Yangın vaaaaaaaaaaaaar!
Bir yerler yanıyor. Dumansız ve alevsiz. Sezdirmeden sessiz. Lâkin en derinden sızlatarak, acıtarak…
*****
Kış mevsimi ayaz şiddetli. Nahiv tenim mukavemetsiz poyrazlar karşısında. Zemherir yakıp kavurmuş, çöl güneşinden öte. Bir damla nem damlasa yanağıma avucuma.
*****
Ah şu öksürük. Böldü gecelerimi, en derin uykularımı. Bir bardak ıhlamur demlemelik dakikalarda ciğerlerim sabırsız bekleme modunda.
****
Yangın var. Yangııııııııııııııııın. Candan öte yanan var canda. Tenden öte sızlayan var, tâ derinlerde bir yerde…
*****
Ah siyah noktalar. Ne yapmalı? Ne sürmeli de yok etmeli? Elâlem içine nasıl çıkılır yoksa bu suratla.
***
Yangın var. İçte bir yerlerde. Birine dayanılsa sönecek. Cirmi ve cismi dışarıdan fark edilmeyecek kadar batınî, varlığını belli etmeyecek kadar su yüzünden uzak. Tâ diplerde. En dipte. Vücut ve varlığın en temelinde.
Göz göze bakışsak aynada ne görünür ki gözbebeğinde. Bir tutam alev mi bakışlarda gizlenen?
Gılafı düzgün, hattâ bazen fazla onarımdan miadına göre daha cilâlı… Bina düzgün de içindeki sakini tutuşmuş cümle âlem bîhaber…
Ahir zaman sakini modern kentin sokaklarında, korsuz alevin görünmez kıvılcımlarını yüreğinde saklayarak salınmada. Çaresiz, sessiz gizli iniltiler...
Bunca hastalığa şuruplar, merhemler veren, bu asrın çocuğunun en derin yangınını söndürmede merhametini esirgemezsin elbet.
Yangın her yerde. Gönlümüzün çatısı alev alev. Bu yangında itfaiye vazifesiyse asrın Bedîsinde. Lâkin onu gönül evine davet edip, yangını söndürmesine zemin hazırlama asıl en önemli mesele…