Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa GÖKMEN

Enerji zamları çözüm mü?

İflâsın eşiğine gelen BOTAŞ’ın içinde bulunduğu malî krizden çıkışı için kısa vadeli tek çare olarak doğalgaza zam yapıldı. BOTAŞ’ın yaşadığı darboğazın yeni bir doğalgaz krizine sebep olmaması için hükümetin aldığı tedbirleri bilmek milletin hakkı. Son yapılanlarla birlikte konutlarda yüzde 5.8, işyerlerinde yüzde 5.4 oranında yapılan zam, bazı “AKP’li belediyelerin ve bazı kamu kurumlarının BOTAŞ’a borçlarını ödememelerinin bir sonucu mu?” bunu bilmek de milletin en tabiî hakkı değil mi?

Elektrik sektöründe yaşanan sıkıntının önüne geçmek için konut ve sanayide kullanılan doğalgaza 1 Ağustos 2006’da yüzde 6,8 zam yapılmıştı. Doğalgaz fiyatı 39.9 YKr’dan 42.6 YKr’ye yükselmişti. BOTAŞ, doğalgaza 1 Mart’ta yüzde 5.83, 1 Haziran’da da yüzde 5.74 zam yapmıştı. Üç ay aradan sonra yapılan zamlardan sonra gelen zam da BOTAŞ’ı kurtarmaya yetmeyecek gibi gözüküyor.

“Kış şartları öncesinde BOTAŞ’ın yaşadığı bu sıkıntı nasıl çözülecek? İçine girdiğimiz kış ayları içinde doğalgaz sıkıntısı yaşanacak mı?” gibi milletin kafasını kurcalayan bir sürü soru var.

Enerji Bakanlığına ve ilgili kuruluşlara gönderdiği bir yazı ile içinde bulunduğu malî krizi net bir şekilde taraflara bildiren BOTAŞ’ı kurtarmak için iki seçenek vardı. Enerji Bakanlığı ya BOTAŞ’a para aktaracak ya da zam yapma yolunu tercih edecekti. Bakanlık zammı tercih etti. Enerji Bakanlığı bürokratları ve hükümet çevreleri BOTAŞ’a para aktarma seçeneğinin bütçe dengeleri açısından sıkıntıya sebep olacağı görüşü öne çıkınca zam seçeneği kabul gördü. Yapılan zam yaklaşan kış sebebiyle vatandaşın ve sanayicinin tepkisine sebep oldu.

Edinilen bilgilere göre, petrol ve doğal gaz fiyatlarında yıl içinde yaşanan artışın, doğal gaz fiyatlarına yeterince yansıtılamaması yanında, alacakların tahsilinde yaşanan zorluklar sebebiyle, Botaş’ın finansman ihtiyacı iyice artmış durumda.

BOTAŞ’ın, 2007 yılı içinde ödemesi gereken kısa vadeli kredi borçları için 2 milyar YTL’nin üzerinde finansmana ihtiyaç duyacağı belirtiliyor. Bunun yanında gerekli fiyat ayarlamalarının yapılmaması durumunda da 1,5 milyar YTL’ye yakın zarar edeceği ifade edilen şirketin, 0,5 milyar YTL düzeyinde de yatırıma ihtiyacı bulunuyor.

Dolayısıyla BOTAŞ, önümüzdeki yıl 4 milyar YTL’nin üzerinde finansmana ihtiyaç duyuyor.

En son Eylül ayı başı itibariyle EÜAŞ ve Hamitabat Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin (HEAŞ), BOTAŞ’a toplam 1,3 milyar dolar faizsiz borcu bulunduğu belirtilmişti. Ayrıca EÜAŞ ve EGO başta olmak üzere gaz bedellerinin tahsilinde zorlanan BOTAŞ’ın, oluşan nakit sıkıntısını aşabilmek için bankalardan kullandığı kredilerin tutarının da önemli rakamlara ulaştığı, kredi limitlerinin dolmak üzere olduğu, buna çözüm bulunmaması durumunda, doğalgaz ithal bedellerinin ödenmesinde, kredi kullanımında da zorluk yaşanabileceği ifade ediliyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, “Botaş son derece başarılı yatırımlar yapan bir firmadır, alacağı da var borcu da var. Bunları düzenlemeye çalışıyor” dedi.

Türkiye doğalgazda tamamen Rusya’ya ve bir ölçüde İran’a bağımlı hale gelmiştir. Bir kriz halinde bu ülkeler Türkiye’ye gelen gazı kestiği zaman eğer bir de mevsimlerden kış ise ülkemiz hem elektriksiz hem de gazsız kalacaktır. Bugün “temiz enerji” sloganıyla konutların hemen hemen hepsinde enerji olarak doğalgaz kullanılmaktadır. Mutfaklarda, ısıtmada ve sıcak su elde etmede kullanılan bu enerji kaynağının neredeyse tamamına yakını ithalata dayanıyor. Üstelik stok ve depo yerlerimiz de bulunmadığı için Türkiye her an bir krizle yüz yüze gelebilir. Nitekim geçen yıl Ukrayna ile Rusya arasındaki bir krizde Batı hattından gaz akışı kesilmiş Türkiye bu krizi “ucuz” atlatmıştır. Mavi Akım ve İran hattında da yarın öbür gün böyle bir kriz yaşanmayacağını kimse garanti edemez. Bu yüzden hem konutların hem sanayinin gaz ve elektrik enerjisi ihtiyacının sağlıklı bir şekilde sağlanabilimesi için depolama tesisleri vakit geçirilmeden yapılmalı.

İç Anadolu’da Tuz Gölü altına inşa edilmesi düşünülen depo bir an önce yapılıp gaz depolamaya başlamalıyız. Bir deponun da Trakya Bölgesinde yapılması söz konusu. Bu deponun bu yıl sonuna kadar tamamlanıp hizmete gireceği ifade ediliyor. Bu arada Trakya bölgesinde yer yer doğalgaz kaynaklarının bulunduğu yakında üretime başlanacağı ifade ediliyor. Aynı şekilde Akçakoca açıklarında Karadeniz’in dibinde de zengin doğalgaz kaynaklarının bulunduğu gelen haberler arasında. Bu sevindirici haberlerin çoğalmasını umuyoruz. Türkiye’nin çevresindeki komşularının çoğu enerji bakımından kendi kendine yeter durumda, bazıları ise ihracatçı durumunda. Türkiye’de de en azından kendimize yetecek kadar enerji kaynaklarının olduğunu düşünüyorum. Yeter ki bu kaynakları çıkarıp işleyecek yatırımlar yapabilelim.

DOĞALGAZ SANTRALLERİ NE KADAR DOĞRU?

Türkiye’nin, kömür ve linyit bakımından zengin ülkeler arasında bulunmasına rağmen, elektrik üretiminde bu kaynağı kullanım bakımından, önemli ölçülerde farklılık gösterdiği gözlenmektedir. Kömür kaynağına sahip ülkeler kendi yerli kaynaklarını elektrik enerjisi üretimi için kullanırken Türkiye sanki çok zengin bir ülkeymiş gibi dış kaynağa en fazla bağımlı hale gelen bir ülke konumundadır.

Yapılan hesaplamalara göre 2005 yılında, Türkiye elektrik üretiminin yüzde 44’ünü ithal edilen doğalgazdan üretmiştir. Ülkemiz, elektrik üretiminde çoğunluğunu satın aldığı Rusya’dan bile daha yüksek oranda doğalgaz kullanır hale gelmiştir. Tamamen yurtdışına bağımlı olduğumuz doğalgazın 1985 yılında elektrik üretimindeki payı yüzde 1 bile değilken, doğalgazın günümüzdeki elektrik üretimindeki payının hızla yükselmesi, enerjide dışa bağımlılığımızı arttırmış, ülkemiz muhtemel enerji krizleri karşısında savunmasız konuma itilmiştir.

Siyasî iktidarlar kısa vadeli tedbirlerle elektrik enerjisi talebini giderme yolunu seçip, kendi yandaşlarına kurdurdukları doğalgaz çevrim santralleri ile alım garantisi imzalayarak devleti elektrik enerjisinde dışa bağımlı hale getirmeyi başarmışlardır!

Ülkemizdeki enerji yönetimlerinin planlamalarında bilimsellik ya da rasyonelliğin olduğunu söylemek mümkün değildir. Akıl ve mantık ölçüleriyle izah edilebilecek bir durum değil. Ülkemizin içine girdiği ekonomik krizlerde enerji yönetimlerinin payı, ciddî olarak sorgulanılmalıdır.

—Devam edecek—

Mustafa GÖKMEN

19.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (10.12.2006) - Felâketten saadet doğuyor

  (09.12.2006) - Tsunamiyle tanıdığımız İslâm beldesi

  (08.12.2006) - Endonezya’nın en büyük camii Cakarta’da

  (07.12.2006) - Türkiye Açe’ye el uzattı

  (30.11.2006) - Burma’nın asalet simgesi: Suu Kyi

  (29.11.2006) - Bangladeş’ten bir figür: Teslime Nesrin

  (28.11.2006) - Arakanlı mülteciler ilgi bekliyor

  (27.11.2006) - Bangladeş, Hint kültürü etkisinde

  (26.11.2006) - Mülteci kampları sefalet içinde

  (25.11.2006) - 2 milyon Müslüman içtimada

 

 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004