"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurbağa ile çoban

Davut YILDIRIM
04 Eylül 2016, Pazar
Çocuklarımıza küçükken okuması gelişsin ve ders alsınlar gibi birçok vesileyle hikâyeler, masallar okuruz, okuturuz.

Pedagoji biliminin de belirttiği gibi küçük yaşlarda çocuklarda soyut düşünce fazla gelişmemiştir. O yüzden duyduklarını, okuduklarını, gördüklerini, yaşadıklarını somutlaştırarak anlarlar. 

Fabl da dediğimiz; hayattan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Hatta toplumu eğitici misaller verme, kötü davranışlardan caydırıcılık gibi özellikleriyle, eskiden büyükleri eğitmede de kullanıldığı sanılmaktadır.

Fabllarda soyut konular, somutlaştırılarak işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasında geçen iyi - kötü, dürüst - ikiyüzlü, gözü tok - açgözlü, kurnaz - saf... Vb. çatışmalar; bu niteliklerin yakıştırıldığı hayvan kahramanlar arasında geçmiş gibi gösterilir. Teşhis (kişileştirme)  ve intak (konuşturma) ile çeşitli öğütler veren hikâye türü masallarla geçmiştir çoğumuzun küçüklüğü. 

Çok iyi hatırlayacağımız iki fablı birleştirerek, düzenleyerek sunuyorum. Günümüze ibret olsun; büyüklerimize masal!

Çobanın biri koyunlarını otlatmak için dağları, tepeleri aşar. En sonunda şırıl şırıl akan küçük bir dere kenarına gelir. Bir ağacın altına oturup, koyunlar otlarken çoban da başlar kavalını çalmaya… Mutluluk içinde, her gün derenin sakin sularında dolaşarak, sinek avlayan kurbağa da, kavalın sesini duymuş, yanına gelmiş ve dost olmuşlar. Çoban dereye her geldiğinde kurbağa ile sohbet ederler, hatıralarını anlatırlarmış. Yedikleri, içtikleri ayrı gitmez. Çoban kurbağaya ne isterse verirmiş. Kurbağa, çobanın besili koçunu çok kıskanırmış ve onun gibi olmaya karar vermiş bir gün. Çoban gülmüş, sevgili arkadaşım, olmayacak işe kalkışma. Sen hiç koç gibi olabilir misin demiş.

Ama kurbağa kararlıymış. Koç gibi irileşmek için hemen karnını şişirmeye çalışmış. Bu arada çoban: Ey şaşkın arkadaşım, karnını şişirmekten vazgeç. Yoksa patlayıp öleceksin diye uyarılarına, kurbağa aldırmamış. Karnını şişirmeye devam etmiş. O kadar şişirmiş ki sonunda ‘’Paatt’’diye patlayıp ölmüş. 

Kurbağayı kaybeden çobanın bir süre sonra canı sıkılmaya başlamış. Şu köylülere bir oyun oynayayım, demiş; başlamış bağırmaya: “Yetişin köylüler yetişin! Kurt koyunlara saldırıyor,” der demez, köylüler koşa koşa gelir etrafına bakıp, kurt göremeyince çoban, “kurtlar tam saldırıyordu sizi görünce kaçtılar” dermiş. 

Çoban bir kaç kere daha böyle yalan söyleyerek köylüleri telâşla koşturmuş. Ancak köylülerden müdekkik ve muhakkik bir adam her seferinde köylüleri uyarır, ama düşmanlıkla suçlanır, sen koyunların yenmesini istiyorsun, sen kurtlardan yanasın diye ona iftira atarlarmış. Çoban en sonunda da: Buraya koşarken bana mı sordunuz dermiş. Yine de köylüler, “çobanın bir bildiği var demek ki” derler, çobanı başlarının üstünde tutarlar. Ya çoban olmasaydı koyunlarımızı kurtlardan kim korurdu diye şükrederlermiş.

Bu aldatmalar o kadar devam etmiş ki köylüler yalanı anlamışlar. Bir gün koyun sürüsüne gerçekten kurt saldırmış. Çoban başlamış bağırmaya : “Yetişin sürüye kurt saldırdı yetişin! “diye bağırır ama kimse aldırış etmez. Çünkü önceden de yalan söylediği için bir daha inanmazlar ve kurt sürünün yarısını yer, yarısını götürür çoban ise oturup ağlamaklıdır. Artık onları uyaran adama hak verirler, ama çok geç kalmışlardır.

Bu hikâyeden hangi ders çıkarılmalıdır sizce. Onu da size bırakayım!..

Okunma Sayısı: 4300
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ubeyt

    4.9.2016 18:52:32

    hafızam zayıf ama hocam ben acizane şunu anladım.1969 da akrep mi diyeyim yılan mı bilemiyorum camayı bir defa zehirledi,ders almadık,1974 te zehirli yılanlar yuvalarından çıkarıldı yine anlayamadık,1980 de büyük ejderha ile beraber zehirledi,anlayamadık,1990 lı yıllarda zehirledi yılanlar, ders almadık ve halen zehirleniyoruz yine ders almıyoruz.Ders alanlar var,matbuat lisanıyla ikaz ediyorlar ama maalesef diğerleri hep saldırıp susturmaya çalışıyorlar zeytin yağı gibi üste çıkıyorlar yani anlamak istemiyorlar, anlayanları da susturmaya çalışıyorlar tıpkı büyük sözü dinlemeyen basiretsiz köylüler gibi.peki sonuç? evet sonuç gözler önünde. anlatsam ilamı malum olur

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı