"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tefekkür penceresinden bakış

Zehra KOCABAŞ
07 Haziran 2015, Pazar
İnsan küçük bir kâinat, kâinat büyük bir insan...

Müzeyyen sanatlarla bezenmiş kâinat, kendi lisan-ı haliyle esma-i ilâhiyenin en güzel tecellisini gösteren varlıklarla dolu. Her sanatkâr sanat eserinin altına imzasını atar ki seyirciler sanat sahibinin kim olduğunun anlayabilsin… İşte tüm kâinatı nizam intizam içinde yaratan eşsiz Yüce sanatkâr da her bir mevcudun üzerine hatemini mührünü esma-i ilahi ile basar. 

Kâinat bir zikirhane. Tüm mevcudat uyum ve ahenk içinde, Mûsika-i ilâhi bir an bile ahengi bozmuyor …. Her daim tesbihat halinde. Bu hale  arz da sema da  şahit ve bir de şu Âyet-i Kerîme : Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar O’nu tesbih eder; O’nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Doğrusu O Halim olandır, Bağışlayan’dır. (Isrâ sûresi, 17/44).

Kâinat, “kulak ver bana” diyor bize her zaman. Tüm mevcûdat zikir halindeyken küsuf tutmuş  kalbimiz hâlâ niye bu zikre katılmıyor ? “Kâinatın satırlarını dikkatle mütâlaa et. Onlar sana Mele-i alâ’dan gönderilmiş mektuplardır” diyen Bedîüzzaman Said Nursî ne de güzel söylemiş. Anlamalı insan artık, kainat bir kitap satırı satırına okunması ve yaşanması gereken … Ancak insanoğlu: “Gözleri hasta olan, güneşin ziyasını inkâr eder; ağzı acı olan, tatlı suya acı der” ( İşaret-ül İ’caz) sözü gereğince bu mucize sanatları görmemekte inat eder. O kadar intizam içinde yaratılmıştır ki kâinat, her şey de bir mîzan vardır. Allah isterse kendi koyduğu umumi kanunları bazen istisnai haller ile değiştirir.  Biz hep şunu biliriz ki su 100 derecede kaynar. Ama su deniz  kıyısında  100 derecede kaynarken dağ zirvesinde 95 derecede kaynayabiliyor. Suyun oluşumu … Hidrojen ve Oksijenin birleşmesiyle oluşur, biri yanıcı biri yakıcı sonuç patlayıcı olması gerekirken söndürücü âb-ı hayat olur bizlere… Bütün gezegenler Güneş’in etrafında aynı yönde dönerken Venüs ve Uranüs ters yönde döner. Ne kadar hayretnüma işte en güzel istisna. Elmas ve kömür. Aralarındaki tek fark atomlarının dizilişlerinin farklı olmasıdır.  Ebu Bekir de bir insan, Ebu Cehil de. Ama birisi kalbindeki iman nuru ile Elmas değerini kazanırken, diğeri kalbini cehaletin karası ile kararttığı için kömür mesabesinde kalmıştır.  

Hayvanlarda istisnai haller çoktur. Allah çene kemiğini yılanda kaynaştırmış  o yüzden koca insanı bile yutabilir. Rabbim  ne büyük kudret!  Bukalemunların dilleri, vücutlarından iki kat uzundur...

Bu kadar sanatlı mevcudatı görüp kalbini mühürleyenlerin vay haline! “Sivrisineğin gözünü hâlk eden, güneşi dahi o hâlk etmiştir.”( Mesnevi-i Nuriye)  Fen ilmi iman gözüyle bakılmalı. Her bir fen kendi lisan-ı haliyle Hâlık’ını anlatır… Ancak biz de tefekkür pencerelerini aralamalıyız. “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır” hadis-i şerifi bize bu yolu gösteriyor…

Okunma Sayısı: 1999
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı