Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Altan: Türkiye’de sivil toplum yok

Prof. Dr. Mehmet Altan, Türkiye’de sivil toplum kavramının anlaşılmadığına işaret ederek, “Çünkü bizde sivil toplum yok. Bizde toplumun binde yarımı örgütlü. Biz hep devletten geçiniriz. Herkes milletvekili olmak istiyor, kimse marangoz olayım, öğretmen olayım demiyor. Çünkü siyaset para dağıtıyor. Sivil toplum, siyaset olarak algılanıyor. Ancak ilgisi yok” diye konuştu.

Parlamenter Danışmanları Derneği, TBMM’de ‘’Türkiye’nin AB’ye Katılım Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Gönüllü Kuruluşların Rolü’’ konulu konferans düzenledi. Konferansta konuşan Prof.Dr. Altan, AB’ye uyum sürecinde her toplumun, kendi hukukunu ürettiğini söyledi. Türkiye’de, ‘’uyum süreci’’ denildiğinde bunun çok net anlaşılmadığını ifade eden Altan, Avrupa’nın, AB zannedildiğini ancak ikisinin farklı olduğunu vurguladı. Bilgi artıkça zenginliğin arttığını belirten Altan, yeni çağın en önemli unsurunun insan ve insan beyni olduğunu dile getirdi. Altan, AB’nin, insanın kutsal sayıldığı yeni bir örgütlenme modeline dönüştüğünü ifade etti.

Türkiye’de sivil toplum kavramının anlaşılmadığına işaret eden Altan, ‘’Çünkü bizde sivil toplum yok. Bizde toplumun binde yarımı örgütlü. Biz hep devletten geçiniriz. Herkes milletvekili olmak istiyor, kimse marangoz olayım, öğretmen olayım demiyor. Çünkü siyaset para dağıtıyor. Sivil toplum, siyaset olarak algılanıyor. Ancak ilgisi yok’’ diye konuştu.

Altan, devletin her şeyi kontrol altına almak istediğini, sivil toplum örgütlerinin de devletin uzantısı olduğunu söyledi. AB sürecinin iyi yönlendirilmediği, Türkiye’nin dinamiklerinin çok zayıf olduğunu kaydeden Altan, Türkiye’nin modernleşmeyi tüketimde aradığını, tüketenin ‘’modern’’, tüketmeyenin ise ‘’tutucu’’ olarak adlandırıldığını söyledi. Türkiye’de daha önce hayata geçirilmeyen pek çok yasanın AB süreci sayesinde uygulamaya konulduğunu anlatan Altan, şöyle konuştu:

‘’Buna hükümet sahip çıkmazsa ne olur? Bu hepimizin. Türkiye, padişahlık geleneğinden geliyor. Hükümet önemseyince önemseniyor, önemsemeyince önemsenmiyor. Devlete çok büyük vergi veriyoruz, karşılığını alamıyoruz. ‘Ben önemliyim’ diyen, buna sahip çıkar. Mesele AB meselesi değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendi vatandaşlarına 83 yıldır yapamadığını, AB ile yaptırma meselesidir. Mesele ‘onlar, biz’ meselesi değil, AB standartlarında yaşama sürecinin hayata geçmesidir, siyasî değildir.’’

/ ANKARA

13.12.2006


 

ERDOĞAN: TÜRKİYE-AB İLİŞKİSİ SINAVDA

Ek protokol meselesinde AB’nin haksızlık yaptığını ve gösterdikleri çabalara rağmen Türkiye-AB ilişkilerinin ciddi bir sınavdan geçtiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Biz bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz siyasî ve ekonomik reformları, kendi milletimizin iyiliği için, insanımızı mevcut olan en yüksek standartlara ulaştırmak amacıyla yaptık. Önümüzdeki dönemde de bu istikamette yapmamız gerekenleri gayet iyi biliyoruz. Reform sürecimiz aynı kararlılıkla sürecektir” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugüne kadar gerçekleştirilen siyasi ve ekonomik reformları, Türk milletinin iyiliği amacıyla yaptıklarını belirterek, “Reform sürecimiz aynı kararlıkla sürecektir. Asla rehavet gibi bir yaklaşımı veya yakıştırmayı kabul etmiyoruz” dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, AB ile ilişkilerde yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi verdi. Yaşanan tıkanıklığın önünü açmak maksadıyla bir süredir gündemde olan çabalarına rağmen bugün, Türkiye-AB ilişkilerinin ciddî bir sınavdan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

‘’Biz, bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz siyasî ve ekonomik reformları, kendi milletimizin iyiliği için insanımızı mevcut olan en yüksek standartlara ulaştırmak amacıyla yaptık. Önümüzdeki dönemde de bu istikamette yapmamız gerekenleri gayet iyi biliyoruz. Reform sürecimiz aynı kararlıkla sürecektir. Asla rehavet gibi bir yaklaşımı veya yakıştırmayı kabul etmiyoruz. Birileri, bu yakıştırmayı yapabilir, bu yaklaşımı gösterebilir. Ama biz bunu kabul etmiyoruz. Takvim neyse bu takvim aynen çalışmıştır, işlemiştir ve gerekenler yerine getirilmiştir. Açık söylüyorum; Ek Protokol meselesinde Türkiye’ye haksızlık yapılmıştır. Unutmayalım ki bugün AB’li dostlarımızın da henüz yerine getirmediklerini kabul ettikleri bir sözleri vardır. Annan Planının, Rumlar tarafından reddedilmesi üzerine AB Konseyi, 26 Nisan 2004 tarihinde aldığı kararla KKTC’ye uygulanan izolasyonları kaldırmayı taahhüt etmiştir. Dolayısıyla Türkiye, Ek Protokol taahhüdünü üstlenirken, KKTC’ye uygulanan izolasyonlara da son verileceği düşüncesiyle hareket etmiştir.’’

“ŞİFAHEN SUNDULAR’’

Finlandiya Başbakanı’nın 1 Aralık’ta gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yeni bir inisiyatifin başlatılması konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, bu konudaki görüş ve düşüncelerini Fin Dönem Başkanlığına aktardıklarını söyledi. Finlilerin bu önerilerini olgunlaştırarak, AB ülkelerine ‘’şifahen’’ sunduklarını açıklayan Erdoğan, şöyle devam etti:

‘’Şunu özellikle bilmenizi istiyorum; bugüne kadar yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar, şunlar bunlar... Aksini ispat edenler çıkar, bu ülkede bunu milletimize söyler. Aksini ispat edemeyen konuşmaların adı yalandır. Bunun da siyasette ne kadar çirkin olduğunu sizler takdir edersiniz, milletimiz takdir eder. Biz görüşmeler kapsamında ne Finlandiya’ya ne de tarafımızdan ilgili diğer taraflara hiç bir şekilde yazılı önerilerde bulunmadık. Bize de herhangi bir yazılı bir teklif gelmemiştir. Önerilerimiz, Hükümetimizin bugüne kadar kararlılıkla sürdürdüğü tutumun bir ürünüdür ve benimsediğimiz temel devlet politikasıyla da uyum içinde olmuştur. Yaklaşımımızı, kısıtlamaların karşılıklı olarak kaldırılması amacıyla AB’nin siyasî mutabakatının ortaya çıkması üzerine inşa ettik. Bu gerçekleştiği takdirde önerimizin esasını teşkil eden adımların karşılıklı olarak atılması için teknik görüşmelere geçilmesini hedeflemiştik. Hiçbir zaman tek taraflı adım atılması gündemimizde olmamıştır. Hükümetimiz, başından beri Türk milletinin hür iradesiyle çıktığı bu yolculukta karşılaştığımız güçlükleri, millî menfaatlerimizi koruyarak aşmaya yönelik bir yaklaşım benimsemiştir. Ne yazık ki bugün gelinen noktada bütün iyi niyetimize rağmen AB Konseyinin aldığı kararla Türkiye’ye haksızlık yapılmıştır. Bu karar, Türkiye-AB ilişkilerinin ulaştığı boyutla bağdaşmamaktadır. Ayrıca, AB ile ortaklaşa belirlediğimiz hedefle de çelişmektedir.’’

Gül: Hükümet reformlarda kararlı

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin müzakere sürecinde 8 maddeyi askıya alması ile ilgili olarak, hükmetin reform sürecini devam ettirme kararlılığında olduğunu vurgulayarak, “AB ne derse desin bu reform süreci Türkiye’de devam edecek” dedi.

AKP TBMM grup toplantısı öncesinde, kuliste basın mensuplarının sorularını cevaplayan Gül, müzakere sürecinde AB’nin 8 maddeyi askıya almak istemesinin hatırlatılması üzerine, ‘’AB’nin vizyon noksanlığını gösteriyor bu iş. Ama yol devam ediyor’’ dedi.

Abdullah Gül, ‘’Kıbrıs’la ilgili sözlerini yerine getirirlerse, biz de daha önce vaat ettiğimiz limanın açılması konusunu yerine getirir miyiz?’’ sorusuna da şu cevabı verdi:

‘’Gayet açık... Bizim bir tane liman açmamızın Rumlara getireceği fayda ne, bir Ercan Havaalanının açılmasının Kıbrıs Türklerine getireceği fayda ne? Kamuoyundaki bu tartışmalarla ilgili yine çok detaylı anlatabileceğim şey var ama bir taraftan Türkiye’nin devam eden diplomasisini çökertmememiz gerekiyor. Yoksa ben size söyleyecek lafları çok iyi bilirim. Ama benim için önemli olan neticeyi almak. Biraz daha nefes aldırabilir miyiz, onların geleceği ile ilgili ne adım attırabiliriz? Yaptığımız şey bu.’’

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ‘’Limanların açılması ile ilgili bu açılım daha iyi sonuçlar getirebilir miydi?’’ sorusu üzerine de şöyle konuştu: ‘’Polemiklere girmenin anlamı yok. Büyük işlerle uğraşmak lâzım. Yalnız şu, hükümetimizin çok kesin kararlılığıdır: Bütün reformlar Türk halkı için yapılıyor, Avrupa Birliği’ni tatmin için yapılmıyor. AB ne derse desin bu reform süreci Türkiye’de devam edecek. Türkiye’nin 10 bin dolarlık, 10 bin Avroluk fert başına millî gelire ulaşması için ekonomik, demokratik reformları büyük bir cesaretle ve büyük bir kararlılıkla tamamlaması lâzım.’’

/ ANKARA

13.12.2006


 

AB: Muhatabımız hükümet

Muhatabımız hükümetFinlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, Türk Genelkurmayı’ndan yapılan bazı açıklamaların Türkiye’nin iç işi olduğunu söyledi. Tuomioja, “Demokratik yollarla seçilmiş, TBMM’ye karşı sorumlu olan hükümetle temas kuruyoruz” dedi.

Tuomioja, ‘’Türkiye’nin yazılı bir öneri sunması ya da bazı limanlarını açması durumunda ne olacağı’’ sorusuna, ‘’Ankara Protokolü’nün tam uygulanması gerekiyor. Bu da masada değil. Olumlu adımlara olumlu tepki veririz’’ cevabını verdi. Türkiye hakkında alınan kararların kimileri tarafından ‘’çok ağır’’, kimileri tarafından da ‘’çok zayıf’’ olarak nitelendirildiğini belirten Tuomioja, sonuçta bir uzlaşı yakalandığını ve herkesin yüzde yüz memnun kalmasının imkânsız olduğunu vurguladı.

KKTC üzerindeki izolasyonların hafifletileceği mesajını veren Tuomioja, AB Konseyi’nin Annan Planı’nın referanduma sunulmasının ardından 2004 yılında bu yönde aldığı kararların ‘’tamamlanmamış iş’’ olarak görüldüğünü ve hayata geçirileceğini dile getirdi.

Bununla birlikte Türkiye’nin Ek Protokol yükümlülükleriyle AB’nin KKTC’ye doğrudan ticaret yükümlülüğünün ‘’birbirinden bağımsız olduğunu’’ savunan Tuomioja, bugünkü toplantıda, ‘’Türkiye’nin AB’ye giriş ihtimalini hiç kimsenin (hiçbir ülkenin) sorgulamadığını’’ sözlerine ekledi.

/ BRÜKSEL

13.12.2006


 

Çiçek: Özel muamele değil objektif yaklaşım istiyoruz

Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Türkiye’ni AB’den özel muamele istemediğini belirterek, hakkaniyete uygun objektif yaklaşım beklediğini kaydetti.

Bakanlar Kurulu toplantısının ardıdan soruları cevaplandıran Bakan Çiçek ‘’Gelinen noktada, Finlandiya’nın önerisinin, yazılı bir öneri olarak sunulup sunulmayacağı ve Mağusa Limanı ile Ercan Havaalanının Türkiye’deki bir hava alanı ve limanla eş zamanlı açılıp açılmayacağı’’ sorusu üzerine bu konuda, her kesin bu Hükümet’e güvenmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: ‘’Çünkü biz, seçimle gelmiş bir hükümetiz, Türkiye’nin önem verdiği, her Türk vatandaşının önem verdiği konu bizim için de önemlidir. Dolayısıyla diplomasinin imkânları içinde az önce söylediğim iki hedefi yakalayabilmek için bu Hükümet elinden gelen çabayı gösteriyor. Bizim ne istediğimizi onlar biliyor, onların hangi noktada olduğunu da biz biliyoruz. Onun için sabırla soğukkanlılıkla bir kaç gün daha bu işi götürelim. Dünyanın neresinde hükümet, her konuyu toplum önünde böyle detayına kadar açıklıyor. Böyle bir şey yok. Onun için dikkat ederseniz, dedim ki, ‘diplomasinin imkânları ve fırsatları ve enstrümanları içerisinde iki temel hedefi gözeterek, bunlardan bir tanesi Kıbrıslı soydaşlarımızın hak ve hukukunu korumak, bu aynı zamanda Türkiye’nin de menfaatinin korunup kollanmasıdır. Hem de Türkiye’nin AB politikasını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek adına yapılan çalışmalar var, değerlendirmeler var. Bizim ne söylediğimiz bellidir. Onların ne beklediği bizim tarafımızdan bilinmektedir. Müsaade ederseniz, buçalışmalar birkaç gün daha devam eder. Neticede, ayın 14-15’inde bir karar olacaktır. Temaslar da devam ediyor. Aralıksız biz bunu götürmeye çalışıyoruz. Tabiatıyla bizim AB’den beklentimizin ne olduğu geçen toplantıda açıkladım. Biz özel muamele istemiyoruz. Hakkaniyete uygun objektif yaklaşım bekliyoruz.’’

/ ANKARA

13.12.2006


 

Tam üye olmasak da kazanırız

Çorum Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Gökeşme, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecinin hakkını verdiğini belirterek, “Türkiye, AB’ye tam üye olsa da olmasa da kazanır’’ dedi.

Gökeşme, Çorum TSO’nun Aralık ayı meclis toplantısında, müzakere süreciyle ilgili son gelişmeleri değerlendirirken, Türkiye’nin bu ortamda zarar görmemesi için demokratik alanda ve ekonomik konularda taahhüt ettiği reformları gerçekleştirmesi gerektiğini söyledi. Türkiye’nin AB’ye tam üye olsa da olmasa da kazanan taraf olacağını vurgulayan Gökeşme, “Hedef öncelikle siyasî ve ekonomik açıdan küresel rekabet gücüne sahip yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek. Ardından, ekonomimizi, eğitimimizi, hukukumuzu, demokrasimizi aynı standartlara yükseltmektir’’ diye konuştu. Gökeşme, Türkiye’nin AB yolunda, tüm provakasyonlara rağmen kararlılıkla ilerlemesi ve yapısal reformlardan taviz verilmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

/ ÇORUM

13.12.2006


 

Demirel: AB’nin kararı müzakereleri 10 yıl daha uzatır

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, AB’nin aldığı kararın, müzakerelerin 10 yıl daha uzamasına yol açacağını söyledi.

Süleyman Demirel, Yoksullara Yardım ve Eğitim Vakfı (YOYAV) tarafınadan düzenlenen programa katılmak için geldiği Dedeman Otel’in girişinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Demirel, AB’nin Türkiye’nin üyeliği konusunda aldığı kararla ilgili bir soruya, alınan kararın müzakerelerin 10 yıl uzamasına yol açacağını ifade etti. Demirel, ‘Ulusal Birlik Platformu’nu destekliyor musunuz?’ sorusuna ise “Destek veriyorum” cevabını verdi. Bu dönemin 28 Şubat sürecini hatırlattığı yönündeki bir soruya ise Demirel, siyasî hadiselerin az çok birbirine benzeyeceğini kaydetti. Erken seçimle ilgili başka bir soruya ise Demirel, “Erken seçim için hiç bir zaman geç değildir” dedi.

/ ANKARA

13.12.2006


 

Ağar: Demokrasi dışı tavırlara karşıyız

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak, “Kimse demokrasi dışı tutumlara falan heveslenmesin, demokrasi dışındaki tavırlara karşıyız” dedi.

Ağar, parti genel merkezinde, Mersin Esnaf Odaları Birliği Başkanı Talat Dinçer ve beraberindekileri kabul etti. Dinçer, kabulde yaptığı konuşmada, Mersin’in göç alan bir il olduğunu belirterek, işsizlik oranının yüzde 25’i geçtiğini bildirdi. Dinçer, göç eden işsizlerin de mesleki bilgi ve beceri oranlarının çok düşük olduğunu kaydetti. Mehmet Ağar ise ‘’dört yıldan bugüne kadar hiç bir şey yapmayan hükümetin bundan sonra da birşey yapmasının mümkün olmadığını’’ ifade etti. İktidarın ekonomi politikalarında, esnafa ve emekli kesime yer olmadığını savunan Ağar, Halk Bankası’nın özelleştirilmesi ile esnafın kredi bulma imkânının daha da kısıtlandığını söyledi. Ağar, ‘’Hükümet, sadece kendi devamlılığını düşünmektedir, seçildiğinden bu yana milletin tümüyle bağını koparmıştır, yeni bağ kurdukları alanları tesbit etmişlerdir, güç odaklarına dayalı bir hükümet yapılanmasının sonu gelmiştir. Bunun devam etmesinin mümkün olmayacaktır’’ diye konuştu. Ağar, kendi iktidarlarında ‘’KOBİ ve Esnaf Bankası’’nın kurulacağını bildirdi.

DEMOKRASİ VAZGEÇİLMEZ ZEMİN

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da cevaplayan Ağar, ‘’Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda TBMM’yi baskı altına almak amacıyla Ulusal Birlik Hareketi Platformu kuruldu ve Genelkurmay Başkanı’na gönderilen bir mektup var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz’’ sorusuna, ‘’kimse demokrasi dışı tutumlara falan heveslenmesin, demokrasi dışındaki tavırlara karşıyız’’ cevabını verdi.

Demokrasinin, Türkiye’nin vazgeçilmez zemini olduğunu vurgulayan Ağar, cumhurbaşkanının ne şekilde seçileceğinin mevcut Anayasa’da yer aldığını ve süreç içerisinde çeşitli kesimlerin serbestçe fikirlerini söylemelerinin normal olduğunu kaydetti.

Ağar, ‘’2002’nin şartlarını temsil eden bir Meclis yapısının, Türkiye’nin 7 senesini yönetecek olan bir yüksek makamın seçimini yapmasının isabetli olup olmadığının, millet vicdanında ne karşılığı olduğunu, iktidar partisi iyi hesaplamalıdır’’ dedi.

Avrupa Birliği ile ilgili bir soruyu cevaplarken de Ağar, Türkiye’nin, AB sürecini daha iyi yönetecek bir iktidara ihtiyacı olduğunu söyledi. Ağar, ‘’AB yolunda, millet nezdinde güç almış yeni bir iktidarın oluşması’’ gerektiğini sözlerine ekledi.

/ ANKARA

13.12.2006


 

Yayla’ya web'ten destek

Atatürk ve Kemalizm hakkındaki sözleri sebebiyle üniversitesi tarafından derslerden el çektirilen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla’ya bir grup akademisyenin ardından sanal âlemden de destek geldi.

Yayla’yı desteklemek için kurulan “www.atillayayladestek.org sitesi” yayına başladı. Prof. Dr. Yayla’ya dönük eleştirileri “linç hikayesi” başlığı altında anlatan site, konuşmanın yapıldığı günden başlayarak olayları ve haberleri yayınlıyor. Yayla’nın özgeçmişini, akademik çalışmalarını ve konferans kayıtlarını barındıran sitede, “Bu site neden açıldı”, “Gerçekte ne dedi?”, “Bir saldırıya cevap”, “Tartışma büyüyor”, “Basından”, “Bir linç hikayesi” başlıklı bölümler yer aldı. Sitedeki tanıtım yazısını, Gazi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından dersleri iptal edilen Yayla’nın bu duruma tepki gösteren bir grup öğrencisi kaleme aldı. Yazıda şunlar belirtildi:

“Neyse ki bizler Atilla Yayla’yı tanımayan o ‘diğerleri’ arasında değiliz. Kendisinden dersler aldık, kitaplarını, makalelerini merak ettik, okuduk; kantinlerde, ya da çok sevdiği kafelerde oturup kendisiyle sohbet ettik, seminerlerinde kendisini dinledik. Ve iyi ki de bunları yapmışız, yoksa hakkında ‘diğerleri’ gibi düşünebilir, nezaketini bilmesek, birisi bize ‘Atatürk’e küfür etmiş’ dediğinde inanmaya hazır olabilirdik.” Türkiye’nin çeşitli üniversitelerine mensup 208 akademisyen yayınladıkları bildiride, Gazi Üniversitesi’nin tutumunu “uluslararası saygınlığa indirilmiş darbe” olarak nitelendirmişti.

/ İSTANBUL

13.12.2006


 

Asker taşıyan otobüs devrildi 2 şehit, 28 yaralı

Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarında asker taşıyan otobüsün devrilmesi sonucu 2 astsubay şehit oldu, 28 asker yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Tuzla Piyade Okulundan, Polatlı Topçu Füze Okuluna eğitime gelen astsubayları taşıyan Adil Gökgöz’ün kullandığı 34 DSY 06 plakalı otobüs, Polatlı ilçe merkezine 15 kilometre kala Polatlı-Eskişehir karayolunda devrildi. Kazada, astsubay üstçavuş Hakan Taşdemir ile Hasan Hüseyin Daşdemir olay yerinde şehit oldu. Olayda yaralanan 27’si asker 28 kişi ambulanslarla Polatlı Devlet Hastahanesine kaldırıldı. Hastanede ilk tedavileri yapılan yaralılardan durumları ağır olan astsubaylar Yavuz Bulut, Ahmet Çelik, Kadir Barut, İbrahim Aslan, Mustafa Coşar, Ahmet Karataş, Yaşar Uzar ve şoför Adil Gökgöz’ün Ankara GATA’ya sevk edildiği belirtildi. Diğer yaralılar Polatlı Devlet Hastahanesinde ayakta tedavileri yapıldıktan sonra taburcu oldu.

/ POLATLI

13.12.2006


 

Atatürkçü eylemde fiyasko

Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nur Serter, 29 Ekim’de Taksim’de yaptıkları etkinliğe sadece 300 kişinin katılmasını eleştirdi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de ADD Berlin şubesince organize edilen “Küreselleşme ve Ulusalcılık” konulu toplantıya konuşmacı olarak katılan Sertel “küreselleşmenin emperyalizmin yeni yüzü olduğunu” savundu. Berlin Türkevi’ndeki programda konuşan Serter, düzenledikleri toplantılara az katılım olmasından yakındı. Serter, 29 Ekim’de Taksim’de yaptıkları etkinliğe sadece 300 kişinin katılmasını eleştirerek, “29 Ekim’de Taksim’de bir etkinlik yapmayı kararlaştırdık. Galatasaray Lisesi önünde toplanıp çelenk bırakacaktık. İstanbul’da 23 şubemiz ve binlerce üyemiz var. Bir ay öncesinden itibaren her toplantıda sürekli üzerinde durmamıza rağmen sadece 300 kişi katıldı” dedi.

/ BERLİN

13.12.2006


 

AİHM’de görev değişimi 19 Ocak’ta

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yapılan seçimlerde başkan yardımcılığına seçilen Nicolas Bratza ve birim başkanı Françoise Tulkens yeni görevlerine 19 Ocak’ta başlayacaklar.

4 Aralık’ta yapılan seçimde Britanyalı Sir Nicolas Bratza AİHM Başkan Yardımcılığına, Belçikalı Françoise Tulkens ise Seksiyon Başkanı olarak üç yıllık bir süre için seçilmişti. Bratza’nın yerine geçtiği Jean-Paul Costa, bu tarihten itibaren AİHM Başkanı olacak. Bratza, başkan yardımcılığı görevinde, 2004 yılında yeniden bu göreve getirilen Yunanistanlı yargıç Christos Rozakis’e eşlik edecek.

AİHM’ye şu ana dek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) imzalayıp parlamentolarından geçiren 46 devleti temsilen seçilen bir hakim başkanlık ediyor. Mahkeme, her biri bir başkanın başında bulunduğu ve yedişer yargıçtan oluşan odalardan kurulu beş birimden oluşuyor. Mahkemede, 17 yargıçlı bir Büyük Oda da yer alıyor.

/ STRASBOURG

13.12.2006


 

Zehirli varil dâvâsında 7 beraat

Tuzla’nın Orhanlı Beldesi’nde bulunan tehlikeli atık varilleriyle ilgili ‘’çevreyi kasten kirletmek’’ suçundan haklarında dava açılan UNİFAR firmasının 3 yetkilisi ile varillerin atılmasından sorumlu tutulan 4 sanık, ‘’fiilin suç tarihi itibarıyla suç olarak tanımlanmadığı’’ gerekçesiyle beraat etti.

Sanıkların katılmadığı Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mustafa Aker, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) yürürlük maddelerine göre 181/1 madde ve fıkrasının yayın tarihinden itibaren 2 yıl sonra yürürlüğe gireceğinin belirtildiğini ifade ederek, bu madde ve fıkranın olay tarihi itibarıyla yürürlükte olmadığını bildirdi. Savcı Aker, mütalaasının sonunda, idari yaptırım gereken idari mercilerce yapılması gereken soruşturmalar saklı kalmak üzere, birleşen her iki kamu davasındaki failler açısından suçu işlediklerinin sabit olmayışı görüşü ile haklarında beraat kararı verilmesini istedi.

Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, ‘’çevreyi kasten kirletmek’’ suçundan yargılanan sanıklar Ali Ayvenli, Mehmet Suiçmez, Turan Yılmaz, Şerafettin Eyüpoğlu, Emine Özbek, Hüseyin Hilmi Özdal ve Mehmet Ferhat İlhan’ın eylemlerinin olay tarihinde suç olarak tanımlanmadığını ve dava konusunun suç tarihinde idari yaptırım gerektiren bir eylem olarak düzenlendiğini kaydetti. Mahkeme heyeti, ‘’fiilin suç tarihi itibarıyla suç olarak tanımlanmadığı’’ gerekçesiyle tüm sanıkların beraatlarına karar verdi. Kararın bir örneğinin Tuzla Kaymakamlığına gönderilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, adli emanette bulunan numunelerin ise karar kesinleştikten sonra imha edilmesini hükme bağladı.

Tuzla’nın Orhanlı Beldesi’nde geçen Nisan ayında ihbar üzerine İl Çevre ve Orman Müdürlüğünce yapılan çalışmalarda yaklaşık 640 varil ile atık poşetleri bulunmuştu.

/ İSTANBUL

13.12.2006


 

İslâm, baskıları reddeder

İlmi Etüdler Derneği tarafından düzenlenen “Modernite ve İslâmî Yenilenme” başlıklı panelde konuşan İngiltere King’s College araştırmacılarından Dr. Abdulkerim Vakil, “Müslümanlar kendi literatürlerini üretmek istiyor. Bunu yaparken yukarıdan gelen baskılara boyun eğmeden yapmalı. Yukarıdan gelen baskılar İslâm ümmetini ayırmaya yönelik” dedi.

İngiltere King’s College araştırmacılarından Dr. Abdulkerim Vakil, Müslümanların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar benzer sorunlarla uğraşmak durumunda kaldıklarını belirterek, “Müslümanlar kendi literatürlerini üretmek istiyor. Bunu yaparken yukarıdan gelen baskılara boyun eğmeden yapmalı. Yukarıdan gelen baskılar İslâm ümmetini ayırmaya yönelik” dedi.

İlmi Etüdler Derneği tarafından düzenlenen ve oturum başkanlığını Sosyolog Alev Erkilet’in yaptığı “Modernite ve İslâmî Yenilenme” başlıklı panelde İngiltere King’s College araştırmacılarından Dr. Abdulkerim Vakil, Batının epistemolojik hegemonyasını kırmaya yönelik Hindistan’da, Latin Amerika’da, Afrika’da gayretler olduğunu dile getirdi. Vakil, yapılan faaliyetlerde bu ülkelerde, “Kendi geleneğimizle nasıl irtibat kurar ve kendi duruşumuzu nasıl ilerletebiliriz” konusunun öne çıktığını söyledi. Müslümanların dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar benzer sorunlarla uğraşmak durumunda kaldıklarına dikkat çeken Vakil, “Müslümanların karşısındaki mücadelenin kalbindeki mesele” olarak tarif ettiği ‘İslâmın millileştirilmesi’ sorununa Portekiz’den örnekler verdi. Müslümanların da kendi literatürlerini üretmek istediklerini ifade eden Vakil, bunnun yukarıdan gelen baskılara boyun eğmeden gereçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı. Vakil, yukarıdan gelen baskıların İslâm ümmetini ayırmaya yönelik olduğunu da sözlerine ekledi.

İLİŞKİLERİMİZİ İSLÂM ADINA

YENİDEN İNŞA EDELİM

Konuşan akademisyenlerden Boby S. Sayyid, “İslâmî yenilenmenin gerektirdiklerinden biri, tek seçeneğin batılılaşma olduğu fikrini reddetmektir” derken, “İslâm + teknoloji= gelecek” fikrinin de yeniden düşünülmesi, dikkatli tahlil edilmesi gerektiğini söyledi.

Sosyolog Sayyid, modernite ve İslâm arasındaki ilişki konusunda baskın görüşün, bunların birbirini reddettiği şeklinde olduğunu hatırlatarak, İslâmî yenilenmenin de genellikle modern birşey olarak görüldüğünü söyledi. İngiltere Leeds Üniversitesi öğretim üyesi Sosyolog Dr. Boby Sayyid, “Bütün toplumsal ilişkilerimizi İslâm adına tekrar inşa etmeye çalışalım” çağrısında bulundu. İslam’da, bugünkü hakim hegemonik yapıyı bozabilecek birşeylerin var olduğunun düşülmesi gerektiğini vurgulayan Sayyid, “İslâmî yenilenmenin modernite veya başka birşeyle ilişkisi değil de İslâmî uyanış olarak ortaya çıkan şeyin İslâm adına birşeyler verdiğini ortaya koymak lâzım. Bütün toplumsal ilişkilerimizi İslâm adına tekrar inşa etmeye çalışmaktır yapmamız gereken. Bu da İslâmın, insanlık tarihinin önemli ve eşit aktörü olduğunu söylemeye dayanır” şeklinde konuştu.

MODERNİTE, İLERLEME ARZUSUDUR

İsveç Müslüman Federasyonu’ndan Dr. Pervez Manzoor da Batının modernitesinin evrenselliğinden bahsedilemeyeceğini belirterek, “Modernite kavramı, ilerlemeye olan imandır. Toplumun ilerlemesiyle insanlığın daha iyi, daha ahlâkî olacağı şeklindeki inanç. Bu inanç kalktığında modernite çöker. Oysa benim bildiğim geleneklere, Hint geleneğine, İslâm geleneğine göre, ilk zamanlar ilerleme arzusu güçlüdür. Ama zaman ilerledikçe ilerleme arzusunda düşüş gözlenir” diye konuştu. Manzoor, kendi aydınlanma mitine sahip moderniteye direncimizin, İslâmî vicdanımızı ortaya koymakla olabileceğini söyledi. Manzoor, modernitenin getirdiği iyi şeyler konusunda da insaflı olmamız gerektiğini belirtti.

Naciye KAYNAK / İSTANBUL

13.12.2006


 

Ardahan’da kutup soğukları başladı

Doğu Anadolu Bölgesi’nde gece en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında 24 dereceyle Ardahan’da yaşandı.

Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, gece en düşük hava sıcaklıkları sıfırın altında olmak üzere Ardahan’da 24, Erzurum’da 17, Kars’ta 14, Ağrı’da 12, Iğdır’da 8, Erzincan’da 7 derece olarak ölçüldü. Yetkililer, Cuma gününden itibaren bölgede kar yağışının beklendiğini bildirdiler.

/ ERZURUM

13.12.2006


 

Öğrencilere hasta hakları eğitimi

Kütahya İl Sağlık Müdürlüğü’nün hazırladığı programa göre, Tavşanlı’da öğrencilere yönelik ‘hasta hakları’ seminerleri başladı. Şu ana kadar 5 okulda düzenlenen seminerlerin önümüzdeki hafta 5 okulda daha tekrarlanacağı bildirildi.

Tavşanlı 82. Yıl Devlet Hastanesi’nde görevli uzmanlarca ‘hasta hakları eğitimi’ organizasyonu çerçevesinde, dün İMKB Anadolu Öğretmen Lisesi’nde bir seminer sunuldu. Öğretmenleriyle birlikte salonu dolduran öğrencilere ilk olarak, Tavşanlı 82. Yıl Devlet Hastanesi’nde görevli Sosyal Hizmet Uzmanı Mustafa Ardınç tarafından ‘hastalar ile sağlık çalışanları arasındaki iletişim’ konusu anlatıldı. Sağlık çalışanlarının hastalara daima güleryüz göstermeleri gerektiğini bildiren Ardınç, günümüzde hizmet kalitesinin seviyesini gösteren unsurlardan birinin hoşgörü olduğunu söyledi. Çoğu hastanın fiziki bakımdan yardıma muhtaç olduğunu dile getiren Ardınç, bu noktada sağlık çalışanlarının onlarla iyi ilişkiler kurarak hoşgörü ve anlayış çerçevesinde ilgilenmesinin gerekliliğini vurguladı.

Öte yandan seminere katılan öğrencilere, ‘hasta hakları uygulamalarının durumuna yönelik hasta görüşleri anketi’ doğrultusunda formlar dağıtıldı. Öğrencilerin cevaplandırdığı formların daha sonra değerlendirileceği öğrenildi.

/ KÜTAHYA

13.12.2006


 

Hız tutkusu ocak söndürüyor

Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği Samsun Şube Başkanı Dursun Kavuran, gençlerin hız tutkusunun ölümün ve sönen ocakların adresi olduğunu, son günlerde artış gösteren gençlerdeki hız tutkusuna “dur” denilmesi gerektiğini söyledi.

Son günlerde özellikle gençlerin hız tutkusu nedeniyle meydana gelen kazalara değinen Kavuran, bilinçsiz şekilde gençliğin verdiği etkiyle yolların hız parkurları haline gelmeye başladığını kaydetti. Gençlerin bilinçsizce yaptıkları hız ve dikkatsiz araç kullanma nedeniyle hem kendilerini hem de diğer sürücüleri tehlikeye attığını dile getiren Kavuran, “Türkiye’nin birçok yerinde gençlerin hız tutkusu nedeniyle meydana gelen kazaları üzüntüyle izlemekteyiz. Bilinçsiz yapılan bu hareket birçok ocakları söndürmüştür ve söndürmeye de devam etmektedir. Toplumsal duyarlılık göstermeyerek hem kendileri hem de başkalarının hayatını riske atan gençlerin bilinçsiz araç kullanmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Burada polisin yanı sıra ailelere büyük görev düşmektedir. 18 yaşını dolduran çocuk trafiğin önemini kavrayamadan ehliyet alarak caddelere çıkmaktadır” dedi.

/ SAMSUN

13.12.2006


 

Diyarbakır’da ölü sayısı 7’ye çıktı

Diyarbakır’daki askeri lojmanda meydana gelen patlama sonucu bir bölümü yıkılan binanın enkazı altından bir kişinin daha cesedi çıkarıldı.

7. Kolordu Komutanlığı Kurtoğlu Askeri Lojmanlarındaki Şahinkaya apartmanında önceki gün kalorifer kazanının patlaması sonucu meydana gelen çökmenin ardından başlatılan kurtarma çalışmaları dün de sürdü. Genelkurmay Başkanlığı Doğal Afet Arama Kurtarma Birliğinin de katılımıyla gece aralıksız devam eden kurtarma çalışmalarında dün sabah bir kişinin daha cesedi çıkarıldı. Böylece enkaz altından cesedi çıkarılanların sayısı 7’ye yükseldi. Patlama hayatını kaybeden 7 kişinin cenazesi Diyarbakır Asker Hastanesinde düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi.

/ DİYARBAKIR

13.12.2006


 

Sigaranın masum kurbanları

Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Kılınç, sigara dumanına maruz kalan çocuklarda bronşit ve zatürre görülme ihtimalinin daha yüksek olduğunu söyledi.

Kılınç, sigara içerken vücuda giren zararlı maddelerin birçoğunun, sigara içilirken dışarıya bırakılan dumanda da bulunduğunu ve bu dumana maruz kalan çocuklarda önemli hastalıkların görüldüğünü belirtti.

Sigara dumanının içindeki zehirleyici maddelerin çocukların akciğerini, solunum yollarını, kulaklarını ve beynini etkilediğini ifade eden Kılınç, şöyle konuştu: ‘’Sigara dumanına maruz kalmak çocukların akciğer fonksiyonunun bozulmasına ve astım, sinüzit, nezle gibi hastalıklara yakalanmasına yol açıyor. Bu çocuklarda, soğuk algınlığı görülme sıklığı da artıyor. Ayrıca, sigara dumanına maruz kalan çocuklarda bronşit ve zatürre görülme ihtimali de daha yüksek. Sigara dumanı östaki borusunu tahriş ederek kulak enfeksiyonuna, kulak enfeksiyonu da işitme kayıplarına sebep oluyor.’’

Kılınç, pasif içicilerin de sigara içenler kadar kansere yakalanma riskinin fazla olduğunun herkesçe bilindiğini ve pasif içici olan çocukların da ileri dönemlerde kansere yakalanma riskinin fazla olduğunu vurguladı.

ANNE KARNINDAKİ BEBEĞE ETKİSİ

Kılınç, sigaranın içinde kansere sebep olan birçok zararlı madde bulunduğunu, sigara içen kişi bir anne adayı ise içilen bir tek sigaranın bile bebeğin sağlığını olumsuz etkilediğini belirterek, şunları anlattı: “Anne adayı her sigara içtiğinde kan akımı değişir ve bu bebeği de etkiler. Uzun dönemde kan akımındaki bu değişiklik bebekte çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Sigara içen annelerin bebeklerinde doğumsal bozuklukların görülme oranı diğer bebeklere oranla daha yüksektir.

Sigara içen annelerin bebeklerinde ‘ani bebek ölümü’ sendromuna daha sık rastlanır. Ayrıca sigara içen anneler daha az süt üretir ve bebeklerinin doğum ağırlığı daha düşüktür. Anneleri sigara içen çocukların beyinleri de etkilendiği için bu çocuklarda hiperaktivite gibi sorunlar da görülebiliyor.’’ Kılınç, ebeveynlerin kendileri ve çocukları için sigarayı bırakması, bunu yapamayanların ise çocuklarının bulunduğu ortamda sigara içmemesi ve içilmesine izin vermemesi gerektiğini kaydetti.

/ GAZİANTEP

13.12.2006


 

Görme engelli hafız ödüllendirildi

Kur’ân-ı Kerim’i güzel okumada 3 Türkiye birinciliğinin sahibi doğuştan görme engelli Hafız İbrahim Altuntaş (30), Bursa Müftüsü Mahmut Gündüz tarafından ödüllendirildi.

Müftü Gündüz Altuntaş’a Türkiye Diyanet Vakfı ve hayırseverler tarafından verilen altın ile birlikte giysi ve ayakkabı hediyeleri makamında teslim etti. Altuntaş, son Türkiye birinciliğinin kamuoyunda geniş yankı bulduğunu vurgulayarak, “Kur’ân’a böyle hizmet ettiğim için mutluyum” dedi. Hafız olma ilhamını televizyondan dinlediği Kur’ân-ı Kerim’den alan, hatim setlerini dinleyerek hafızlığa çalışmaya başlayan 4 yılda hafız olmayı başaran Altuntaş, 1999, 2001 ve 2006 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’ân-ı güzel okuma ve hafızlık Yarışması’nda birinci olmuştu. 2000 yılında Suudi Arabistan’daki Kur’ân-ı güzel okuma hafızlık yarışmasında Türkiye’yi temsil ederek dünya 3.sü olan İbrahim Altuntaş, Bursa’da Kayhan Camii’nde müezzin olarak görev yapıyor.

/ BURSA

13.12.2006


 

Kış, depresyon ayı olmasın

İncirlik Üssü Medikal Grubu Ruh Hastalıkları Uzmanı Dr. Lisa Blackman, kış aylarında havaların soğuması, günlerin kısa ve erken kararmasının depresyona sebep olduğunu söyledi.

Blackman, yaptığı açıklamada, kış aylarının insanda depresyon duygusuna sebep olduğunu belirterek, “Çünkü günler daha kısa ve çoğu insan soğuk ve karanlığa karşı reaksiyon olarak hayat tarzlarını değiştirirler. Bu sebeple insan daha az hareket eder, ev dışındaki spor gibi aktivitelere daha az katılır veya dışarıda yapmak istediği şeyleri yapamaz. İnsanın sevdiği şeyleri yapmaktan vazgeçmesi ve fiziksel aktivitelerin kesilmesi, sıklıkla depresyona sebep olan iki önemli faktördür” dedi.

Kış aylarındaki depresyonun belirtileri arasında aşırı yorgunluk, çok aşırı veya çok az uyumak, hobilere karşı ilginin azalması, iştahtaki değişim, kendini değersiz görme hissinin yer aldığını vurgulayan Blackman, bu tür şikâyetleri olanların mutlaka bir uzmana başvurmaları gerektiğini kaydetti.

Blackman, depresyonun tek başına insanın kariyerini sona erdiren bir düzensizlik anlamına gelmediğini belirten Blackman, depresyonla başa çıkmanın yollarını şöyle sıraladı:

“Beklentilerimizi yönetilebilir kılmalıyız. Kendimiz için önümüze gerçekçi hedefler koymalıyız. Zamanımızı ayarlamalıyız. Önemli aktivitelerimizi öncelik sırasına göre listelemeliyiz. Yapacağımız ve yapamayacağımız şeyler hakkında gerçekçi olmalıyız. Bütün ilgimizi sadece bir güne odaklamayalım. Stresi azaltmak için ve uğraşları artırmak için aktivitelerimizi artırmalıyız. Zamanın bir bölümünü başkalarına yardım etmek için gönüllü olarak çalışmaya ayırabiliriz. Geçmişten sıyrılmalı ve ileriye bakmalı. Her mevsimin kendine göre farklı ve zevk alınacak bir yönü olduğunu unutma. Kendinizi bugünle iyi günler arasında bir karşılaştırma yapmayın. Zevk alacağınız ve özgürce yapabileceğiniz işleri denemeye çalışın. Alkol almanın depresyon duygusunu daha da artıracağını unutmayın. Hiç görmediğiniz ve bilmediğiniz insanlarla kontak kurun, yeni arkadaşlar edinin.”

/ ADANA

13.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004