Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Dizi Yazı

Mustafa ÖZCAN

Bangladeş’ten bir figür: Teslime Nesrin

Dünden devam

Maalesef Bangladeş deyince, ülkemizde ve dünyada negatif unsurlardan birisi olan Teslime Nesrin hatıra geliyor. Her ülkenin Teslime’leri olsa da, onlar arasında Teslime Nesrin en tanınmışlarından birisi. Somalili Ayan Hırsi Ali de, bilahare onun yerini aldı. Ama Cezayirli Halide Mesudi, Papa’nın meş’um konuşmasından hemen sonra vefat eden medeniyetler çatışması kışkırtıcısı Orianna Fallaci ve Fransız aktrist ve kurban düşmanı Brigitte Bardot dünyanın tanıdığı çağdaş Nesrin’lerden bazıları. Teslime Nesrin’in yerini alan Ayan Hırsi Ali önce Kanada’ya gidiyor, sonra Hollanda’ya geliyor ve orada Teslimiyet adlı bir filme katkıda bulunduktan ve ortalığı birbirine kattıktan sonra, bu sefer de neoconların Enterprise Enstitüsü’ne kapağı atıyor. Yani bunların hepsi, medeniyet çatıştırıcısı. Ortak özellikleri; hayatlarını İslâm’la mücadeleye adamaları.

Peki! Bu kadar; düşman olacak kadar İslâm’da ne gördüler? Hiç bir şey. Sadece şöhret basamaklarını daha hızlı tırmanmak için, eskiden beri geçerli olan bir yola başvurdular ve zemzem kuyusuna bevl ettiler. Eskiler boşuna ‘halif turef’ dememişler. “Aykırı git, aykırı söyle, meşhur ol” kaidesi her zaman için geçerli. Özellikle de kemmiyeti tahta oturtan reyting döneminde. Günümüzde iki şeyin iktidarı var, reyting ve dijital. Ayan Hırsi Ali geleneğin kendisine baskı yaptığını söylüyor. Sonra anlattığı bütün hayat hikâyesinin yalan olduğu bizzat ailesi tarafından deşifre ediliyor. Yalanlarının bir bir açığa çıkmasına rağmen, yine de Hollanda kendisine ödül üzerine ödül veriyor. İslâm’la çatışmak nasıl olsa prim yapıyor ve onlar da kolayından bu yola başvuruyorlar. İslâm’la hesaplaşma üzerinden yeni ünvanlar elde ediyorlar. Hırsi Ali, ABD’ye transfer olsa, Hollanda onun anısını yaşatma adına Batı’nın en uç liberal ülkesi olarak peçeyi yasaklama sürecinde.

Bütün bunlara rağmen, yine de Teslime Nesrin en fazla Selman Rüşdi’ye benzetiliyor. Bu benzetme yanlış da değil. Ama Teslime Nesrin’in fizyonomisine baktığınızda Aziz Nesin’le de benzer taraflarını keşfedebiliyorsunuz. Teslime Nesrin’in konuşması her yerde tansiyonu yükseltiyor. Gerçekten de Teslime Nesrin, Selman Rüşdi’nin dişi ikizi gibi. Aldığı ödülleri, onunki gibi, edebî kıymetinden değil, sansasyonel kıymetinden ileri geliyor. Gittiği ve geldiği her yerde tahriklerin odağındaki isim oluyor. Selman Rüşdi, Hind asıllı bir Müslüman, ama zamanla kılığını ve inancını değiştirmiş. Özüne yabancılaşarak mankurtlaşmış. Müslümanlığı gitmiş, Hinduluğu bakî kalmış. Teslime Nesrin de öyle. İslâm toplumu içinden çıkıyor, ama kendisini Hindu toplumuna adıyor. Onları savunmaya adıyor. Çatıştırmacı veya kutuplaştırıcı olmasa, elbette o da mesele değil. Hindistan’daki Müslüman toplumun hakları yerine, Bangladeş’teki Hindu toplumun haklarını savunuyor. Zira, getirisi daha yüksek.

O, uluslar arası arenada en fazla tanınan Bangladeşli figür. Onu öne çıkaran 1993 yılında yazmış olduğu Ar (Lajja/Shame) adlı kitap oluyor. BJP ve taraftar kitlesi 1992 sonlarında Babri Camii’ni yerle bir ediyorlar. Bunun üzerine hem Hindistan, hem de Bangladeş’te toplumsal arbede yaşanıyor. Bangladeş’te Hindu azınlık kalabalıkların saldırısına maruz kalıyor. Zenginlikleri yağmalanıyor ve mabedlerine saldırılar oluyor.

Teslime Nesrin ise, bu olayların akabinde hayâlî romanında toplumsal olayların girdabına yakalanan Dutta ailesinin serüvenini ve başına gelenleri konu ediyor. Böyle bir ortamda Nesrin, romanını kaleme alıyor. 1963 doğumlu olan Nesrin, devlet hastanelerinde jinekolog olarak görev yapmaktadır. Bundan önce de Bengal dilinde bazı denemeler yazmıştır. Daha önce kaleme almış olduğu kitapları ses getirmiyor. Sıradan birisi. Ancak Ar kitabı toplumsal gerginliğin etkisiyle tavan yapıyor. Teslime Nesrin’i şöhrete ulaştırıyor.

Kitabın okuyucu kitlesi hazırdır. Teslime Nesrin adeta kitap yazmamış define bulmuştur. Bu kitabıyla birlikte Selman Rüşdi gibi sadece Hinduların değil, aynı zamanda Batılıların da atifetine ve ilgisine nail olmuştur. 1989 yılında Bengal gazetelerinde ve dergilerinde yazmaya başladı. Bazı yazılarıyla İslâmî kesimlerin ilk tepkisini 1990’larda çekti. Akabinde kendisini Selman Rüşdi gibi ateist ve Kur’ân-ı Kerim’i de vakti geçmiş/demode olmuş (obsolete) kitap olarak tanımlamıştı. Kur’ân’a inanmadığını söylüyordu. Burada şahsî bir düşünceden ziyade, inançsızlığı yazılarıyla terviç ve teşhir ediyordu.

Ona göre Kur’ân, aynen Ayan Hırsi Ali gibi, kadınlara karşı bir ayrımcı hukuk geliştirmişti. Kendisi ise, üç defa evlenip boşanmıştı. Bu durumuna İslâmî kesimlerce dikkat çekildi. Ar kitabı Babri Camii’nin yıkılmasının arkasında olan BJP kitlesi tarafından çok hoş karşılandı ve el üstünde tutuldu. Kitap Hindistan’da birkaç defa basıldı. İslâmî kesimler ise, onu Hindistan ajanı olarak nitelendirdiler. Sokak gösterilerinde ölümü için sloganlar atıldı ve bazı alimler öldürülmesi için fetvalar verdiler. Bu da şöhretine şöhret kattı. BJP çevreleri kitabı, Bangladeş’te Hindu toplumuna baskı yapıldığına dair bir delil olarak ileri sürdüler ve sundular.

Mesele uluslar arası sahneye taşındı. Begüm Halide Ziya pasaportuna el koydu, ama Pen Clup üyeleri 1994 yılında kendisini Avrupa’ya kaçırdılar. Aynı yıl Avrupa Birliği kendisine Sakharov özgürlük ödülü verdi. Daha sonra Danimarka’nın Ayan Hırsi Ali’ye benzeri bir ödül vermesi gibi. Müslümanları suçlarken, Hindu toplumunun gözdesi haline geldi. Sonunda da Hindistan’a yerleşti. Hindu Müslümanlar da kendisini istemediler.

1994 yılında kaçışından 4 yıl sonra, 1998’de ülkesine yeniden döndü. Ölüm döşeğinde kanser hastası olan annesinin yanında olmak istiyordu. Ancak Ocak 1999’da yeniden ülke dışına çıktı. Annesi öldü ve başına 2000 dolar ödül kondu. Daha sonra İsveç’te yaşamaya başladı, ama Hinduvata kendisini yeniden çekmiş olmalı ki, son durak olarak Hindistan’a yerleşti. Hindistan Müslümanları ise, onu ülkelerinde istemediklerini söylediler. Onu sosyal ve dinî barışın önündeki saatli bomba gibi görüyorlar. İslâm düşmanları da onun gibilerini kullanmakta tereddüt etmiyorlar. Şair Davud Haydar gibiler de edebiyatçı kimliklerinin arkasına gizlenerek, İslâm’a hakaret edenlerin tolere edilemeyeceğini söylüyor.

Uluslar arası bir tahrikçinin anatomisi işte böyle.

— Devam Edecek —

Mustafa ÖZCAN

29.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Dizi Yazı

  (28.11.2006) - Arakanlı mülteciler ilgi bekliyor

  (27.11.2006) - Bangladeş, Hint kültürü etkisinde

  (26.11.2006) - Mülteci kampları sefalet içinde

  (25.11.2006) - 2 milyon Müslüman içtimada

  (24.11.2006) - Yoksulluk nasıl aşılacak?

  (23.11.2006) - Bangladeş tarihinde Türk izleri

  (22.11.2006) - Asya'nın İhvan'ı: Cemaat-ı İslâmî

  (21.11.2006) - Aracı milletler

  (20.11.2006) - Bangladeş’in kültürü melez

  (19.11.2006) - İlim yoksa arazi de çorak

 

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004