"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu kubbede hoş bir seda bırakan vakıf ağabeyimiz Faruk Özhan

Talip ÇİÇEK
09 Ekim 2012, Salı
Faruk aAğabeyimizle yakından tanışmamız on sene öncesinde başladı.
Bölge temsilcisi olarak katıldığım Pendik’teki dersten sonra hizmetimizle ilgili geç saatlere kadar sohbet ettik. Kendisi dershanede vakıf olarak kalıyordu. Daha öncesinde Kadıköy’de 30 yıla yakın hizmetimizin içinde bulunmuş. Hayat arkadaşı yengemizi ahirete uğurlayınca Nevşehir dershanesinde bir yıl kadar hizmetlerimizle ilgilenmiş. Sonrasında İstanbul Pendik bölgesinde istihdam edilmek üzere davet edildiğinde, önceden de çok iyi tanıdığı bu mahalde kalmayı memnuniyetle kabul etmiş.
Dershaneye geldiğinde öncelikle fizikî şartların iyileştirilmesi ile meşgul olup mekânı hizmete hazırlamışlar. İstanbul içi ve çevreden yetişmiş ağabey ve kardeşleri derslere davet ederek yeni insanların hizmetimize ilgilerini çekmiş. Meşveret sisteminin uygulanmasında hassasiyet göstererek o mahalde tesanüt içinde bir cemaat teşekkülüne vasıta olmuş. Kısa zamanda bir de hanımlar dershanesi açılıp onlar arasındaki hizmetlerimiz de inkişafa başlamış. Yakın çevre ile de irtibat kurup Kaynarca’da mahal dersine başlamışlar.
Bir sonraki merhalede bütün bu hizmetleri Sultanbeyli’de derslerin başlaması ve dershane açılması takip etmiş. Geçen yıl Kurtköy’de de dershane-i Nuriye açmışlar. Pendik dershanesinde öğrenci derslerini başlatıp birçok genç kardeşimizin Risale-i Nur’u tanımalarına vesile olmuştur.
Benim misafir olarak gittiğimde en çok dikkatimi çeken özelliğinden biri de herkesi telefonla arayarak derse iştirakini sağlamak için gayret göstermesidir. Onun hizmet anlayışı Yeni Asya ekolünün benimsediği, Risale-i Nurların neşriyatımızla birlikte sahiplenilmesiydi. Bunun için dershanemizin salonunda neşriyatımızın sergilendiği bir tanıtım reyonu vardı. Neşriyatımızla ilgili siparişleri alır ve isteyenlere en kısa zamanda ulaştırırdı. Gazete aboneliğinden dergilerimizin tanıtımı ve Risalelerin muhtaçlara ulaştırılmasına kadar bir vakfın yapması gereken faaliyetleri ilerlemiş yaşına rağmen aksatmadan hizmetin gereği olarak şevkle yapardı. Hele ki Sultanbeyli’nin asansörü olmayan altıncı kattaki eski dershanesine her Perşembe Pendik’ten toplu taşıma vasıtaları ile gelip hizmetten aldığı zevk ve şevk ile bir delikanlı gibi çıkışı, ayağının altında arabası olan veya evinin yakınındaki dershaneye gitmeye tembellik gösterenler için örnek alınması gereken bir şevk ve gayret timsâliydi.
Faruk Ağabeyimiz Kadıköy’de oturduğu yıllarda aktif olarak hizmetlerin içinde bulunmuştur. Dershanelerimizde kalan öğrencileri evlerine davet edip onlara ikram etmekten ailece büyük lezzet alırlarmış. Yengemizin bu konudaki gayretlerini hayırla yâd ederdi.
1980 ihtilâli öncesinde gençlerin iman hakikatlerinden istifade etmeleri ve vatana-millete faydalı bir nesil yetişmesi için askerî öğrencilere hafta sonlarında evini tahsis etmiş ve bunun için ihtilâl sonrası takibata maruz kalarak Selimiye kışlasında aylarca sıkıntılı bir işkenceye maruz kalmıştır. Kendisi bu maruz kaldığı haksız muâmeleden şikâyet etmez, bunların bir ceza değil iltifat olduğunu beyan ederdi. Çıkarıldıkları mahkeme salonlarının Kur’ân davasının ilânatına vesile olan münbit bir zemin olduğunu söyler, sıkıyönetimde görev alan hakperest hâkimlerin Nur talebelerini, Risale-i Nurları okuduklarını inkâr etmeyip hak davayı cesaretle savundukları için, tebrik ettiğini anlatırdı.
Faruk Ağabeyimiz Sultanbeyli’deki ÖSS hizmet merkezimizin yerinin tutulmasından tadilât ve tefrişat işlerine kadar bütün faaliyetleri yakından takip etmiş maddî ve manevî destek vermiştir. Elbette açılışında da bizimle birlikte bu hizmetteki inşirahı paylaşmak isterdi. Açılışa iki gün kala mübarek Cuma gününde Rabbimiz âlem-i berzaha kendi huzuruna aldı. Biz, Üstadımızın 23. Mektub’daki “Bizim gibi hakikat ve ahiret kardeşlerin, ihtilâf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni teşkil etmez. Biri Şarkta, biri garpta, biri mazide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri ahirette olsa da beraber sayılabilirler, sohbet edebilirler. Hususan birtek maksat için birtek vazifede bulunanlar birbirinin aynı hükmündedirler”  hem “Şüphe kabul etmez ki şimdi âlem-i melekût ve ervahta, ölmüş, vefat etmiş insanların ervahı pek çok kesretle vardır ve bizimle münasebattardır. Manevî hedayamız onlara gidiyor. Onların nuranî feyizleri bizlere geliyor” dersinden aldığımız hakikat ile Pazar günü yaptığımız açılışta aramızda orada bulunabileceğine itikat ediyoruz.
Üstadımızın, Hafız Ali Ağabeyimiz için “O âlem-i ervahta iken selâmı kendisi gelir alır, vasıtaya gerek yoktur” dediği gibi Mevlüt Polat ağabeyimizin yaptığı bütün Nur talebelerini kapsayan dualar içindeki nuranî hissesini izn-i İlâhî ile bizzat gelir kendisi alabilir ve aramızda olabilir.
Tanıyan bütün Nur talebelerinin, hakkında hüsn-ü şehadette bulunduğu Faruk Ağabeyimizin Risale-i Nur dairesindeki şirket-i maneviyeden hissesinin ziyade olmasını diler; yakınlarına ve dava arkadaşlarına taziyetlerimizi sunar, sabr-ı cemil niyaz ederiz. Hakkında duaya vesile olması dileği ile..
Okunma Sayısı: 1617
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı