"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dalâlet ne kadar acibdir!

C. Said Demirdöğmez
17 Kasım 2022, Perşembe
Dalâlet; yoldan sapmak ve hidayet kelimesinin bir nevi zıddı olarak tanımlanabilir. Yani doğru yoldan sapmak veya istikametten ayrılmak olarak zihinlere kazınan bir kelime.

Bediüzzaman, Risale-i Nur’un birçok yerinde bu kelimeyi kullanıyor. Risale-i Nur eserleri zaten başlı başına bir iman ve küfür mukayesesi olduğu için, bu kelime ‘doğru yoldan sapanlar’ için kullanılıyor ve imanın ne kadar yüksek bir mertebe olduğu anlatılıyor.

Bediüzzaman Hazretleri, yine böyle bir mukayese ve muvazene bahsinde Barla Lâhikası’nda şöyle diyor: “Dalâletin sarhoşluğuyla ve gafletin sersemliğiyle ebedî elmasları satın almak için verilen letaif ve istidadat-ı insaniye sermayesini, fânî şişelere, soğuk buzlara veriyor. Elbette ham cam ve câmid cemed, elmas fiyatıyla alındığı için, en âlâ cam ve en eclâ [parlak] cemed [buz parçası] alınır.”

Başka bir yerde yine şöyle diyor: “Dalâlet bir sarhoşluktur, gaflet bir sersemliktir ki; bâkî meta yerine fânî metaı alır. İşte şu sırdandır ki, ehl-i dalâletin hissiyatları şiddetlidir. İnadı, hırsı, hasedi gibi her şeyi şediddir. Bir dakika meraka değmeyen bir şeye bir sene inat eder. Evet, küfrün divaneliğiyle, dalâletin sekriyle, gafletin şaşkınlığıyla, fıtraten ebedî ve ebed müşterisi olan bir latîfe-i insaniye sukut eder; ebedî şeyler yerine fânî şeyler alır, yüksek fiyat verir.”

 Bediüzzaman Hazretleri “dalâlet”in tanımını, ne olduğunu, sonucunun nereye çıkacağını eserlerinin birçok yerinde söylüyor ve uyarıda bulunuyor.

Özellikle bu zamanda, gençlerin nefislerine ve hevalarına uyma tehlikesi artmıştır. İsteyerek veya istemeyerek bu yola süluk ediyorlar.

Mesnevî-i Nuriye adlı eserinde, “Şimdi ise, fikir ve kalblerin teşettütü, inayet ve himmetlerin za’fiyeti, insanların siyaset ve felsefeye ibtilâ ve rağbetleri yüzünden, bütün istidadlar fünun-u hâzıra ve hayat-ı dünyeviyeye müteveccihtir.” ifadelerini kullanıyor. 

Risale-i Nur’un başka bir yerinde “dalâlet”in tanımını Üstadımız şu şekilde yapıyor: “Azamet ve kibriya ve nihayetsizlik noktasında, ya gaflete veya masiyete veya maddiyata dalmak sebebiyle darlaşan akıllar, azametli mes’eleleri ihata edemediklerinden, bir gurur-u ilmî ile inkâra saparlar ve nefyederler. Evet o manen sıkışmış ve kurumuş akıllarına ve bozulmuş ve maneviyatta ölmüş olan kalblerine, çok geniş ve derin ve ihatalı olan imanî mes’eleleri sığıştıramadıklarından, kendilerini küfre ve dalalete atarlar, boğulurlar.” (Şualar, 7. Şua)

Bediüzzaman Hazretlerinin şunu da söyler: “Kardeşlerim! Bu zamanda dalâlet ve gaflete karşı pek çok manevî kuvvete muhtacız. Maatteessüf, ben şahsım itibarıyla çok zayıf ve müflisim. Harika kerâmâtım yok ki, bu hakaikı onunla ispat edeyim. Ve kudsî bir himmetim yok ki, onunla kulûbu celb edeyim. Ulvî bir deham yok ki, onunla ukùlü teshir edeyim. Belki, Kur’ân-ı Hakîm’in dergâhında, bir dilenci hâdim hükmündeyim. Bu muannid ehl-i dalâletin inadını kırmak ve insafa getirmek için, Kur’ân-ı Hakîm’in esrarından bazen istimdad ederim. Kerâmât-ı Kur’âniye olarak, tevâfukatta bir ikram-ı İlâhî hissettim, iki elimle sarıldım.”

Üstadımızın bu hakikatli sözleri bize bir ders ve ibret niteliğindedir. 

Okunma Sayısı: 845
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı