Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Arayış

Aynaya son bir kez baktı ve ‘Tamam şimdi hazırım’ diye geçirdi içinden. Saçlarını son bir kez tararken yüzünde garip bir ifade belirdi; ‘Tüh yaa, yine namazı kılmadım’ dedi kendi kendine. Aslında kılmasa da olurdu ona göre, ama vicdanını dışarı çıkmadan rahatlatmak istiyordu, ne de olsa kız arkadaşı ile ilk defa dışarıda buluşacaktı. Sıra arkadaşı ayarlamıştı ona bu kız arkadaşı ve bin türlü nasihat dinlemişti ondan.

İçi bir garipti aslında, vicdanı ‘Ne olur sendeki bu saflığı bozma’ diye yalvarıyordu, diğer taraftan arkadaşının dediği ‘Oğlum şimdiye kadar bir kız arkadaşının olmaması çok tuhaf, sen erkek değil misin!’ cümleleri kafasını kurcalıyordu. ‘Doğru ya’ dedi içinden, ‘Gitmesem ne derler sonra bana?’ Üç dört gündür iç âleminde bunun kavgasını veriyordu ve bu mücadelede artık vicdanını susturduğunu sanıyordu. Ve ne yazık ki nefsin dedikleri yine tatlı gelmişti.

Tam evden çıkacaktı ki bu sefer de mp3 çalarındaki müzikleri değiştirmesi gerektiğini hatırladı, yoksa kız arkadaşı bir dinleyecek olursa ne derdi ona; ‘Mehmet Emin Ay, Eşref Ziya ve Abdüssamed...’ Acele bir şekilde mp3 çalarındaki müzikleri silmeye başladı ama bir tanesini silmeye razı olmadı gönlü: ‘Abdüssamed-Beled Sûresi’

Abisi ona ‘Sen ülfet olmuşsun’ diyordu hep, açıkçası o da ülfetin ne olduğunu tam olarak bilmiyor ama bu söz üzerine hep inat edip ‘Evet, ben ülfetim’ diye bununla gurur duyuyordu, ‘ülfetin’ az da olsa olumsuz bir mânâsı olduğunu bildiği halde. Hayattaki bıkkınlığını farklı yollarla çözmesi gerekiyordu ama bu farklı yolların O’na ulaşması gerekiyordu. Yolların O’ndan uzaklaşması tereyağının bozulması gibi zehir olacaktı, ama o bunun farkında olacak kadar iradeli değildi henüz…

Ve en sonunda otobüsteydi işte, boş bir yer bulup oturdu. Zaten ilk duraktan bindiği için çok fazla kişi yoktu. İkinci durağa gelince beyaz sakalları hayatta geçirdiği tecrübelere şahit bir amca bindi otobüse, gözlüklerinin altından bir göz attı otobüsün içindekilere ve sonra genç delikanlının yanına oturmaya karar verdi.

‘Bu yaşlı amca da bula bula benim yanımı buldu, oysa otobüste bir sürü boş yer var’ diye geçirdi içinden ve mp3’ünü dinlemek için çantasından çıkardı.

Yaşlı amca yetmiş yaş civarındaydı, hayat belini hafiften bükmüş olmasına rağmen yüzündeki tebessümden bir şey eksiltememişti. Hafiften gence doğru çevirdi o pak ve temiz yüzünü ve her zaman yaptığı gibi yanındakine birkaç soru yöneltti: ‘Okuyor musun yavrum?’ diye sordu ilk başta. Evet dercesine başını salladı genç ve ‘Al sana bir klasik ve can sıkıcı soru’ diye geçirdi içinden de.

Yaşlı amca konuşabileceği bir muhatap bulmanın rahatlığı ile sorularına devam etti. ‘Elindeki âlet ne işe yarıyor?’ diye sordu, genç ‘Ufak bir teyp gibi bir şey’ diye can sıkkınlığı ile cevap verdi.

Yaşlı amca meraklı gözlerle ‘Ne kadar da güzelmiş, teknoloji dedikleri şey artık cebimize bir koca teybin yaptığı işi yapabilecek âletleri koyabiliyor, ne dinliyorsun onunla bakalım?’ diyerek sorularına devam etti.

Amcanın bu merakı karşısında kulaklığının birini yaşlı amcaya vermeye karar verdi delikanlı, fakat bu nurânî ihtiyara son dönemin ünlü pop şarkıcısını dinletmenin çok hoş olmayacağını düşünerek son anda silmekten vazgeçtiği ‘Abdüssamed-Beled Sûresini’ açtı ve kulaklığı amcaya verdi.

Sûrenin etkisi okuyanın samimiyeti ile birleşince ve bu okuyan Abdüssamed gibi bir şahsiyet olunca etkilenmemek mümkün değildi. Sûrenin ulviliğine dalan amcanın yanaklarından süzülen damlalar, yaşlı amcanın iç dünyasının ne kadar engin olduğunun da bir göstergesi idi.

3-4 dakikalık sessiz geçen bir sürenin sonunda gencin iç dünyasında vicdanın hâkimiyeti yavaştan oluşmaya başlamıştı, vicdanı yanlış bir kapı çaldığını son bir hamle ile haykırırken, kalbi de sanki yaşlı amcanın yanaklarından süzülen damlalarla yıkanmış gibiydi.

Nihayet sûre bitmiş ve amcanın ineceği durak da gelmişti. Nurânî ihtiyar, süzülen son damlayı da elinin tersiyle silerken dudaklarından ‘Beni yanıltmadın oğlum, senden Allah razı olsun. Otobüse ilk bindiğimde birçok boş yer olmasına karşın, senin yanında oturmayı gönlüm çok arzu etti. Yüzündeki saflık ve gönlündeki temizlik ömür boyu devam eder inşaallah. Bunların günah ve ülfet kiri ile kirlenmesine izin verme sakın. Allah yardımcın olsun, bu ihtiyara bu yaşında ümit aşıladın, Allah da senin her dâim yanında olsun, duânda bizi de unutma oğul’ sözleri döküldü.

Bu umulmadık gelişme yumuşamaya yüz tutmuş ruhunu iyice temizledi ve son bir hamle ile amcanın indiği duraktan bir durak sonra inip ters istikamete giden otobüse bindi. Dudaklarından şu sözler dökülüyordu: ‘Asla izin vermeyeceğim, günahların ve ülfetin ruhumu kirletmesine, asla izin vermeyeceğim, Allah’ım sen benim yardımcım ol…’

Ahmet Said Gül

31.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004