Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

ÂYET-İ KERİME MEÂLİ

İkisi de Allah'ın emrine uydular. İbrahim, kurban etmek üzere oğlunu yere yatırdı. O sırada Biz nidâ ettik: “Ey İbrahim!..”

Sâffât Sûresi: 103-104

20.12.2006


HADİS-İ ŞERİF MEÂLİ

Raiyeti sebebiyle idareciye yazık oldu. Raiyetinin hayır ve iyiliğini dileyerek onları gözeten idâreci hariç.

Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3837

20.12.2006


‘Edepsiz bazı gazeteleri nâşir-i ağrâz* görüyorum’

Gazeteler iki kıyas-ı fâsid cihetiyle ve haysiyet kırıcı bir neşriyat ile ahlâk-ı İslâmiyeyi sarstılar. Ve efkâr-ı umumîyeyi perişan ettiler. Ben de gazetelerle, onları reddeden makaleler neşrettim. Dedim ki:

Ey gazeteciler! Edipler edeplí olmalı, hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddip olmalı. Ve onların sözleri, kalb-i umumî-i müşterek-i milletten bîtarafane çıkmalı. Ve matbuat nizamnamesini, vicdanınızdaki hiss-i diyanet ve niyet-i hâlisa tanzim etmeli. Halbuki, siz iki kıyâs-ı fâsidle, yâni taşrayı İstanbul'a ve İstanbul'u Avrupa'ya kıyas ederek efkâr-ı umumiyeyi bataklığa düşürdünüz. Ve şahsî garazları ve fikr-i intikamı uyandırdınız. Zira; elif bâ okumayan çocuğa felsefe-i tabîiye dersi verilmez. Ve erkeğe tiyatrocu karı libâsı yakışmaz: Ve Avrupa'nın hissiyatı, İstanbul'da tatbik olunmaz. Akvâmın ihtilâfı, mekânların ve aktârın tehâlüfü, zamanların ve asırların ihtilâfı gibidir. Birisinin libası, ötekinin endamına gelmez. Demek Fransız Büyük İhtilâli, bize tamamen hareket düsturu olamaz. Yanlışlık, tatbik-i nazariyat ve muktezâ-yı hali düşünmemekten çıkar.

Ben ki ümmî bir köylüyüm, böyle cerbezeli ve mugalâtalı ve ağrâzlı muharrirlere nasihat ettim; demek cinayet işledim.

Divan-ı Harb-i Örfî, s. 25

***

Bildiğime göre, edipler edepli olurlar. Edepsiz bazı gazeteleri nâşir-i ağrâz görüyorum. Eğer edep böyleyse ve efkâr-ı umumî böyle karma karışık olsa, şahit olunuz, böyle edebiyattan vazgeçtim. Bunda da dahil değilim. Vatanımın yüksek dağlarında, yani, Başit başındaki ecram ve elvâh-ı âlemi, gazetelere bedel mütalâa edeceğim.

Divan-ı Harb-i Örfî, s. 51

Lügatçe:

* nâşir-i ağrâz: Kasten söylenen kötülükleri yayan.

kıyas-ı fâsid: Bozuk kıyas, yanlış kıyas, yanlış karşılaştırma.

kalb-i umumî-i müşterek-i millet: Milletin ortak olan umumî kalbi, ortak duyguları.

nizamname: Kanunların uygulanması konusunda ayrıntılı noktalar ihtiva eden ve bakanlar kurulunca kararlaştırılan kaideler bütünü, tüzük, resmî hükümler.

tatbik-i nazariyat: İlmî görüşlerin ortaya konması, uygulanması.

elvâh-ı âlem: Kâinâtın manzaraları, evrenden görüntüler.

20.12.2006


Bediüzzaman’ın Konya ve Mevlânâ ziyareti

Bediüzzaman Said Nursî, Aralık ayında Konya’ya tam üç kez geldi. İkincisinde 19 Aralık’ta gelmiş, üçüncüsünde ise, 24 saat sonra, tekrar Konya’da olmuştu.

Bu geziler için Cumhuriyet gazetesi “Said Nursî’nin Konya Ziyaretleri” başlığını kullanmıştı.

“(Konya-Telefonla)-20 yıldan beri Konya’ya uğramamış bulunan, Bediüzzaman ismi ile tanınan Said Nursî, son 20 gün içinde şehrimize üç defa gelmiştir.” (Cumhuriyet, 20 Aralık 1959)

Cumhuriyet gazetesine göre, bu ziyaretlerin amacı Said Nursî’nin faaliyetlerini Konya’da yoğunlaştırmasıydı. Ama gerçekte ise o, vedaya gelmişti. Yirmi yıldır uğramadığı şehirde iki kişiye veda ediyordu:

Kardeşi Abdülmecid Nursî’ye, gönül bağı olan Hazret-i Mevlânâ’ya.1

O zamanki bazı gazetelerin, habbeyi kubbe yapan evhamlı yayınlarından, Bediüzzaman bir mektubunda şöyle söz eder:

“..orada (Konya’da) bana birden bire öyle bir vaziyet verildi ki, bütün gazetelerde neşrettiler. Kırk senedir bir defadan başka görüşmediğim kardeşimin evine dahi gidip görüşemediğim ve konuşamadığım halde, sanki binler adamlarla görüşmüşüm gibi muamele gördüm.”2

Konya ziyaretinin sebepleri

Bediüzzaman Hazretleri, ‘Anadolunun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi’3 dediği Konya ili ziyaretlerinin üç sebebini, bir mektubunda şöyle açıklar:

“İki gün evvel, çok müştak olduğum ve eski zamanda Anadolu medrese-i ilmiyesi hükmünde olan Konya’ya üç sebep bahanesiyle,

“Biri: İki hakikatli Nur kardeşim fakir halleriyle beraber büyük bir masrafa girip İzmir mahkemesine gitmişler. Dönüşlerinde yanıma uğradılar. Ben de onları kısmen masraftan kurtarmak için, hususî otomobilimle Konya’ya kadar beraber almak;

“İkincisi: On beş sene benim yanımda okumuş ve yirmi seneye yakın müftülük etmiş ve kırk seneden beri birtek defadan başka görmediğim ve bütün kardeşlerim, akrabalarım içinde hayatta bir o kalmış olan kardeşimi (Abdülmecid) ve çocuklarını ziyaret etmek ve onlarla görüşmek.

“Üçüncüsü: Eski Said’in ve Yeni Said’in mühim üstadlarından olan ve onun müridleri olan Mevlevîlerin her yerde Risâle-i Nur’la alâkadarlıkları cihetiyle çok alâkadar olduğum ve İmam-ı Rabbanî, İmam-ı Gazalî gibi mühim bir üstadım olan Mevlânâ Celâleddin’i ziyaret için gitmiştim.”4

Mevlânâ’nın kabrini ziyaret

Bediüzzaman Hazretleri, mektubunda ifade ettiği gibi Mevlânâ Hazretlerinin kabrini de ziyaret etmiştir. Bu hadiseyi Rıfat Filizer, hatıralarında şöyle anlatır:

“l959 yılı sonlarında, Üstad Konya’ya teşrif etti ve Mevlânâ Meydanına indi. Öğle namazını Selimiye Camiinde eda ettiler. O gün Konya tarihî bir gün yaşıyordu. Öğle namazından sonra Üstad Mevlânâ’yı ziyaret etmek istedi. İç kapıdan girip, bir iki adım attıktan sonra durdu ve ellerini açarak duâ etti. Daha sonra kardeşi Abdülmecid Efendiyi ziyaret etmek istedi. Ancak polislerin mâni olması üzerine, kardeşi ile ancak kapıda ayak üstü görüşebildiler. Daha sonra Konya’dan ayrıldı.”5

Dipnotlar:

1- Ankara Siyaseti ve Said Nursî, Serdar Murat, s. 13, Y.A.N.

2- Emirdağ Lâhikası, s. 436

3- Emirdağ Lahikası, s.112

4- A.g.e., s. 436

5- Son Şahitler, 2. Cild, s. 316

20.12.2006


Nur'un dilinde Risale-i Nur

Gençlere tavsiye edilen eserler

Bediüzzaman Hazretleri, bu asrın manevî tehlikelerine karşın Gençlik Rehberi ve Meyve Risâlelerini iki keskin manevî kılıca benzetmiş ve gençlerin bu eserleri okumalarını tavsiye etmiştir.

Ayrıca, Kastamonu Lâhikası’ndaki bir mektubunda;

“Bu defa, evvelce size gönderilen Gençler İkaznâmesi’nin bir tetimmesi olarak bu havalideki tehlikeli vaziyette bulunan gençlere bir ihtarnâme namında bir fıkra gönderiyoruz; tâ ki Risâle-i Nur’un genç şakirtlerinin gittikleri istikamet ve iffet ve ittibâ-ı Sünnet-i Senniye, gençlik noktasında ne kadar kıymettar bulunduğunu ve hakikî ve zevkli gençlik ise o tarzdaki bahtiyarların gençlikleri olduğunu bir kat daha ispat edip, hakikî genç Türkler kimler olduğunu göstersin.” (s. 117)

Gençler İkaznamesi, Gençlik Rehberinin ilk adıdır. (Badıllı, c. 2, s. 958)

20.12.2006


Mu'cizât-ı Ahmediye'den

Cansızlardan daha cansız olmak!

İmam-ı Taberanî ve Ebu Nuaym, Delâil-i Nübüvvet’te, Numan ibni Beşir’den haber veriyorlar ki: Zeyd ibni Hârice, çarşı içinde birden düşüp vefat etti. Eve getirdik. Akşam ve yatsı arasında, etrafında kadınlar ağlarken, birden ‘Susunuz! Susunuz!’ dedi. Sonra, fasih bir lisanla, “Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Selâm sana ey Allah’ın Resûlü!” diyerek bir miktar konuştu. Sonra baktık ki, cansız, vefat etmiş.

İşte, cansız cenazeler onun risâletini tasdik etse, canlı olanlar tasdik etmese, elbette o câni canlılar, cansızlardan daha cansız ve ölülerden daha ölüdürler!

Mektûbât, s. 156

20.12.2006


NURDAN DUÂLAR

Ey Rahmân ve Rahîm olan Allah’ım!

“Bismillâhirrahmanirrahîm” hürmetine, rahîmiyetine yaraşır şekilde bize merhamet et, Rahmâniyetine yaraşır şekilde, bize “Bismillâhirrahmânirrahîm”in sırlarını anlamayı nasip eyle. Âmin.

Allah’ım!

“Bismillâhirrahmânirrahîm”in sırları hürmetine, âlemlere rahmet olarak gönderdiğin zâta ve onun bütün âl ve ashâbına, Senin rahmetine ve onun hürmetine yaraşır şekilde salât ve selâm eyle.

Bize de, Senden başka, hiçbir mahlûkunun merhametine ihtiyaç bırakmayacak bir şefkat ve rahmetle merhamet eyle. Âmin.

20.12.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri

Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004