Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Enstitü

Kesrette boğulmak

İnsanoğlu garip bir varlık. Varlık içinde varlıkla alakadar ve varlığı anlamlandıran bir konumda. Bu açıdan hayat önemli bir zemin ve pek çok güzellikle bu zeminde belirip, yeşeriyor. Hayatın hemen hemen tüm özelliklerini ve güzelliklerini yansıtan ve yaşatan insan, çoğu zaman algılarının sınırlılığından kurtulamıyor. Varlığın maddî boyutuna muhatap ya da kesretine yönelik algılar ise varlığın içine sığmayan, maddenin ifade edemeyeceği ruhi güzellikleri boğuyor. Kesrette boğulmak bu olsa gerek!

Ruhlar âleminin, mânâ boyutunun özelliklerini taşıyan ruhlarımız, sınırlı bedenlerimizde, kafesteki kuş misali zaman zaman bunalıyor, sıkılıyor. Bir teneffüs için ruhun kendini daha serbest hissettiği manevî ortamlar arıyor. Evet, biz insanlar garip varlıklarız, çünkü kendimizi tam anlamıyla yaşadığımız, içinde bulduğumuz âleme ait hissetmiyoruz. Bize ait olduğunu zannettiğimiz, kendimizin olarak hissettiğimiz şeylerin hangi sınırdan itibaren bize ait olduğunu bilemiyoruz. Zaten, biz kimiz? Bu sorunun cevabı da kafamızda netleşmiş değil. Varlığın gerçek anlamını iç âlemimizde netleştirmemişiz. Dolayısı ile zaman zaman kendimizi varlığa ve kendimize yabancı hissediyoruz.

Bir yerlere ait olmak istiyoruz. Bu arzumuza ailede, arkadaş çevresinde, şehirde ve ülkede birlikte olduklarımızla cevap bulmaya çalışıyoruz. Kolektif bir şuur, ortak bir benlik ve toplumsal özelliklerle “biz” anlayışını pekiştirmeye çalışıyoruz. Çevremizle, diğer insanlarla, hatta diğer varlıklarla birlikte oluşturduğumuz ilişkiler ağı içinde benliğimize, kişiliğimize bir dayanak, eşya ve kesret içinde boğulmamak için bir tutanak arıyoruz.

Gündelik hayatın işleyişi içinde kurduğumuz ilişkiler ağı işimiz, ailemiz, arkadaşlarımız, şehrimizle sınırlı. Zaman zaman dünyayı nadiren de uzayı içine alabiliyor. Çoğumuzun hayatı ev ve iş arasında sınırlanmış, meslekî problemlerin çözümü, ailemizin ekonomik sıkıntıları ve kısmen de memleket meseleleri içine sıkışmış vaziyette. Ülke yönetimini, alınan ekonomik kararları, seçim sonuçlarını, borsayı, ülkemizin futbol maçlarında kazandığı galibiyetleri çok önemsiyoruz. Hayatımız bu türden ilişkiler yumağı içinde sürüp gidiyor. Ancak şehrin şatafatlı yaşantısı, gökyüzünü gizlemek istercesine delen yüksek binalar, kısa vadeli, çoğu zaman günü birlik arzular ve endişelerin çizdiği çerçeve içine sıkışmış hayatımız bizi oyalıyor, pek çok şeyi; bazen düşünmeyi bile unutturuyor. Nefsanî arzuların tatmini, “ben”e yönelik isteklerin yerine getirilmesi ile geçici mutluluklar da yaşayabiliyoruz. Yeni aldığımız ev, yenilediğimiz araba, yaz tatili planları kulübecik şekline dönüştürdüğümüz küçük dünyamızı dolduruyor. Daha üst düzeyde düşündüğümüzde Filistin’deki dram, Afganistan’ın problemleri, Ortadoğu sorunu, Kıbrıs sorunu gibi konular gündeme geliyor. Oysa, sonsuz izlenimi veren bir uzayda, milyarca galaksinin içinde yerini bulmakta güçlük çekeceğimiz bir Samanyolu galaksisi içinde toplu iğne ucu kadar bile yer işgal etmeyen bir dünya da bütün bunların ne önemi var ki? Yani bunlar varlığın aslı ile, bizim gerçekliğimiz ile ilgili ne ifade ediyor olabilir ki? Uzaydan baktığımızda, ufacık bir mavi top içinde dönen bunca olay, çok şaşırtıcı bile gelebilir. Sonra bütün sonsuzluğu, akıl almaz genişliği ile semâ ve uzay olarak yaptığımız tanımlar, yalnızca algılarımıza ulaşanlardan oluşuyor. Algılarımızın dışında pek çok maddî ve maddî olmayan varlıkların bulunduğunun da çok sayıda işaretleri var. Bunların da bizim ve âlemimizin gerçekliği ile ilgili bir anlamı, kendi ve çevre tanımımızda bir yeri olmalı. âlem-i ervahtan şehadete, bir büyük patlamanın ardından birbirini takip eden silsilelerle genişleyen varlık âleminde, esrarengiz bir yolculuk halindeki ruhumuzda, özümüzde bu âlemlerden de birer parça olmalı. Zaman zaman ruhumuzun derinliklerinde hissettiğimiz tarifi güç duygular, bir anlam veremediğimiz arayışlar, kim bilir hangi âlemin ruhumuzda yansıması. Kendimize ve ruhumuza yabancı oluşumuz, bu yansımaları anlamsızlaştırıyor ve anlamsız yansımalar, karşılıksız iletişim zaman zaman benliğimizi ve ruhumuzu boğuyor.

Aslına çözüm çok kolay! Bütün âlemleri, uzayı, sayısız galaksileri, dünyamızı ve bizi aynı anda gören, aynı anda yaratan, Kadîr-i Zül’celâl’e dayanmak, O’na kulak vermek, her şeyin aslını ve özünü kuşatan Alim-i Külli Şey’i dinlemek bizleri sanki varlığın kargaşası ve boğuculuğunun dışına çekiyor. Kur’ân okunurken ruhta hissedilen rahatlık ve en sıkıntılı anlarda bile bir huzur buluşumuz, bu halin bir tazahürü olmalı.

Aslında eşyanın kesretinden esmanın vahdetine doğru gidildikçe ruhta bir ferah, kalpte bir inşirah hali kendini hissettiriyor.

Varlığın boğucu işleyişlerinden, mülkün karmaşık ilişkilerinden sıyrıldıkça aslımızı buluyoruz. Belki de bu yüzden kendimizi sanki ait olduğumuz yerde ve olmamız gereken konumda hissediyoruz. Varlıktan ve “ben”den ayrılmış ve O’ndan uzaklaşmış bir ruh, sanki efendisinden kaçmış bir köle gibi sıkıntılı, huzursuz ve gergin... Sanki çağımızın hastalığı olarak adlandırılan stres bu durumun bir tezahürü. Oysa, O’nun ile bütünleşmiş, O’na dayanan, O’ndan kaynaklandığının farkında olduğumuz “ben,” varlık ve ruh daha uyumlu bir bütün oluşturuyor. Böyle bir vahdanî ya da tevhidî birliktelik ruhun aslını ve özünü bulduğu mükemmel bir ahenk sergiliyor.

Cemiyet içinde mutlu ve huzurlu yüzlerle endişeli, gergin, sıkıntılı ve isyankâr yüzler bu durumu daha net anlatıyor.

Rahîm-i Zül’cemâl’e dayanan o rahmetin sıcaklığını, bütünlüğün rahatlığını ruhunun ta derinliklerinde hissediyor. Aynı şekilde O’ndan uzak olan, O’ndan ayrılığın cehennemî azabını daha dünyadayken yaşıyor. Kesrette boğulmanın karmaşa ve bunalımı depresyonlar, intiharlar, panik ataklar, anksiyeteler, bunaltılar şeklinde dünyamıza yansıyor.

12.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Kesrette boğulmak

  Bediüzzaman'a göre Avrupa Birliği- 3

  Abdulaziz Çaviş (1876-1929)


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004