Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 27 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Meczuplardan bir savcı

22 Haziran günü büyük gazetenin 25. sayfasının alt köşesinde pul kadar bir haber. Bir vesikalığın çeyreği büyüklüğünde bir fotografın altına adı sığmamış.

G. Avcı yazıyor. G.A. olsa gözlerine bir bant da yakışırdı doğrusu. Başlık: ‘Psikolojisi araştırılıyor.’ Haberin bütününü aktarıyorum: “Adalet Bakanlığı, Susurluk Davası, Şemdinli olayları ve Danıştay saldırısını mercek altına alarak ‘Karanlık İlişkiler’ adlı bir kitap yazan ve ilginç görüşleri ile dikkat çeken İzmir-Bayındır Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı hakkında inceleme başlattı. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin son normal teftişte, Avcı’nın ‘Psikolojik sorunları olduğu’ iddiasıyla, ‘Emsallerine göre birinci sınıfa terfiye temayüz etmediği’ şeklinde rapor verdiği ortaya çıktı.”

Şimdilik küçük bir sinyal. Ama bizde hazır bekleyen algı uyaranlarını anında harekete geçiriyor. Demek o da meczupmuş.

Bu habere en büyük ilgiyi İşçi Partisi’nin internet sitesinin gösterdiğini de belirtmeli. Meğer ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan’ savcı, dini broşür dağıtan öğretmen hakkında takipsizlik kararı verirken İşçi Partisi’nin başına bela oluyormuş.

Meczupluk müessesesinin siyasetimizde önemli bir yeri olduğunu hatırlatmama gerek var mı? Kimi terör suçlularına bir çırpıda teferruatlı bir örgüt geçmişi, azimli bir fanatik portresi çıkarılmasına rağmen kimilerine ısrarla meczup yaftası yapıştırılır. Güçlü olan, kendi inanç şemsiyesini, kendi alameti farikasını kullanarak onun bunun gözünü çıkarmaya çalışırken kıstırılmış ya da kıstırılamamış eylemciyi bir çırpıda meczup ilan eder. O, bizden değil. O, bizim denetimimiz dışında.

O, meczup.

Öte yandan bir devlet memurunun; önemli bir postta oturan hukuk adamının statükoyu sarsabilecek “ilginç” görüşleri de onun ‘psikolojik durumu’nu gündeme getiriverir. Koskoca Cumhuriyet Savcısı, aklını kaçırmış olmasa kalkıp bu lafları eder, bu kitapları yazar mı?

Bu durumda da aklın sınırları, statüko bekçileri tarafından belirlenmekte, sorgulayıcı her yaklaşım delilik ülkesine sürgün edilmekte. (...)

Savcının deliliği

İzmir-Bayındır Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı, ‘Bugün’e verdiği bir söyleşide Şemdinli ve Danıştay olaylarının devlet aygıtını rencide ettiğini söyleyip, “Bunun üzücü bir neticesi olarak ise milletin devletine ve ordusuna olan güveni ciddi derecede sarsılmaktadır. Bu sarsıntının önüne ancak adli mekanizmayı tam ve sonuna kadar işletmekle geçebilirsiniz, sonuna kadar gitmek isteyen savcıları ihraç ederek veya ihraç edilmesini isteyerek değil. İtalya böyle yapmadı. ABD’deki Monica skandalında bile özel savcı ABD Başkanını altı saat sorguladı. Bizde ise ‘Tanrıların çocukları’ vardır. Bu bürokratik seçilmişlerin hiçbir hukuki ve siyasi sorumlulukları yoktur. Onlara dokunmaya çalışan yanar! Ocağından ve mesleğinden olur” diyor. Söyledikleri, devletini milletini seven bir hukuk adamının hiç de “ilginç” olmayan açıklamaları. Öyleyse onu meczupluk mertebesine postalayan nedir?

Bir kere Avcı, “Ülkemizin ‘askeri bir cumhuriyet’ olduğunu kabul etmek fevkalade gerçekçi olacaktır. Ve asker gözetim ve telkinleriyle asla demokratikleşemeyeceğimiz ise herkes tarafından iyice bellenmelidir” diyor. Bir hukuk adamı olarak gözlem ve deneyimlerinden yararlanarak vardığı sonuçları bizimle paylaşıyor. Elbette alışık olduğumuz bir durum değil. Devlet memuru, geleneğimizde devletin sır kutusu, suç ortağıdır.

Savcının üstüne meczupluk kalkanıyla yaklaşılmasının nedenini anlamaya başladınız mı? Hâlâ kavrayamadıysanız, önerilerinden birkaçına kulak verelim: “Öncelikle askeri yargı kaldırılmalıdır. Askerler de Türk milletinin bağrından çıkan Cumhuriyet savcılarına kendilerini teslim etmelidir. Memurları bir zırh gibi koruyan soruşturma için izin alınması öngörülen düzenlemeler kaldırılmalıdır. YAŞ ve HSYK kararları yargı denetimine açılmalı, HSYK üyeleri Meclis tarafından seçilmelidir.” Büyükanıt’ın Şemdinli raporuna girmemesi üstüne, “Özkök’ün ‘Büyükanıt’tı, şimdi daha büyük oldu’ sözleri demokratik hukuk devletinde adli mekanizmaya meydan okumak ve hukuk devletini adeta hiçe saymak demektir.

Bu sözler hukuki ve idari yaptırıma çarptırılmadığı içindir ki asker kişilerin isimleri hiçbir raporda yer almaz. Genelkurmay’ın ‘Kendimizi savunursak kötü olur’ açıklaması ve Savcı Ferhat Sarıkaya’yı aşağılayıcı beyanatı bir nevi muhtıradır.

Tamamen antidemokratik ve totaliter bir hezeyan olan bu meydan okumalara maalesef Türk demokrasisi ve Türk Parlamentosu gereken cevabı verememiştir. İspanya kadar olamadık!” Sonra da ekliyor: “Bu millet askerlerin melek olduğuna ve onların doğuştan günahsız olduğuna inandırılmaya çalışılmaktadır. Eğer hükümet ‘Bu soruşturmalarda sonuna kadar gidilsin’ diyebiliyorsa, sonuna kadar da savcının arkasında durmalıdır. Hükümetler ordudan korkmadıkları ve orduya hâkim oldukları ölçüde meşru iktidar olabilir. Sivillerin, askerlerin olur olmaz açıklama ve çıkışlarını durdurmalarının zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir.”

Gültekin Avcı, her ne saikle olursa olsun, büyük cesaret sergiliyor. Başına gelecekleri hep birlikte izleyeceğiz.

Mutkili Ali ve hempalarının ‘hızlı’ bir mahkeme süreci sonunda ciddi ceza alması karşısında dehşete kapılan rütbesi—içten—teyelli ‘sözde’ siviller ve onların desteklediği devlet katları bu memlekette orduyu eleştiren, gücünün kısıtlanması gerektiğini söyleyenleri meczup, marjinal, liboş vb. ilan ediverir. Gönüllü güllabici, vatan erbabı zevata karşı Savcı’nın yanında durmak önemli bir demokrasi görevi.

Radikal, 26 Haziran 2006

Yıldırım Türker

27.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  ABD Büyükanıt’ı bekliyor

  Nafile cepheler

  Meczuplardan bir savcı

  Türkiye’nin temel değeri ne?

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004