Sokaklarda, parklarda, çarşılarda, pazarlarda ve okullarda hayatımızın birçok alanında bizim en büyük neşe kaynağımız olan evlatlarımızın DNA’sını bir laboratuvar ortamında mı değiştirdiler?
Bir zamanlar sokaklarda kalabalık içerisinde kavgasız, gürültüsüz ve doymak bilmeyen bir iştahla oynayan çocuklar varken onların yerini alan nesil tam bir korku perdesi oldu bizlere. Herkesin dem vurduğu bu “Bozulan nesil” kavramının müsebbibi kimler? Ortaokullarda ve liselerde her geçen gün fazlasıyla cereyan eden ve yuvarlanan bir kartopu misal gitgide büyüyen”Deizm ve ateizm” gibi uçarı akımların müsebbibi kimler?
Birinci perde:
Eğitimin temeli ailede başlar, derler. Aile üyeleri ne kadar eğitime gönüllü önce bu sorunun muhatabı olmalılar. Evvela çocuklarını eğitim sistemi içerisindeki çarka kurban vermeden önce kendisinin eğitimle ilgili düşüncelerini sorgulaması gerekir. Eğitime sadece “diploma=meslek” mantığıyla bakıyorsa zaten hak getire. Bu mantığın daha ötesinde bir amaç olduğunu ne denli bildiğini ve bunu da bir amaç olarak görmesi ve problemler karşısında algoritmalar oluşturması gerekir.
Ebeveynler önce yuvalarında yavrularını uçmaya hazırlanmalıdır. Bu da sadece temel geçim kaynaklarını sağlamakla olmaz. İşte bu noktada en güzel istinad noktası belirtmeliyim. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de dediği “İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder.” (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz) o muazzam cümlesiyle adeta bütün insanlığın kulağına küpe olabilecek bir kuvvetli dayanak, ders bırakmıştır. Bunun gibi sağlam bir amaca hizmet etmek için elbette en önemli iş ailedir. Böyle bir kutsal amaca hizmet ebeveynleri zahmete değil rahmete, külfete değil ülfete, bölünmeye değil bölüşmeye iter. Ebeveynler önce evlatlarını en temel sorulardan biriyi boş bırakıp diğerlerine atlamamalıdır. Burada birinci ve akabinde diğer önemli bazı sorular şudur: Allah bu dünyayı neden var etti? Neden biz insanları yarattı?
İşte bu soruların cevabını özenle hazırlayan ve çocuğa ilmek ilmek işleyen ebeveynler çocuklarının hayatı boyunca bu dünyada başına çıkabilecek imtihanlara karşı sağlam bir temel atmalı ve iman kalesini sağlam örmelidir. Peki aileler henüz kendilerinin de kurtulamadığı alışkanlıklarından vazgeçemezken ve imanlarını bu akıllara zarar alışkanlıklar neticesinde günbegün zayıflatırken evlatlarına bu iman kalesini nasıl peyda edecekler? Hele daha “Mum, dibine ışık vermez” atasözündeki mum dahi olamayan anne-babalar bu problemin neresinde ikame edebilir?
İkinci perde:
Okul! Okul çocuğun gelişiminde önemli adımlardan biridir. Okula başlamak çocuğa daha geniş ve farklı bir çevre kazanması açısından, toplumsallaşma noktasında bireye rehber olmasında önemli bir etken iken günümüzde okullarda görülen şiddetin, tacizin, boşvermişliğin, deizmin, ateizmin ve sevginin manasının yitirilip tam bir sevgisizlik havuzunda boğulan fikirlerin müsebbibi kim? Nerede? Yaşıyor mu? Yaşıyorsa neden bir emare yok? Öğretmenlerin idealleri nerede sahi? Öğrencileri mesleki alanda yönlendirmeleri şöyle dursun her şeyden evvel insan kurtarma sanatına insan kazanma sanatına ne oldu? Nereye kayboldu? Bu insan kazanma sanatı fikrinin usta bir saklambaç oyuncusu olduğunu artık iyi anladık. Eee, peki kim sobeleyecek?
İçi boş müfredatlar çocuğa henüz teoriyi bile veremezken ve aileden henüz daha içi boş alınan o masum sabileri kim dolduracak?
Hele ki karşısında; zararlı sosyal medya, durmak bilmeyen ve gençleri melankolik bir hale sefahate sürükleyen akım akım cereyan eden Youtuberlar, içerisinde çocukların beyninine ve ruhuna en büyük darbe olan şiddeti, tacizi, nefreti, kini, öfkeyi ve bencilliği aşılayan en büyük zaman meftunu olan oyunları ve daha bunun gibi nice sinsi veya apaçık düşmanlar durmaksızın yol alırken savunma cephemizde yer alan aileler ve okullar daha ne bekliyor. Düşman kuvvetli ve kararlı. Sonumuzu hazırlıyor. Peki burada: Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?