Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Ağar: Millete güvenelim

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, “Ben siyasette bir tek şeye karşıyım; cepheleşme, kutuplaşma, zıtlaşma, değerler üzerinden yapılan bu tür siyaset arayışlarına karşıyız. Böyle bir arayışın, böyle bir cepheleşmenin içinde olmamız mümkün değildir. Millete güvenmek lâzım” dedi.

Ağar, parti genel merkezinde, Türk Parlamenterler Birliği yeni yönetim kurulu üyelerini kabul etti. Mehmet Ağar, kabulde yaptığı konuşmada, ‘Demokrasi, Türkiye’nin temel zeminidir ve Türkiye’de her şey siyasetin içinde olacaktır’’ diyerek, demokrasiye zarar verecek, gölge düşürecek her türlü davranışın sonuna kadar karşısında olduklarını söyledi.

Bir gazetecinin, ‘’Sayın Baykal’ın seçim öncesi solda birlik arayışı var. Başka arayışlar da var. Bu arayışları nasıl değerlendiriyorsunuz?’’ sorusuna karşılık Ağar, şu cevabı verdi:

‘’Şimdi ben siyasette bir tek şeye karşıyım; cepheleşme, kutuplaşma, zıtlaşma, değerler üzerinden yapılan bu tür siyaset arayışlarına karşıyız. Böyle bir arayışın, böyle bir cepheleşmenin içinde olmamız mümkün değildir. Millete güvenmek lâzım. Millet, demokrasinin değerlerine de, Cumhuriyetin değerlerine de kendisini bu coğrafyada dev yapan milli ve manevi değerlerine de sonuna kadar bağlıdır ve bütün bu değerler arasında bir çelişki, bir zıtlaşma milletin kafasında yoktur. Kimse, demokrasiyi pek anımsatmayan söylemlerle akıl hocalığına soyunmamalıdır. Türkiye’nin cepheleşmelerle varabileceği hiçbir yol yoktur. Türkiye, demokrasinin kuralları içerisinde, demokrasi temel zemininde Türkiye’nin geleceğini dirayetle yönetecek meclisleri, hükümetleri çıkaracak millet sağduyusunu her zaman bulmuştur. Ona biz güveniyoruz, ona inanıyoruz ve siyasetin kendi tabiî mecrası içerisinde birlikteliklere kimsenin bir şey demesi mümkün değildir. Ama bir suni mecra içerisinde zorlayışlarla, tehditlerle, korkutmalarla böyle bir arayışın içerisine girmenin doğru olacağını düşünmüyoruz. Burada söz konusu olan, güçlü ve tek irade olan milletin egemen gücü her şeyin üstesinde kararı verecektir Bizim 60 yıldır Demokrat Parti’den bu yana bağlı bulunduğumuz siyaset felsefesinin gereği budur diye düşünüyorum ve bunun dışında başka bir metotta bizim için söz konusu olamaz.’’

/ ANKARA

21.06.2006


 

Gazetelere reklam yasağı yok

4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun 19. maddesinde “Bira ve şarap dahil her türlü alkollü içkinin televizyon, kablolu yayın, radyo ve kamu yayın araçlarıyla reklamının yapılması yasaktır” denilirken yazılı basının hariç tutulmasının, bir an önce doldurulması gereken bir yasal boşluk oluşturduğuna dikkat çekilerek, gazetelerde alkollü içki reklamlarında son günlerde gözlenen artışın bu boşluğun neticesi olduğu vurgulanıyor.

Gazetelerde boy boy yayınlanan içki reklâmlarına kamuoyu tepkisi sürüyor. Televizyon ve radyolarda yasaklanmasına dair yasanın bulunduğu içki, gazete ve dergi sayfalarından hemen hemen her gün yayınlanıyor. 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanunu’nun 19. maddesinin son fıkrasında “Alkol, bira, ve şarap dahil her çeşit alkollü içkinin televizyon, kablolu yayın, radyo, ve kamu yayın araçlarıyla reklâmının yapılması, ayrıca, içki satış yerleri ile tüm ticari ve kamuya açık yerlerde, tüketilmek veya beraberinde götürülmek üzere on sekiz yaşından küçüklere alkollü içecek satılması veya sunulması yasaktır” deniliyor.

Ancak yazılı basın buna dahil değil. Konuyla ilgilenen sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri bu konuyla ilgi bir yasanın çıkarılmasını istiyor. Konuyu Yeni Asya’ya değerlendiren Yeşilay Derneği Başkanı M. Necati Özfatura şunları söyledi: “İçkinin reklamını televizyonlarda yasaklayan kanun var ama gazeteler için böyle bir durum söz konusu değil. Bilhasa şarap imalatçıları bunu istismar ediyorlar. Daha önce kamuoyu tepkisinden çekiniyorlardı. Yavaş yavaş reklamları artırdılar. Bu konuda adım adım kötüye doğru gidiyoruz.”

Özfatura, “Yasak yok ancak hükümetle görüşmelerimiz var. Konuya ilgili olarak rapor hazırladık. Hükümete sunduk. Olumlu tepkilerle karşılaştık. Tüketiciler Zirvesinde Başbakan Yardımcısı M. Ali Şahin ve Meclis Başkanı Bülent Arınç ile görüştük. Bize ‘Projelerinizi getirin. Hemen hayata geçirelim’ dediler. Biz de en kısa zamanda projelerimizi hazırlayıp kendilerine sunacağız. Dört Bakan ve Meclis Başkanı konuya hassasiyetle eğilecekler” diye konuştu.

Alkol, savaşlardan daha öldürücü

Alkol ve Uyuşturucu ile Mücadele Derneği Başkanı Cahit Babuna, “Alkol ve uyuşturucuda Batı geriye dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Türkiye’de yasalar çıkıyor. Uyan olmuyor. Sigara uyuşturucuların en masumu. Batıda sigara ile ilgili tazminat dâvâsı açtığınızda kazanıyorsunuz. Ama alkolle ilgili böyle bir durum yok. Her bardak alkolde bir kaç bin beyin hücresi ölüyor. Ölen hücerleer hafıza bilgilerimizi de uçurup götürüyor” dedi.

Babuna şunları söyledi: “Alkol ve sigara ile 20-25 tür kanser ortaya çıkıyor. Alkol ve sigara 1. derecede kitle imha silâhı. Zelzeleden tabiî afetlerden, savaşlardan bile daha öldürücü. Alkol reklâmlarında gazetelerin para kazanma hırsının yanında tahrip amacı var. Dikkat çeken bir nokta da içikili yerlerin okul ve ibadethanelere uzaklığı 200 metreden az olammalı. Ama bu 50 metreye düştü. Son olarak dünyanın en kötü maddesi alkoldür.”

Recep Bozdağ - Mustafa Gökmen / İSTANBUL

21.06.2006


 

Erdoğan: Kıbrıs’ta 11adım öndeyiz

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ta siyasî çözümün AB zemininde değil, BM zemininde olacağını belirterek, “Şu anda biz daha güçlüyüz. Ne demiştik; ‘Bir adım öndeyiz.’ Şimdi 11 adım öndeyiz. Çünkü yeni paketimizde 10 tane daha çözüm önerisi var. Onların atması gereken adımlar var. Onlar bu adımları atacak ki o zaman bu iş sür'atle çözüme kavuşsun” dedi.

Hükümeti eleştirirken demokrasiye

muhalefet etmeyin

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, AKP iktidarının Türkiye’ye vaat ettiği adalet ve kalkınma çizgisi üzerinde yürüyüşünü kararlılıkla sürdürdüğünü söyledi. Bu kararlı yürüyüşün kısa zamanda Türkiye’ye neler kazandırdığını herkesin gördüğünü belirten Erdoğan, ‘’Bizim için aslolan iş yapmaktır, lâf üretmek değil. Siyaseti iş değil de lâf üretmek olarak düşünenler bizim iktidarımızda fazlasıyla açığa, defatle açığa çıkmıştır” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, demokrasinin olmazsa olmaz gereklerinden birinin demokratik muhalefet olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

‘’Ama muhalefet de ancak demokrasi içerisinde var olabileceğini bilmeli, bindiği dalı kesmemeye çalışmalı diyoruz. Siyaset kurumun zayıflatan, siyaset alanını daraltan tartışmalardan hepimiz özenle kaçınmak durumundayız. AK Parti iktidarı olarak biz her zaman şu uyarıda bulunduk. Hükümete muhalefet edeyim diye Türkiye’ye muhalefet etmeyin. Hükümete muhalefet edeyim diye demokrasiye, Cumhuriyete, hukuka, güvene, istikrara muhalefet etmeyin. İktidara muhalefet edeyim diye parlamenter sistemi, hukuk devleti ilkelerini zaafa uğratma çabalarına girmeyin. Bundan Türkiye olarak hep birlikte zarar görürüz.Bunu bilmemiz lazım. Artık Türkiye’de bazı meseleleri partiler üstü tutmayı öğrenmek zorundayız. Kişisel menfaatlerimizi, parti menfaatlerimizi bu milletin, bu memleketin ali menfaatlerinin önüne getiremeyiz, getirmemeliyiz. Siyasetin esas zemini ahlaktır. Ahlaki zemini zayıf olan siyasetten Türkiye çok çekti.

/ ANKARA

21.06.2006


 

Şemdinli çetesi üç kişiden ibaret değil

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen olaylarla ilgili Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dâvânın müdahil avukatlarından Sezgin Tanrıkulu, bu dâvânın sanıklarının üç kişiyle sınırlı olmadığını, müdahil taraf olarak bu sanıkların arkasındaki diğer güç örgütlerinin de ortaya çıkarılması için çaba içinde olacaklarını bildirdi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, duruşma sonrası adliye çıkışında gazetecilere, müdahil avukatlar adına yaptığı açıklamada, Şemdinli halkının sanıkları suçüstü yakaladığını ve adalete teslim ettiğini öne sürerek, ‘’Bize göre sanıklar kamu vicdanında mahkum edilmişlerdi. Ama bugün mahkeme kararıyla bir kez daha mahkum edildiler’’ dedi.

Sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in, TCK’nın 220. maddesinde tarif edilen ‘’çete kurmak’’ ile ‘’adam öldürmek ve olası kastla adam öldürmeye teşebbüs etmek’’ suçlarından 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezasıyla cezalandırıldıklarını hatırlatan Tanrıkulu, bu kararın adalet bakımından önemli olduğuna inandıklarını kaydetti. Tanrıkulu, ancak bu davanın sanıklarının 3 kişiyle sınırlı olmadığını öne sürerek, müdahil taraf olarak bu sanıkların arkasındaki diğer güç örgütlerinin de ortaya çıkarılması için çaba içinde olacaklarını bildirdi.

/ VAN

21.06.2006


 

Yargı üzerine düşeni yaptı

AKP Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, Şemdinli olayları davasında verilen kararla ilgili olarak, ‘’Yargı, üzerine düşeni yapmıştır’’ dedi.

Gündüz, AKP grup toplantısı öncesinde gazetecilerin davayla ilgili sorularına karşılık, ‘’Yargı, üzerine düşeni yapmıştır. Pek çok spekülasyona rağmen, eldeki ifadelere göre verdikleri bir karardır. Saygıyla karşılamak lâzım’’ dedi.

Olaylarla ilgili olarak TBMM’de kurulan ve çalışmalarını tamamlayan Şemdinli Olayları Araştırma Komisyonu Başkanı ve AKP Kastamonu Milletvekili Musa Sıvacıoğlu, mahkemenin eldeki delilleri değerlendirerek karara vardığını belirtti. Kararla ilgili yorum yapmayacağını ifade eden Sıvacıoğlu, ‘’Mahkeme kararı ile raporunuz örtüştü mü?’’ sorusu üzerine, bu tür konulara girmeyeceğini söyledi. Sıvacıoğlu, ‘’Bu karar, Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameyi hazırlayan savcının teyidi anlamına gelmiyor mu?’’ sorusuna, ‘’Onlar, Komisyonun görevleri dışındadır. Kuvvetler ayrılığı vardır. Başka bir kuvvetin görev alınan giren konularda yorum yapmam’’ karşılığını verdi.

“Karar sürpriz değil, normal”

Şemdinli Araştırma Komisyonu Sözcüsü ve AKP Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, kararla ilgili olarak, ‘’Karar, bizim için sürpriz değil, normal bir karardır. Bunun ipuçlarını Komisyon Raporunda vermiştik. Deliller, bence bu sonuca götürüyordu. Artık Yargıtay süreci önemli’’ değerlendirmesinde bulundu. HSYK’nın, Savcı Ferhat Sarıkaya hakkında verdiği kararı bir kez daha gözden geçirmesi gerektiğini belirten Üstün, verilen kararın çok ağır olduğunu ifade etti. Üstün, ‘’Karara karşı Savcının itiraz hakkı var. Bu itiraz sürecinde kararı, makul bir seviyeye indirmelidirler’’ dedi.

Bir soru üzerine, böyle bir sonucu öngördüklerini ancak, yargı bağımsızlığı ilkesi nedeniyle bunu raporda açıklamadıklarını belirten Üstün, delillerin kendilerini bu yöne götürdüğünü söyledi. Üstün, ‘’39 yıl mevcut kanunlara göre verilmiştir. Ağır değil, normal bir karardır’’ diye konuştu. (aa)

/ ANKARA

21.06.2006


 

TMK tasarısına ortak tepki

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Pen Merkezi ve Kitap Çevirmenleri Birliği, TBMM’de Alt Komisyon’da görüşülen ‘’Terörle Mücadele Kanun (TMK) Tasarısı’’nın bazı maddelerinin basın yayın özgürlüğüne etkileri’’ konusunda ortak basın açıklaması yaptı.

Cağaloğlu’ndaki TGC Burhan Felek Toplantı Salonu’ndaki toplantıda, basın açıklamasını, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi okudu. Açıklamada, tasarının, ‘’temel hak ve özgürlükleri sınırladığı, terör tanımı ve hangi suçların terör suçu kabul edileceği konusunda hukuki tartışmalar oluşturucak düzenlemeler taşıdığı’’ belirtildi. Açıklamada, basın özgürlüğünün kısıtlanmasının çok daha başka toplumsal gerginliklerin artmasına neden olacağı belirtilerek, şu ifadelere yer verldi:

’Sonuç olarak Terörle Mücadele Yasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Tasarı’nın, temel hak ve özgürlüklere aykırı düşen diğer düzenlemeleri yanında, basın yayın fiilleri hakkındaki düzenlemeler, ifade özgürlüğünü sınırlandırmaktadır. Bizler, gazeteciler, yayıncılar, yazarlar ve çevirmenler olarak demokratik haklarımıza sahip çıkıyoruz ve terörle mücadele adı altında getirilmeye çalışılan sınırlandırmalardan derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz.’’

/ İSTANBUL

21.06.2006


 

Yasak, AB yolundaki Türkiye’ye yakışmadı

Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) Başkanı Dr. Refia Kızılhan, Öğrenci Seçme Sınavına (ÖSS) başörtülü öğrencilerin alınmaması ve peruk takılmasına dahi müsade edilmemesine tepki göstererek, “AB giriş süreci içinde, sürekli demokratikleşmeden bahseden Türkiye’ye kız çocuklarını bu derece rencide etmek yakışmamaktadır” dedi.

AKDER Başkanı Kızılhan, yaptığı yazılı açıklamada, 2001 yılından beri ÖSS’lerde uygulatılan başörtüsü yasağının 17-18 yaşlarındaki genç kızların ya okuma hayallerinin sona ermesi ya da zorla başlarını açtırmaları ile sonuçlanlandığını söyledi. Öğrenci Seçme Yerleştirme Merkezi’nin bu yıl öğrencilerin peruk kullanmasını engellemek için fotoğrafları kendi çekerek, öğrencilerin “kendi saçımı yoksa peruk mu” kullandıklarını inceletecek kadar görevini kötüyü kullandığını ifade eden Kuzulhan, sınavlara şapka, bere ya da perukla girmek isteyen öğrencilere dahi engel olunduğunu söyledi.

Kızılhan, açıklamasında şunları kaydetti:

“AB giriş süreci içinde, sürekli demokratikleşmeden bahseden Türkiye’ye kız çocuklarını bu derece rencide etmek yakışmamaktadır. Unutulmamalıdır ki, okuma imkânları elinden alınan ya da eğitim görebilmek adına bu derece ağır psikolojik baskıya maruz bırakılanlar da Türkiye'nin evlâtlarıdır. Türkiye; ya artık bu anlamsız yasağa son vermeli ya da anayasasında yer alan insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olduğu iddiasından vazgeçmelidir.”

Yeni Asya / İSTANBUL

21.06.2006


 

Gürüz eskisi gibi

YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz, imam hatip liselerinin kapatılması gerektiğini iddia ederek, “Yaptığımız değişiklikler militancaysa militancadır, fırsatım olsa yine yaparım” dedi.

HABERTÜRK Genel Yayın Yönetmeni Melih Meriç’in hazırlayıp sunduğu “Basın Kulübü” programına katılan YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz, imam hatip liselerinin kapatılması gerektiğini ileri sürerek, şöyle konuştu:

“İmam hatipler üzerinden siyasi, sosyal bezirgânlık yapıyorlar, bunu geçim kaynağı yapanlar var. Hukuk, din gibi konular çok önemlidir, Bunları 11 yaşındaki bir çocuğa öğretemezsiniz. Bu eğitimler üniversite düzeyinde olmalıdır. Bizim yaptığımız değişiklikler teknik konulardaydı. Yaptığımız değişiklikler militancaysa militancadır, fırsatım olsa yine yaparım. Türban konusuna AİHM’de de nokta kondu. Siz verilen karaları tanımazsanız, şer’î hukuk ile pozitif hukukun yerine geçer. Bakın çok basit bir şey söyleyeceğim. Bir sınıfa giriyorsunuz. Bir tarafta kızlar oturuyor, bir tarafta erkekler oturuyor. Kızlar tesettürlü. Böyle bir sey yok dünyada. Böyle bir lise yok. İmam hatip liseleri amacından çıkmıştır. Siyasi amaçlara alet edilmiştir. Kılık kıyafetlere bakın. Tesettürlü Türkiye, haşemalı Türkiye. Bu Atatürk’ün Türkiye’si değil. Bakın bunlar oluyor. Buna karşı sesimizi yükseltmek zorundayız.”

Fatih KARAGÖZ / ANKARA

21.06.2006


 

Reformlar, başörtüsü yasağına işlemiyor

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Türkiye Masası Sorumlusu Jonathan Sugden, Türkiye’nin birçok alanda reform gerçekleştirdiğini ancak sadece başörtüsü yasağı konusunda hiçbir gelişmenin olmamasını eleştirdi. Sugden, askerlerin başörtüsü yasağının sürdürülmesi için hükümetlere baskı yaptığını da söyledi.

Jonathan Sugden, Yeni Asya’ya yaptığı açıklamada, daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Terörle Mücadele Kanunu (TMK) Tasarısı ve insan haklarıyla ilgili mektup gönderdiklerini belirterek, TMK Tasarısı ile teröre karşı hazırlandığı ile sürülen önlemlerin, hükümetin gerçekleştirdiği temel insan hakları gelişmelerini yok edeceğini hatırlattı. Son yıllarda Türkiye’de birçok reformun yapıldığını vurgulayan Sugden, bu reformlar içinde sadece başörtüsü yasağı ile ilgili herhangi bir gelişmenin gerçekleştirilmediğine dikkat çekti. Sugden, “İnsanların başlarını örtme hürriyetleri ile ilgili sürekli bir geriye gidiş yaşanıyor. Danıştay’ın kararları, çocuklarının mezuniyet törenlerine alınmayan başörtülü annelerin durumu, kamusal alan adı altında getirilen sınırlamalar bunların başında geliyor” dedi.

“YASAĞA DA, ZORLA ÖRTÜNMEYE DE KARŞIYIZ”

İnsan hakları ihlâlleriyle ilgili Türkiye’yi her zaman uyardıklarını da ifade eden Sugden, “Türkiye’de kamu görevlileri, öğrenciler, özel ve devlete bağlı üniversitelerde çalışanlar anayasanın laiklik ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle başörtüsü takamıyor. Bu yasağın kökeni, 1960’lı yıllara dayanmakla birlikte, Türk Ordusu 1977’den başlayarak yasağın tüm hükümetlerce git gide artan bir zorlamayla uygulanmasını talep ediyor” şeklinde konuştu.

Sugden, yasağın kuramsal olarak yalnızca devlet kurumlarında uygulandığını ancak son zamanlarda özel yaşamlarında başörtüsü takan kamu çalışanlarına da ceza verildiğini kaydederek, HRW’nin başörtüsü yasağına da zorla örtünmeye de karşı çıktığını, bu iki durumu da kadınların din ve ifade özgürlüğüne, eğitim hakkına yönelik ayrımcı ihlâller olarak kabul ettiklerini vurguladı. Sugden, “Türkiye’de başörtüsü yasağına muhalefet edenler, daha çok, şiddete başvurmayan, seslerini mahkemeler, medya ve hükümetlerarası örgütler aracılığıyla duyurmayı seçen birey ve sivil toplum örgütleridir. Dolayısıyla bu gruplar hiçbir zaman şiddete başvurmuyorlar” diye konuştu.

Daha önce kendisinin sınır dışı edildiğini ve bu konuyla ilgili görüşmeler yaptıklarını da açıklayan Sugden, insan hakları ile ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini de belirtti.

Kemal BENEK / ANKARA

21.06.2006


 

İsrail, devlet terörü uyguluyor

Memur-Sen üyeleri, İsrail’in Filistin’deki uygulamalarını protesto etti. İsrail’in Ankara Büyükelçiliği’nin bulunduğu Mahatma Gandi Caddesi’nde toplanan bir grup konfederasyon üyesi, İsrail karşıtı sloganlar attı.

Memur-Sen Genel Sekreteri Ali Küçükkösen, burada yaptığı açıklamada, Filistin’de bütün dünyanın gözleri önünde insanlık dramı ve vahşeti yaşandığını söyledi. İsrail’in, Filistinlilere uyguladığı ‘’terörü’’ son günlerde iyice artırdığını ifade eden Küçükkösen, ‘’Bugün İsrail, Filistin’de gerçek anlamda bir devlet terörü ve soykırım uygulamakta, bütün dünyanın gözleri önünde uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlâl ederek dehşetengiz bir katliam yapmaktadır’’ dedi.

İsrail’in yılbaşından bu yana 20’den fazlası çocuk olmak üzere 100’den fazla Filistinliyi öldürdüğünü söyleyen Küçükkösen, İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in uluslararası mahkemede savaş suçlusu olarak yargılanması için dünya çapında bir girişimin vakit kaybetmeden başlatılması gerektiğini ifade etti. Filistin halkına destek olmak amacıyla ulusal kampanya başlatacaklarını, bu çerçevede İsrail mallarını tüketmeyeceklerini söyleyen Küçükkösen, ‘’Türkiye’deki yönetimi de artık bu son olaylarla birlikte İsrail’in gerçek kimliğini ve bu rejimle ilişkilerini gözden geçirmeye çağırıyoruz’’ diye konuştu.

Recep GÖREN / ANKARA

21.06.2006


 

Öğrenci yurtları turizmin hizmetinde

Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR), özellikle sahil kentleri ile büyük şehirlerdeki üniversite öğrencilerinin barındığı bazı yurtları turizm amaçlı hizmete açmaya hazırlanıyor.

YURTKUR Genel Müdürü Hasan Albayrak Kuruma bağlı yurtların, geçen yaz, öğrenciler dışındaki vatandaşlara, yerli ve yabancı turistlere de açıldığını hatırlattı. Öğrenci yurtlarının aynı amaçla bu yıl da hizmet vereceğini dile getiren Albayrak, 3 Temmuz-28 Ağustos 2006 tarihleri arasında yurtların açık olacağını belirtti. Yurtların sadece barınma amaçlı değil, dernek, vakıf, spor federasyonları, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurum ve kuruluşlarının tüm etkinliklerine açık olduğunu söyleyen Albayrak, spor karşılaşmaları, festival, seminer gibi faaliyetler düzenlenebildiğini anlattı.

/ ANKARA

21.06.2006


 

İnternetsiz okul kalmayacak

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ‘’okullarımızın tamamına internet bağlayarak 2006- 2007 eğitim-öğretim dönemine böyle başlamak istiyoruz’’ dedi.

Çelik, Bartın Valisi İsa Küçük’ü makamında ziyaret ederek bölge hakkında brifing almasının ardından yaptığı acuklamada, şunları söyledi:

“Bu yaz döneminde özellikle ulaşamadığımız ücra yerlerde çalışmalara başladık. Güney Kore ile görüşmelerimiz sürüyor. Elektrik kablosunun gittiği her yere, bu kablo üzerinden internete geçme çabamız olacak. Okullarımızın tamamına internet bağlayarak 2006-2007 eğitim-öğretim dönemine böyle başlamak istiyoruz. Yaz ayları maalesef bizim için tatil değil. Yeni okullar inşa ederek, mevcutların da tadilatını yapıyoruz. Ayrıca, eksik araç-gereç ve donanımları tamamlıyor, öğretmen atamalarını da gerçekleştiriyoruz.’’ Gazetecilerin, Öğrenci Seçme Sınavına (ÖSS) yönelik sorularını cevapayan Bakan Çelik, şöyle dedi:

‘’ÖSS’nin adil sistem olmadığını, adayları büyük çapta strese soktuğunu, bunun mutlaka değişmesi gerektiğini ve değişmemesi durumunda ise liselerin felç olacağını defalarca söyledim. Bu konuda daha önce yasal düzenlemelerde bulunduk. Fakat, Cumhurbaşkanı’ndan döndü.’’

/ BARTIN

21.06.2006


 

Sünnet, uzmanı tarafından yapılmalı

Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı Genel Koordinatörü Enis Balkan, hatalı sünnetin idrar yolu hastalıklarının yanı sıra kısırlığa hatta iktidarsızlığa sebep olabildiğini söyledi.

Balkan, yaptığı açıklamada, sünnetin Türkiye’deki geleneksel uygulamalardan biri olduğunu belirtti.

Tüm erkek çocukların belirli bir yaşa geldiğinde sünnet edildiğini ifade eden Balkan, ‘’bu konuda en çok düşülen yanlış çocuğun uygun olmayan bir yaşta sünnet edilmesi. Erkek çocukların doğar doğmaz sünnet edilmesi gerekir; bu mümkün olamıyorsa ilk yaş uygun dönem sayılabilir’’ dedi.

Balkan, çocuğun bir yaşında sünnet edilememesi durumunda ilköğretime başlamasının beklenmesi ve her şart altında sünnetin uzman kişiler tarafından yapılması gerektiğini ifade etti.

/ GAZİANTEP

21.06.2006


 

Köylü çocuklara taşımalı bilgisayar eğitimi

Van İstikrar ve Sosyal Kalkınma Derneğince hazırlanan ‘’Köy Bilnet Bilgisayar ve İnternet Eğitim’’ Projesi çerçevesinde okula giden 160 kız ve erkek öğrenciye taşımalı sistemle bilgisayar ve internet eğitimi verilecek.

Dernek Başkanı Ömer Tokat, yaptığı açıklamada, köylerde okuyan kız ve erkek öğrencilerin okul bitimi sonrasında kendilerine verilen rollerde yaşamaya alıştıklarını, çoğu zaman kendileri için hayatlarını kolaylaştıracak pratik bilgilere şüpheyle yaklaştığını, değişme ihtiyacı hissetmediğini belirtti.

Köylerde okuyan öğrencilerin teknolojik gelişmeler ve yeniliklerden hem mahrum hem de uzak olduğunu kaydeden Tokat, bu amaçla köylerde okuyan öğrencilerin değişime açık olmasını sağlamak ve teknolojik yeniliklerden faydalanması için proje hazırladıklarını vurguladı. Tokat, ‘’Köyde okuyan öğrencinin maddî durumu düşük olduğu için teknolojik yeniliklere ulaşmakta zorlanıyor. Dernek olarak hazırladığımız ‘’Köy Bilnet Bilgisayar ve İnternet Eğitimi’’ projesi kapsamında köydeki 8- 15 yaş arasındaki 160 kız ve erkek öğrenciye bilgisayar ve internet eğitimi vereceğiz’’ dedi. Tokat, proje kapsamında Faruk, Sarmaç, Değirmen, Güvelek ve Beşçatak köylerinde okuyan öğrencilere taşımalı sistemle Faruk köyünde kuracakları bilgisayar laboratuvarında eğitim vereceklerini bildirdi.

/ VAN

21.06.2006


 

Güneşten yararlanamıyoruz

“21 Haziran Dünya Güneş Günü” sebebiyle bir açıklama yapan Makine Mühendisleri Odası Başkanı, güneş enerjisinden daha fazla faydalanılması için tavsiyelerde bulundu.

TMMOB Makine Mühendisleri Odası (MMO) Başkanı Emin Koramaz, güneş enerjisinin, Türkiye’de yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları içinde en yüksek potansiyele sahip enerji kaynağı olarak değerlendirilmeyi beklediğini belirtti.

Koramaz, ‘’21 Haziran Dünya Güneş Günü’’ sebebiyle yaptığı yazılı açıklamada, güneş enerjisinin, güneşten gelen ve yeryüzüne 0-1,100 Watt/metrekare değerinde bir ısı etkisi oluşturan yenilenebilir bir enerji olduğunu kaydetti.

Resmî verilere göre Türkiye’nin biyokütle enerjisi potansiyelinin 6 Milyon Ton Eşdeğer Petrol (MTEP), hidrolik potansiyelinin 7,5 MTEP, rüzgâr enerjisi potansiyelinin 19 MTEP, jeotermal enerji potansiyelinin 5,5 MTEP, güneş enerjisi potansiyelinin ise 80 MTEP olduğuna işaret eden Koramaz, şu tekliflerde bulundu:

“Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına yönelik yatırımlar teşvik edilmeli, ar-ge projeleri desteklenmelidir. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı özendirilmeli, güneş enerjisinden yararlanma konusunda da teşvik edici özel bir politika oluşturulmalıdır. Güneş enerjisi sıcak su sistemlerinin, güneş enerjisi potansiyelinin yüksek olduğu Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege Bölgesi’nde öncelikli olarak, tüm ülkede yeni yapılmakta olan binalarda kullanımı zorunlu tutulmalı, mevcut binalarda ise teşvik edecek şekilde düzenlemeler yapılmalıdır. Konutlarda tüketilen enerjinin yüzde 80’i ısınmaya harcanmaktadır. Bu nedenle güneş mimarisi önemsenmelidir.”

21.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004