Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

‘Devlet, kan dâvâsı gütmez’

Soner Yalçın’ın iddiasını ilgi ile okudum. Duymayanlar için tekrarında yarar var: ‘Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı Efendi 2’ adlı son kitabında, Yalçın, 13 Mart 1960’ta ölen Said-i Nursî’nin 27 Mayıs sonrası mezarından çıkartılıp Akdeniz’e atıldığını öne sürüyor.

Yazının başlığı, Soner Yalçın’ın 2 yıl kadar önceki bir gazete röportajındaki ifadesinden. Yalçın, sözlerini şöyle sürdürüyordu söz konusu röportajda: ‘...Devletsen, bugünkü durumdan yararlanacaksın!..’

Said-i Nursî olayına ben hep bu gözle baktım. Devlet’in Nurculuk olgusuna bu mantıktan uzak baktığı ve yararlanamadığı izlenimini edindim.

Nurcu değilim. Son yıllarda moda olan gönderme ile Fethullahçılık’la da bir ilgim yok. Bu nedenle bu konuda rahat kalem oynatabileceğime inanıyorum.

‘Ya yeni hál ya izmihlál’

Bábıáli’ye geldiğim günlerdi. Basında benim yaşlarımda ama benden daha deneyimli bir arkadaşım vardı. Abdürrahim Çokgüngör’dü adı. Nurcu’ydu.

5 vakit namazını kılar, fakat çağını da yaşına uygun biçimde kaçırmadan izlerdi. Pink Floyd hayranıydı. İstisnasız tüm albümlerine sahipti.

Sohbetlerimizde kafamdaki ilk soru işaretleri oluştu. Doğulu olması bir başka konu idi - ama Said-i Nursî Kürtçü filan değildi. Nurculuk, kendisinden önceki hiçbir tasavvufî ekolle ilgisi olmayan bir hareketti. Daha doğrusu tarikat olmaktan çok bir tefsir ekolü olarak yorumlanabilirdi.

Klasik anlamdaki şeriat savunucuları gibi de değildi Nurcular. Said-i Nursî’nin ‘Eski hal muhál. Ya yeni hál - Ya izmihlál’ (Eski durum ortadan kalkmıştır. Ya yeni koşullara adapte olursunuz ya da parçalanıp gidersiniz) sözünden hareketle inanç özgürlüğünü savunuyorlardı.

Özellikle Kürt yoğun bölgelerde etkindiler. Devlet üzerlerine gitti. Risale-i Nur okudukları meclislerini bastı, dağıttı. Afişe etti. İlginçtir, Nur cemaatlerini yok ettiği bölgede, bir zaman sonra tabiat boşluk kabul etmez yasasına uygun biçimde PKK belası ortaya çıktı.

Dili ağdalı da olsa, okumaya çalışan bir insan olarak Nur risalelerini inceledim. Doğrusu, devlet ve Türklük aleyhinde herhangi bir ibareyi en azından ben bulamadım. Tersine, bazı bölümler son derece ilgimi çekti. Söz gelimi anarşi ile ilgili şöyle bir pasaj vardı:

‘Söylediğim sözleri miheng’e vurunuz’

‘Kuran-ı Hakim’den aldığımız hakikat dersi şudur ki: Evde, yahut bir gemide, bir masum, on cani bulunsa, Kuran’ın adáleti, o masumun hakkına zarar vermemek için, o evi, o gemiyi yakmayı men ettiği halde, on masumu bir tek cani yüzünden mahv için, o ev, o gemi yakılır mı? Yakılırsa en büyük zulüm, en büyük hıyanet ve gadir olmaz mı? Bu sebeple, güvenliği ihlal yolunda yüzde on cani yüzünden doksan masumun hayatını tehlikeye ve zarara sokmayı ilahi adálet ve Kuran gerçeği şiddetle men ettiği için, biz bütün kuvvetimizle bu Kuran dersine uyarak güvenliği korumaya kendimizi dinen mecbur biliriz.’

Hoşuma giden şu ifadeyi de hatırlıyorum: ‘Hiçbir müfsid (fesad), ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bátılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Siz mihenge vurmadan almayınız... Hattá benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabûl etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz... Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, bedduayı arkasına takınız, reddediniz, bana gönderiniz.’

Cesedi denize mi atıldı bilemiyorum. Bildiğim o ki, devlet, Yalçın’ın ifadesindeki gibi olguları kan davası gütmeden incelemeli.

Star, 22.6.2006

Halit KAKINÇ

23.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  ‘Devlet, kan dâvâsı gütmez’

  Hukukun katli...

  Edelman: Atatürk’ü övdüm, ama...

  Ben Soros’dan korkarım

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004