel temaslarını sürdüren Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, yargı ve temel haklar faslındaki tarama toplantısının açılışına katıldıktan sonra, AB yetkilileriyle temasları için toplantıdan ayrıldı.

/ BRÜKSEL

08.09.2006


 

İHH, Bintü Cübeyl’de

İnsanî Yardım Vakfı (İHH), İsrail saldırılarının en yoğun olarak yaşandığı kasaba olan Bintü Cübeyl’e yardım elini uzattı. Bölgedeki İHH ekipleri, yoğun olarak savaş mağdurlarının yaşadığı kasabada önceki gün insanî yardım dağıtımında bulundu.

İsrail tarafından işgal altında tutulan Filistin sınırındaki Bintü Cübeyl’de bir kamyon dolusu yardım dağıtan İHH İnsanî Yardım Vakfı, Lübnan’daki partner kuruluşlarından biri olan insani yardım teşkilâtı VAİD’e de bir adet kamyon hediye etti. İHH ekibi ayrıca Burcul Baraj Mülteci Kampı’nda da yardım dağıttı.

/ İSTANBUL

08.09.2006


 

Sınav sistemi değişsin

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, YÖK’e üniversiteye giriş sınavı sistemini değiştirme çağrısında bulunarak, ‘’Sınav sistemini değiştirmezsek, liselerdeki yapıyı değiştirmek mümkün olmaz’’ dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Gazi Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlenen 7. Ulusal Fen Bilimleri ve Matematik Eğitimi Kongresi, Gazi Üniversitesi konser salonunda başladı.

YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme, kongrenin açılışında slayt gösterisiyle 2006-ÖSS’de adayların fen ve matematik alanındaki başarılarına ilişkin bilgi verdi. Üniversite eğitimine başlayan bir öğrencinin bilgi birikimiyle ilgili örnek veren Eşme, ODTÜ öğretim üyesinin YÖK’te yaptığı bir sunumda verdiği örneğe değindi. Bu sunumda bir meslek yüksekokulu öğrencisinin sınavda sorulara verdiği yanıtları dikkat çekici bulduğunu vurgulayan Eşme, öğrencinin sınav kağıdını da ekrana yansıttı. Eşme, ‘’Isı ile sıcaklık arasındaki fark nedir?’’ sorusuna öğrencinin ‘’Isı etkilidir, sıcaklık bunaltıcıdır’’ yanıtı verdiğine işaret etti.

ÇELİK’İN KONUŞMASI

Milli Eğitim Bakanı Çelik de konuşmasında Eşme’nin, öğrencilerin fen ve matematik alanlarındaki başarısına ilişkin verdiği bilgileri anımsatarak, ‘’Bu, ülkenin bir gerçeği. Kendi gerçekliğimizden kaçmak gibi bir lüksümüz olamaz’’ dedi. Çelik, şunları kaydetti: ‘’(Fen derslerinde laboratuvara ne zaman döneceğiz) diye soruyorlar? ÖSS’deki bu soru stili değiştiği zaman laboratuvara döneceğiz. ÖSS’deki soru stili, ‘aşağıdakilerden hangisi doğrudur, hangisi yanlıştır’ şeklindedir. Öğrenci; kompozisyon, kendini ifade etme, güzel yazı, analitik düşünme gibi özelliklerden de mahrumdur.

/ ANKARA

08.09.2006


 

Öğrencilerin ev bulma telâşı

Üniversiteye kayıtların sürdüğü bu günlerde ailelerinden uzakta eğitim alacak öğrenciler, barınacakları bütçelerine uygun yer bulabilmenin telaşını yaşıyor.

Selçuk Üniversitesine bu yıl 22 bin 364 yeni öğrenci kayıt yaptırma hakkı kazanırken, üniversite yetkililerine göre, bu öğrencilerden yaklaşık on beş bini Konya dışından gelecek ve ciddî bir barınma sorunuyla karşı karşıya kalacak.

/ KONYA

08.09.2006


 

Katkı payları belirlendi

Yükseköğretim kurumlarında öğretim gören öğrencilerin 2006-2007 öğretim yılında ödemesi gereken katkı payları belirlendi. Buna göre, yükseköğretim kurumlarında öğretim gören öğrencilerden 58 YTL ile 483 YTL arasında katkı payı alınacak

Öğrenci katkı payları tıp fakültesinde 483, devlet konservatuarında 481, mühendislik fakültesinde 317, hukuk fakültesinde 256, fen ve iletişim fakültelerinde 232 YTL olarak belirlendi. En düşük katkı payını ise 58 YTL ile açıköğretim fakültesi öğrencileri ödeyecek.

/ ANKARA

08.09.2006


 

Zeki Sezer: Sadece laiklikten bahsetmek zarar veriyor

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ‘Sadece laiklik, sadece ulusal birlik’ diyerek yapılan politikaların hem laikliğe, hem ulusal birliğe, hem de ülkenin genel politikalarına zarar verdiğini savundu.

“SOL, YANLIŞ ANLAŞILDI’’

Sol adına siyaset yapanların geçmişten bu yana hep ‘Eşit paylaşım’ dediklerini, hiç ‘Eşit üretim’ kavramını kullanmadıklarını belirten Sezer, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘’Sol öteden beri yanlış anlaşıldı, ama kendini yanlış da anlattı. Bizim de hatamız var. ‘Sadece Laiklik, sadece ulusal birlik’ diyerek yapılan politikalar, hem laikliğe, hem ulusal birliğe, hem de ülkenin genel politikalarına zarar veriyor en azından yarar getirmiyor. Laikliği korumak, ulusal birliği korumak, toplumun karnı açsa kolay olmuyor.’’

/ İZMİR

08.09.2006


 

Birden: Karar bireysel

Danıştay saldırısında yaralanan 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, Aytaç öğretmenle ilgili başörtüsü kararının, sokakta ya da başka bir kurumda geçerli olamayacağını söyledi.

Yargıtay Başkanı Osman Arslan’ın önceki akşam Devlet Konukevi’nde Adli Yıl’ın açılışı sebebiyle verdiği resepsiyona katılan ve silahlı saldırı sonrasında ilk kez konuşan Danıştay 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, sözkonusu kararın sadece bir kişiyi ilgilendireceğini belirtti.

Avukat Alparslan Arslan’ın Danıştay 2. Daire üyelerine gerçekleştirdiği silahlı saldırıya gerekçe gösterilen kararın sadece dava konusu olan Aytaç Kılınç’ı ilgilendirdiğini söyleyen Birden, “20-30 sene önce neysem şimdi de oyum. İnandığım kararları veriyorum. Bu konu ile ilgili Danıştay’da bir çok emsal karar var. Bu karar bir kişiyi ilgilendiren bir karar. Sokaktakilere, örneğin, Tarım Bakanlığı’ndaki mühendise bunu uygulayamazsınız. Hastanede çalışan bir doktora, dışarıda giyinen bir doktora uygulayamazsınız. Bu sadece bir davacının, verdikleri bir müdürlüğü geri alınmasına ilişkin bir karar” şeklinde konuştu.

08.09.2006


 

Okuldaki çocuğa netten takip

İzmir’in Bornova ilçesinde ikinci şubesini açan Gülbebeğim Anaokulu, sınıflara yerleştirdiği kamera görüntülerini internette yayınlıyor. Böylece çocuğunu internette takip etme imkânı bulan veliler uygulamadan memnun.

Binanın sınıflarına, spor salonuna, resim atölyesine, oyun odalarına, yemekhanesine toplam 12 kamera yerleştiren okul yönetimi, bu görüntüleri www.gulbebegim.com adlı internet sitesilerinde yayımlıyor. Öğrenci velilerine de bir kullanıcı adı ile şifre veren okul yönetimi, daha şeffaf bir hizmet veriyor.

/ İZMİR

08.09.2006


 

Türk doktorun başarısı

Almanya’nın Bremen şehrindeki Bremen Nord kliniğinde kadın doğum uzmanı olarak çalışan Dr. Mustafa Aydoğdu, kadın doğum bölümünün başhekimliği görevine getirildi.

Bremen Nord kliniğinin yöneticisi Uwe Schmidt, bu vesileyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Aydoğdu’nun başhekimlik görevini başarıyla yürütecek mesleki yeterliliğe sahip olduğunu söyledi.Aydoğdu da, görev yaptığı bölgede çok sayıda Türk kadının bulunduğunu belirterek, “Beni karşılarında gören Türk bayanlar memnun olduklarını ve gurur duyduklarını söylüyorlar. Ben de kendilerine yardımcı olabilmekten gurur duyuyorum” dedi.

Mustafa Aydoğdu, kurdukları Türk-Alman Jinekoloji Derneği aracılığıyla Türkiye ve Almanya’daki doktorlara burs imkânı sağlamaya çalıştıklarını da söyledi.

/ BERLİN

08.09.2006


 

‘Türkiye’de obezite görülme oranı gün geçtikçe artıyor’

Malatya Sağlık İl Müdürü Sezai Demirel, Türkiye’de obezite görülme sıklığının gün geçtikçe arttığını söyledi. Sağlık İl Müdürü Demirel yaptığı açıklamada, uzun süreli enerji dengesizliği sonucunda oluşan ve birçok hastalığın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan, hayat sürecini ve kalitesini olumsuz yönde etkileyen obezitenin vücutta gerekenden fazla yağ birikmesi olduğunu belirtti.

Demirel, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de obezitenin görülme sıklığının gittikçe arttığını, görülme yaşının düştüğünü ve sağlık üzerindeki etkileri ciddî boyutlara ulaştığını vurguladı.

Şişmanlığın en önemli sebeplerinden birinin fiziksel aktivitenin yetersiz olmasından kaynaklandığına dikkat çeken Demirel, “Düzenli fiziksel aktivite başta obezite olmak üzere kalp damar hastalıkları, diabet gibi kronik hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaktadır. Fiziksel aktivite, yeterli ve dengeli beslenmeye zemin hazırlaması yanında tütün, alkol ve uyuşturucu madde kullanımını ya da şiddetini azaltmak, sosyal etkileşimi geliştirmek suretiyle özellikle gençlerde olumlu sonuçlar doğurur. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarını düzenli fizik aktivitelere ve ilgi duydukları spor dallarına yönlendirme konusunda bilinçlendirilmelidir. Düzenli yapılan fiziksel aktivitenin, insan sağlığına olumlu katkısı yanında maliyeti gittikçe artan sağlık harcamalarını azaltması sebebiyle ülke ekonomisine katkısı vardır. Maalesef yapılan çalışmalarda ülkemizde düzenli olarak fiziksel aktivite yapma oranının çok düşük olduğu görülmektedir.” dedi.

Sağlığın korunması ve geliştirilmesi amacıyla, Türkiye’de her yıl Eylül ayının ilk haftasının Sağlık Haftası olarak kutlandığını dile getiren Demirel, bu yıl 4-10 Eylül tarihleri arasında kutlanacak olan Sağlık Haftası’nın ana konusu olarak ‘’Hareketli Yaşam ve Sağlık’’ konusunun seçildiğini kaydetti.

Demirel, hafta boyunca bakanlıkca sağlık hizmetleri kapsamında, bireylerin sağlıklı hayat biçimleri, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite yapma alışkanlığı kazanmalarının amacıyla çeşitli eğitim aktiviteleri gerçekleştirileceğini belirtti.

/ MALATYA

08.09.2006


 

Yılın ilk karı Ardahan’da

Ardahan’ın Posof İlçesi’ndeki 3 bin 200 rakımlı en yüksek dağı olan Arsiyan Dağı’na, mevsimin ilk karı yağdı.

Hava sıcaklığının mevsim normallerinin altına düşmesiyle birlikte, gece boyunca yağan kar, 3 bin 200 rakımlı Arsiyan Dağı’nı beyaza bürüdü. Vatandaşlar, Eylül ayı gelince genellikle bölgenin yüksek kesimlerine kar yağdığını, bu yıl da aynı şekilde Arsiyan Dağı’na kar yağdığını belirtti.

/ ARDAHAN

08.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004