03 Aralık 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

İlköğretimde ‘İstanbul’ dersi

İSTANBUL Millî Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı tarafından hazırlanan “Evimiz İstanbul” projesi kapsamında, ilköğretim okullarında “İstanbul” dersi okutulmaya başlandı.

Serbest faaliyet dersinin 1 saatinde “İstanbul” konusunu işleyen öğrenciler, ellerindeki kameralarla İstanbul’un tarihî mekânlarını görüntüleyip, Boğaz manzaralı resim çiziyorlar. İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansıyla geliştirdikleri proje kapsamında okulların 5 saat olan serbest etkinlik dersinin 1 saatinde, İstanbul’un ders olarak okutulmasına karar verdiklerini söyledi. Yıldız, İstanbul dersiyle, İstanbul’da yaşayan, ama İstanbul’u yaşayamayan ilköğretim çağındaki çocuklarda kent kültürü bilincini geliştirmeyi, şehrin kültürel dokusu üzerinde farkındalık oluşturmayı, kentsel aidiyet duygusunu güçlendirmeyi, kültür ve sanat konusundaki üreticiliği desteklemeyi amaçladıklarını belirtti. İstanbul dersinin okullarda okutulmaya başlandığını, projenin 17 Haziran 2011’de sona ereceğini ifade eden Yıldız, şöyle konuştu: “3 kuşaktır İstanbul’da bulunduğu halde insanlar ‘İstanbulluyum’ diyemiyorlar. Çocuklarda şehir bilincini oluşturmak, aidiyet duyusunu geliştirmek bakımından bu dersin önemi çok büyük. Bu dersi programa alınca insanlar ‘Dersin kitabı olacak mı?’ dediler. Bu dersin kitabı şehrin kendisidir. Hayatı okumak tabirinden yola çıkarak, bir şehri okuyabilir, yeniden bütün tarihî dokusuyla keşfedebilir, bütün güzellikleriyle yeniden yaşayabilir, bütün farklılıklarını görebiliriz. İstanbul, medeniyetler başşehri. Bütün dinlerin birlikte yaşadığı, nefes aldığı tarihî ve tabiî güzellikleriyle gözleri kamaştıran büyülü bir şehir. İstanbul’u bu açıdan çocuklarımız daha iyi tanıyacaklar.” Okullarda “İstanbul kitaplığı” da oluşturacaklarını söyleyen Yıldız, “Böylece İstanbul’da doğan, İstanbul’da yaşayan, ama İstanbul’u yaşayamayan çocuklarımız İstanbul’u keşfedecekler. Sonra da yaşamaya başlayacaklar” diye konuştu.

03.12.2010


 

AİHL yönetmeliğinde değişiklik

ANADOLU İmam Hatip Liseleri’nde öğrenim görmekte iken şehit ve gazi çocuğu durumuna düşen öğrencilere nakil kolaylığı sağlandı. Millî Eğitim Bakanlığı İmam Hatip Liseleri Yönetmeliğinde değişiklik yapıldı.

Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni yönetmeliğe göre, Anadolu İmam Hatip Liselerinde öğrenim görmekte iken şehit veya gazi çocuğu durumuna düşen öğrencilerin nakilleri, istemeleri ve durumlarını belgelendirmeleri halinde bir defaya mahsus olmak üzere boş kontenjan ve puan şartı aranmaksızın istedikleri farklı bir yerleşim yerindeki Anadolu İmam Hatip Lisesinden birine yapılacak. Bu kapsamda nakilleri yapılan öğrencilerin yerleştirme puanı, nakil gidilen okulun nakillere esas taban puanı ve kontenjanında dikkate alınmayacak.

03.12.2010


 

Ulusal Toplu Ulaşım Sempozyumu’nda arbede

İSTANBUL’DA dün başlayan ‘Ulusal Toplu Ulaşım Sempozyumu’nda ulaşım zamlarını protesto etmek isteyen bir grupla güvenlik görevlileri arasında arbede yaşandı.

Bazı protestocular gözaltına alındı. Haliç Kongre Merkezi’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da katıldığı Ulusal Toplu Ulaşım Sempozyumu’nun başlamasının ardından bir grup, binaya girerek ulaşıma yapılan zamları protesto etti. Olaya müdahale tmek isteyen güvenlik görevlileriyle protestocular arasında arbede yaşandı. Olayda bazı eylemciler gözaltına alındı.

03.12.2010


 

Yük gemisi karaya oturdu

SİERRA Leone bandıralı “New Star-1” adlı yük gemisi, Çanakkale Boğazı’nda karaya oturdu.

Trabzon’dan İzmir’e giden 60 metre uzunluğundaki 679 grostonluk boş yük gemisi, Akbaş Feneri önlerinde henüz belirlenemeyen sebeple rotasından çıktı. Karaya oturan geminin kaptanının, durumu telsizle Gemi Trafik Hizmetleri Müdürlüğü’ne bildirmesi üzerine, olay yerine Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait “KEGK-6” adlı hızlı tahlisiye botu gönderildi.Yetkililer, şu anda riskli bir durumun bulunmadığını kaydetti.

03.12.2010


 

TIR çarptı, üst geçit çöktü

KAMYON taşıyan TIR, şehirler arası yoldaki üst geçide büyük bir gürültüyle çarptı. 20 cm farkla gerçekleşen çarpışma sonucunda TIR şoförü son anda kurtuldu.

Ağrı’nın Patnos ilçesinde, kamyon yüklü TIR'ın çarptığı üstgeçit çöktü. Cengiz Gülçin yönetimindeki 42 AJK 67 plakalı TIR, Ağrı-Van yolunda ilerliyordu. Kamyon yüklü TIR, 4 metre 80 santimetre yüksekliğindeki üstgeçide çarptı. Can kaybının olmadığı kazada, üstgeçitte büyük hasar oluştu. Meydana gelen hasar dolayısıyla Ağrı-Van karayolu trafiğe kapatıldı. TIR’ın üzerindeki kamyonların yüksekliğinin 4 metre 60 santimetre olduğunu iddia eden sürücü Cengiz Gülçin, şunları söyledi: ‘’Üsgeçit yüksekliğinin 5 metre olması gerekiyor. Bu nedenle rahat geçebileceğimi düşünmüştüm. Geçtiğim sırada bir ses duydum. Üsgeçide çarptığımı anladım. Aracı durdurmadım. Aksi halde üstgeçit bizim üzerimize düşecekti. Son anda kurtulduk.’’

03.12.2010


 

Osmaniye’de öğrencilere diş sağlığı eğitimi

OSMANİYE Sağlık İl Müdürü Dr. Mehmet Cingöz, ilköğretim okullarında 4 bin 206 birinci sınıf öğrencisinin dişlerine flor jel uygulaması yapıldığını söyledi.

Osmaniye’de ‘Fırçalar çantada dişler yolunda’ programının uygulandığını kaydeden Dr. Cingöz bu sayede toplumda küçük yaşlardan itibaren eğitim yolu ile ağız ve diş sağlığı bilgilerinin arttırılması, doğru tutum ve alışkanlıkların oluşturulması, diş çürümelerin engellenmesi ve gecikmiş diş fırçalama alışkanlığının kazandırılmasının hedeflendiğini bildirdi. Cingöz, “Bu yıl il merkezindeki ilköğretim okullarında 4 bin 571 birinci sınıf öğrencisine ağız diş sağlığı eğitimi ve fırça dağıtımı yapılmış ve ilk uygulamada 4 bin 206 öğrencinin dişlerine flor jel uygulanmıştır. 2010–2011 yılı ağız ve diş sağlığı programı koruyucu flor jel uygulaması bu dönem merkezdeki 38 ilköğretim okulu birinci ve ikinci sınıf öğrencilerini kapsamıştır” diye konuştu.

03.12.2010


 

Nurs KÖYÜ İnanç turizmine açılacak

Bitlis Eğitim ve Tanıtım Vakfı’nın (BETAV) dâvetlisi olarak Bitlis’e üç günlük bir ziyaret gerçekleştirdik.

Bitlis Eren Üniversitesi ve BETAV işbirliği ile düzenlenen çalıştaylarda Bitlis’in kalkınması için çareler aranıyor. 23 Kasım’da Bitlis Eren Üniversitesi ile BETAV işbirliği ile düzenlenen çalıştayda Bitlis’in tarihî ve kültürel mirasının turizme kazandırılması için hazırlanan projeler masaya yatırıldı.

Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlenen çalıştaya Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, Bitlis Belediye Başkanı Fehmi Alaydın, BETAV üyesi iş adamları, bilim adamları, Bitlis’deki kamu kurum ve kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile STK temsilcileri katıldı. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. İbrahim Halil Çerçi’nin yönettiği çalıştayda Ağustos ayında yapılan çalıştayda gündeme gelen; Bitlis’in ağaçlandırılması, ildeki tarihî ve kültürel varlıkların turizme kazandırılması, eğitim yatırımlarının devam ettirilmesi ve eğitimde kalitenin arttırılması konu başlıkları tekrar gündeme alınarak son şekli verildi. Bitlis’in tarihî ve kültürel mirasının turizme kazandırılması için hazırlanan projeler çalıştayda bütün yönleriyle tartışıldı. Hazırlanan sonuç bildirisi ilgili kuruluş tarafından imzalandı. Proje çerçevesinde Bitlis’in kültür ve değerleri gelecek kuşaklara aktarılacak. İldeki turizm geliştirilecek. Şehirdeki tarihî ve kültürel yapılar restore edilerek küçük butik otel haline getirilerek turizmin hizmetine sunulacak. Zeydan Mahallesi pilot bölge seçildi. Mahalle tarihî dokuya sadık kalınarak yenilecek. İldeki yaklaşık 150 tarihî ev ve bunlara yakın yaklaşık 1500 evin proje kapsamında yenilenmesi hedefleniyor.

NURS KÖYÜ’NDE ARTIK KUŞLAR

UÇACAK, KERVANLAR GEÇECEK

Orada bir köy var uzakta. Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz. Bitlis’in Hizan ilçesi İsparit nahiyesine bağlı Nurs Köyünden bahsediyorum. Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin 130 yıl önce doğduğu Nurs Köyü. Eski Adıyla Nurs, yeni ve resmî adıyla Kepirli Köyü, 130 yıl önce “kuş uçmaz kervan geçmez” bir köydü.

Köyün ismi resmen Kepirli olmasına rağmen Köylüler hâlâ Nurs diyor. Tabelâlarda da Nurs yazıyor. 27 Mayıs darbecileri nasıl ki Üstad’ı Urfa'daki mezarında bile rahat bırakmadıysa, 12 Eylül darbecileri de buranın sakinleri istemediği halde köyün ismini kasıtlı olarak “Kepirli” olarak değiştirmişler. Ama herkes Nurs demeye devam ediyor. Zira “Nursî” takısı Üstadın doğduğu köyden geliyor.

1878 yılında bu köyde bir çocuk dünyaya geldi. Ailesi onu ve kardeşlerini itina ile yetiştirdiler. O çocuk dünyanın tanıdığı büyük bir âlim olunca Nurs’u da bugün dünya tanıyor. Her yıl binlerce insan o büyük âlimin doğduğu köyü ve evi ziyaret ediyor.

Üstad Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin doğduğunda, etrafına mânâlı mânâlı baktığını, fakat hiç ağlamadığı rivayet edilir. Hz Üstadın babası Mirza Efendinin, ekin tarlalarından geçerken başkasının tarlasındaki ekinlerden yemesinler diye öküzlerinin ağzını bağlayacak kadar takva sahibi bir zat olduğu ifade edilir. Annesi Nuriye Hanımın da, teheccüd namazlarını kaçırmayan ve Hz. Üstadı abdestsiz emzirmeyen, sâliha bir kadın olduğu ifade edilir. Bedîüzzaman Hazretlerinin üç erkek, üç kız kardeşi vardır ve kardeşlerinin adları şöyledir: Dürriye, Hanım, Abdullah, Mehmed, Abdülmecid ve Mercan. 130 yıl geri gidilince Hz. Üstadın babası Sofi Mirza’nın, çok ileri görüşlü bir kişi olarak kız erkek ayırımı yapmaksızın bütün çocuklarını okuttuğu, bu sebeple çocuklarının hepsinin ilim sahibi olduğu ifade edilir.

Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, Bitlis Polis Evinde gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında Bediüzzaman Said Nursî’nin doğduğu ve bir müddet yaşadığı Nurs Köyünde hayırseverlerin bir tesis inşa ettiğini Valiliğin de köyün yolunu yaptığını, Said Nursî’nin doğduğu evin korumaya alındığını kaydetti. Vali Yılmaz'ın, inanç turizmi açısından önemli bir turizm merkezi olmaya aday olan Nurs’un her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edildiğini söylemesi heyette bulunan gazeteci arkadaşların dikkatini çekti. Ben “Nurs’a nasıl gidebilirim?” diye araştırma yapıp araç ayarlamaya çalışırken tahminimce valinin verdiği bilgilerden etkilenen meslektaşlarımızın bir kısmı “Buraya kadar gelmişken Nurs’u biz de görelim” dediler. Bunun üzerine birlikte Nurs’a gitmeye karar verdik. Bir grup gazeteci ile ziyaret ettiğimiz Nurs’un çevresi tabiî güzellikler bakımından eşsiz bir manzaraya sahip. Nurs, deresi ve meyilli coğrafyasıyla bir başka Nurlu belde Barla’yı hatırlatıyor. Ancak köyde ciddî alt yapı eksiklikleri var.

Kısa süreli seyahatimizde görüştüğümüz Nurslu köylüler, son yıllarda valiliğin köye sahip çıkma çabası içinde olduğunu bu durumun kendilerini memnun ettiğini dile getirdiler. Yaz aylarında hizmete giren Bediüzzaman Külliyesi’nin fahri imamı Hacı Fahrettin Okur’dan köydeki Nur hizmetleri hakkında bilgi aldık. Nurs’daki bütün evlerde külliyatın bulunduğunu ve okunduğunu öğrendik. Zaten köy halkının önemli bir kısmı Bediüzzaman’ın akrabaları. Dolayısıyla dünyanın tanıdığı büyük bir âlimin akraba ve hemşehrisi olmanın haklı gururunu yaşıyorlar. Görüştüğümüz köylüler özetle şunları söylediler: “Bugün dünyanın tanıdığı büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî bu köyde dünyaya geldi. Köyümüzde akrabaları yaşıyor. Köyümüzü yılda yaklaşık on bin kişi ziyaret ediyor. Köyümüzün yolu valilik tarafından yapılıyor. Fakat köy içinde ciddî altyapı sorunlarımız var. Evlerin arasında mümkün olan yerlere yolların açılmasını istiyoruz. Köyümüze gelen ziyaretçileri daha rahat ağırlayabilmemiz için alt yapımızın yapılmasını devletimizin yetkilerinden bekliyoruz.”

Heyette bulunan gazeteci arkadaşlar, köylülere Nurs’un kalkınması için buraya gelen ziyaretçilerin dinlenebileceği çay bahçesi gibi ufak tesislerin yapılmasını, yöreye özgü ürünlerin, hediyelik eşyaların ve el san'atlarının satışının yapılacağı küçük dükkânların açılmasının yararlı olacağını anlattı. Bu tavsiyelere katılmamak elde değil. Gerçi Nurs köylüleri çok mütevazi ve misafirperver insanlar. Bu tür ticarî tavsiyeleri tutarlar mı bilinmez. Fakat bu tür ufak işleri yapsalar köyün kalkınması ve güzelleşmesi adına yararlı olur kanaatindeyim. Biz vakit darlığı sebebiyle acele bir şekilde köyü gezip, Üstad Bediüzzaman’ın doğduğu evi ziyaret ettik. Hayırsever Nur Talebeleri tarafından yaptırılan Bediüzzaman Külliyesi ve Camiini gezip fotoğraflar çektikten sonra köyden ayrıldık. Dönüş yolunda heyette bulunan gazeteci arkadaşlar, Bediüzzaman’ın kim olduğunu fikirlerini merak ettiklerini söylediler. Benden Bediüzzaman’ı anlatmamı istediler. Ben de heyette bulunan meslektaşlarıma dilimin döndüğünce Bediüzzaman’ı doğumundan ölümüne kadar anlattım. Risâle-i Nurları ve fikrî temellerini izah etmeye çalıştım. Nurs’un Bediüzzaman Külliyesi ile birlikte gittikçe daha çok bilinen ve ziyaret edilen bir belde olacağı açık.

Bu arada yeri gelmişken Nurs’a çok yakın olan Tağ Medresesi’nin de yine Nur Talebeleri tarafından ihya edilmeye başlandığının müjdesini verelim. Bediüzzaman’ın bir süre eğitim gördüğü bu Tağ Medresesinde geçen ilginç bir olay vardır. Rivayet odur ki Tağ Medresesi sahibi Abdurrahman-ı Tâğî Nurslu talebelere yakın alâka gösterirdi. Kış geceleri kalkar, küçük talebelerinin üşümemeleri için medresenin büyük talebelerine, “Bu Nurs’lu talebelere iyi bakın, bunlardan biri din-i mübîn-i İslâm’ı ihya edecek, fakat hangisidir, ben şimdi bilemiyorum” der. Abdurrahman-ı Tâğî’nin bu müjdesi Üstad Hazretleri’nin şahsında temerküz etmiştir. Tağ Medresesi’ni yaklaşık 1,5 km mesafeden selamlayıp geçtik. Havaalanına yetişmek için acele ettiğimiz için ziyaret edemedik, uzaktan fotoğrafını çekip geçtik. Ayrıca bölgede güvenlik sorununun olmadığını not edelim. İsteyen herkes gönül rahatlığıyla gidip Nurs’u gezip görebilir.

SIRAT KÖPRÜSÜ BAŞINDA...

Üstad Said Nursî, bir gece rüyasında kıyametin koptuğunu görür. Bu esnada Peygamberimiz’i (asm) ziyaret etmeyi arzu eder. Nasıl ziyaret edeceğini düşünürken gidip Sırat Köprüsü’nün başında beklemek hatırına gelir. Bütün insanların oradan geçeceğini düşünür. Peygamberimiz de (asm) oradan geçerken ziyaret edip ellerini öperim diyerek gidip bekler. Ve Sırat Köprüsü başında bütün peygamberlerle görüşür, ellerini öper. Nihayet Peygamberimiz’in (asm) ellerine kapanır ve ilim talep eder. Hazret-i Peygamber, “Ümmetimden sual sormamak şartıyla sana Kur’ân ilmi verilecektir” diye müjde verir. Heyecan ve sevinç içinde uyanır. Bu rüyadan sonra Said, ömrü boyunca, “Her suale cevap verilir, fakat sual sorulmaz” esasını kendine düstur edinmiştir. Hayatının sonuna kadar bu prensiple yaşar. Risâle-i Nurların telifine 1926’da Barla’da, 10. söz ile başladı ve yaklaşık 23 yılda tamamlandı. Bütün ömrünü vatan, millet, gençlik ve Âlem-i İslâm ve beşerin ebedî refah ve saadeti uğruna feda eden Hz. Üstad’ın devrin idarecilerince 19 kez zehirletildiğini, 28 yıl baskı ve göz hapsine mahkûm edildiğini ve memleket memleket sürgünlere gönderildiği yılları gözümde canlandırdım. O yıllardan bugüne gelindiğinde çok sayıda yayınevinin basıp dağıttığı onun hayatının en önemli meyvesi Risâle-i Nur’un 30’dan fazla dünya diline tercüme edilip insanlığın istifadesine sunulmasının ne kadar büyük bir başarı olduğunu idrak ettim.

EĞİTİM YATIRIMLARI

DEVAM EDİYOR

Bitlis’te BETAV üyesi iş adamlarının Bitlis’teki eğitim yatırımları ise bütün hızıyla devam ediyor. Bitlis Eren Üniversitesi vakıf üniversitesi mantığıyla çalışan devlet üniversitesi. Bu üniversitenin öğrencileri BETAV üyesi iş adamlarının iş yerlerinde staj yapma imkânı bulacak. Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren, üniversite ile BETAV arasındaki çalışmaların hızla ilerlediğini kaydetti. Eren, şehirde eğitim sorunlarını çözmek ve şehrin kültürel ve mimarî dokusunu korumak için çalıştıklarını kaydetti. 1987 yılında maddî imkânsızlıklar dolayısıyla okumakta zorlanan gençlere burs vermek için bölge iş adamları ve bürokratları tarafından kurulan Bitlis Eğitim ve Tanıtım Vakfı (BETAV), 22 öğrenci ile başladığı burs sayısını yılda 700'e çıkartırken, Toplam 5 bin öğrenciye verdiği bursla da kendi alanında bir rekora imza attı. BETAV ayrıca Bitlis’e kazandırdığı toplam 179 derslikli 7 okul, 1200 yatak kapasiteli öğrenci yurtları, spor tesisleri, öğretmen lojmanları ile Bitlis’i bir eğitim şehrine dönüştürmeye kararlı…

TARİHÎ YAPILAR RESTORE EDİLİYOR

Çalıştayda konuşan Bitlis Belediye Başkanı Fehmi Alaydın, Bitlis’in tam anlamıyla bir açık hava müzesi olduğunu, ancak geçmişte yapılan hatalar dolayısıyla turizmden pay alınamadığını kaydetti. Başkan Fehmi Alaydın, “Bitlis’e ağır sanayi getiremeyiz, ama emek yoğun sanayi kollarını getirebiliriz. Bitlis gelecekte bir eğitim ve turizm şehri olacak” diye konuştu. Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, çalıştayda yaptığı konuşmada geçmişte Bitlis’te yapılan tarihî değeri olmayan şehrin görüntüsünü bozan binaları yıkacaklarını, kamu binalarını yeni şehre taşıyacaklarını kaydetti. Bitlis esnafını yeni kurulan Bitlis’te yerlerini almaya çağıran Vali Yılmaz, şehirde yapacaklarını yıkımlarda esnafı mağdur etmemeye özen göstereceklerini kaydetti. Vali Nurettin Yılmaz, çalıştay sonrası Polis evinde yaptığı değerlendirmede kurultaydaki görüşlerini tekrarlayarak ildeki turizm potansiyeline ilişkin şunları kaydetti: “Ahlat turizmde ayağa kaldırılıyor. Ahlat’taki Selçuklu eserleri ve tarihî Osmanlı Kalesi, buradaki diğer tarihî eserler ve şehir merkezindeki tarihî yapılar restore ediliyor. Dünyanın en büyük ikinci krater gölü olan Nemrut Krater Gölü Avrupa ülkelerinde tanıtılıyor. Nemrut’ta 70 yataklı otel kayak pistiyle birlikte turizm için hizmete hazır. Güroymak’ta (Norşin) kaplıca turizmi için ciddî potansiyel var. Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının (TPAO) enerji için açtığı kuyularda termal su bulundu. Yapılan analizlerde suyun şifalı olduğu tesbit edildi. Burada termal turizm yatırımcılarını destekleyebiliriz.”

Nurs; Risâle-i Nur’un nuruyla büyük bir iftihar kazanacak

Bedİüzzaman, Emirdağ Lâhikasında yer alan bir mektubunda köyüyle ilgili bir hatırasını şöyle anlatır: “Ben, on yaşında iken, büyük bir iftihar, hattâ bazan temeddüh (övünme) sûretinde bir hâletim vardı. İstemediğim halde pek büyük bir iş ve büyük bir kahramanlık tavrını takınıyordum. Kendi kendime derdim: Senin beş para kıymetin yok. Bu temeddühkârane (övünme şaklinde), hususan cesarette çok fazla gösterişin niçindir? Bilmiyordum, hayret içindeydim. Bir iki aydır o hayrete cevap verildi ki: Risâle-i Nur, kablelvuku kendini ihsas ediyordu. Sen, âdi odun parçası gibi bir çekirdek iken, o firdevs salkımlarını bilfiil kendi malın gibi hiss-i kablelvuku ile hissedip hodfuruşluk ederdin. “Bizim Nurs Köyümüz ise, hem eski talebelerim, hem hemşehrilerim biliyorlar ki, bizim köyümüz, fevkalâde gösteriş ve cesarette ileri göstermek için temeddühü çok severdiler; güya büyük bir memleketi fetheder gibi kahramanâne bir tavır almak istiyordular. Ben, hem kendime, hem onlara çok hayret ederdim. Şimdi hakikî bir ihtar ile bildim ki: O mâsum Nurslu insanlar, Nurs karyesi; Risâle-i Nur’un nuruyla büyük bir iftihar kazanacak; o vilâyetin, nahiyenin ismini işitmeyen, Nurs Köyünü ehemmiyetle tanıyacak diye bir hiss-i kablelvuku ile o nimet-i İlâhiyeye karşı teşekkürlerini temeddüh suretinde göstermişler.” (Emirdağ Lâhikası, s. 105-106, Mektup No: 28)

MUSTAFA GÖKMEN

[email protected]

03.12.2010


 

Hindistan, süpersonik füze denemesi yaptı

Hİndİstan'In Rusya ile ortak geliştirdiği BrahMos süpersonik kruz füzesi denemesi yaptığı bildirildi. Hindistan Savunma Bakanlığı sözcüsü Sitanshu Kar, konvansiyonel savaş başlığı taşıması için geliştirilen BrahMos füzesinin, ülkenin doğusundaki Orissa eyaletinde yer alan füze deneme merkezinden fırlatıldığını belirtti.

Sesten 2.8 defa hızlı uçan BrahMos süpersonik kruz füzesi, havadan, karadan, gemiden ve denizaltından fırlatılabiliyor. 280-300 kiloya kadar konvansiyonel savaş başlığı taşıyabilen füzenin menzili ise 290 kilometre. BrahMos, Rusya ve Hindistan ortak çalıştırması sonucu geliştirildi ve isminin Hindistan'ın Brahmaputra ve Rusya'nın Moskova nehirlerinin adlarını birleşiminden alıyor.

03.12.2010


 

Akdenizde İslâm Medeniyeti Konferansı

İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) ve Yakın Doğu Üniversitesi İslâm Araştırmaları ve Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü işbirliğiyle düzenlenen Akdenizde İslâm Medeniyeti konulu uluslar arası konferansın açılışı KKTC Meclis Başkanı Hasan Bozer, İKT Genel Sekreter Yardımcısı Bakary Dramme ve IRCICA Genel Direktörü Dr. Halit Eren ve YDÜ Rektörü Prof. Dr. Ümit Hassan’ın açılış konuşmalarıyla Lefkoşa’da başladı. Konferans 4 Aralık 2010 tarihine kadar devam edecek.

Kongre süresince iki farklı sergi de ziyaretçilere açık olacak. “Seçilmiş El Yazmaları” sergisi YDÜ Kütüphanesi Özel Koleksiyon Salonu’nda ve II. Abdülhamit’in fotoğraf arşivinden “Kıbrıs Manzaraları” adlı sergi YDÜ Büyük Kütüphanesi’nin fuayesinde yer alacak. Konferansta toplumlar arasındaki kültür ve bilim ilişkilerinin tarih boyu dönemsel değişiklikler göstermiş olan siyasî ilişkilerden farklı olarak neredeyse kesintisiz devam etmiş olduğu ve bu ilişkilerin nitelik, nicelik ve özelliklerinin en zengin bilimsel verileriyle din ve kültürlerin beşiği Akdeniz’de incelenebileceği ana çerçevesi içinde İslâm medeniyetinin Akdeniz’de yayılması, devletler ve bölgeler arasındaki kültürel ilişkiler, medeniyetin gelişmesinde İslâmın rolü, Akdeniz’de İslâm medeniyetinde fen ve teknoloji, sanat, mimarî ve şehircilik gibi konular ele alınıyor. Konferansa başta Türkiye ve KKTC olmak üzere Almanya, Arnavutluk, Cezayir, Fas, Filistin, Irak, İran, İtalya, Japonya, Lübnan, Macaristan, Mısır, Portekiz, Romanya ve Ürdün’den 50’den fazla uzman katılıyor.

KAFKAS GÖÇÜ

SEMPOZYUMU

İslÂm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA), Yıldız Teknik Üniversitesi Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi (BALKAR) ve YTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün birlikte düzenledikleri “1864 Kafkas Göçü: Savaş ve Sürgün” konulu uluslar arası sempozyum, 6-7 Aralık 2010 tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Beşiktaş kampusünde bulunan Oditoryum’da gerçekleştirilecek. Toplantıda yerli ve yabancı 30’un üzerinde bilim adamı biraraya gelerek 1864’te ve daha sonraki yıllarda Kuzey Kafkasya’da yaşayan Müslüman toplulukların vatanlarından ayrılmak zorunda bırakılmaları konusunu çeşitli yönleriyle ele alacak. Sempozyumda; 1864 olaylarının sebepleri, göç süreci ve Çerkes yerleşimleri, Rusya’nın iskân politikası, Kafkas halklarının göç sonrasında yerleştikleri bölgeler, Kafkas Diasporası, 1864 göçü üzerine bugüne kadar yapılan araştırmalar ve bu konuda kamuoyunun bilgisi, başta Türkiye olmak üzere ABD, Almanya, Bulgaristan, Danimarka, Kosova ve Yunanistan’dan gelen araştırmacılar tarafından ele alınarak değerlendirilecek.

03.12.2010


 

‘Pirinç yememe’ kampanyası

Endonezya’da hükümet, halkı bilinçlendirmek amacıyla “ayda bir kez pirinç yememe” kampanyası başlattı.

Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Genel Sekreteri Indroyono Soesilo, “Endonezya’da beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve halkı pirinçsiz de sağlıklı beslenilebileceği fikrine inandırmak gerektiğini” söyledi. Genel Sekreter, “ülkede pirinçten farklı ve daha besleyici 66 bitkinin yetiştirilebileceğini” vurguladı. Ancak Asya’nın başka bölgelerinde olduğu gibi Endonezya’da da çok sayıda yoksul köylü için pirinç başlıca besin ve geçim kaynağı. Ayrıca beslenme alışkanlıklarında değişiklik yapmaya yanaşmayan halk, hükümetin bu kampanyasına sıcak bakmıyor.

03.12.2010


 

Görmeyenler için sesli şehir rehberi

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından projelendirilerek hayata geçirilen bir projeyle görme engelliler, şehiriçindeki 15 bin önemli noktaya cep telefonlarını kullanarak ses yardımıyla ulaşabilecek.

‘’Görmeyenlerin Gözü Olacak’’ sloganıyla uygulanan “Görmeyenler İçin Kent Rehberi” projesi, düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Projeyle konumları belirlenen 15 bin önemli yer bilgisi cep telefonlarına yüklenerek, görme engellilere sözlü olarak uyarı yapılıyor. Önemli yerlerin konum ve diğer öz nitelik bilgilerini okuyabilen ve seslendirebilen özel yazılımlar sayesinde görme engelliler, gideceği yeri sesli yönlendirmeyle bulabiliyor.

03.12.2010


 

Hamsili pizza

Karadenİz denince akla ilk gelenlerden biri olan ve faydaları saymakla bitmeyen hamsi balığının köftesi, lahmacunu, döneri, tatlısı derken şimdi de pizzası yapıldı.

Hamsiyi ana malzeme olarak kullanıp yaptıkları çeşitli yemekleri müşterilerine sunan işletme sahiplerinin son gözdesi hamsili pizza oldu. Çanakkale’de faaliyet gösteren Napoli Pizza’nın sahibi Günay Bingöl, şehirde çok Karadenizli olduğunu, bu sebeple değişiklik yaparak pizzaya sucuk, salam veya mantar yerine hamsi koyduklarını söyledi. İlk yaptıkları hamsili pizzaları kendi çalışanlarına tattırdığını belirten Bingöl, daha sonra tanıdıkları Karadenizlilere ikram ettiklerini ve çok beğenildiğini anlattı. Bingöl, olumlu tepkiler üzerine balık sezonunun açılmasıyla birlikte seri üretime geçtiklerini söyledi.

03.12.2010


 

İlk görevini gerçekleştirdi

ABD – Almanya ortak yapımı ‘uçan gözlemevi’ California eyaletinin Mojave Çölü üzerindeki ilk bilimsel görevinde yıldızları başarıyla gözlemledi. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) ile Alman Hava-Uzay Merkezi’nin, bir Boeing 747SP uçağını modifiye ederek geliştirdikleri Stratosferik Kızılötesi Astronomi Gözlemevi (SOFIA), 2.54 metre çapında bir teleskopa sahip.

SOFIA, 10 saatlik uçuşu boyunca Orion Nebulası’nı ve 3 bin ışık yılı uzaklıktaki bir galaksi kümesini görüntüledi. SOFIA’nın özel kamerasıyla elde edilen veriler Cornell Üniversitesi’ndeki bilim adamlarınca incelenecek.

03.12.2010


 

Yıldızların çoğu cüce!

Astronomlar, kızıl cüce yıldızların bilinenden çok fazla olduğunu, toplam yıldızların yüzde 80’ini oluşturuyor olabileceğini düşünüyor.

Evrendeki yıldız sayısının da, daha önce sanılandan üç kat fazla olabileceğini ortaya çıkaran bir araştırma, eliptik galaksilerden gelen ışınlar incelenerek yapıldı. Bu araştırma, galaksilerin küçük, soğuk yıldızlar olan kızıl cücelerle dolu olduğunu gösterdi. Nature dergisinde yayımlanan araştırmada ayrıca, galaksilerde, şimdiye kadar düşünülenden daha fazla karanlık madde olduğu da anlaşıldı.

03.12.2010


 

Sosyal ağlar boşanma sebebi

ABD’de yapılan bir araştırma, ülkedeki boşanmaların beşte birinin sebebinin sosyal paylaşım ağı Facebook olduğunu ortaya koydu.

Amerikan Boşanma Avukatları Akademisi tarafından yapılan araştırmaya göre, flört içeren mesajlar ve fotoğraflar Facebook yüzünden boşanmaların sebeplerinin başında geliyor. Avukatlar, boşanma dâvâlarında Facebook’un delil için en büyük kaynak olduğunu, bunu MySpace ve Twitter’ın takip ettiğini bildirdi.

03.12.2010


 

Küresel ekonomide kriz riski sürüyor

BM'nin 2011 yılına ait “Dünyada Ekonomik Durum ve Beklentiler” raporunda 2010'da 3,6 oranında olan ekonomik büyümenin 2011'de yüzde 3,1'e düşmesinin, 2012 yılında ise yüzde 3,5'e çıkmasının beklendiği belirtildi ve bunun yetersiz olduğuna dikkat çekildi.

İSTİHDAM KAYIPLARININ TELÂFİSİ ZOR 2008'deki küresel ekonomik kriz dolayısıyla yaşanan istihdam kayıplarının bu büyüme oranlarıyla telafi edilemeyeceği belirtilen raporda, Türkiye'nin 2010'da yüzde 7.4 olan büyümesinin 2011'da yüzde 4.6, 2012'de yüzde 5 oranında olacağı tahmininde bulunuldu. WSJ: TÜRKİYE DIŞ ŞOKLARA AÇIK Wall Street Journal gazetesinde yapılan yorumda ise, “Türkiye'nin ticaret açığının, Ekim ayında keskin biçimde genişleyerek bu yükselen ekonominin büyümesine vurgu yapsa da ülkeyi dış şoklara açık bırakan bir dengesizliği de ortaya çıkardığı”kaydedildi. Riskler devam ediyor BM, dünya ekonomisindeki toparlanmanın 2010 yılının ortasından beri ivme kaybetmeye başladığını belirterek tüm ekonomik göstergelerin 2011’de daha zayıf ekonomik büyümenin olmasının beklendiğini kaydetti. BM, 2011 yılına ait ‘’Dünyada Ekonomik Durum ve Beklentiler’’ adlı raporunu yayımladı. Raporda, 2010 yılında 3,6 oranında olan dünyanın ekonomik büyümesinin 2011 yılında yüzde 3,1’e düşmesinin, 2012 yılında ise yüzde 3,5’e çıkmasının beklendiği belirtildi. BM, bu ekonomik büyüme oranlarının yetersiz olduğunu vurgulayarak, 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz dolayısıyla yaşanan istihdam kayıplarının telafi edilemeyeceğine işaret etti. Ülkelerin harcamalarını azaltmalarının ve vergileri yükseltmelerinin de işsizlik sorununu daha kötü hale getirdiğini belirten BM, 2008 yılındaki küresel ekonomik krizde dünyada en az 30 milyonluk istihdam kaybının yaşandığı hatırlatarak, bu istihdamın geri kazanılabilmesi için 5 yıl gerektiği öngörüsünde bulundu. Ülkelerin para politikalarında eşgüdüm sağlayamamalarının küresel pazarları daha da tutarsız ve değişken hale getirdiği vurgulanan raporda, ülkelerin ekonomik toparlanmayı sağlamada birlikte çalışmaları gerektiği belirtildi. Raporda Türkiye’nin 2010 yılında yüzde 7,4 olan ekonomik büyümesinin 2011 yılında yüzde 4,6, 2012 yılında ise yüzde 5 oranında olacağı tahmininde bulunuldu. Raporda 2010 yılında yüzde 2,6 olan ABD’nin ekonomik büyümesinin, 2011 yılına yüzde 2,2’ye düşmesinin, 2012 yılında ise yüzde 2,8’e çıkmasının beklendiği ifade edildi. Raporda 2008 yılında ekonomik krizin vurduğu ABD’nin daha 4 yıl daha, yaşadığı işsizlik sorununu aşmasının beklenmediği de kaydedildi. Avrupa’da ise bu yıl yüzde 1,6 olan ekonomik büyümenin 2011’de yüzde 1,3’e düşeceği, 2012 yılında ise yüzde 1,7 olmasının beklendiği bildirildi. Avrupa ülkeleri arasında özellikle Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya’daki ekonomik büyümenin ortalamanın daha altında olacağı, bu 4 ülkenin ekonomilerinin durgunlukta kalmaya devam edeceği belirtildi. Japonya’da 2010 yılında yüzde 2,7 olan ekonomik büyümenin 2011 yılında büyük bir düşüşle yüzde 1,1’e gerileyeceği, 2012 yılında ise yüzde 1,4 olacağı tahmininde bulunuldu. Raporda, Çin, Hindistan ve Brezilya’nın ekonomik büyümesinde de gelecek 2 yıl içinde yavaşlamalar görüleceği belirtildi. Dünyada enflasyon oranının gelecek 2 yıl içinde düşük seviyede kalmaya devam edeceği yönündeki öngörü ise, raporun olumlu yönlerinden biri oldu.

Türkiye dIş şoklara açIk

Wall Street Journal gazetesinde, “Türkiye’nin ticaret açığının, Ekim ayında keskin biçimde genişleyerek bu yükselen ekonominin büyümesine vurgu yapsa da dış şoklara açık bırakan bir dengesizliği de ortaya çıkardığı” kaydedildi. Haberde, artan ticaret açığının Türkiye’nin güçlü tüketime dayalı ekonomik büyümesini yansıttığı belirtilirken, ekonomistlerin yine de, ihracattaki büyüme makul bir seviyede gidip, ithalattaki artış sürerken, ticaret açığı ile cari işlemler açığının daha da genişleyebileceği uyarısında bulunduğu ifade edildi. Bazı ekonomistlerin, ithalat ve iç talebe aşırı bağımlılığın, Türkiye için büyük bir risk oluşturduğu görüşünü savunduğu belirtilen haberde, filizlenen cari işlem açığının, değişken sıcak para veya spekülatif yatırımlar tarafından finanse edildiği kaydedildi. Haberde, bazı ekonomistlerin, yatırımcıların yükselmekte olan pazarlardan uzaklaşıp, Amerikan doları veya altın gibi güvenli alanlara kayması durumunda, sıcak paranın, Türkiye’nin cari açığının fonlanmasındaki önemli rolünün, tehlike işareti anlamına geldiğini belirttiğine dikkat çekildi. Gazetede, “Türkiye’nin ticaret açığının, Ekim ayında keskin biçimde genişleyerek, yükselen ekonominin büyümesine vurgu yapsa da dış şoklara açık bırakan bir dengesizliği de ortaya çıkardığı” yorumunda bulunuldu.

03.12.2010


 

MB’nin İstanbul’a taşınması için kanun teklifi

AKP Kocaeli Milletvekili Eyüp Ayar, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması için yasa teklifi verdi. ‘’Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’’nde, Merkez Bankası’nın merkezinin İstanbul olması öngörülüyor.

Teklife göre, Banka meclisinin toplantıları da İstanbul’da yapılacak. Banka merkezinin İstanbul’a taşınmasına ilişkin iş ve işlemler tamamlanıncaya kadar bankanın idari merkezi Ankara olmaya devam edecek. Banka meclis toplantıları bu süreçte Ankara’da yapılacak. Merkezin nakli, 2 yıl içinde tamamlanacak. Bakanlar Kurulu bu süreyi uzatmaya yetkili olacak. Teklife göre, ayrıca 31 Aralık 2009 tarihinden önce belediye haline dönüşmek veya başka bir belediyenin sınırlarına dahil olmak suretiyle tüzel kişiliğini kaybeden köylerde taşınmaz satışı yapılan hak sahipleri, bu arsaları 10 yıllık süreyi beklemeden devredebilecek. Aylıksız izne çıkan SSK çalışanları için izinli oldukları sürelerde de sağlık sigortası primi alınacak.

03.12.2010


 

Sıcak havalar dar gelirlinin yüzünü güldürdü

Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde olmasından ekim-kasım aylarında ısınma amaçlı soba yakmayan dar gelirliler, bütçelerine ortalama 220 lira katkı sağladı.

Her yıl ekim ayından itibaren havaların soğumasıyla sobalarını kurarak kömür yakan vatandaşlar, Aralık ayına gelinmesine karşın sıcaklığın düşmemesinin sevincini yaşıyorlar. Ton fiyatı kalitesine göre 350-520 lira arasında değişen kömürleri ucuz olduğu için yaz mevsiminden alan vatandaşlar ise her yıl 3-5 ton arasında tükettikleri katı yakıttan tasarruf etmeyi ümit ediyorlar. Ayda ortalama tükettikleri 250 kilogram kömürden iki ay süreyle yok denecek kadar az yakan vatandaşlar, bütçelerine ortalama 220 lira katkı sağlamanın sevincini, satıcılar ise karlarının azalmasının üzüntüsünü yaşıyor.

03.12.2010


 

Tüketicinin güveni düşüyor

Türkİye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) oluşturduğu perakende güven endeksi (TEPE) Kasım ayında negatif değere geçti. TEPE önceki aya göre 3,8 puan düşerken, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise 7,2 puan artarak, Kasım’da -2,7 puan değerini aldı.

TEPAV’dan yapılan açıklamaya göre, 2008 yılı Mayıs ayından beri açıklanan TEPE, bu yıl Ağustos ayına kadar sürekli azalma yönünde seyrederken, Ağustos’ta ilk kez artış kaydedildi ve 3,2 değerini aldı. Bu yıl Eylül’den itibaren yeniden düşüş gösteren TEPE, kasımda da bir önceki aya göre 3,8 puan gerileyerek -2,7 oldu. Açıklamaya göre, Kasım’da gelecek 3 aya ilişkin beklentiler, geçen aya göre 3,9 puan düştü. TEPE anketi katılımcılarının yüzde 28’i gelecek 3 ayda işlerinde iyileşme beklerken, işlerinde kötüleşme bekleyenlerin oranı yüzde 33,7 düzeyinde gerçekleşti.

03.12.2010


 

Çiftçiler kar bekliyor

Buğday ekili alanlarda fazla çimlenme ve kardeşlenmeyle su ihtiyacı artınca, çiftçi dört gözle kar yağışını beklemeye başladı. TZOB Yönetim Kurulu Üyesi, Mustafa Hepokur, yaklaşık bir aydır istenilen yağışların gelmemesinin çiftçileri kara kara düşündürttüğünü söyledi.

Çiftçi dört gözle kar yağışı bekliyor Buğday ekili alanlarda fazla çimlenme ve kardeşlenmeyle su ihtiyacı artınca, çiftçi dört gözle kar yağışını beklemeye başladı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi, TZOB İç Anadolu Bölge Başkanı Mustafa Hepokur, İç Anadolu Bölgesi’nde çiftçinin buğday tarlalarına tohumları Eylül ayının başından itibaren ekmeye başladığını belirterek, Eylül sonu ve Ekim ayı başındaki bol yağışların ekili alanlarda fazla çimlenmeye neden olduğunu, tarlaların adeta çim ekilmiş gibi göründüğünü ifade etti. Çimlenme ve kardeşlenme ile birlikte toprağın her zamankinden daha fazla suya ihtiyacı olduğunu anlatan Hepokur, ancak Konya, Kayseri, Aksaray, Karaman ve Nevşehir gibi önemli buğday üretim alanlarında Ekim ayının ardından beklenen yağışların bir türlü gelmediğini söyledi. Yaklaşık bir aydır istenilen yağışların gelmemesinin çiftçileri kaygılandırdığını vurgulayan Hepokur, şunları kaydetti: ‘’ Özellikle toprağın 20-30 santimetre altına kadar inebilen ve topraktaki nem oranını artıran kar yağışları çiftçi için hayat öpücüğü gibi olacak. Kar yağışını dört gözle bekliyoruz. Kar yağışı İç Anadolu başta olmak üzere buğday eken bütün çiftçilere derin bir nefes aldıracak.’’

03.12.2010


 

Yüksekova Belediye Başkanı 7 Aralık'ta cezaevine girecek

HakkÂrİ’nİn Yüksekova ilçesi Belediye Başkanı Ruken Yetişkin, hakkında kesinleşmiş hapis cezası sebebiyle 7 Aralık’ta cezaevine girecek.

İstanbul’da 16 Mayıs 2004 tarihinde, ‘’Gençlik Şöleni’’ adıyla düzenlenen etkinlikte, ‘’terör örgütü propagandası’’ yaptığı iddiasıyla İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada, 10 ay hapis cezasına çarptırılan Yüksekova Belediye Başkanı Yetişkin’in bu cezası 4 ay önce Yargıtay tarafından da onaylandı. Mazeret sebebiyle cezası 4 ay ertelenen Yetişkin, erteleme süresinin bittiği 7 Aralık tarihinde Bitlis E Tipi Cezaevine gönderilecek. Yetişkin’in, 7 ay 10 gün cezaevinde kalacağı bildirildi. Yetişkin’in cezaevine girmesi sebebiyle belediye başkan vekilliği görevine meclis üyesi Avukat Erdal Aydın’ın seçildiği bildirildi.

03.12.2010


 

Bursa’da 15 hektar ormanlık alan kül oldu

Bursa’nIn Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Bükköy’de çıkan orman yangınında 15 hektarlık alan zarar gördü. Alınan bilgiye göre, Bükköy’de bulunan kızılçam ormanında, gece saatlerinde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.

Rüzgârın da etkisiyle büyüyen alevleri fark eden köy sakinleri, durumu itfaiyeye bildirdi. İhbar üzerine bölgeye giden Bursa, Yalova, Bilecik, Bandırma ve Mustafakemalpaşa belediyelerine bağlı itfaiye ile orman ekiplerinin müdahalesiyle kontrol altına alınan yangında, 15 hektarlık ormanlık alan zarar gördü. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.

03.12.2010


 

Mezarlıkta el bombası bulundu

KİLİS'TE mezarlıkta bir el bombası bulundu.

Edinilen bilgiye göre, Asri Mezarlık içerisindeki su kuyusunda yapılan derinleştirme çalışmaları sırasında bir el bombası bulundu. İşçilerin haber vermesi üzerine İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğüne bağlı ekipler, olay yerine geldi. Kilis Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Dönertaş, su kuyusundan çıkan molozları inceledi. Su kuyusunda bulunan el bombası, bomba imha ekiplerince incelenmek üzere Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

03.12.2010


 

Balyoz sanığı Tuğamiral ifade verdi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca ‘’şantaj ve askeri casusluk’’ iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, Tuğamiral Ahmet Türkmen’in ‘’müşteki’’ olarak ifadesine başvuruldu. Aynı zamanda ‘’Balyoz planı’’ iddialarına ilişkin davanın da sanığı olan Tuğamiral Türkmen’in makam aracıyla Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi.

Tuğamiral Türkmen, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’e bir süre ifade verdi. ‘’Müşteki’’ olarak ifade verdiği öğrenilen Türkmen, daha sonra adliyeden ayrıldı.

03.12.2010


 

İnsan hakları karnemiz zayıf

Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Ulukapı, AİHM istatistikleri incelendiğinde, Türkiye’nin, Rusya ve Polonya’dan sonra aleyhine en fazla dava açılan üçüncü devlet olduğunu ve insan hakları karnemizin pek de parlak olmadığını kaydetti.

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Ulukapı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) istatistikleri incelendiğinde, Türkiye’nin, Rusya ve Polonya’dan sonra aleyhine en fazla dava açılan üçüncü devlet olduğunu söyledi. Ulukapı, SÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen ‘’İnsan haklarının güncel sorunları’’ konulu panelde, insan haklarının tesisinde devlet ve birey olarak herkese önemli görevler düştüğünü belirtti. Türkiye’nin insan hakları karnesi için AİHM istatistikleri incelendiğinde durumun pek de parlak olmadığının görüldüğünü ifade eden Ulukapı, şöyle dedi: ‘’Türkiye, Rusya ve Polonya’dan sonra aleyhine en fazla dâvâ açılan üçüncü devlet konumundadır. 31 Aralık 2009 itibariyle Türkiye aleyhine yapılan toplam başvuru sayısı 31 bin 873’tür. AİHM, Türkiye hakkında 2009 yılı sonu itibariyle toplam 2 bin 295 karar vermiştir. Biz de kurum olarak, Türkiye’nin insan hakları karnesinin daha iyi konuma gelmesi için insan hakları hukuku, eğitimi ve pratiği alanında önemli yenilikleri gerçekleştirmek amacındayız. Bu amaçla İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuracağız. Merkezimizle insan hakları alanındaki araştırma ve eğitim faaliyetlerimizi etkin bir şekilde artırarak sürdüreceğiz.’’

03.12.2010


 

WIKILEAKS TUZAĞINA DÜŞMEYİN

CumhurbaşkanI Abdullah Gül, Kazakistan dönüşünde Atatürk Havalimanı’nda düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin ‘’Wikileaks belgeleri ile ilgili ABD’li herhangi bir yetkili ile görüştünüz mü? Herhangi bir özür dilendi mi?’’ sorusu üzerine şunları söyledi: ‘’Biliyorsunuz Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu ABD Dışişleri Bakanı ile görüştü ve açıkça üzüntü ve özürlerini söylediler.

ABD Dışişleri Bakanı Kazakistan’da vardı. ‘Davutoğlu ile her şeyi konuştuk, her şeyi söyledim’ dedi. Bu vesileyle şunu söylemek isterim: Wikileaks tuzağına Türkiye’de kimse düşmesin. Tabii ki her şey yazılacak, herkes okuyacak, takip edecek, ama bunlar kendi iç düzenimizi, iç politikamızı falan gereksiz şekilde enerjilerimizi almasın. Çünkü, buradaki diplomatların, merkezlerine yazdıkları kendi değerlendirmeleri, doğru olanlar da var yanlış olanlar da var, çok yanlış olanlar da yakışıksız olanlar var. Bu da o diplomatların çapını gösterir, o kadar. Tuzaklara kimse düşmesin, Türkiye’nin enerjisini boşa harcamayalım.”

03.12.2010


 

Gül: Önceliğimiz AB

CumhurbaşkanI Abdullah Gül, Türkiye’nin önceliğinin hâlâ Avrupa Birliği’ne (AB) katılım olduğunu belirterek, “Katılım müzakerelerine başladık. Bunu sonuçlandırmaya çok kararlıyız” dedi. Gül, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) hükümet ve devlet başkanları zirvesi için bulunduğu Kazakistan’ın başşehri Astana’da Reuters ajansına verdiği demeçte, Avrupa’nın Müslüman bir ülkeyi kabul etmesi konusundaki çekincesine ilişkin olarak, konunun siyasallaştırıldığını ve katılım sürecinin sun'î engellerle geciktirildiğini bildirdi.

Kıbrıs konusunu buna örnek veren Gül, Kıbrıs meselesi oldukça aşikâr olmasına rağmen, bazı tarafların bunun arkasına saklanarak, bunu bahane olarak kullandığını belirtti.Cumhurbaşkanı Gül, “Katılım müzakerelerine başladık ve bunu sonuçlandırmaya çok kararlıyız” diye konuştu. Türkiye’nin Avrupa’ya yeni enerji tedariki güzergâhında çok önemli rol oynayacağını söyleyen Gül, petrol ve gaz kaynaklarının çeşitlenmesinin Avrupa ülkeleri için önemli olduğunu kaydetti. Tedarikçiler olarak Rusya, Kafkaslar, Orta Asya, İran ve Ortadoğu’yu sıralayan Gül, bu sıralama yapıldığında Türkiye’nin çok önemli bir alternatif enerji yolu olarak ortaya çıktığını ifade etti. Gül, Ankara ve Moskova arasında yakınlaşan ilişkilerin, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Yukarı Karabağ sorununun çözümü konusunda ilerleme kaydedilmesini sağladığını da ifade etti.

2 YILDA AB STANDARTLARINI YAKALAMAYI

HEDEFLİYORUZ

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, 2013 yılı sonuna kadar Türkiye’nin, hukukî altyapısında, mevzuatında, kanunlarında ve anayasasında, Avrupa Birliği (AB) standartlarını yakalamış olmasını hedeflediklerini söyledi.

Egemen Bağış, 2010 yılının bitmesine az bir süre kala, Türkiye’nin AB sürecinde geldiği noktayı değerlendirdi. Türkiye’nin AB sürecinde önemli olanın fasıl açmak değil, zihin ve gönülleri açmak olduğunu kaydeden Bağış şunları söyledi:

“Türkiye, falan faslı, filan faslı açsa da çok fazla ona odaklanmanın, sırtımızdaki davulun tokmağını Brüksel’deki bürokratlara emanet etmek anlamına geleceği inancındayız. Bugün Türkiye’nin AB sürecinde, 2010 yılında yeni açılan birtakım fasıllar vardır, 2011’de üzerinde çalışılacak fasıllar vardır. Bugün Türkiye daha fazla Avrupalı mıdır? Evet Avrupalıdır, çağdaştır, daha demokrattır, daha zengindir, daha şeffaftır.” Türkiye’nin her geçen gün iyiye doğru ilerleyen bir ülke olduğunu söyleyen Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış şunları kaydetti:

“Bizim amacımız, 2013 sonuna kadar Türkiye’nin hukukî altyapısında, mevzuatında, kanunlarında, anayasasında AB standartlarını yakalamış olmasıdır. Biz kendi ulusal programımızı uyguluyoruz. ‘Şu fasıl açıldı, bu fasıl açılmadı’ dersek, biz yetkiyi ya da gücü başkalarının eline teslim etmiş oluruz. Ben Türkiye’nin eninde sonunda AB’nin en saygın, en güçlü ve en dinamik üye ülkelerinden biri olacağına inanıyorum. Bu süreçte ihtiyacımız olan tek şey sabır ve azim.”

03.12.2010


 

Yalçıntaş 37 gün sonra serbest

Yargıda rüşvet operasyonu kapsamında tutuklanan İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, 37 gün sonra serbest bırakıldı.

Bir fuarcılık şirketi ile Dünya Ticaret Merkezi arasındaki davayla ilgili rüşvet alındığı iddiaları üzerine başlatılan operasyon kapsamında tutuklanan İTO Başkanı Yalçıntaş, dün serbest bırakıldı. Cumhuriyet savcıları Hüseyin Kocabey ve Mehmet Tamöz’ün tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevkettiği 11 şüpheli Nöbetçi Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmıştı Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi Muzaffer Karadağ, aralarında İTO Başkanı Murat Yalçıntaş ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Mustafa Oskay’ın da aralarında bulunduğu 9 kişinin tutuklanmasına karar vermişti. 26 Ekim’de çıkan kararın ardından tutuklanarak cezaevine gönderilen İTO Başkanı Murat Yalçıntaş 37 gün sonra servest bırakıldı.

03.12.2010


 

Belgeler İsrail’in lehine

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, TBMM İçişleri Komisyonu’na gelişi esnasında, WikiLeaks tarafından yayımlanan belgelerle ilgili gazetecilerin sorularına verdiği cevapta, ABD büyükelçilerinin hazırladığı belgelerin İsrail’in lehine göründüğünü söyledi.

İçİşlerİ Bakanı Beşir Atalay, Wikileaks tarafından yayımlanan ABD büyükelçilerinin hazırladığı belgelerin İsrail’in lehine göründüğünü söyledi. Atalay, TBMM İçişleri Komisyonuna gelişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Beşir Atalay, Wikileaks’teki iddialarla ilişkin, ‘’Şöyle bir baktığım zaman, çok kullanılıyor, dedikoduyla diplomasi yapmak gibi. Daha çok böyle görüyorum. Çok gayriciddî bir durum var ortada. Gerçekten insan biraz da hayretle karşılıyor’’ diye konuştu. Atalay, şöyle devam etti: ‘’Ben işin bu boyutuyla bakıyorum. Her halde en çok ABD’nin düşünmesi lâzım. İçişleri Bakanlığı olarak, bu niye oldu, kim, kimin için yaptı; kime faydası var, kime zararı var diye baktığımızda, biraz o açıdan da irdelemek lâzım. Burada en büyük sorun, zarar, dağınıklık, ciddiyetsizlik daha çok ABD’nin raporlama ve diplomasi tutumuyla ilgili. Diğer açıdan da baktığımızda, bu konuda Dışişleri Bakanlığımız daha iyi çalışıyor, bir heyet kurdular. Hiç ilgilenmeyen, Ortadoğu’da özellikle bu konunun içinde fazla geçmeyen veya bu gelişmelerin lehinde göründüğü ülke de İsrail gibi görünüyor bize. Kime faydası var, kime zararı var bakışıyla baktığımızda biraz da öyle görüyoruz.’’

03.12.2010


 

AKP’li Kaynak’tan “Torba” teklif”

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak, bazı kanunlarda değişiklik öngören kanun teklifini TBMM Başkanlığına sundu.

Teklif, kanundan yararlanarak, köy tüzel kişiliğine ait yerlerden, ev yapmak için yer alan vatandaşların, açılan dâvâlar dolayısıyla mülkiyet haklarını uzun süre kullanmalarına engel olan uygulamaların önüne geçmeyi amaçlıyor. Teklife göre, özel güvenlik görevlisi alımında, genel kolluk kuvvetlerinden ve MİT’ten emekli olanlar ile en az 5 yıl bu görevlerde çalıştıktan sonra görevlerinden ayrılanlarda, temel eğitim şartı aranmayacak. Silâhsız görev yapacaklar için en az ilköğretim, silâhlı görev yapacaklar için de en az lise mezunu olma şartına gerek duyulmayacak. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtına 100 kadro verilecek. Ağaçlandırılan, erozyon kontrolü yapılan, rehabilite edilen sahalardan elde edilen odun dışı orman ürünleri, öncelikle bu sahaların bakımını gerçekleştiren köy tüzel kişiliklerine, yöre halkına verilebilecek.

03.12.2010


 

Alparslan Aslan “pişman”lıktan yararlanmak istedi

Birinci ‘’Ergenekon’’ dâvâsının tutuklu sanığı Alparslan Arslan, pişman olduğunu belirterek, Pişmanlık Yasasından yararlanmak istediğini söyledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan salonda görülen dâvânın dünkü duruşmasında Hilmi Öztürk’ün tanık olarak dinlendiği sırada söz alan Arslan, ‘’Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak istiyorum.

Gelişen durumda pişmanlığım söz konusu’’ dedi. Arslan, ‘’Devlete bağlılığımı bildiriyorum. Devletimi yıkmak yönünde herhangi bir teşebbüsüm yok. Pişmanım. Devletimi yıkmaya niyetim yok. Kanunlara, herkese saygım var’’ diye konuştu. Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de ‘’Alparslan, anlatmak istediğin bir şey var mı? İstesen seni tek başına da dinleriz’’ dedi.Arslan’ın ‘’Rahatsızım’’ diyerek devlete, kanunlara olan bağlılığını tekrarlaması üzerine Şengün, mikrofonu kapatarak Alparslan Arslan’ın konuşmasını durdurdu.

03.12.2010


 

Kopyaya “paketli” tedbir

ÖSYM, 11-12 Aralıkta yapılacak Sohbahar dönemi TUS’ta başlamak üzere artık sınavlarda soru kitapçıklarını adaylara paketler içinde verecek.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), KPSS’de soruların sızdırıldığı iddialarının ardından aldığı olağanüstü güvenlik önlemlerine bir yenisini daha ekledi. Ertelenen sınavlardan biri olan ve 11-12 Aralıkta yapılacak Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı’nda (TUS) adaylar yeni bir uygulamayla karşılaşacak. TUS’ta her bir adaya ait soru kitapçığı matbaada tek tek özel olarak paketlenecek ve sınav başladığında her adaya paketi açılmamış bir adet soru kitapçığı paketi verilecek. Bu paket adayın kendisi tarafından açılacak. Adaylar kendilerine açılmış bir paket verilmek istenirse bunu kabul etmeyecek ve salon başkanından açılmamış bir paket talep edecek.

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, güvenlik önlemleri çerçevesinde ‘’paketli soru kitapçığı’’ uygulamasını bu sene TUS’ta yapacaklarını belirtti. Uygulamayı diğer sınavlara da yaygınlaştıracaklarını söyleyen Demir, ‘’2011’den itibaren bütün sınavlarda soru kitapçıkları ayrı ayrı paketlerin içinde adaylara verilecek’’ dedi. Bu arada ÖSYM TUS’a girecek adaylara da güvenlik önlemleri konusunda yeniden uyardı.

03.12.2010

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Son Dakika Haberleri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.