Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Kiliseden Ramazan kutlaması

Antakya Rum Ortodoks Kilisesi, şehrin çeşitli yerlerine astıkları pankartlarla Müslümanların Ramazan ayını kutladı. Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Cemaat Vakfı Başkanı Jozef Naseh, yıllar boyu hoşgörü ortamında kardeşçe yaşadıkları Hatay’da Ramazan’ın hayırlara vesile olmasını diledi ve Müslüman aleminin Ramazan ayını kutladıklarını belirttti.

Naseh, “Yüzyıllardır bu kentte tüm insanlarla kardeşçe bir arada yaşadık ve yaşıyoruz. Bu nedenle mübarek Ramazan ayını yalnız Müslümanlar değil, biz de biliyoruz” dedi. Antakya Rum Ortodoks Kilisesi tarafından şehrin muhtelif yerlerine asılan pankartta, “Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dileriz” temennisini yer alıyor.

24.09.2006


 

İKÖ’den Vatikan’a çağrı

“Son gelişmeler, 46 yıldır süregelen diyalogu baltaladı. Yeni bir başlangıç yapmalıyız.” Papa 16. Benediktus, İslâmla ilgili büyük tepki çeken konuşmasının ardından, İslâm Konferansı Örgütü (İKÖ) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’na Vatikan’ın BM’deki Daimî Gözlemcisi Celestino Migliore’yi gönderdi. İhsanoğlu görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, temsilcinin kendisine bir metin getirdiğini, bu metni inceledikten sonra ayrıca açıklama yapacaklarını belirterek, işbirliği yapmak ve geçmişin hatalarını tekrarlamamak için yapıcı bir ruha ihtiyaç olduğunu söyledi.

TEK TARAFLI OLMAZ

Papa’nın konuşması için “İslamofobi konusunda ateşin üzerine yağ döktü” ifadesini kullanan İhsanoğlu, “Bundan büyük bir endişe duyuyoruz. Onun için buna çare bulmak lâzım. Çare de tek taraflı olmaz. Konuşma düzeltilmeli veya geri çekilmeli” diye konuştu. İhsanoğlu, “İslâm dünyası ile Vatikan arasında 46 yıldır süregelen diyalog maalesef karikatür hadisesi ve bu açıklamalarla başarısızlığa uğradı. Yeni bir diyalog için ciddî bir çalışma yapılması ve gayret sarf edilmesi lâzım” dedi.

24.09.2006


 

Ramazan, fetihler ayı

Mekke-Medine Türk Vaizi, Japonya İslâm Merkezi İmamı Nimetullah Halil İbrahim Yurt Hocaefendi, “Müslümanlar olarak sevinçliyiz çünkü, mübarek Ramazan ayının gölgesi üzerimizde” dedi.

Ramazan ayının fetih ayı olduğunu Bedir Zaferi, Mekke’nin Fethi gibi fetih ve zaferlerin mübarek Ramazan ayında gerçekleştiğini söyleyen Nimetullah Hoca, “Rabbimiz’den bu Ramazan ayında da bizlere ve tüm insanlığa yürek fetihleri, nefis terbiyesi ve fetihler vermesini niyaz ediyoruz” dedi. Otuz beş yıl mübarek topraklarda oralara gelen hacılara nasihat eden, 55’den fazla ülkeye İslâm’ın mesajını götüren, Nimetullah Hoca, tüm İslâm âleminin Ramazan-ı Şerifleri’ni tebrik ederek, “Bu mübarek günler vesilesiyle tüm dünyada harbler, felâketler, sıkıntılar dursun, yerine İslam kardeşliği, İslâm adaleti ve barış-huzur gelsin” dedi. Nimetullah Hoca, üç aylardan Şâban ayının son günü Peygamberimizin (a.sm.) ashâba ve tüm insanlığa bir hutbe irad ederek Ramazan ayının önemini anlattığını belirterek, bu hutbenin en can alıcı bölümlerini şöyle özetledi: "Allah’ın sevgisine ermek için kim bu ayda bir hayır yaparsa Ramazanın dışında yetmiş farz yapan kişi gibi sevap kazanır. Kim de bu ayda bir farz yaparsa bu ayın dışında yetmiş farz yapan kişi gibi sevap alır. Bu ay sabır ayıdır. Sabrın mükâfâtı ise Cennettir. Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına ve nefsinin Cehennemden kurtulmasına (sebep) olur. Bu ay, evveli rahmet, ortası mağfiret, bağışlanma ve sonu da Cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Her kim, bu ayda yönetimi altında bulunan kişinin işini azaltırsa Allah onu bağışlar ve onu Cehennemden kurtarır.”

Mustafa GÖKMEN / İSTANBUL

24.09.2006


 

Çiçek’e göre, eleştirenler 301’i bilmiyor

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmesini isteyenlerin büyük çoğunluğunun bu maddeyi okumadığını ve kapı numarası gibi adını bildiğini, içeriğini bilmediğini savundu.

Çiçek, Hilton Kayseri Oteli’nde düzenlenen Uluslararası Avukatlar Birliği Semineri’nden ayrılışı sırasında, gazetecilerin yazar Elif Şafak’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. maddesinden yargılandığı davada beraat etmesi ve bu maddenin kaldırılmasına ilişkin sorularını cevapladı. Çiçek, bu konu hakkında ayaküstü değerlendirme yapmanın eksik olacağını söyledi. Gelecek hafta bunu daha geniş bir değerlendirme konusu yapacaklarını ifade eden Çiçek, şöyle konuştu:

‘’Çünkü bu maddenin bir evveliyatı var, gelişimi var, muhtelif tarihlerde değişimi var. Bu maddeyle ilgili taraflar var. ‘Değişsin’ diyenler var, değişmesine karşı çıkanlar var. Onun için ayaküstü ‘kalksın’ ya da ‘kalkmasın’ tarzındaki bir açıklama, konunun önemine mütenasip bir açıklama olmaz. 301. madde ne getirip ne götürüyor, bakmak lazım. Bir tek unsurdan, bir tek konudan ibaret değil. 4 fıkradan oluşan bir maddedir. Herkesin bütün bunları iyi değerlendirmesi gerekiyor.’’

Bakan Çiçek, şöyle devam etti:

‘’Benim samimi kanaatim şudur ki birçok kişi bu 301. maddeyi okumadı. Evveliyatı ve değişimini bilmiyor. Bu maddeye ilişkin yapılacak değişikliklerle ilgili toplumda ne meydana gelir ne gelmez onları yeteri kadar bilmiyor. 301’i kapı numarası gibi numarasını biliyorsunuz. Mesele bu 301’de ne var. Bunu herkes öğrenecek. İkincisi, ülkedeki her değişikliği AB ile bağlantılı göstermek ya da ‘AB böyle istiyor ne diyorsunuz’’ demek aslında çok da doğru bir yaklaşım değil. Çünkü biz yaptığımız her düzenlemeyi Türkiye için yapıyoruz. Türkiye’nin ihtiyaçları için yapıyoruz. Türkiye’nin beklentilerini karşılamak adına yapıyoruz. AB olmasaydı da bazı düzenleme ve değişiklikleri yapmamız gerekirdi.’’

Çiçek, gazetecilerin CHP’nin ‘’Hükümetin dokunulmazlıkları kaldırması halinde TCK’nın 301. maddesinin kaldırılmasına destek vereceklerine’’ ilişkin görüşünü hatırlatmaları üzerine de ‘’Biri diğerinin alternatifi iki konumu ki bu? Bunu bilmiyorum. Dokunulmazlık ayrı bir konudur, 301 ayrı konudur. İkisi arasında nasıl bir illiyet bağı var onu bilmiyorum’’ dedi.

/ KAYSERİ

24.09.2006


 

KKTC’de yeni hükümet

KKTC'de Cumhuriyetçi Türk Partisi (CPT) ile Özgürlük ve Reform Partisi (Özgür Parti) koalisyon protokolünü imzaladı.

KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer başşehir Lefkoşa'daki Saray Oteli'nde yapılan imza töreninde, koalisyon protokolünde yer alan koalisyonun ana amacını okuyarak, "Biz düne değil, yarına bakmak, yarında ilerlemek istiyoruz" dedi. Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş'ın "yeni hükumeti yok sayacağını, kendilerini başbakan ve başbakan yardımcısı olarak muhatap almayacağını" söylediğine işaret eden Soyer, "Rum lideri Tassos Papadopulos'un yanına bir fazla ilave olmuş önemi yoktur. Biz Özgür Parti ile halka en iyi şekilde hizmet vermeye çalışacağız" dedi. Koalisyon protokolüne Soyer ile birlikte imza koyan Özgür Parti Genel Başkanı Turgay Avcı da artık geriye bakmak istemediklerini belirterek, "Biz artık çatışma kültürünün bittiği, uzlaşı kültürünün olacağı bir siyasi hayat istiyoruz" diye konuştu.Basın toplantısında yeni kabine listesinin Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a yarın sabah sunulacağı da açıklandı.

/ LEFKOŞA

24.09.2006


 

Selimiye’nin eşi, Sultanahmet’in kardeşi

Adana’da, Ortadoğu ve Balkanların en büyüğü olma özelliğini koruyan ve ‘’Selimiye’nin eşi, Sultan Ahmet’in kardeşi’’ diye adlandırılan Sabancı Merkez Camisi, çok sayıda mimari şifreyi de bünyesinde barındırıyor.

Yapımına 1988 yılında başlanan ve Sabancı ailesinin desteği ile 1998 yılında ibadete açılan cami, adeta Adana’nın sembolü olurken, şehre gelen yerli ve yabancı turistlerin de şehirdeki ilk durağı oluyor. Adana Müftüsü Mehmet Barış, proje mimarlığını Necip Dinç’in yaptığı caminin, Cumhuriyet tarihinin Osmanlı Mimarisini temsil eden son yapı olması açısından özel bir yeri olduğunu ifade etti. Caminin avlularıyla beraber 6 bin 600 metrekareye yayıldığını belirten Barış, ‘’8 fil ayağı üzerine oturtulan cami, klasik Osmanlı mimarisi tar’zında yapılmıştır. Genel görünüm olarak Sultanahmet Camisi’ne, plan ve iç mekan olarak Selimiye Camisi’ne benzer. Yani iki caminin sentezidir’’ dedi. Caminin çeşitli yerlerinde 130 civarında Hadis-i Şerif yazılı bulunduğunu vurgulayan Barış, cami içerisindeki süslemelerin İznik çinilerinden yapıldığını, kıble cephesinde bulunan ve üzerinde Kur’an-ı Kerim’den ayetler bulunan 4 adet panonun ise büyüklük bakımından dünyadaki en büyük cami panoları olduğunu söyledi. Caminin şehir turizmine katkısının azımsanamayacağının altını çizen Barış, şunları kaydetti: ‘’Konumu itibariyle ana arterlerin üzerinde bulunan ve yüksek minareleri nedeniyle uzaktan görülebilen cami şehrin sembolü olmasının yanında turistlerin de ziyaret etmeden gitmedikleri bir mekan. Cuma ve bayram namazları sırasında Müslümanların akınına uğrayan camimiz, Ramazanda da adeta dolup taşıyor. Böyle bir eseri başta Adana olmak üzere Türkiye’ye kazandıran herkese şükran borçluyuz.’’ Barış, caminin yapımı sırasında İslam dinine uygunluk açısından (tevafuk) bazı özelliklere dikkat edildiğini belirterek, bu özellikleri ise şöyle sıraladı: ‘’Caminin ana mekanında bulunan 5 kubbe, İslamın 5 şartına, caminin 6 minaresi imanın 6 şartına, ana kubbeyi taşıyan 8 fil ayağı Allah’ın subuti sıfatlarına, caminin 8 ana giriş kapısı 8 cennet kapısına, 6 minaredeki 16 şerefe tarih boyunca kurulmuş 16 Türk Devletine, 32 metre çaplı ana kubbe 32 farza, avludaki 28 kubbe Kuran’an-ı Kerim’de adı geçen 28 peygambere, ana kubbedeki 40 pencere Hz. Muhammed’in (sav) peygamber olduğu yaşa ve 40 rekat namaza, 99 metrelik 4 minare Allah’ın 99 güzel ismine karşılık gelir.’’

/ ADANA

24.09.2006


 

‘Genişleme yorgunluğu’ uyarısı

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Avrupa Birliği’nin (AB) genişlemede sorunlarla karşılaştığını belirterek, Türkiye’de de “genişleme yorgunluğu” bulunduğunu bildirdi.

Gazetede Klaus Dieter Frankenberger imzasıyla yayımlanan “Özel Bir Aday” başlıklı yorumda, Türkiye’de AB müzakereleri sürecinde yaşanan son durum ele alındı. “Türkiye-Avrupa ilişkilerini tanımlamak için sık sık kullanılan resim iyi şeyler vaat etmiyor: Bu karşılıklı iki trenin çarpışmasıyla meydana gelen bir tren kazasının resmi” ifadesini kullanan gazete, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in Kıbrıs sorununda Türkiye’yle “tren kazası” yaşanabileceği tanımlamasına gönderme yaptı. AB’nin Kıbrıs’ta çözüm sağlanmasına yönelik uyarılarını aktaran gazete, “Türkiye’nin AB’ye katılım görüşmelerini gölgeleyen tek konu Kıbrıs değil. Türkiye’de katılımla ilgili uzlaşmada azalma ve dostça olmayan bir Avrupa politikası sergileyecek şekilde değişen, genişleme yorgunluğu olarak tanımlanan bir iklim var” dedi. Gazetede şöyle denildi: “Türkiye’nin İslami parti tarafından yönetilen laik bir ülke olması gerçeği var. Bu özel bir durum. Bu nedenle ülkenin AB’ye giriş perspektifi devamlı olarak günlük politikanın doğurduğu engeller tarafından belirleniyor ve sürekli olarak yeni uzlaşmazlıklar üretiyor. Geçmişte bu durumu ortaya koyan bir çok örnek bulunuyor.”

“TÜRKİYE SARKOZY KARŞI İHTİYATLI”

Fransız politikacı Sarkozy’nin Ankara’nın AB’ye giriş niyeti konusundaki kuşkularını dile getirdiğini, bunun Türkiye’de yankı bulduğunu kaydeden gazete, bazı yerlerde Sarkozy’nin açıklamalarının bir önseçim kampanyası olarak değerlendirilebileceğini bildirdi. Ancak Türk politikacıların Fransa Başkanlığına oynayan Sarkozy konusunda ihtiyatlı olduklarını, bunun müzakere sürecinde rahatsızlığa sebep olacağı belirtilen yorumda, “Gelecek yıl Türkiye de seçime gidecek. Bu da hükümetin en azından kısmi olarak neden Kıbrıs sorunu konusunda çok uzlaşmacı davranmadığını açıklıyor” ifadesine yer verildi.

TÜRKİYE’NİN İMTİYAZLI

ORTAKLIK RAHATSIZLIĞI

AB’nin son kritik raporunun yeni şartlar getirdiğini ve Türk gazetelerinde önemli yer tuttuğunu, Papa’nın sözlerinin de Türkiye’de olumsuz ve histerik tepkilere yol açtığını yazan Frankfurter Allgemeine, “Çok da önemsiz olmayan bir AKP yöneticisi (Salih Kapusuz) Papa’yı Hitler ve Mussolini’yle kıyasladı: İnsanlar kendi kendilerine burada siyasi bir uçurumun açılıp açılmadığını sorabilir. Çünkü Türkiye, Avrupa’ya kendi tarihi, sosyal ve siyasi gelenekleri ve Müslüman damgasıyla girmek isteyen bir ülke. Bu süreç, her türlü mücadelenin bulanıklaştıracağı çökme tehlikesi de bulunan bir süreç olarak yaşanacak” diye yazdı. Gazede, Türk politikacıların Türkiye’ye eski AB adayı ülkeler gibi davranılmamasından yakındıklarını kaydederken, AB’de Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık statüsü verilmesi yönünde bir görüş olduğunu da bildirdi. Gazete, Türkiye’de siyaset ve ekonomide bu öneriyi açıkça dile getirecek ağırlıklı bir ses bulunmadığını da belirtti.

/ ANKARA

24.09.2006


 

Ramazan hayra vesile olsun

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, tüm Müslamanların Ramazan ayını tebrik ederek, hayra ve iyiliğe vesile olmasını diledi. Ağar, “Ramazan ayı, kendini bilmezlere ve entrikacılara karşı daha hassas olmamız gereken bir ay” dedi.

Mehmet Ağar, Ramazan ayı dolayısıyla yayınladığı mesajında, “Biz güçlü ve muktedir Türkiye’nin ancak fikir ve inanç özgürlüğü üzerine kurulacağını düşünüyoruz” dedi. Ağar, hiç kimsenin inancından, düşüncesinden, yaşama biçiminden, kılık kıyafetinden dolayı yargılanmayacağı, serbestçe hayatını yaşayabileceği bir Türkiye’nin uzak olmadığını dile getirdi. Türk vatandaşının, devletin temel unsurlarından laiklik ilkesi ile inancı arasındaki dengeyi mükemmel şekilde kurduğunu söyleyen Ağar, “Bu çerçevede vatandaşımızın sahip olduğu olgunluğa, anlayışa, hoş görüye elbette zamanla kimi seçkinler de sahip olacak, vatandaşla ilişki kurdukça dönüşeceklerdir” diye konuştu.Her Ramazan ayına doğru Müslümanlık hakkındaki tartışmalar arttığını ve ortaya farklı fikirler sürdüğünü söyleyen Ağar şu görüşler yer verdi:

“Provokasyona, entrikaya, başka hesaplara dayalı olmadıkça bu tür görüşler saygıyla karşılanmalıdır. Ancak ne yazık ki geçmişteki Ramazan aylarında yaşananlar da göstermiştir ki, bazen kendini bilmez Müslümanlar, bazen ise Müslümanlığı eli kılıçlı bir din gibi göstermek isteyen kimi uluslar arası eğilimlerin temsilcileri bu dönemde kolları sıvamaktadırlar. Çok küçük bir kesimi teşkil eden bu insanların girişimlerine karşı sağ duyuya, akli selime sahip milletimiz dikkatli olmalı, kışkırtmaların ancak Türkiye’nin iyiliğini istemeyenlerin işine geleceğini hatırlamalıdırlar.”

YENİ ASYA / ANKARA

24.09.2006


 

AP’nin gündemi Türkiye raporu

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) önümüzdeki hafta yapacağı Genel Kurul çalışmaları sırasında 4 Eylül’de Dışişleri Komisyonunda kabul edilen Türkiye raporu ele alınacak. Rapora nihai halinin verileceği Genel Kurul’da görüşme 26 Eylül, oylama ise 27 Eylül’de yapılacak.

Rapora yönelik siyasî gruplar tarafından şu ana kadar 79 değişiklik önergesi verildi.

Abhaber’in haberine göre, AP’de önümüzdeki hafta yapılacak Genel Kurul çalışmaları ile ilgili bilgi veren siyasî grupların sözcüleri Türkiye raporu görüşlerini ortaya koydular. Hıristiyan Demokrat Grubu, Türkiye raporunu desteklerken, raporun büyük bir çoğunlukla Genel Kurul’da kabul edileceğini bekliyorlar. Türkiye bilhassa ifade ve din özgürlüğü alanında reformları hayata geçirmesi bekleyen grup, Türkiye’nin AB’nin yapısına uyma yolunda çalışması gerektiğini vurguluyor.Dışişleri Komisyonunda kabul edilen raporda sorunlar olduğunu söyleyen sosyalist grup, rapora yönelik değişiklik önergeleri hazırladıklarını, Eğer değişiklik önergelerimiz Genel Kurul’da kabul görmezse raporun tümüne karşı oy kullanabileceklerini ifade ediyorlar. Türkiye’de ifade ve düşünce özgürlüğü alanında zorlanma olduğunu dile getiren liberal grup ise, bunların aşılması gerektiğini dile getiriyor. Türkiye’nin Müslüman dünya ile Batı arasında köprü rolü oynadığını görüşünü savunan grup, Türkiye’nin 10 yıl içerisinde AB üyesi olacağını düşünüyor. Rapor ile ilgili tam olarak pozisyonumuzu belirleyemeyen Yeşiller grubu ise, Kıbrıs konusuna daha dengeli yaklaşılması gerektiğini düşünüyor ve Ermeni soykırımının Türkiye’nin AB üyeliği için ön şart olmasına karşı.

Recep GÖREN / ANKARA

24.09.2006


 

Lübnan‘a elektrik ihracatı

Türkiye, Lübnan’a Suriye üzerinden elektrik ihraç etmeye hazırlanıyor.. Edinilen bilgiye göre, İsrail’in saldırıları sonucunda altyapısı önemli ölçüde hasar gören Lübnan, Türkiye’den elektrik talebinde bulundu.

Lübnan’ın elektrik ihtiyacının bir kısmının karşılanabilmesi için Suriye Arap Cumhuriyeti Elektrik Kurumu Birecik-Halep arasındaki 400 kilovoltluk (KV) iletim hattı vasıtasıyla Türkiye’den elektrik enerjisi ithal etmek istediğini bildirdi. Konuyla ilgili Türkiye Elektrik İletim A.Ş. ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş'nin (TEDAŞ) yaptığı toplantılar sonrasında Ağustos ayı sonunda elektrik enerjisinin miktarı, nakil yöntemi, teslim noktası ve tarifesi gibi konularda niyet protokolü imzalandı. Bu çerçevede Lübnan’a bir yıllığına yaklaşık 1 milyar 400 kilovatsaat (kWh) elektrik enerjisi ihraç edilecek. TETAŞ’ın önümüzdeki günlerde nerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) verdiği karar doğrultusunda lisansını tadil ederek ihracata başlaması bekleniyor.

/ ANKARA

24.09.2006


 

Yük trenine mayın tuzağı

Tatvan’dan Elazığ’a gelen yük treninin 7 vagonu, teröristlerce yola döşenen mayının patlaması sonucu raydan çıktı.

Alınan bilgiye göre, Tatvan’dan Elazığ’a gelen 52861 sefer sayılı yük treni Palu’nun Gökdere köyü yakınlarına geldiğinde, PKK terör örgütünce raylara daha önceden döşenen mayın patlatıldı. Patlamada, trenin boş olan 7 vagonu raydan çıktı, 8 vagon ise devrildi. Bölgede operasyon başlatılırken, Tatvan Elazığ demiryolu ulaşıma kapandı.

/ ELAZIĞ

24.09.2006


 

Aynı yolda 2 saatte 3 kaza: 4 ölü

Karabük’ün Eskipazar ilçesinde, aynı kara yolunda 2 saatte meydana gelen 3 kazada 4 kişi öldü, 13 kişi yaralandı.

Alınan bilgiye göre, İsmetpaşa mevkisinde, Salih Seyhan yönetimindeki 34 DG 935 plakalı otomobil, Davut Kaplan’ın kullandığı 34 TC 4723 plakalı minibüsle çarpıştı.Kazada, Salih ve Mecbure Seyhan öldü, Bilal Seyhan ile Ayfer ve Necla Sarıboğa’nın yanı sıra Davut Kaplan, Abdülkadir, Şahin, Hatice ve Medine Ocak yaralandı. Aynı mevkide yaklaşık 1 saat sonra emekli polis memuru İbrahim Yetim yönetimindeki 34 VZ 4935 plakalı otomobil,İsmail Akay’ın kullandığı 69 AH 202 plakalı otobüsle çarpıştı. Otomobildekilerden Müzeyyen ve Esra Yetim öldü, sürücü Yetim ile oğlu Tolga yaralandı. Daha sonra meydana gelen trafik kazasında da Sülübey Demir yönetimindeki 34 DG 6906 plakalı otomobil, Mustafa Dicle’nin idaresindeki 58 SF 029 plakalı kamyona çarptı.Sürücü Demir, eşi Ümmühan ve oğlu Fatih yaralandı. Kazalarda yaralananlar Karabük’teki hastanelerde tedavi altına alındı.

/ ESKİPAZAR

24.09.2006


 

Başbakan Erdoğan: CHP’nin zihniyetinde “pazarlamacılık” var

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘’TCK’nın 301’nci maddesinin muhtevası ile ilgili somut tekliften bahsediyorum. Fakat, bu CHP’nin zihniyetinde pazarlamacılık var. Ben pazarlamacı aramıyorum. Bu konular, üzerinde pazarlık yapılacak kadar sulandırılmış konular değildir. Bu konular ciddi konulardır’’ dedi.

Başbakan Erdoğan, Rize’nin Çaykent beldesinde Karali Çay Fabrikasının dinlenme alanında bir süre dinlendi, yetkililerden bilgi aldı. Erdoğan, buradan ayrılırken ‘’CHP’nin, TCK’nın 301. maddesi dokunulmazlıklarla birlikte gelirse değiştirmeye varız. şeklindeki önerisini’’ hatırlatması üzerine şöyle konuştu:

‘’TCK’nın 301’nci maddesinin içeriği ile ilgili somut tekliften bahsediyorum. Fakat bu CHP’nin zihniyetinde pazarlamacılık var. Ben pazarlamacı aramıyorum. Bu konular üzerinde pazarlık yapılacak kadar sulandırılmış konular değildir. Bu konular ciddi konulardır. 301’in içeriği ile ilgili bir mutabakat, somut öneri varsa bunun illa CHP’den gelmesi de şart değil. Bu konuda çeşitli sivil toplum örgütlerinden de bunları alabiliriz. Gerekirse biz iktidar olarak da gündeme getiririz. Bunu söyledik. Yoksa ‘yok dokunulmazlıklar kalksın da şu olsun’ Dokunulmazlıkların kalkması konusunda biz Uzlaşma Komisyonunu oluşturalım dedik, gönderin ekiplerinizi beraber çalışsınlar gereği neyse bunu yapalım. Ama sadece siyasetçilere dokulmazlıkların kaldırılmasının ne getirip ne götüreceği konusunu biz daha önce açıkladık. Bu bir tuzaktır. Siyaset üzerinde bir oyundur. Biz bu oyuna asla müsaade etmeyiz. Eğer dokulmazlıklar kaldırılacak ise bu partimizin zaten programında var. Nedir bu? Bütün herkese yönelik dokunulmazlığın kaldırılmasıdır. Siyasetin yozlaştırılmasına fırsat verecek, siyaseti tamamıyla adete böyle sulandıracak birilerinin eline mahkum edecek bir imkana da biz fırsat veremeyiz. Buradaki teklif de ne yazık ki, sayın Baykal’ın alışagelmiş pazarlamacı mantığıdır. Bu mantığa bizim sıcak bakmamız mümkün değildir. İlla oradan bir öneri zaten aranmıyor. Sivil toplum örgütlerinden de bir öneri gelebilir. Ama soyut deniliyorsa o zaman somut önerileri onlardan da alalım. Ona göre atılması gereken adımları biz iktidar partisi olarak da atabiliriz.’’

/ RİZE

24.09.2006


 

Gül: KKTC’ye tecrit kalksın

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türk tarafının Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir barış için hazır olduğunu belirterek, KKTC’ye uygulanan tecridin kaldırılması çağrısında bulundu.

Gül, BM 61. Genel Kurul görüşmelerinde Türkiye’nin bölgesel ve uluslar arası konularda görüşlerini açıklayan ve BM Güvenlik Konseyi adaylığı için destek talebinde bulunan bir konuşma yaptı. Gül, terör sorununa değinerek, terörizmin masum insanların hayatlarına mal olmaya devam ettiğini söyledi. Türkiye’nin terörle mücadelede çifte standartlara ve teröristler arasında ayrımcılık yapılmasına tahammül edemediğini belirten Gül, terörizmin hiçbir kültür ve dinle doğrudan bağlantısı olmadığını akıldan çıkartmamak gerektiğini bildirdi. Abdullah Gül, 2004 yılında yapılan referandumda BM’nin Kapsamlı Kıbrıs Çözüm Planına olumlu oy veren Kıbrıs Türk halkının uluslar arası toplumun beklentilerine olumlu karşılık verdiğini, ancak Kıbrıslı Rumların Genel Sekreterin tüm çabalarına rağmen planı reddettiklerini hatırlattı. Türkiye ve KKTC’nin, Genel Sekreterin bu yöndeki misyonuna tam ve güçlü destek vermeye devam ettiğini söyleyen Gül, tüm Ada halkına kalıcı barış, işbirliği ve refah sağlayabilecek tek sağlıklı platformun BM olduğunu belirtti. Gül konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu yeni sürecin temel noktası, Adadaki iki lider arasında özlü konulara ilişkin kapsamlı müzakerelerin başlamasına dayanmaktadır. Öte yandan Adadaki tüm kısıtlamaların eş zamanlı olarak kaldırılmasını öngören 24 Ocak 2006 tarihli önerimiz de halen masada durmaktadır. Bu çağda adil olmayan kısıtlamalar altında yaşamak mantığa aykırı bir durum teşkil etmektedir. Kıbrıslı Türklerin küresel ekonomiyle bütünleşmeye başlamaları için artık zaman gelmiştir. Genel Sekreterin çağrıları paralelinde, uluslararası topluma vaadlerini yerine getirmesi ve hiçbir hukuki veya ahlaki temeli olmayan tecridin sona erdirilmesi konusunda kuvettli çağrıda bulunuyoruz”.

/ NEW YORK

24.09.2006


 

Yeni Asya özgür ve bağımsız gazete

Türkiye’de görev yaptığı dört yılı aşkın bir zamandan sonra ülkesine dönecek olan İran Büyükelçiliği Basın Müsteşarı Kemal Amirbeik gazetemizin Ankara Temsilciliği’ne veda ziyaretinde bulundu.

Ankara Temsilcisi Mehmet Kara ve Haber Müdürü Kemal Benek ile görüşen Amirbeik, Türkiye’den güzel duygularla ayrıldığını söyledi. İki ülke arasında kültürel ve tarihî yakınlığın bulunduğuna işaret eden Amirbeik, her fırsatta Türkiye’nin birçok ilini gezdiğini halkın kendisine çok yakın davrandığını ifade etti. Medyada yer alan Türkiye-İran ilişkilerini halk nezdinde kabul görmediğini fark ettiğini anlatan Amirbeik, Yeni Asya gibi özgür ve bağımsız gazetelerin kutlanması gerektiğini belirtti.

YENİ ASYA / ANKARA

24.09.2006


 

Sokaktan üniversiteye

Sultanbeyli’de oturan ailesinin yaşadığı evden 2002 yılında ayrılarak sokaklarda yaşamaya başlayan ve 2004 yılında İSMEM’le tanışan Mehmet Serdar Turan, yarım bıraktığı lise eğitimini bu merkezde tamamladı ve üniversiteye girmeye hak kazandı.

Bu yıl girdiği üniversite sınavında da sözel alanda 292 puan alan Mehmet Serdar, İstanbul dışındaki üniversitelerin çeşitli bölümlerini kazanabilecek durumda olmasına rağmen İSMEM’den ayrılmamak için Açık Öğretim Fakültesi İşletme Bölümü’ne kayıt yaptırdı. Üniversiteli olmanın kendisini heyecanlandırdığını söyleyen Turan, “Ayrıca üzerime toplumsal bir sorumluluk yüklendiğini hissediyorum” dedi. İSMEM’e geldiğinden bu yana hayatının tamamen değiştiğini vurgulayan Turan, kendisine çalışma azmi aşılayan kurum öğretmenlerine minnettar olduğunu belirtti.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı Darülaceze Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren İstanbul Sokak Çocukları Meslek Edindirme Merkezi, kurulduğu 2003 yılından bu yana yüzlerce genci sokaktan alarak meslek sahibi yapıyor. İstanbul sınırları içerisinde yaşayan sokak çocuklarının rehabilitasyonu ve meslek edinmeleri yönünde çalışmalarını sürdüren merkezde, 15–26 yaş arası sokak çocuklarının, ikna yöntemiyle alınmasından sonra, zararlı alışkanlıklarının giderilmesine yönelik tedavileri yapılıyor, ardından da mesleki kurslar veriliyor. İSMEM’de şu an itibariyle 84 genç hayatını sürdürüyor.

YENİ ASYA / İSTANBUL

24.09.2006


 

Temsilciliğimizden nezaket ziyareti

Gazetemizin Ege Bölge Temsilcisi Nejat Eren, Antalya Temsilcisi Müşerref Aksoy ve İshak Okutan’dan oluşan heyet, Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevine yeni atanan Milli Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay’a nezaket ziyaretinde bulundu.

Yeni Asya heyeti Yozgat Milli Eğitim Müdürü iken Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanan yeni müdür Osman Nuri Gülay’a yeni görevinde başarılar diledi. Ziyaret sırasında Antalya’nın eğitim problemleri ve çözüm teklifleri konusunda karşılıklı görüş alış verişinde bulunuldu. Osman Nuri Gülay, Antalya’daki eğitim hizmetlerinde çok önemli katkılarda bulunmaya azimli ve kararlı olduğunun söyledi. Yeni Asya heyeti Gülay’a çalışmalarında başarılar dileyerek, yayınlarımızdan oluşan bir paketi hediye etti.

YENİ ASYA / ANTALYA

24.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004