Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kariyer

Özgür olmak kadar sorumlu olmak

Bir yıla yakın bir kesintiden sonra, yine “İÇE BAKIŞ” köşesinde, iç dünyalarımızın gizemlerinde dolaşmayı sürdürsek nasıl olur?

Ne demek “içe bakış”? Sizi bilmiyorum, ama benim ilgimi çekti sözlük anlamı. Daha önceleri yazı köşeme ad olarak verirken pek de sözlük anlamını araştırmayı düşünmedim. Daha çok benim algıladığım şekliyle yetindim. O da bana yetmişti. Hani, her şeyin bir iç ve bir dış görüntüsü, bir iç ve bir dış anlamı, bir öz ve bir kışrı vardı ya. İç ve dış birbirinden soyutlanmazdı ya. Yalnız dış görünüşüyle bir şeyin hakkında doyumlu hüküm vermek son derece kısır olurdu ya. O zaman yanlışlara kapı açılırdı ya. “Ya” lar o denli uzayıp gider ki, iç olmadan hiçbir şeyin doğru yürümeyeceği akla gelir, dış dünyaya yoğunlaştığımız bir ortamda.

Yüzeysel bir bakış açısının bizim başımıza getirdiğini başkası asla getiremez. Bu tek gözle ya da at gözlüğü ile bakmak, yalnız dış dünyaya yoğunlaşmanın bir sonucudur. Her şey bakış açısına bağlı. Bu açıdan, köşeme “içebakış” adını vermekle bunları düşünmekle yetinmiştim işte.

Ama bu kez, bir de sözlük anlamına göz atayım dedim. TDK’nın “içe bakış” a verdiği anlam şu: Deneğin bilincinde olanları izleyerek ruhsal süreçlerin özellik ve nitelikleri hakkında bilgi vermesi durumu. Bir kelimenin sözlük anlamı ile pratikte yüklenen anlam arasında fark olsa da, benim yüklediğim anlam sözlük anlamından uzak değil.

Aslında davranışlar ruhsal süreçlerin, iç dinamiklerin ve iç dünyaların bir dışa vurumudur. İnsan davranışlarını ruhsal süreçlerden bağımsız görmek, bizi çok büyük yanlışlar yapmaya yöneltir. Bir aynanın ön yüzü var ve bir de arka yüzü.

Sanırım, insanın değeri noktasında hiç kimsenin bir kuşkusu yok. Cisim olarak değil, iç zenginlikleri sayesinde insan koca bir kâinata denk. Terazinin bir kefesine insanı, diğer kefesine kâinatı koysak, insanın bulunduğu kefenin aşağı indiğini görmemek mümkün değil. İnsana bu ağırlığı ve bu değeri veren hiç kuşkusuz onun özü, iç dünyası ve ruhsal yanıdır; üstelik görülmeyen yanı. Elbette küçük cismiyle bütün yaratıklara üstün gelmesinin de bir bedeli var. Bu bedel de yalnız ona özgüdür; başka yaratıklarda bu özelliği göremeyiz.

Ne olabilir bu bedel? Bu öyle bir bedeldir ki, bütün kâinatın taşımaktan çekindiği son derece ağır bir yüktür: Sorumluluk.

Aklı, düşünmesi ve iradesi varsa, özgürdür ve yaptıklarından sorumludur insan. Bazen bir bakışla bir kalbi onulmaz bir şekilde kırar, bazen bir hareketle bir orduyu alt eder ya da bir hareketle bir ordu bir şahsa mağlûp olur, bazen de bir hareketle koca bir kâinatın yıkımına sebep olur; ama tam tersi bir bakış açısıyla kâinatın sultanı olur. İnsan hem yapıcılığın ve hem de yıkıcılığın zirvesindedir. Bir hareketle ya da bir bakış açısıyla alay-ı illiyyine çıkar ve aynı hareketle ama değişik bir bakış açısıyla esfel-i safiline düşer.

Ona bu anlamı yükleyen iç dünyasıdır işte. İnsanı iç zenginliklerinden, iç dünyasından, yeteneklerinden soyutlayalım hele, arkada göreceğimiz yalnız bir taşımlık et ve kemik yığınıdır.

İnsan kâinatın özüdür, kalbidir. İnsanın fonksiyonu ortadan kalksa kâinatta ne kalır? Onsuzluğuna dayanamaz kâinat, ölür ve yok olur. İnsanın da özü kalbidir, iç dünyasıdır, sayısız duyguları ve dur durak bilmez yetenekleridir. İnsan iç zenginlikleriyle kocamandır, büyüktür. Bir veli de, bu büyüklüğünü ifade etmek için şunu inanarak söyler: “Bütün evren kalbime girse, kalbimin bir köşesini bile doldurmaz.”

İnsan bu sorumluluğuyla özgürdür de. Özgürlükten, iç özgürlük anlaşılmalıdır. İç özgürlüğün olmadığı durumlarda dış özgürlüğün, yani fiziksel özgürlüğün anlamı yok.

Bireyler olarak, inananlar olarak bu yanımızın ne kadar farkındayız?

Bu uğurda ne yaptık?

İnsanı ve kendimizi ne kadar anladık? Özgür olduğumuz kadar sorumlu olduğumuzun bilincinde miyiz?

Özgürlüğümüzü ne denli koruyabiliyoruz? Özgürlüğümüzü korumaya çalışırken hiç despot olduğumuza hükmettik mi?

Hüseyin KARA

18.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Başlıklar

  Kurumların duygusal zekâsı

  O bir dost

  Özgür olmak kadar sorumlu olmak

  Örgütsel öğrenme

  YASEM ajandası


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004