"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cemal ağabeyi Bahçecik’ten Cennet bahçelerine uğurladık

Talip ÇİÇEK
17 Ağustos 2011, Çarşamba
Yazımızın başlığı ilk anda mübalağalı görülebilir fakat Marmara bölgesinin farklı yerlerinden gelen muhtelif Nur cemaatlerinin aralarındaki sohbetlerinde ve cenaze namazına katılan cemaatin ağabeyimiz hakkındaki mü’min ve muvahhid olduğuna hüsn-ü şehadetini görenler, onun hizmetleriyle buna liyakat kazanacak bir hayat yaşadığını fark edip mübalağa olmadını anlarlar. Allah’ın Resûlü Muhammed (asm) “Kabir, mü’min için Cennet bahçelerine açılan bir kapıdır” müjdesini vermiştir.
Kırk iki yıllık dava arkadaşlığımızda Cemal ağabeyimizle hizmetimizle ilgili yüzlerce tatlı hatıralarımız oldu. Kendisini tanıdığımız yıllarda evliydi, Bahçecik’te oturuyordu. O günün ulaşım imkânsızlıkları içinde Cumartesi derslerinde kendisini hemen her zaman görürdük. Hafta arasında evinde başlattığı derslere iştirak ederdik. Hizmet için çok güzel zemin hazırlardı. Komşu ve akrabalarını davet ederdi. Bu derslerde çevresinin Risâle-i Nur’u tanımasına vesile olmuştur. Onun bu başarısında ihtiyarlık vaktinde anne babasına karşı evlâtlık vazifesini yaparak duâlarını almasının katkısının olduğunu düşünüyorum.
Babasının vefatından sonra birlikte oturdukları evi dershane olarak tahsis etti. Yüzlerce kızımız bu mekânda yaz okuma programlarına katıldı. Sonrasında tekrar onarılarak haftalık düzenli derslerin yapıldığı ve yazın da okuma programlarının devam ettiği bir hizmet merkezi olarak hasenat yazdırmaya devam etti ve ediyor. Cemaatimizden onun uhuvvet sofrasından ister yemek olsun veya bahçesinde yetiştirdiği meyvelerden nasibini almayan yok gibidir. O ailesi ile birlikte ikram etmekten lezzet alan İbrahimî bir haslete sahipti.
Cemal ağabey örnek alınacak bir çok güzel hasletin sahibiydi. Neşriyatımıza kendisi sahip çıktığı gibi çevresine de tavsiye ederdi. Bir çok kişiyi dergi ve gazetemize abone yapmıştır. Vefatına kadar da Gölcük bürosundan yayınlarımızı alır, dağıtımını yapardı.
Marmara Depremi sonrasında yardımların dağıtımını onun arabası ile birlikte yapmıştık. Hatta 5.2 artçı şokun olduğu gün Yalova’da birlikteydik. Yazarımız Ali Ferşadoğlu’nu ziyaret etmiş, dönmek üzere arabaya binmiştik. O şoför mahaallinde oturmuş bekliyordu, birden yerden gürültüler gelmeye ve yer sallanmaya başladı. O arabanın içinde “Bu araba niye sallanıyor, acaba şaka mı yapıyorlar?” diye aklından geçirmiş. Sarsıntıyı hissedenler panik içinde koşuşturmaya başladıklarında fark etmiş deprem olduğunu. Herkes arabalarına koşup şehirden uzaklaşmaya çalışıyordu, bir anda trafik tıkandı. Radyodan depremin merkezinin İzmit olduğunu öğrendik. Cemal ağabey de yakınlarını merak etmeye başladı. Eve dönmek üzere yola çıktık. Trafik polisleri Gölcük yolundan gitmeye izin vermiyordu. Topçular-Gebze hattı açıktı. Biz Karamürsel’e gideceğimizi söyliyerek geçme imkânı bulduk. Gölcük’e geldiğimizde yine hasar olmuş, az da olsa insanlar ölmüştü.
Cemal ağabeyimiz Nur cemaati ile irtibatı seven bir kişiliğe sahipti. Gittiği yerlerde muhakkak onlarla irtibata geçer, derslere katılırdı. Birkaç arkadaşla birlikte Batı Karadeniz gezisi yapmıştık, her gün bir hizmet merkezini ziyaret ederek bir hafta birlikte olduk. Gezinin sonunda “Bu geziden aldığım lezzeti yıllar önceki hac ziyaretinde almıştım. Güzel bir gezi oldu”  diyerek duygularını dile getirmişti. Bu gezimizde ilgiç bir de tevafuk yaşamıştık. Bartın’dan İnebolu’ya doğru giderken yetmişli yıllarda Gölcük’te Risâle-i Nur’u tanıyan Nuri kardeşimizi Amasra’da ziyaret etmeyi planlıyorduk ve telefonla kendisine ulaşma gayreti içindeydik. Yolda hem dinlenmek ve  Karadeniz’in güzelliği ile ormanın harika yeşilliğini birlikte tefekkür etmek için tepeye geldiğimizde mola verdik. Nuri kardeşimiz de Bartın’dan geliyormuş, bizim geldiğimizden haberi yoktu. Arabamıza yaklaşıp 41 plaka ve üzerinde “Yeni Asya” yazısını görünce, “Gölcük’teki kardeşlere selâm göndereyim” diyerek durmuş, birbirimizi görünce hem o şaşırdı, hem biz hayret içinde kaldık ve birlikte bu tevafuku yaşatan Rabbimize şükrettik. Buna benzer bir tevafuku Cemal ağabey ile Denizli’de de yaşamıştık. Gideceğimiz adresi ararken arabayı bir yere park ettik, arabadan inerken yanımıza bir genç geldi “Hoş geldiniz ağabey” dedi. Ben kendisini tanımıyordum, Cemal ağabeyi tanıyormuş ama bizi asıl buluşturan arabamızdaki “Yeni Asya” yazısı oldu.
Birkaç yıl önce kalp rahatsızlığı geçirdi. Ziyaretine gittiğimizde bahçede oturmuş, Risâle okuyordu. Kendisiyle uzunca sohbet ettik. Günlerini nasıl geçirdiğini sormuştum. Külliyat’ı düzenli olarak her gün okuyup iman nurlarından istifadeye çalıştığını ve bu şekilde tamamını bitirmek istediğini belirtti. Biz de muaffakiyeti için dua ettik.
Son zamanda, yaptığı hasenata birini daha ilâve etti. Evinin alt tarafındaki bahçeden iki bin beş yüz metrekare arsayı hizmetimize verdi. İnşâallah buralarda yapılan Kur’ân hizmetlerinden kabrinde ruhuna nurlar yağacaktır. “Dervişin fikri neyse zikri de odur” diye bir deyim vardır. Cemal ağabeyimizin fikri hep Nur hizmeti olduğu için  sekerat vaktinde de zikri “tanıdık Nur talebeleri, Üstad Bediüzzaman, Risâle-i Nur ve Kelime-i Şehadet” olmuştur. Kabri nur, mekânı Cennet olsun. Ruhu için duaya vesile olması dileği ile...
Okunma Sayısı: 1736
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı