Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Türkiye'de devlet, halktan korkuyor

Uluslararası yazarlar örgütü İnternational PEN Yöneticisi Eugene Schoulgin, dünyada birçok ülke gezdiğini, ama Türkiye gibi halkından bu kadar korkan bir devlet görmediğini söyledi. Schoulgin, “İnsanlara hizmet eden bir devletten gelen biri olarak Türkiye’deki uygulamalar bana çok garip geliyor” dedi.

İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi’nin birlikte düzenlediği “İfade Özgürlüğü: İlkeler ve Türkiye” konulu uluslar arası konferansında konuşan Schoulgin, bir çok yazar ve gazetecinin yargılandığı TCK 301. maddeyi eleştirdi.

DEĞİŞTİRMEK SORUN ÇÖZMÜYOR

Türkiye’deki bazı uygulamalara bir anlama veremediğini ifade eden Schoulgin, “Siz herhalde çok tehlikeli insanlarsınız. Dünyanın bir çok yerini gezdim ama halkından bu kadar korkan bir devlet görmedim. Kanunlarda halkı sınırlayan çok madde var. Demek ki size güvenmiyorlar. İnsanlara hizmet eden bir devletten gelen biri olarak Türkiye’deki uygulamalar bana çok garip geliyor” dedi.

Schoulgin, TCK 301. madde ile ilgili açılan dâvâların yazar ve düşünürleri endişeye sevk ettiğine dikkati çekerek, “Yazarlar, düşünürler ‘acaba yazdıklarım benim başıma da belâ olur mu?’ düşüncesiyle kendi kendini sansürlüyor. Bu durum ortaya çıkacak pek çok güzel eseri yok ediyor” diye konuştu.

Schoulgin, kanunlarda yer alan tartışmalı maddelerin düzeltilmesinin yeterli olmadığını vurgulayarak, “Değiştirmek sorunu çözmüyor, kaldırmak gerekiyor. Lütfen kendi insanınıza, yazarınıza güvenin” dedi.

Türkiye ile AB arasındaki ilişkilere de değinen Eugene Schoulgin, AB’nin ABD ile karıştırılmaması gerektiğini AB’nin bir çok farklı ülke ve kültürün bir araya gelmesiyle meydana gelen bir birlik olduğunu söyledi.

TÜRKİYE İLE AB ARASINDA

AKIL KARIŞIKLIĞI VAR

Eugene Schoulgin konuşmasını şöyle sürdürdü: “AB, ABD değildir. Fransa’nın soykırımı inkâr yasasını kabul etmesi diğer Avrupa ülkelerinin de aynı düşündüğünü göstermez. Türkiye bu kararla ilgili ‘Avrupa şöyle yaptı’ diyor. ‘AB’nin çifte standart uyguladığını’ söylüyor. Aslında AB’de iki değil onlarca standart var. Avrupa farklı ülkelerin, kültürlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir birliktir. Bir ülkenin içinde bile farklı görüşler var. Biz birbirlerimize garip gelen fikirlerimizle yaşamak zorundayız. Türkiye’de nasılki Avrupa’yı isteyen ve istemeyenler var. AB’de de Türkiye’yi destekleyen, üye olmasını isteyen bir çok Avrupalı var. Ama istemeyenler de var. Sadece olumsuz tarafını görmek ilişkilerin sağlıklı yürümesini engeller. Türkiye ile AB arasında akıl karışıklığı var. Bunu tamamen düzeltmek mümkün değil ama mümkün olduğunca bu karışıklığı minimum seviyeye indirmek gerekiyor. Türkiye AB’ye girmek istiyorsa geçmişindeki yanlış uygulamalarını kabul etmeli. AB’ye üye ülkeler de geçmişlerindeki yanlışları kabul ederek bir araya geldi.”

Mustafa Erdoğan: Yargı özgürlüğe engel

Aynı toplantıda konuşan Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Mustafa Erdoğan da, Türkiye’de ciddî ifade özgürlüğü sorunları bulunduğunu söyleyerek sorunun yargı kültüründen de kaynaklandığını açıkladı. Hukuk normlarının çıkarılış amaçlarının dışına çıkılmamasını isteyen Erdoğan, hukuk alanını bazen mahkemelerce de ihlâl edildiğini savunarak, “Benzer uyuşmazlıklar benzer kararlarla giderilmesi gerekirken, bu böyle olmuyor, zıt kararlar veriliyor” diyerek, bunda “yargıda devlet perspektifinin etkisi” olduğunu kaydetti.

Kemal BENEK / ANKARA

03.12.2006


 

Dünya barışına katkı

Sofya Üniversitesinde düzenlenen “Çağdaş İslâm Düşünürü Bediüzzaman Said Nursî: Bir Müslüman-Hıristiyan Diyalog Öncüsü” konferansına Cumhurbaşkanı adına katılan Bilim Danışmanı Prof. Dr. Peter Dishkov, çok kültürlü bir yapıya sahip Bulgaristan’da, bütün insanlığı aydınlatma potansiyeline sahip Said Nursî’nin fikirlerinin üniversitede ele alınmasını çok takdir ettiğini ve bu tür çalışmaların dünya barışına katkıda bulunacağını söyledi.

Sofya Üniversitesi’nde uluslararası katılımlı Said Nursî konferansı düzenledi. Sofya Üniversitesinin tarihî binasındaki görkemli konferans salonunda düzenlenen “Çağdaş İslâm Düşünürü Bediüzzaman Said Nursî: Bir Müslüman-Hıristiyan Diyalog Öncüsü” başlıklı konferans üç oturum halinde gerçekleştirildi.

Açılış bölümünde, sunuculuğu toplantının organizatörü Prof. Dr. Tzvetan Theophanov güzel ve özlü bir girişle yaptı. Takdim konuşmasında Said Nursî ve eserleri hakkında geniş kapsamlı bilgi veren Prof. Thephanov, konuşmasının devamında böyle bir konferansı organize etmelerinin gerekçeleri hakkında açıklamalarda bulundu.

Bu sunuşun ardından Rektör Yardımcısı Aleksander Fedetov, Bulgaristan Baş Müftüsü Mustafa Hacı, Millî Kütüphane Direktörü Prof. Dr. Boriana Christova, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Bilim Danışmanı Peter Dishkov, Sosyalist Parti Milletvekili Georgi Anastasov ve son olarak da Mehmet Fırıncı konuşma yaptılar.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aleksander yapmış olduğu kısa konuşmasında Said Nursî’den övgü dolu ifadelerle bahsederek, birçok noktada örnek alınabilecek kişiliğe ve görüşlere sahip olduğunu belirtti. Eserleriyle insanlığa ışık tutabilecek böyle bir şahsiyetin Sofya Üniversitesi’nde bir konferansa konu edilmesinin önemine vurgu yaptı.

Bulgaristan baş müftüsü Mustafa Hacı, konuşmasında bu konferansla Said Nursî’nin fikirlerinin yeteri kadar incelenmesi halinde bir arada yaşamanın önemli ipuçlarına ulaşabileceklerini, konferansın bu anlamda çok verimli ve güzel hizmetlere vesile olacağına inandığını ifade etti.

Millî Kütüphane direktörü Boriana Chtistova, “Prof. Theophanov, Said Nursî konferansını düzenlemekle çok önemli bir iş yaptı” diyerek konuşmasına başladı. Bir “barış ve diyalog öncüsü” olan Said Nursî’nin ortaya koyduğu fikirlerin, özellikle imana dair köklü düşüncelerinin böyle bir zeminde ele alınmasının bütün insanlığa hizmet edecek bir adım olduğuna vurgu yaptı.

Toplantıyı çok takdir etmesine rağmen beklenmedik meşguliyetlerinden dolayı toplantıya katılamayan Bulgaristan Cumhurbaşkanı, yerine vekâleten Bilim Danışmanı ve önemli bir akademisyen olan Prof. Dr. Peter Dishkov’u gödermişti. Prof. Dishkov çok kültürlü bir yapıya sahip Bulgaristan’da, bütün insanlığı aydınlatma potansiyeline sahip Said Nursî’nin fikirlerinin Sofya Üniversitesi’nde ele alınmasını çok takdir ettiğini ve bu tür çalışmaların çok gerekli olan dünya barışına katkıda bulunacağını söyledi.

Sosyalist Parti Milletvekili Georgi Anastasov, Said Nursî ismini çok duyduğunu ve kendisine bu konferansla alâkalı dâvet gelince memnuniyetle toplantıya katılarak konuşma yapmak istediğini ifade etti ve şöyle dedi: “Eğer Said Nursî’nin fikirlerini anlayıp sosyal hayatımıza uygulama imkânı bulabilirsek, Bulgaristan’da Müslüman ve Hıristiyanlar olarak mutluluk ve huzur içinde yaşama fırsatı bulabiliriz” dedi.

Son olarak Türkiye’den gelen heyette bulunan Said Nursî’nin yakın talebelerinden Mehmet Fırıncı kürsüye dâvet edildi. Konuşmasına selâmla başladıktan sonra, kendisine mahsus yumuşak ve mütevazî üslûbuyla şunları söyledi:

“Said Nursî’yi tanıdığımda ben 20 yaşımda, o da benim şimdiki yaşımda idi. Ondan çok şey öğrendim. Bir iki kelimeyle ifade edersem; ondan kâinat kitabını okumasını ve böylece Allah’ı kâinatın her yerinde görüp bulmayı, bir de şefkatle bakmasını öğrendim. Onun şefkat anlayışı sadece Müslümanlara karşı değildi. Bütün insanlığı ve hatta canlı cansız bütün mahlûkatı kucaklayıcıydı.”

Konferansa katılan ilim adamlarının

sundukları tebliğlerden bazı tesbitler:

Prof . Dr. Tzvetan Theophanov

Üstad Nursî’nin hayat hikâyesini çok özlü ve anlamlı bir şekilde anlattı. Konuşmasında yalnızca hayat hikâyesini anlatmakla kalmayıp onun dâvâsının önemli yönlerini de dile getirdi. Konuşmasının sonunda “Said Nursî’yi bir kelime ile özetlemek gerekirse onun kişiliğini en iyi anlatan söz ‘İhlâstır’ dedi.

Şükran Vahide

Özellikle içinde bulunduğumuz bunalımlı dönemde Said Nursî’nin fikirlerinin farklı kültür ve dinler arasındaki gerginlik ve sürtüşmelerin ortadan kaldırılmasında önemli rol oynayacağını söyledi. İnsanlığı tehdit eden şiddet ve teröre karşı en uzlaştırıcı çarenin Said Nursî’nin fikirleri olduğuna dair detaylı bilgi verdi. “Uzlaşma ortak çalışmalarla mümkün olur. Bu yönde Said Nursî’nin insanlığın ortak hedefi haline getirdiği, imansızlık ve onun türevi olan manevî boşluğa karşı verdiği mücadele örnek alınmalıdır” dedi.

Prof. Dr. Thomas Michel

Onuncu Söz’deki 12 hakikatı özetleyen Prof. Michel, Said Nursî’nin ahirete imanı isbat ederken, insanın ahirette sonsuz saadeti kazanabilmesinin yollarını gösterdiğini söyledi. Yine ahirete inanmanın dünyada huzur ve saadeti temin açısından önemli bir ahlâkî metod olduğuna da vurgu yaptı. “Acaba öldükten sonra dirilip hesaba çekileceğine inanan bir insan başkalarına haksızlık yapabilir mi?” sorusuyla konuşmasını sürdüren Prof. Michel, “Said Nursî’nin eserlerindeki güç, işte burada ve ben işte bunun için onun eserlerini okuyor ve her yerde anlatıyorum” dedi.

Prof. Dr. Ian Markham

“Hıristiyanlar Said Nursî’den Neler Öğrenebilir?” başlıklı orijinal tebliğinde kendisinin bir Hıristiyan teolog olarak Said Nursî’den üç şeyi öğrendiğini söyledi ve şöyle devam etti:

- Kendimi öğrendim.

- Daha iyi dindar olmayı öğrendim.

- Allah’ı daha derinlemesine tanımayı öğrendim.

Prof. Dr. Yordan Peev

Günümüz problemlerinin çözümünde Said Nursî’nin hayatından tecrübeler alınarak çözümler bulunacağını dile getirdi. Özellikle barış ahlâkı ve birlikte yaşamanın Said Nursî’nin eserlerinde ve hayat tecrübelerinde saklı olduğunu dile getirdi.

Prof. Dr. Faris Kaya

Said Nursî’nin eserlerinde sair dinlere nasıl baktığını ele aladı. Said Nursî’nin dindar Hıristiyanlarla bazı alanlarda birlikte çalışma yapılabileceğini talebelerine tavsiye ettiğini hatırlattı. Özellikle küfr-ü mutlaka, yani inkârcılık fikrine karşı, ortaklaşa iman hizmeti yürütmek anlamında aynı Allah’a inananlarla birlikte çalışmanın gerekliliği ve faydaları üzerinde durdu.

Dr. Simeon Evstatieve

Tebliğinde Said Nursî’nin müceddidliği konusunu işledi. Onun dinî doğmaların arkasına takılıp giden bir din âlimi olmadığını; hayatı anladığını ve dinin hayata olan etkisini çok iyi tesbit ettiğini söyledi. Bu anlamda dinin hayata hayat olması bakımından çok önemli sayılacak örnekler ortaya koyduğunu dile getirdi. “Said Nursî, modernite ile birlikte imanlı yaşamanın yol ve usûllerini eserlerinde ortaya koymuş ve hayatında uygulamış post-modern dönem müceddididir” ifadesini kullandı.

Yaşar Abdüsselamoğlu

“Said Nursî ve Modernleşme Problemleri” konulu tebliğinde çok ilginç tesbitlerde bulundu. Said Nursî’nin bundan 90 sene önce esaretten dönerken Sofya’dan geçtiğini belirterek bir merakını şöyle ifade etti: “Acaba bir gün gelip Sofya Üniversitesi’nde kendi adına konferans düzenleneceğini düşünüp düşünmediğini merak ediyorum.”

Said Nursî’nin maddî ve manevî dünyalar arasındaki farkı iyi algıladığını ve hayatı bu farklı dünyaları birbirine karıştırmadan yaşama başarısının buna bağlı olduğunu dile getirdi. Said Nursî’nin modern dünyanın problemlerine evrensel değerler çerçevesinde cevaplar verdiğini söyleyerek tebliğini tamamladı.

03.12.2006


 

Çiçek: Papa’nın gelmesi iyi oldu

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Papa 16. Benediktus’un çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunarak Türkiye’den ayrıldığını belirterek, ‘’Papa’nın Türkiye’ye gelişinin iyi olduğunu düşünüyorum’’ dedi.

Çiçek, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesinde Adalet Bakanlığınca yaptırılan Adalet Sarayının açılışı öncesinde, gazetecilerin sorularını cevapladı. Gazetecilerin Papa 16. Benediktus’un ziyaretine ilişkin değerlendirmelerini sorması üzerine Bakan Çiçek, Papa’nın Türkiye’ye gelişinin ülkenin tanıtımı açısından önemli bir fırsat olduğunu söyledi.

Bu ziyaretle birlikte dünyanın sayılı ülkelerinden 2 binden fazla gazetecinin Türkiye’ye geldiğini ifade eden Çiçek, ‘’Bu nedenle Papa’nın Türkiye’ye gelişinin iyi olduğunu düşünüyorum. Papa ile Türkiye’ye gelen gazeteciler, 3 gün boyunca çok önemli yayınlar yaptılar. Bu da Türkiye’nin imajı ve dış dünyaya tanıtımı açısından fevkalade önemlidir. Bunun başka türlü faydalarını da görececeğiz’’ diye konuştu.

Türk halkının çok büyük bir kısmının Müslüman olduğunu belirten Çiçek, şunları kaydetti:

‘’Avrupa Birliğine demek istiyoruz ki bakın siz Türkiye’yi tam tanımıyorsunuz ve anlamıyorsunuz. Türkiye’nin ne denli önemli bir ülke olduğunu değerlendirmek istiyorsanız, bu ziyaret bile başlı başına konuyu kavramaları açısından önemini ortaya çıkardı. Biz halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyiz. Aynı zamanda demokratik değerleri benimsemiş, bunu devlet felsefesi haline getirmiş bir ülkeyiz. Türkiye, bu özelliğiyle de AB’ye güç katıyor, AB’ye derinlik getiriyor. Böyle bir katkıyı da yeryüzünde sağlayacak başka bir ülke yoktur. Onun için bana sorarsanız, dünyada özgül ağırlığı en yüksek ülke kim derseniz o Türkiye’dir.’’

/ KIRKLARELİ

03.12.2006


 

Cerrah: Hurdaya ayrılan araç kadar plaka verilmeli

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul’un trafik sorununun çözümüne ilişkin, ‘’trafikte 10-15 yaş üzerinde araç olmaması, eski araçlardan daha fazla vergi alınması ve hurdaya ayrılan araç sayısı kadar yeni plaka verilmesi’’ önerilerinde bulundu.

Cerrah, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, İstanbul’da her gün en az 350-400 yeni aracın trafiğe çıktığını belirtti. Şehirde 2 milyon 500 binin üzerinde aracın trafikte olduğunu ve bu araçlara her geçen gün yenilerinin eklendiğini söyleyen Cerrah, ‘’İstanbul trafiğinde 10-15 yaş üzerinde araç olmamalı, eski araçlardan daha fazla vergi alınmalı ve hurdaya ayrılan araç sayısı kadar plaka verilmeli. Yani diyelim ki bugün 10 araç hurdaya çıktı, bu sayıda yeni araç da trafiğe çıkmalı. Vergilerde değişiklik yapılarak, İstanbul cazip olmaktan çıkartılmalı’’ dedi.

Yaşlı araçların akaryakıtı daha fazla yaktıkları gibi trafikte de sorunlar yaşattığını vurgulayan Cerrah, şöyle devam etti:

‘’İstanbul trafiğinde 5 yaşın üzerinde çok sayıda araç var. Trafikte bulunan araçların üçte ikisine yakınını yaşlı araçlar oluşturuyor. 30 bin YTL’ye alamayacağınız bir aracın 5 ile 10 yaşındaki ikinci elini 5-6 bin YTL’ye alabilirsiniz. 10 yaşında aldığın araca 100 YTL vergi verirsin, yeni alacağın bir araca 3-5 bin YTL vergi verirsin. İstanbul’da bu uygulamanın tersi olmalı, eski araçlarda vergi artırılmalı, yeni araçlarda azaltılmalı.’’

Trafik sorununun en önemli çözümünün toplu taşımacılık olduğunu ifade eden Cerrah, tramvay ve metro gibi ulaşımın hızla artırılması gerektiğini, ayrıca yeni yollarla birlikte otopark alanları da yapılarak trafiğin bir nebze de olsa rahatlayabileceğini kaydetti.

/ İSTANBUL

03.12.2006


 

Bakoyanni: AB açık mesaj vermeli

Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, AB’nin, Kıbrısla ilgili olarak Türkiye’ye açık mesaj vermesi gerektiğini söyledi.

Kıbrıs Rum kesiminde temaslarda bulunan Bakoyanni, Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos ve Dışişleri Bakanı Yorgo Lillikas ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, AB’ye aday Türkiye’nin, AB üyesi Kıbrıs Rum kesimine liman ve havaalanlarını açmasını da kapsayan yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini savundu, “Aksi halde Avrupa, Ankara’ya çok açık bir mesaj vermeli” dedi.

Bakoyanni, mesajın içeriğinin ne olması gerektiği konusunda bilgi vermedi. Avrupa Komisyonu’nun, müzakere temeline dayanan bir tavsiyede bulunduğunu ifade eden Bakoyanni, “Müzakerelerde amacımız, arzu ettiğimizi elde edebilmek” diye konuştu.

/ LEFKOŞA

03.12.2006


 

YSK seçime hazırlanıyor

Yüksek Seçim Kurulu seçim hazırlıklarını başlattı. Seçmenlerin TC kimlik numaralarına göre Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğüne kaydedilerek, bilgilerin güncellenmesine ilişkin esasları içeren YSK kararı ile il ve ilçe seçim kurullarının yapması gereken hazırlıklara yönelik genelgesi Resmî Gazete'de yayınlandı.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), bundan sonra yapılacak seçimlerde daha sağlıklı sonuçların elde edilmesi için yürüttüğü çalışmalarla mükerrer oy, seçmen kaydırma ve parmak boyama dönemini kapatmaya hazırlanıyor.

Seçmenlerin TC Kimlik Numaralarına göre Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğüne kaydedilerek, bilgilerin güncellenmesine ilişkin esasları içeren YSK kararı ile il ve ilçe seçim kurullarının yapması gereken hazırlıklara yönelik genelgesi Resmî Gazetede yayımlandı. Buna göre, Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü (SEÇSİS) oluşturulması çalışmaları kapsamında, gerekli altyapı hazırlıkları yapıldı. 46 ilin 502 ilçesinde kâğıt ortamında bulunan 17 milyon seçmene ait bilgiler, bilgisayar ortamında kayıt altına alındı. Kimlik bilgileri Merkezi Nüfus İdare Sistemi (MERNİS) ile uyuşmayan 14 milyon seçmenin bilgileri kimlik doğrulama programıyla düzeltildi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralı seçmen oranı yüzde 43’ten yüzde 94’e yükseltildi. Seçmen kütüğüne kayıtlı, TC kimlik numarası bulunan, bulunmayan, mükerrer veya benzer durumda bulunan yaklaşık 43 milyon seçmen, merkezi veri tabanına aktarıldı. YSK’nın, seçmen bilgilerinin güncellenmesi hazırlıklarını içeren il ve ilçe seçim kurullarına yönelik genelgesine göre, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde kesinleşen sandık seçmen listeleri ‘’muhtarlık bölgesi askı listesi’’ olarak 25 Aralık Pazartesi günü askıya çıkarılacak. Listelerin seçmenlerce kontrolünün sağlanabilmesi için YSK Başkanlığınca ilanlar verilecek, askılar halka zabıta hoparlörlerinden duyurulacak. Listeler 1 Mart 2007 tarihinde askıdan indirilecek. Seçmen kayıtlarındaki düzeltmeler, yeni hazırlanan ‘’yeni kayıt ve değişiklik formu’’na yazılacak. Seçmen kimlik ve ikametgah bilgileri, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası altında toplanacak ve seçimle ilgili işlemler kimlik numarası esas alınarak yapılacak. Son yerel seçimlerde ya da daha sonra yapılan seçimlerde listelere yazılmayanlar, 1 Mart 2007 tarihi itibariyle 18 yaşını dolduranlar, başka listede yazılı olmasına karşın, sürekli oturmak amacıyla listenin çıkarıldığı seçim bölgesine taşınanlar, TC Kimlik Numarası bulunmayanlar, bilgilerinde yanlışlık ya da eksiklik bulunanlar, askerlikten terhis olanlardan listelerde kaydı olmayanlar, bu süre içinde muhtarlıklara başvuracak.

İKAMET YOKSA SEÇMENLİK

KAYDI DONDURULACAK

Genelgeye göre, muhtarlık bölgesi askı listelerinde isimleri olduğu halde, muhtarlık, polis veya jandarma araştırması sonucunda o bölgede oturmadığı anlaşılan seçmenlerle MERNİS veri tabanında kayıtlı olmayan seçmenlerin kayıtları, ilçe seçim kurulunun başkanının kararı üzerine dondurulacak. Kamu hizmetlerinden men edilenlerin durumları ve yasaklılık süreleri seçmen kaydına işlenecek. Özürlülerin daha rahat oy kullanabilmeleri için durumları seçmen kayıtlarına işlenecek.

Listelere siyasî partiler ya da şahıslar askı süresi içinde itiraz edebilecek. Listeler, itirazların 2 gün içinde karara bağlanmasıyla kesinleşecek. Seçim takvimi 20 Temmuz 2007’de başlayacak, genel seçimlerin yapılacağı 4 Kasım 2007 tarihinde sona erecek.

“ARTIK PARMAK BOYAMAYACAĞIZ”

YSK Başkanı Cengiz Erdoğan, yaptığı açıklamada, seçimlerin çağın gereklerine uygun yapılması ve sonuçların sağlıklı elde edilmesi amacıyla yürütülen çalışmalarla mükerrer oy ve seçmen kaydırmanın önüne geçileceğini, parmak boyama devrinin kapanacağını söyledi. Kurulun bilgisayar yazılım ve donanım çalışmalarını tamamladığını, personelin eğitime tabi tutulduğunu anlatan Erdoğan, seçmenlerin yüzde 94’ünün kimlik ve ikametgâh bilgilerinin MERNİS’e uyumlu hale getirildiğini ve seçim kurullarının bilgisayar ağına kaydedildiğini belirtti.

/ ANKARA

03.12.2006


 

Ağar: Sözlerimi millet anladı

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar,“dağda silâhla gezeceklerine düz ovada siyaset yapsınlar” sözünün anlamayanlar tarafından aylarca tartışıldığını ancak milletin kendisini anladığını söyledi.

Partisinin Denizli’de düzenlediği “İktidara Yürüyüş” mitinginde onbinlere konuşan Ağar, “dağda silâhla gezeceklerine düz ovada siyaset yapsınlar” sözünün anlamayanlar tarafından aylarca tartışıldığını ancak milletin kendisini anladığını söyledi.

Ağar, “Sözlerimi millet anladı. Ama sıcak odalarda oturanlar bunu anlamaz. Buradaki mücadeleyi bilen bir insan olarak çocuklar eline silâh alıp dağa çıkmasın diyoruz. Hepsi meydanlarda olsun diyoruz. Denizli terörle mücadelede bugüne kadar 111 şehit vermiş. 112. şehit olmasın diye uğraşıyoruz. Anaların feryadı Mehmet Ağar’ın ciğerinde yankı buluyor. Bu cümleyi anlamayanlar için yeni bir cümle söylüyorum. Bunu da 15 gün tartışsınlar. Yine anlamayacaklar ama millet anlıyor. Denizlili tekstilci nasıl malını Denizli’de satıyorsa Süleymaniye’de Musul’da da satacaktır” dedi.

Gördüğü kalabalık karşısında “Allah binlerce kez razı olsun. İşte demokrasi, işte kırat, işte millet. Sizler bu meydanlarda DYP iktidarının yolunu açtınız” diyen Ağar, şunları kaydetti: “Denizli’nin 4 T’si, tarım, tekstil, traverten, tütün konusunda iktidar başarısız oldu. Çiftçiyi namerde muhtaç etmeyecek haysiyetli iktidar geliyor. Biz toprağı, suyu, alınteriyi biliriz. Köylüyü küçük gören partiler değiliz. Bize köylünün partisi diyorlar. Evet köylünün, işçinin partisiyiz. Her yolun bir sonu vardır. İktidarın da sonu geldi. Hükümetin millet için yapacağı tek bir iş kalmıştır o da emaneti millete teslim etmektir.”

Mehmet KARA / DENİZLİ

03.12.2006


 

DTP: Ağar’ın yaklaşımı gerçekçi

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın ‘’terör ve siyasetle ilgili sözlerini önemsediklerini’’ belirterek, Ağar’ın geçmişte devlet görevinde bulunmuş ve olayları yaşamış birisi olarak ‘’gerçekçi bir yaklaşım sergilediğini’’ söyledi.

Tuğluk, DTP Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini açıkladı. Türkiye’nin üniter yapısı içinde herkesin eşit ve özgür hayat hakkına sahip olmasını talep ettiklerini dile getiren Tuğluk, bunun için farklı kesimlerin diyalog kurarak ortak fikir üretmesi gerektiğini söyledi. Bir gazetecinin sorusu üzerine, DTP’nin Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini desteklediğini anlatan Tuğluk, ‘’sürecin devamı için tarafların sorumlu ve uzlaşıcı davranmasını’’ istedi. Tuğluk, AB’yi insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin ortak potası olarak gördüklerini, üyelik sürecinin sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve Kıbrıs meselesi çerçevesinde görülemeyeceğini kaydetti.

Tuğluk, başka bir soru üzerine de, genel seçimlerde bağımsız aday gösterme konusunda partinin yetkili organlarının henüz bir karar almadığını kaydetti. Tuğluk, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın ‘’terör ve siyasetle ilgili sözlerini de önemsediklerini’’ belirterek, Ağar’ın geçmişte devlet görevinde bulunmuş ve olayları yaşamış birisi olarak ‘’gerçekçi bir yaklaşım sergilediğini’’ söyledi.

Tuğluk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Köşk tartışmalarının hatırlatılması üzerine de şunları ifade etti: “Cumhurbaşkanlığı adaylığı için gerekli olan koşullar Anayasa’da belirtilmiştir. Başbakan Erdoğan aday olabilir. Eşinin başının örtülü olmasının sorun olarak gösterilmesini doğru bulmuyorum.”

/ ANKARA

03.12.2006


 

Pepe: Acarkent, ağırlıklı olarak İstanbul’un sorunu

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Acarkent ile ilgili olarak “Türkiye’nin gündemine giren bu konu ağırlıklı olarak İstanbul’un sorunudur. Çünkü benzer ormanlar Türkiye’nin muhtelif yerlerinde olmasına rağmen bu şekilde yapılaşmaya konu edilmiş olması söz konusu değildir” dedi.

Bakan Pepe, Kocaelispor Sefa Sirmen Tesisleri’nde Kulüp Başkanı Mustafa Ekşi ile biraraya geldi. Görüşmenin ardından bir gazetecinin Acarkent ile ilgili olarak, “Orman arazisinin böyle kullanıldığı başka bir örnek var mı?” sorusu üzerine Bakan Pepe, “Türkiye’nin gündemine giren bu konu ağırlıklı olarak İstanbul’un sorunudur. Çünkü benzer ormanlar Türkiye’nin muhtelif yerlerinde olmasına rağmen bu şekilde yapılaşmaya konu edilmiş olması söz konusu değildir” dedi.

Bunun üzerine gazetecinin “Olayın Adnan Kahveci olayı ile bağdaştırıldığı söyleniyor, bunun amacı olayı farklı yere götürmek mi?” diye sorması üzerine Pepe, “Bir televizyon kanalında canlı yayında ‘Hiç tehdit aldınız mı?’ diye sorduklarında bundan birkaç yıl önce olan bir olayı anlattım, sorun bundan ibarettir” diye karşılık verdi.

/ KOCAELİ

03.12.2006


 

Başörtüsü eylemleri sürüyor

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu bu hafta 43. eylemini yaptı. Eyleme bu hafta İzmir Başörtüsü Platformundan da destek geldi. Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu da, İzmit Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde 85. haftasına giren “Başörtüsüne özgürlük” eylemini gerçekleştirdi.

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu bu hafta 43. eylemini yaptı. Eyleme bu hafta İzmir Başörtüsü Platformundan destek geldi Başörtüsüne Özgürlük İzmir Platformu sözcüsü Sıdıka Çetin şu İfadelere Yer verdi: “Seçim atmosferine girilmesiyle birlikte, gerek iktidar gerekse muhalefet partilerinin yasakla ilgili görüş belirtmeleri bir aldatmacadır. Çünkü bu partilerin muhalefetteyken bugün sundukları çözüm önerilerini, iktidardayken hatırlarına bile getirmediklerini biliyor ve unutmuyoruz. Başörtüsü sorunu ne bereketli bir sorunmuş ki pek çok siyasî anlayışı iktidar etti, pek çoğunu da iktidardan etti. Ancak bizler hiçbir siyasî anlayışın yanında veya karşısında olmaksızın temel hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleye devam edeceğiz.”

Kocaeli’de özgürlük eylemleri sürüyor

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu İzmit Sabri Yalım Parkı İnsan Hakları Anıtı önünde 85. haftasına giren “Başörtüsüne Özgürlük” eylemini gerçekleştirdi. Eylemde platform adına basın açıklamasını MAZLUMDER Kocaeli Şube Üyesi Hatice Gülşen yaptı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Başörtüsü Türkiye tarihinde bir çok meselenin belirleyici unsuru ola geldi. Ülkede içi doldurulamamış kavramlarda, değiştirilmeye ve dönüştürülmeye çalışılan insan modelinde, düzene teğet çizilen beyinlerde başörtüsü belirginliğini korudu. İdeolojilerini sağlam temellere oturtamamış, siyaset yapmaya malzemeleri kalmamış, kendilerini kanun ve medeniyet bekçisi olarak görenler başörtüsünü “Bizdensin” ya da “Bizden değilsin” tamtamlarıyla şekillendirmeye çalıştı.

/ ANKARA / KOCAELİ

03.12.2006


 

Akdeniz 4,6 ile sallandı

Akdeniz’de orta şiddette bir deprem meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Merkezinden yapılan açıklamada, saat 12.26’da meydana gelen ve merkez üssü Akdeniz olan depremin büyüklüğünün 4.6 olarak ölçüldüğü bildirildi.

/ İSTANBUL

03.12.2006


 

13-14 Aralık’ta köprülerde iş yavaşlatma eylemi var

KESK’e bağlı Yapı-Yol Sen, taleplerinin karşılanması için 13-14 Aralık tarihlerinde tüm otoyol ve köprü gişelerinde iş yavaşlatma eylemi yapacak.

Yapı-Yol Sen Genel Başkanı Bedri Tekin, yaptığı yazılı açıklamada, otoyol ve köprü geçişlerinin ücretsiz olması, gişe memurlarının ağır çalışma şartları sebebiyle erken emekli olabilmelerine olanak sağlayacak fiili hizmet kapsamına alınması ve insanca yaşanacak adil ücret talebiyle 3 ay önce iş yavaşlatma eylemi yaptıklarını hatırlattı.

Bu eylemin ardından Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca bu iş kolunda çalışanlara ek tazminat ödenmesini öngören bir tasarı taslağı hazırlanarak Başbakanlığa gönderildiğini belirten Tekin, bu taslakla ilgili hiçbir çalışma yapılmadığını kaydetti.

Tekin, gişe memurlarının can güvenliği olmadan günde 10 saat çalıştıklarını, maaşlarının da 650-700 YTL civarında olduğunu vurguladı.

Talepleri karşılanmadığı için 13-14 Aralık tarihlerinde iki gün süreyle otoyol ve köprülerde iş yavaşlatacaklarını kaydeden Tekin, 13 Aralıkta İstanbul’da Fenerbahçe’nin UEFA Kupası maçı olacağına da dikkati çekti. Tekin, amaçlarının vatandaşlara trafikte çile çektirmek olmadığını ifada ederek, ‘’Vatandaşlarımız da kabul eder ki her kesim hakkını aramalı ve kullanabileceği olanaklar çerçevesinde sesini duyurmalı. Vatandaşlarımız da akaryakıttan alınan vergilere, otoyol ve köprülerin paralı olmasına karşı sesini duyurmalı. Bizim eylemimiz bu anlamda vatandaşın da sesi olacaktır’’ dedi.

Bağımsız Eğitimciler Sendikası (BES) Genel Başkanı Gürkan Avcı da açıklamasında, son 4 yılda büyümeden pay alamayan öğretmenlerin halen yoksulluk sınırıyla açlık sınırı arasında bir ücret aldıklarını belirtti.

/ ANKARA

03.12.2006


 

İspanya’nın desteği sürüyor

İspanya hükümeti, Türkiye’nin AB’ye katılımına ilişkin desteklerinin devam ettiğini bir kez daha açıkladı.

Sosyalist hükümette her hafta cuma günleri yapılan rutin Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Maria Teresa Fernandez de la Vega, “Türkiye’nin AB tarafından belirlenen şartları yerine getirmesi halinde İspanya hükümeti şimdiye kadar verdiği desteğini gelecekte de sürdürecektir” dedi.

/ MADRİD

03.12.2006


 

Dışişleri Bakanlığı Müşteşarı Apakan oldu

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığına Büyükelçi Ertuğrul Apakan atandı.

Büyükelçi Apakan’ın atanmasına ilişkin karar, Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Bakanlıktaki kariyerine 1971 yılında başlayan Apakan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütüyordu. Dışişleri Bakanlığının bir önceki Müsteşarı Büyükelçi Ali Tınaz Tuygan, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilâtı nezdinde Türkiye Daimî Temsilciliği görevine getirilmişti.

/ ANKARA

03.12.2006


 

Bugün, Dünya Özürlüler Günü

Sağlık Bakanlığı, özürlülüğün sadece bu sorunu yaşayan kişiyi değil, ailesini ve yakın çevresini de ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen bir sorun olduğunu bildirdi.

Sağlık Bakanlığınca, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü sebebiyle yapılan yazılı açıklamada, Türkiyede özürlü nüfusun, toplam nüfus içindeki oranının yüzde 12,29 olduğu belirtilerek, ‘’Buna göre ülkemizde yaklaşık 8.5 milyon kişi özürlü olarak yaşamlarını sürdürüyor’’ denildi.

Özürlülüğün sadece bu sorunu yaşayan kişiyi değil, ailesini ve yakın çevresini ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen bir sorun olduğuna dikkat çekilen açıklamada, gebelik öncesi ve gebelik döneminde yapılan tarama ve kontroller ile bebek ve çocuklara yönelik yürütülen kampanya, tarama ve aşılama çalışmalarının özürlü nüfusun artış oranını alt düzeyde tutacağı vurgulandı.

Açıklamada, gebelik öncesi ve gebelik dönemindeki beslenme şekli ile bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi ve sağlığı arasında yakın bir ilişki bulunduğu bildirilerek, hamile bayanların yetersiz ve dengesiz beslenmelerinin, bebeklerde fiziksel ve zihinsel gelişim geriliğine yol açtığı kaydedildi.

Türkiye’de sık görülen kalıtsal bir kan hastalığı olan Talasemi (Akdeniz Anemisi), hastalığıyla mücadelede, evlenecek çiftlerin evlilik öncesi yaptıracakları testlerin önemli bir rolü bulunduğu bildirildi.

/ ANKARA

03.12.2006


 

Kürtaj insanlık suçu

Diyanet İşleri Başkanlığı, kürtaja karşı savaş açtı. ‘İnsanlık suçu’ olarak nitelendirdiği kürtajın dinen caiz olmadığını açıklayan Diyanet, isteyerek ve istemeyerek hamilelik gerçekleştikten sonra hiçbir gerekçe ile ceninin hayatına son verilemeyeceğine vurgu yaptı.

Diyanet, Papa 6. Paul’un başkanlık ettiği 2. Konsil’in ‘Çocuk düşürme ve evlât katili çok ağır suçtur’ kararına da atıfta bulundu. Diyanet, çocuğun özürlü doğma ihtimalinde de kürtajın ‘insanlık suçu’ olduğunu bildirdi.

Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Doç. Dr. İsmail Karagöz tarafından kaleme alınan yazıda, kürtajın dinen uygun olmadığı belirtildi. Çocuk düşürme ve kürtajın öteden beri toplumlarda varolan acı bir olgu olduğu dile getirilen yazıda, eski Yunan’da aile fertlerinin sayısını sınırlandırmak için çocuk düşürüldüğü veya doğan çocukların öldürüldüğü hatırlatıldı.

ÖZÜRLÜ CENİN DE ALDIRILAMAZ

Kürtajın günümüzde genelikle istenmeyen hamilelikler ile özürlü doğacağı tesbit edilen çocuklar için sözkonusu olduğuna işaret edilen Diyanet yazısında şu ifadelere yer verildi: “Zihinsel veya spastik veya başka bir özür olduğu tesbit edilen cenin aldırılabilir mi? Toplumda buna evet de hayır da diyenler var. Özürlü doğacak çocuğun aldırılmasını savunan kimseler ‘Özürlüler hayatta sıkıntı çekiyor, topluma yük oluyor, anne-babaları ölünce bakacak kimseleri olmuyor’ diyor. Bu yaklaşım anne karnındaki insan ile dünyadaki insan ayrımı yapılmasından kaynaklanmaktadır. İnsanlar doğduktan sonra veya ileri yaşlarda da herhangi bir sebeple özürlü olabiliyorlar. Bu toplumda görülen bir olgudur. Doğum esnasında veya doğum sonrasında oluşan özürlüleri nasıl öldüremiyorsak, öldürülmesi insanlık suçu ise, anne karnındaki insanı da öldüremeyiz. Çünkü anne karnındaki cenin de can taşımaktadır. O canı veren Alah’tır. Allah’ın verdiği canı ancak Allah alabilir.

Hak ve batıl bütün dinler cana kıymaya, çocuk aldırmaya karşı çıkmış, çocuk düşürmeyi yasaklamıştır. Meselâ Yahudilikte çocuk düşürme/aldırma yasaklanmış ve bu eylemi yapana ceza öngörülmüş ancak anne sağlığı tehlikeye girerse çocuğun aldırılmasına müsaade edilmiştir. Hıristiyanlık’ta da çocuk düşürmek büyük günahtır.

Papa 6. Paul’un başkanlık ettiği 2. Konsil ‘Hayat, hamile kalıştan itibaren azamî itina ile korunmalıdır. Çocuk düşürme ve evlât katili çocuk ağır suçlardandır’ kararıyla çocuk düşürmeyi yasaklamıştır.”

/ ANKARA

03.12.2006


 

Sezer’in affettiği PKK’lı yine mahkûm oldu

Diyarbakır’da ‘’Terör örgütü PKK adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak’’ suçundan müebbet ağır hapis cezasına çarptırılan ve daha sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından af edilen ayaklarından özürlü terörist, serbest kaldıktan sonra terör örgütü adına para toplarken yeniden yakalandı.

Edinilen bilgiye göre, 1991 yılında Mardin’in Derik ilçesinde Kaymakamlık lojmanı ve İlçe Emniyet Amirliğine yönelik gerçekleşen ve 1 güvenlik görevlisinin yaralandığı saldırının ardından kaçan terör örgütü üyesi Mürşit Aslan, ilçe çıkışındaki çalılık alanda üzerinde 1 adet mavzer marka tüfek ve 1 adet tabanca ile yaralı olarak güvenlik güçlerince yakalandı.Hakkında Diyarbakır 1 nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açılan sanık, yapılan yargılamanın ardından ‘’Terör örgütü PKK adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak’’ suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Çatışmanın ardından yaralı ele geçirilen Aslan, cezaevinde kaldığı süre içerinde ayaklarını kullanamaz hale gelince tekerlekli sandalye kullanmaya başladı. Cumhurbaşkanı Sezer’e mektup göndererek ‘’af’’ talebinde bulunan Aslan, özründen dolayı af edilince 13 Nisan 2001 tarihinde serbest bırakıldı. Cezaevinden çıktıktan bir süre sonra Aslan, bu kez Mardin’de terör örgütü adına komite kurma suçuna karıştı. Güvenlik güçlerince yakalanan bir örgüt üyesinin ifadeleri doğrultusunda yeniden gözaltına alınan Aslan, yargılandığı Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

YİNE USLANMADI

Yargılanması devam eden Aslan, Mardin’de beraberinde Abdulkadir Bahçeci, Doğan Bahçeci ve Serdar Gülçin ile terör örgütü PKK adına R.K’den 10 bin YTL talebinde bulundu. R.K’nin şikayeti üzerine, para teslimatının yapıldığı sırada operasyon düzenleyen jandarma ekipleri, sanıkları suçüstü yakaladı. Yakalanan şahıslar, R.K’den aldıkları parayı, terör örgütüne gönderilmek üzere Mürşit Aslan’a vereceklerini belirtmesi üzerine Aslan, üçüncü kez yakalanarak hakim karşısına çıkarıldı. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde ‘’Örgüte bilerek, isteyerek yardım toplamak’’ suçundan yargılanan sanıklarla ilgili karar duruşması yapıldı. Mahkeme heyeti, yaptığı yargılamanın ardından sanık Mürşit Aslan 7.5 yıl, Abdulkadir Bahçeci ve Serdar Gülçin de 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Diğer sanık Doğan Bahçeci hakkında da beraat kararı verildi.

/ DİYARBAKIR

03.12.2006


 

Çelik: Çocuklara dini öğretin

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ‘’din elden gidiyor, misyonerler Türkiye’de kol geziyor, her tarafta kiliseler açıldı’’ diye propaganda yapıldığını belirterek, ‘’Çocuklarınıza dinlerini adam akıllı öğretmezseniz misyoneri de gelir, yel de gelir alır, sel de gelir alır’’ dedi.

İnsanların sefaletinden, yararlanılarak din değiştirmeye zorlanmasının kabul edilebilir olmadığını ifade eden Çelik, ‘’Ama herkes fikir özgürlüğü kapsamında kendi dinini anlatabilir’’ dedi.

/ ANKARA

03.12.2006


 

Yatağan’da 3. ünite devre dışı

Muğla’nın Yatağan ilçesinde kurulu Yatağan Termik Santrali’nin 3. ünitesi, kazana buhar taşıyan borularda meydana gelen patlama sebebiyle devre dışı kaldı.

Alınan bilgiye göre, 28 Kasım günü santralin üçüncü ünitesinin kazanına buhar taşıyan borularda patlama meydana geldi. Patlamanın yol açtığı arızanın giderilememesi üzerine üçüncü ünite bugün devre dışı kaldı. Enerji üretimine birinci ve ikinci ünitelerle devam ediliyor.

Yatağan Termik Santrali Müdürü Aziz Tığ, 3. ünitede ortaya çıkan arızayı gidermeye çalıştıklarını belirterek, ‘’Santralde üç ünite var. Çalışma sistemi ve işleyişi bakımından üniteler birbirinden bağımsız. Her ünitenin içinde 200 kilometre uzunluğunda boru dolaşıyor. Borular buhar taşıdığı için sıcaklıkla birlikte genleşip patlayabiliyor ve kaçaklar oluşuyor. Bu durumlar normal. Böyle durumlarda üniteyi devre dışı bırakıyoruz. Üçüncü ünitede kazana buhar taşıyan borulardan birinin patladığı belirlendi. Patlayan boruyu değiştirmek ve buhar kaçağını ortadan kaldırmak için 3. üniteyi devre dışı bıraktık’’ dedi.

Tığı, ekiplerin arızayı gidermek için aralıksız çalıştığını belirtti.

/ MUĞLA

03.12.2006


 

Engellilere “engel” olmayın yeter

Beyazay İşitme ve Konuşma Engelliler Derneği tarafından gerçekleştirilen faaliyette konuşan yazarımız Demirhan Kadıoğlu, insanî uzuvlardaki yetersizliklerin bir kusur olmadığını, başka bir melekenin gelişmesini tetiklediğini ifade etti.

İşitme ve konuşma engellilerin haklarını korumak ve geliştirmek amacıyla kurulan Beyazay İşitme Konuşma Engelliler Derneği, Dünya Özürlüler Günü'nde üyelerini, siyaset, basın ve san’at alanında başarılı olmuş engellilerle biraraya getirdi.

"Canda Özür Olmaz" adlı programın yapımcısı Mustafa Öztürk'ün sunumuyla Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen programda gazetemiz yazarı Demirhan Kadıoğlu da bir konuşma yaptı. Engellileri engelleyene 'engelli' denmesi gerektiğini belirten Kadıoğlu, "İnsanî uzuvlardaki yetersizlikler bir kusur değil, tam tersi, bu onun başka bir melekesinin gelişmesini tetikleyen en önemli unsur, özelliktir" dedi.

Dünyada 750 milyon engelli kişi olduğunu, bunun, Türkiye'nin nüfusunun yüzde 12'sini engellilerin oluşturduğu anlamına geldiğini söyleyen Kadıoğlu, "Ben engelliyim ama hayatın içindeyim. Yazıyorum, çiziyorum. Engelli olmak hayatın içinde olmaya engel değil" şeklinde konuştu.

İşitme engelli tiyatrocu

Tiyatro San’atçısı Savaş Yamanlar ise 1976 yılından günümüze kadar birçoğu ödül alan oyunlarından bahsetti. İşitme engelli biri olarak bu insanların neler yaşadığını araştırdığını söyleyen Yamanlar, "Ümit Yok" adlı oyununda da işitme engelli ailenin başından geçen acı olayları anlattığını belirtti.

AKP İl Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Kahraman, İşitme Engelliler Federasyon Başkanı Muammer Ay, Engelliler Federasyonu Başkanı Şükrü Poyraz'ın da birer konuşma yaptığı programda Beyazay İşitme ve Konuşma Engelliler Derneği Başkanı Hakan Erdoğan derneklerinin düzenlediği eğitim faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Program, Vizontele filminin işitme engelliler için hazırlanmış versiyonunun gösterimiyle devam etti.

Özürlüler Yasası'nı öğrenin

Kimsenin belli mutlulukların belli kişilere ait olduğunu iddia edemeyeceğini söyleyen AKP İstanbul Milletvekili Lokman Ayva da, "Özürlülüler olarak dünyada biz de varız ve mutlu olmak istiyoruz. Kimse bunu bize çok göremez" dedi.

Engellilerin toplum hayatına katılması, evlerine ekmek götürebilmesi gerektiğini belirten Ayva, "Bunu sizler gerçekleştireceksiniz, biz de sizlere destek olacağız" şeklinde konuştu. Son çıkan Özürlüler Yasası'na da konuşmasında değinen Ayva, özürlülerin bu kanunla ne tür hakları elde ettiklerini öğrenmelerini rica etti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

03.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004