Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Prof. Dr. Gürbüz AKSOY

Disiplin var; kaynak israfı, trafik derdi yok

SANAYİ, TARIM VE HAYVANCILIK

Orman, mobilya, kâğıt, şeker, gıda ve çelik sanayi, elektrik ve elektronik alanında gelişmiş olan bu küçük ülke, 12 adet hidroelektrik santrali yanında, 1 adet de nükleer enerji santraline sahip. Eski Yugoslavya başkanı Tito’nun anne tarafının Slovenyalı oluşu o dönemde Balkanlardaki yatırımların buraya kaymasında önemli etken olmuş.

Benzin ve mazot fiyatları hemen hemen eşit olup, Türkiye’deki fiyatların 1/3’ ü düzeyindeydi.

Hayvancılık ve özellikle tavuk üretiminde çok ileri olan ülke, Arap ülkelerine kadar geniş bir yelpazede ihracat yapmakta.

Geldiğimiz ilk günlerde burada da ortaya çıkan kuş gribi hiç panik yapılmadan atlatıldı. TV’ lerde sadece konunun uzmanı veterinerler bilgi veriyordu. Hatta gezdiğimiz köylerde küçük kümeslerde tavuklarını yetiştiren köylüler de sorun olmadığını söylediler. Yeri gelmişken belirtelim, buradaki veteriner hizmetleri tamamen özelleşmiş; devlet sadece inspektor dedikleri denetmen fonksiyonu yapmakta. Bunun gibi eskiden komünist devletçe yürütülen çoğu hizmet bugün özelleşmiş. Orduları da profesyonel ordu olmuş.

Marketleri gezdiğimizde çok aşırı tüketime yönelik ürünlere fazla rastlayamadık. İçecek reyonlarında da hep yerel ürünler dikkati çekmekte. Türkiye’dekinin aksine Coca Cola ve Pepsi Cola gibi ürünler hemen göze çarpmamakta, ancak aranılırsa bulunabilmekte; özellikle dağlardan toplanan bitkilerden elde edilen onlarca çeşit bitkisel çay, satış reyonlarını süslemektedir.

Kışları oldukça sert ve uzun sürdüğünden, Mart sonunda gelmemize rağmen, cadde kenarlarında hâlâ kar kümeleri mevcuttu. Ülkenin meyve ve sebze ürünleri, ancak Haziran ayından itibaren piyasaya çıkmakta; kışın daha çok İtalya’dan ithal edilen ürünler satılmaktadır. Bunun yanında her gün kurulan pazarda köylü kadınların kendi ürettikleri ürünlerini sattıklarını da görmekteyiz.

KAYNAK İSRAFI YOK

Slovenler, her şeyi yerli yerinde kullanıyorlar. Basit, sade, fonksiyonel ve en ekonomik yöntemlerle çalışıyorlar. Bizdeki gibi daha temel ihtiyaçları karşılanmamış, suyu, elektriği, kanalizasyonu olmayan bir laboratuvarı trilyonluk aletler alıp, alet mezarlığına dönüştürmüyorlar. O gün için insanların problemini en ekonomik şekilde çözen yöntemleri kullanıyorlar. Gösterişten uzak, fazla iddialı ve abartılı olmayan, ama gerekli olanı da yapan bir yapıları var. Kısacası uzaya mekik fırlatmak yerine, hele şu yer yüzünde yürümeyi öğrenelim, işlerimizi düzenli hâle getirelim anlayışı hakim.

Çalışma disiplinleri de oldukça iyi. İşlerini genellikle öğlen vakti bitiriyorlar. Hava da eğer güneşliyse hiç kaçırmayıp, hemen parkları, pazarları dolduruyorlar.

Stresli durumları eğlenceli hale çevirebiliyorlar. Örneğin; resmî arabamızın otobanda seyrederken benzini bitti; şoföre değil kızmak, şaka yollu gönlünü alıcı iltifatlarda bulundular.

Aslında Türkiye için Slovenya’da, fazla abartılı olmayan ve hemen uygulanabilecek çok verimli örnekler bulunmakta.

TRAFİK DERDİ YOK

Çok da geniş olmayan, fakat düzenli ve temiz caddelerinde çok dikkatli araba kullanıyorlar. Kaza oranı çok düşük. İnsan faktörünün kazalarda çok önemli olduğunu bir kez daha öğreniyoruz.

Şoförümüz bizi kongreye götürürken, hiç içki içmedi; halbuki bazı yol arkadaşları içki içiyorlardı. Yayalara her halükârda yol veriliyor. Korna sesi çok nadir duyuluyor. Ancak mesai başlangıçları ve bitişleriyle, hafta sonu tatillerinde otobanlarda trafik çok yoğun oluyor ve sık sık tıkanıyor.

Dikkat çekici bir husus da, cadde ve sokaklarda dışbükey aynaların çok kullanılıyor oluşu. Gerçekten de birbirine dik olarak açılan sokakların kesişim yerlerindeki bu aynalarla gelen araçları görmek kolay oluyor. Basit ve etkili bir tedbir.

TELEVİZYON

Yedi adet ulusal kanalları var. Şiddet dahil anormal bir görüntü izlemedik. Aileyle rahatlıkla seyredilebilir yayın yapıyorlar.

Gittiğimizin daha ilk günü, Fakülte’yi tanıtıcı çekim yapıyorlardı. Akşam ulusal kanallardan birini izlerken, diğer Türk arkadaşımla kendi görüntülerimizi ekranda gördüğümüzde şaşırmıştık.

Türkiye’den gelirken arkadaşımla, "kimin himmeti milletiyse o tek başına küçük bir millettir" tezini uygulamaya söz vermiştik. Hem meslekî çalışmalarımızda, hem de sosyal münasebetlerimizde bu sözü rehber edinecek ve sorumluluğumuzu idrak edecektik. Gerçekten bunun tezahürlerini de gördük. Bu TV görüntülerinden bir hafta sonra da bu sefer Slovenya’nın en büyük ulusal gazetelerinden ‘Polet’ beş sahifelik resimli bir Şanlıurfa eki yayınladı. Çok hoşumuza gitti. Bu yayından Klinik Başkanı sabah erkenden bizi haberdar etti. Onun da hoşuna ve hayretine gitmişti. Üstelik o gün doğum günüm olması da ayrı bir özellik kattı. Tabiî, bu hoşluklar çalışma yerimizdeki sempatimizi ve verimliliğimizi artıyor; Sloven meslektaşlarla daha verimli iletişim kurmamızı sağlıyordu. Tüm bunlar, daha sonra birlikte yapacağımız ortak araştırmaların gerçekleşmesine yarayacak ilk adımlar olacaktı.

ÜNİVERSİTE

Öğrenciler, ilkokul dahil istedikleri kıyafeti giyiyorlar. Bizdeki gibi tek tip kıyafet yok. Öğrenciler ortaokul ve lise notlarına, ayrıca lise bitirme sınav sonucuna göre üniversiteye sınavsız kabul ediliyorlar. Hatta lise bitirme tarihinin de dikkate alındığını; eskilere öncelik verildiğini öğreniyoruz. Gerekirse her üniversite kendisi bir sınav yapabiliyor. Yüzde yirmi civarında genç, üniversiteye giriyor. Meslek okulları çok önemli olup, gençlerin önemli bir kısmı oraya yöneliyor. Üniversiteye girişte ülkenin ihtiyacı olduğu bölümlere giriş daha kolay oluyor.

Ülkede Ljubljana, Maribor ve Primorskem Üniversiteleri olmak üzere toplam üç üniversite bulunuyor. Yabancı öğrenciler için de imkânlar bulunmakta. Yalnız yıllık 2 bin 500 euro harç ödemeleri ve Slovence kursuna katılmaları gerekiyor. Evler pahalı olmakla birlikte, bulunabiliyor. Örneğin şehrin en pahalı bölgesinde çok geniş ve oldukça konforlu bir dairenin kirasının 700-800 euro olduğunu öğrendik. Tabiî konumuna göre, içinde eşyası bulunan 300 euroya da daire kiralamak mümkünmüş.

Türk öğrenciler, lise bitiş diploması ve ders notlarını gösteren transkript (noter tasdikli ve tercümeli) ile fakültelere müracaat yapabiliyorlar. Bununla birlikte, Türkiye’de lisans düzeyinde herhangi bir fakülteye kayıt yaptırıp buradan alınan öğrenci kimliğiyle Avrupa’daki üniversitelere direkt kayıt yaptırılabildiği bilgisini edindik. Bu amaçlar ve gerekli bilgiler için Türkler tarafından Avrupa’da önemli web siteleri de kurulmuş.

Diğer ilginç bir durum da, Lubliyana’daki öğrenci danışma merkezi. Bu merkez Slovenya’dan Türkiye’ye öğrenci göndermeyi teşvik etmek için Slovenya ve Türk bayrağı ile reklâm yapıyordu. Hatta daha sonra tanıştığımız bazı gençler Türkiye’deki üniversite eğitimi hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlardı.

Sloven öğretim üyeleriyle yaptığımız sohbetlerde Avrupa Birliği tarafından ara sıra eğitim durumunun kontrol edildiğini; meselâ, her öğrenciye 10 adet operasyon yaptırma zorunluluğu olduğunu ve bunu yerine getirmede sıkıntı çektiklerini söylediler. Yani AB kriterleri ayrıntılara kadar girmiş durumda. Şunu da belirtelim ki, ülke nüfusuna göre bilimsel makale sayısı bakımından Slovenya dünyada on yedinci; Türkiye ise otuz dördüncü sırada yer alıyor.

—Devamı yarın—

Prof. Dr. Gürbüz AKSOY

17.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (16.08.2006) - Slovenya’da Anadolu havasını soludum

  (04.08.2006) - Neocon düşüncenin entelektüel kaynakları üzerine (3)

  (03.08.2006) - Doğu Anadolu (2)

  (02.08.2006) - Doğu Anadolu(1)

  (31.07.2006) - Rüya şehri Kahire

  (30.07.2006) - İsrail elinde bir kor tutuyor

  (29.07.2006) - Üç İlâhî dinin ortak değeri

  (28.07.2006) - Busra'da Peygamber (a.s.m.) izi

  (27.07.2006) - Beyrut bombalar altında

  (26.07.2006) - Evliyalar diyarı

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004